14
Haziran
2025
Cumartesi
KÜLTÜR/SANAT

Tarihi böyle koruyoruz!

Bugüne kadar resmi bir incelemenin yapılmadığı Şar Köyü’nde, ilk kez yüzey araştırması başlatılmış. Ancak uzmanlar tarihi eserlerdeki tahribattan şikâyetçi...

Adana’da, Tufanbeyli’ye bağlı Şar Köyü’nün hemen her adımında tarih fışkırıyor. Yörede tarihi eserler dağınık halde bulunuyor ve bugüne kadar resmi bir inceleme yapılmamış. İlk kez Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğiyle yüzey araştırması başlatılmış, ancak eserler üzerinde yağlıboyalarla yazılan “hayata küskün”, “kahpe felek” gibi yazılar eserlerin ne kadar korunduğunu gözler önüne seriyor.
Vatandaşlar yaklaşık 150 hanenin bulunduğu köyün sit alanı olmasından dert yanıyor. 55 yaşındaki İsmail Sevişoğlu, yeni konut yapamamaları nedeniyle artık harabe görünümündeki evlerinde evlenen çocukları ve torunlarıyla yaşamak zorunda olduklarını söylüyor.
Köyde hemen herkesin aleyhlerine açılan davalar nedeniyle mahkemelik olduğunu ifade eden Sevişoğlu, “Evimin yanına fosseptik çukuru kazmaktan 3 kere mahkemeye çıktım. Tek bir çivi bile çakamıyoruz. Yeni ev yapamadığımız için çocuklarımızı da everemiyoruz” diyor.
Zehni Taşkan (65) ise oğlu Ercan’ın bir inşaat çalışması nedeniyle 1.5 yıl hapis cezasına çarptırıldığını anlatıyor. 90 yıl önce yerleştikleri köydeki tarihi zenginlikleri bugüne kadar ellerinden geldiğince koruduklarını belirten Taşkan, “Biz eserlerin korunması için bu kadar çaba gösterirken, yaşam alanlarımızın daraltılmasına ise anlam veremiyoruz. Sit alanı mutlaka daraltılmalı ve sınırları çizilmeli” diye konuşuyor.
Muzaffer Doğru da (60) yetkililerden sorunlarına çare bulunmasını istiyor: “Cenazemizi dahi jandarma gözetiminde toprağa veriyoruz.”

‘Hayata küskün’, ‘Kahpe felek’
Yörede başlatılan yüzey araştırmasına başkanlık eden Mimar Sinan Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ferit Baz, “Kırık Kilise” olarak bilinen, ancak “anıt mezar” olan yapı başta olmak üzere çoğu eserin üzerinde yağlıboyalarla yazılmış “Hayata küskün”, “Kahpe felek” gibi yazılar olduğuna dikkati çekiyor. Baz, çoğu tarihi kalıntının bahçe ve ev duvarı gibi kullanıldığını vurguluyor. Antik kentin yoğun tahribat altında olduğunu kaydeden Baz, özellikle kitabeler üzerinde yaptıkları araştırmalarda kentin egemenlik alanı, yazılı kaynaklarının belgelenmesi ve yorumlanmasını amaçladıklarını söylüyor.

‘Kitabeler çalınmış’
Yrd. Doç. Dr. Baz, şöyle devam ediyor: “Comana olarak bilinen bu yer bir Hitit yerleşim alanı, ancak burası milattan sonra birinci yüzyılda bir tapınak devleti olarak göze çarpıyor. Kentin çok geniş ve verimli bir alanda kurulduğunu düşünüyoruz. Maalesef eserlerle ilgili bilinenler çok az, çünkü kitabeler ve yazıtlar tahrip olmuş ya da çalınmış.”
Baz, yörede bilinen yazıt sayısının 180 civarında olduğunu, yaptıkları araştırmalarda ise bu sayıyı 331’e ulaştırdıklarını bildiriyor.
 

Milliyet
Yayın Tarihi : 2 Ağustos 2009 Pazar 15:47:42


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?