16
Mayıs
2024
Perşembe
KÜLTÜR/SANAT

Türk rejisinde yeni bir duruş

'Saraydan Kız Kaçırma'da sanatçıların işini güçleştiren, hareketli bir oyunculuk benimenmiş.

Mozart'ın 'Saraydan Kız Kaçırma' operası kaba oryantalizmi ve konusuyla çağdaş izleyici için çok da çekici bir yapıt değildir. Ama Recep Ayyılmaz'ın İzmir'deki rejisi, operanın geleneksel uygulamalarını zorlayarak yapıtı bu dezavantajlardan arındırmış.


İzmir Devlet Opera ve Balesi (İZDOB) sezona Mozart'ın 'Saraydan Kız Kaçırma'sının yeni ve Türkçe bir sahnelemesiyle girdi. Bu prodüksiyon önceki deneylerden özellikle reji bakımından epey farklı. Rejisör Recep Ayyılmaz Mozart'ın kaba oryantalizme dayanan ve konu itibarıyla çağdaş izleyici için vaatleri zayıf eserini farklı bir kalıba, adeta bir eğlenti diline sokmuş. Şancı-aktörlerden oluşan bir eseri sahneye uygularken karşılaşılan en önemli meselelerden biri şancının rahat şarkı söylemesini sağlayabilecek bir uzam yaratılması, örneğin şarkıcının bir aryaya geçmeden önce sahnede rahatça konumlanabilmesini, sahnede konsantrasyonunu bozacak şeyler olmadan sakin bir uzamda doğru ve güzel sesleri üretmesini, nefes alıp verebilmesini sağlamak.

Seyirciyi basan afakanlar


Bir rejisörün kendini bu kaygıya fazla kaptırmasının kaçınılmaz sonucu: arkaik bir konunun önünde, en iyi ihtimalle doğru şarkı söyleyen yarı-putlaşmış şancılar ve seyirciyi basan afakanlar... Avrupa'da yaygınlaşan modernist ancak hiç de minimalist olmayan rejiler ise bu soruna şancıların rahatını biraz kısmak, onların sahne jimnastiğini artırmak pahasına cevap üretiyor ki bence operanın kurtuluşu için kaçınılmaz. Ayyılmaz da oyunun her anına obje hareketlendirmesi yoluyla farklı mizansenler katarak, sürükleyici bir sahne yaratmış. El arabası, hortum, musluk, tırmık, kahve fincanları, salıncak gibi pek çok ayrıntı durağan bir dekorun parçaları olmaktan çıkıp, müziği ve anlamı destekleyen katalizörlere dönüşmüş. Oyuncuların işini güçleştiren, oyuncudan çok seyirciyi düşünen bir yaklaşım bu. Çok da iyi yapıyor böyle yaparken. Örneğin Osman ve Blonde düetinde Osman'ın salıncakta Blonde'yi ritme uygun sallaması ya da Blonde'yle atışırlarken çekiç, dikiş iğnesi gibi pek çok objenin değiş tokuş edilmesi, ya da Blonde'nin koloratur pasajlarını çıkmak durumundayken Osman'ı iteklemesi gibi. Böyle bir rejinin başarısının koşulu elbette oyuncuların şandan ödün vermeden hareketli mizansenleri aksatmadan peş peşe sıralayabilmeleri. Aynı anlayışın yumuşak karnı sahnede bir obje ve hareket çorbası yaratmak. İslami hoşgörü mesajını güçlendirmek için apar topar bir ezan sıkıştırılması buna bir örnek. Dekora gelince, fona İstanbul Boğazı manzarasının bu kadar yakışacağı kimin aklına gelirdi? Tüm sahne ise dev bir varak çerçeveye alınarak, olan bitene bir anı-tablo havası verilmiş. Kaçırılma gecesindeki Boğaz ışıklandırması da hoş.


Şarkıcılara geçelim. Türk operasının birinci sınıf tenorlarından Levent Gündüz, çok güzel göğüs sesleri, çok kuvvetli alt tonları olan, yüksek volümlü, harika bir tenor. İzlediğim temsilde de genel olarak iyiydi. Literatürün en zor bas partilerinden biri olan Osman rolünde genç oyuncu Özgür Savaş Gençtürk de şarkılamasındaki başarısı, dolgun tonu, partisine hâkimiyeti ve diksiyonu ile etkileyiciydi. Gençtürk'ün bir bas olarak altlarını daha güçlendirmiş haliyle Osman'ın ünlü Re 2'sini (bas literatüründe yazılmış en pes nota) söylediğini düşündüğümde tüylerim ürperiyor. Canlandırdığı Osman ise biraz gençleşmişti. Tipik bir spieltenor rolü olan Pedrillo'da deneyimli tenor Ziya Elmacı
oyunculuk ve ses yönetimi olarak başarılıydı. Pedrillo'ya getirdiği zeki, işbilir hava da yerindeydi. Soprano Kırcalı'nın eserin baş kadın rolü Constanze'ye uygun, bir ses karakteri var; ama sesin kıvraklığı temsilde yetersizdi. 'Martern aller artern' (Türkçesini bilmiyorum) aryasındaki inici çıkıcı dizilerde yeterli dolgunluk yoktu.


Oyunculuk olarak da daha sıkı bir özeğitimden geçmesi gerekiyor bence. Ancak Kırcalı ortadaki lirik aryada iyiydi. Blonde rolünde Zerrin Karslı ses olarak role uygun, oyunculuk ruhu olan bir şarkıcı. Alt tonlarını geliştirdiği ve deneyim kazandığı takdirde daha büyük başarılara imza atabilir.


Finalin tüm görkemi ortada


Orkestrayı yöneten Selman Ada'nın solistlerle olan işbirliği, solistleri yanlış girişlerinde ya da fazla tekrarlarında toparlayıvermesi dikkat çekiciydi. Son koro sahnesindeki tempoyu görülmemiş yavaşlıkta almasını ise ben çok beğendim. Tüm görkemi ortaya çıkaran bir seçimdi bu. Sözün kısası İZDOB'un değişik rejili Mozart'ı kapalı gişe oynuyor, hak ediyor da.

UFUK ÇAKMAK/radikal
Yayın Tarihi : 30 Ekim 2007 Salı 15:00:50


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?