23
Mayıs
2024
Perşembe
KÜLTÜR/SANAT

Türk tiyatrosunun 200 yıllık serüveni

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de Tiyatronun oldukça ilginç bir serüveni vardır. Şimdi Türk Tiyatrosunun bu serüvenini birlikte irdeleyelim.
Batıda, tiyatro tarihlerinin kaydettiği ilk oyun, İ.Ö 530 yılında, Atina’da oynanmıştır. Batı tarzı ilk Türk Oyunu Şinasi’nin ‘’Şair Evlenmesi’’dir. Fakat bundan önce tiyatro Türk toplumlarında varlığını göstermiştir. Mezar başlarında yapılan törenler, kurban sunuları, körmük törenleri.....vs. bu konuyu ayrıca değineceğim.

Batı tarzı ilk Türkçe oyunlar, 1868 yılı Ocak ayında İstanbul’da Gedikpaşa Tiyatrosunda başlar.Daha ne yönetmenimiz var, ne oyuncumuz, ne eleştirmenimiz, ne de bu tarza yatkın seyircimiz. İlk çevirmenler bile Türk değil.

1869 ‘ da Ceride-i Havadiste bir ilan yayımlanır. Özeti şöyle: ‘’ Gedikpaşa Tiyatrosunda Türkçe oynanacak oyunlar için istidat sahibi oyuncular aranmaktadır.Oyun yazmak isteyenlerin de Direktörle görüşmek üzere Divanyolu’ndaki Kıraathaneye gelmeleri.’’

İlk Türk aktörü, bu ilan üzere Gedikpaşa Tiyatrosuna başvurduğu sanılan Ahmet Necip Efendidir. Dini bütün Mustafa Efendi, tiyatronun yöneticisi Güllü Agop’ un özendirmesiyle ‘’ Leyla ile Mecnun’’ u oynamıştır. Tiyatronun bu çağrısına uyan ilk ünlü yazar ise Ali Bey’dir. Onu Ahmet Vefik Paşa, Ebuzziya Tevfik, Ahmet Mithat Efendi ve Namık Kemal izleyecektir. Bu öncüler oyun yazma, çevirmenin dışında, dramaturgluk, süpervizörlük ve diksiyon öğretmenliği de yaparlar.Ali Bey Trabzon’da, Ahmet Vefik Paşa Bursa’da, şair Ziya Paşa Adana’da tiyatro binası yaptıracaklardır.

Bursa’daki tiyatro ortamı, günümüz tiyatro tarihçilerinin ‘’Türk Moliere’i diye nitelendirdikleri Feraizci Zadenin ortaya çıkmasını sağlar. Oyunlarında Moliere’nin etkisi açıktır ama batı tekniğine Türk tadı katmayı başarmıştır.

İlk Türk Yönetmeni (1900‘lü yıllar) Reşat Rıdvan Bey’dir. 1913’te Musahip Zade Celal’in ‘’ İstanbul Efendisi’’ adlı müzikli oyunu büyük bir ilgi ile karşılanır.Bunu, müziklerini Kaptanzade Ali Rıza Bey’in yazdığı ‘’ Macun Hokkası’’ izler. Daha sonra Yedekçiler, Kaşıkçılar, Atlı Ases, Lale Devri...... Hepsinde Geleneksel Türk Tiyatrosunda izler, renkler, tatlar vardır. Feraizcizade- Musahipzade çizgisini, daha sonraları Sadık Şendil, Haldun Taner, T. Özakman vb sürdürecektir.

1912’de İstanbul Belediye Başkanı olan operatör Cemil Topuzlu Paşa’nın tasarılarından biri de bir konservatuar kurmaktır. 1914 ‘te Andre Antoine’ı İstanbul’ a gelmeye razı eder ve konservatuar ( Darulbedayi) kurulur. Konservatuar sınavlarına 300 kişi başvurur. Kazananlar içinde bir Türk kızı vardır: Afife Jale.

Birinci Dünya savaşının çıkması üzerine Antoine ülkesine dönecektir. Darül Bedayi okul niteliğini yitirir, tiyatroya dönüşür. 20 Ocak 1916’da Hüseyin Suat Bey’in uyarladığı ‘’Çürük Temel’’ adlı oyunla Perdelerini açar.

Geleneksel tiyatronun bazı dalları ( Meddah, Karagöz, orta oyunu) çeşitli sebeplerden kaybolmaya başlar.Fakat ortaoyunun bir uzantısı olan tuluat tiyatrosu, henüz canlılığını korumaktadır. ( Abdürrezzak, Kel Hasan, Naşit v.b bu türün son temsilcisi İsmail Dümbüllü’dür.) Devam edecek


Anlında ışığı hissedenler
T. ÖZAKMAN

Erdal Yıldırım-Kenthaber
Yayın Tarihi : 1 Şubat 2005 Salı 11:46:51
Güncelleme :1 Şubat 2005 Salı 12:21:32


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?