29
Mayıs
2024
Çarşamba
KÜLTÜR/SANAT

Üstad ödülü değelerdirdi

Cumhurbaşkanlığı Büyük Ödülü'nün size verilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bir faninin hayatında böyle bir ödüle münasip görülmesi memnuniyet verici. Şükran hisleriyle karşılıyorum. Böyle bir şey aklımda ya da hatırımda yoktu; sürpriz oldu benim için. Cumhurbaşkanı'mıza ve o heyete teşekkür ederim. Ömrümde beni en çok sevindiren onur oldu. Bu ödül aslında benim şahsımda Türk musikisine verilmiş bir ödüldür. Bu ödül beni şevklendirdi. Elimden geldiği kadar görevimi yapmaya çalışıyorum. 30 yaşında 40 yaşındaki Alaeddin neyse 82 yaşındaki de odur. Ben rotamı hiç değiştirmedim. Aynı rotamda devam edeceğim.

Günümüzde Türkiye'de dinlenilen ve rağbet edilen müzikleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türk müziği dinlemiyoruz. Hep hoppala cuppala hafif müzik, çok basit sözlerden yapılmış bir sürü martaval. Müzik değeri olmayan şeyler. Bu bir iki senelik bir mesele değil, hazırlana hazırlana geldi bu zamana. Şimdi her şeyin değerini yerinde kıymetlendirmek lazım. Batı'dan maalesef almamız gerekeni değil almamamız gerekeni alıyoruz. Ben Türk müziğine tamamıyla yatkın biri olduğum halde Batı müziğinden parçaları da çok severim. Yeri geldiği zaman değerli olanlarını dinlemekten büyük haz duyarım. Ama şimdikileri anlamıyorum. Bana bir şey söylemiyor. Ben de onlara bir şey söylemiyorum. Yani onun için olay bu peşin hükümlü kişilerin Batı'nın değerli şeylerini değil de kötülüklerini öğrenip ondan sonra tatbik etmeye çalıştığı şeylerdir. Devlet de bunun etkisinde kaldı. Sosyal akım devleti de bünyesine almıştır.

Bu gidişatın düzelmesi için reçeteniz var mı?

Reçetem şudur: Evvela maziye döneceksin. Maziyi olduğu gibi getirsinler demiyorum. Çünkü dünya her zaman ileriye giden bir atmosferin içinde. İlerlemeye mani olmak değil, dejenerasyonu önlemek gerek. Toparlanıp Türk'ün mazisine dönüp bu toplumun nelere kâdir olduğunu iyice görmek, anlamak ve bunun sorumluluğunu da üstlenmek. Bunu yapmadıkça bu gidiş önlenemez. Türk musikisi bütün değerleriyle var ama bitirilmeye çalışılıyor. Bizde maalesef iyi azınlıkta, kötü çoğunlukta.

Bu bağlamda Türk musikisi korolarının ve TRT'nin işlevini değerlendirir misiniz?

Kültür Bakanlığı'na bağlı olan korolar nispeten bu işi belirli bir ölçüde götürmeye gayret ediyorlar. Fakat maalesef çok inandığımız, çok takdir ettiğimiz üstüne düşen görevi mükemmeliyetle yapıp zamanımıza kadar getiren, hatta bir yerde Türk musikisinin okulluğunu yapmış TRT'miz de farkına varmadan bu gidişin etkisi altında kalıyor. Eskisi kadar tatmin edici bir musiki programı dinleyemiyoruz. Televizyonda hiç yok. Öylesine birbiriyle anlaşmış şekilde götürüyorlar ki işi, yarış halindeler. Bütün televizyonlar seviyesiz program yapma yarışı içindeler. Biraz nefes aldırıcı, rahatlatıcı bir program izleyemiyoruz. Ama yok bulamıyoruz. TRT'nin buna dahil olmaması lazım. TRT bir devlet kuruluşudur ve görevlidir. Bir okuldur, bir eğlence vasıtası değildir. TRT'nin bu kafilenin içine girmesine gönlüm razı değil.

Türk musikisi hâlâ bir kesim tarafından Osmanlı musikisi olarak değerlendiriliyor ve çağdaşlaşmanın önünde bir engelmiş gibi gösteriliyor...

Bunlar mazisinden ürken insanların fikirleridir. Fikirsiz fikirdir. Bu müziğe Osmanlı müziği deyip kestirip atamazsınız. Musikimizde Osmanlı bir dönemdir. Bu müziğin bin 200 yıllık bir mazisi var. Farabi'yi ne yapalım? Farabi, yazdığı dört eserinin içerisinde de Türk musikisi hakkında bilgiler veriyor. Elimizde bunlar. Udu, kanunu yapan da o. Hem feylesof, Aristo'dan sonra ikinci hoca diyorlar. Osmanlı var mı o zaman? Ondan sonra gelen İbni Sina'ya ne denecek? Hem hekim hem de eserlerinde musiki var. Bilgisi olmayanlar Türk müziğini Osmanlı ile sınırlıyor. Bu müzik Osmanlı'ya miras gelmiştir. Osmanlı bu müziği geliştirmiştir. Pırıl pırıl bir miras bu ama biz kendi hazinemize sahip çıkmıyoruz.

"Atatürk öğrenciyken

Türk müziği meşk ederdi"

"Atatürk Türk musikisini asla yasaklamamıştır. Dr. Rasim Talay'dan öğrendim. Atatürk bir gün Dolmabahçe Sarayı'nda çalışırken radyoyu açıyor, o anda radyoda hafif Batı müziği çaldığını duyunca radyoyu kapatıyor. Bir daha açtığında Türk musikisi bulamayınca, "Nerede bizim musikimiz?" diye soruyor ve hemen Münir Nurettin Selçuk'u bulun diyor. Önce radyoda, daha sonra da sarayda konser verilmesini istiyor. Ayrıca Atatürk okuldayken beş arkadaşıyla birlikte Türk musikisi meşk etmiştir. Refik Fersan'dan öğrendim: Atatürk bir gün Melek Tokgöz, Refik Fersan, Fahire Fersan'ı çağırıp onlardan birkaç şarkı dinliyor. Sonra kendilerinden muhayyer makamındaki "Gözden cemâlin çün ırağ oldu/ Mecnûn'a döndüm, yerim dağ oldu" şarkısını söylemelerini istiyor. Onlar da radyoda bu şarkının notalarının olmadığını söyleyince Atatürk "Ben okuyayım da siz notaya alın." diyor ve o şarkı böyle notaya geçiyor. Şimdi düşünün musikiyi bu kadar seven bir insan onu nasıl yasaklayabilir?"

Zaman
Yayın Tarihi : 9 Kasım 2008 Pazar 16:21:17


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?