Tarabya'da bahçeli bir ev. Bir genç kız koşturuyor. Elinde telefon, Amerika'dan aldığı burs sevincini arkadaşlarıyla paylaşıyor. Anne de koşturuyor. Kendisine sataşan gazetecilerle, bu kez Twitter'da atışıyor. Anneanne alışmış evdeki harekete. Gülümseyerek onları izliyor. Perdeler yarı kapalı, duvarda son evlililiğin mutlu kareleri asılı.
Evde hissettiğim hâkim duygu, neşe ve huzur. Evlerine ikinci gelişimde anneanne de olsun istedim. Yeşim Salkım ve kızı Gizem'in ağzından düşmeyen anneanne Sevim Uzman'ı tanıyınca, o duygu daha da pekişti. 'Üç kuşak Arnavut kadını bir arada olunca ne acılar kalır, ne hastalıklar,' dedi. Birlikte üzülmüş, birlikte terapi görmüş, birlikte acılardan az hasarla çıkmayı başarmışlar. Tanımadan insanları yargılamak ne kadar kolaysa, önyargıları kırmak da bir o kadar zor. Tanımak için, okuyun.
YEŞİM SALKIM
Hayatının en güzel yaşında, bir kadının, sevdiği adamın başka bir kadını sevdiğini, hele bir de ondan evlat sahibi olduğunu öğrenmesi, çok ağır. Şimdi annemi çok daha iyi anlıyorum.
Evlendim. Her seferinde kızıma ağabey olsunlar istedim. Gizem erkeği tanısın. Erkek evin içinde nasıldır, bir kadınla ilişkisi nasıldır, bunu bilsin istedim.
Görmediler, bir evlat sahibi olduğumu unuttular. Beni çok yaraladılar. Kurdukları bütün cümleler hedefini ok gibi vurdu. Özellikle de kadın gazetecilerde bunu çok gördüm.
Kitabı yazmayacaktım. Buna karar vermiştim fakat son birkaç aydır benim kafamdaki bütün soru işaretleri cevaplarını buldu ve yerine oturdu. Dolayısıyla kitabımı yazmaya karar verdim. Bunu kızıma emanet edeceğim. Ben öldükten sonra çıkarmak şartıyla. Çünkü yaşarken birilerinin bunu harcamasını istemiyorum.
GİZEM İMRE
Annem her zaman 'Kendin ol,' dedi bana. 'Başkalarının seni yapmaya çalıştığı gibi olma!'
Arkadaşımın abisi bana bir yer gösterirken fotoğrafımı çekiyorlar. Ertesi gün haber yapıp 'Yeşim Salkım buna ne diyecek?' diye başlık atıyorlar...
Annemin kocalarından hiçbiri benim için baba olmadı. Annem evlilikleriyle sadece bana aile ortamı yaratmaya çalıştı.
Bir insanın bir insana ne kadar kötülük yapabileceğini de gördüm. Evliliğin iyi yanını da kötü yanını da gördüm. Evliliğin nasıl olması gerektiğini biliyorum. Tek evlilik istiyorum. Böyle büyük aile olalım, iki tane de çocuğum olsun.
- Hep savaşçı bir ruhunuz var gibi...
- Y.S: Kız çocuk olmama rağmen mahallede erkek çocuklar benden çekinirlerdi. İlk torundum. Aile Arnavut, erkek beklemiş, kız olmuş. Kadınların her zaman ezildiğini galiba o yaşta fark etim. Bunu fark ettiğim için de 'Ben ezilmeyeceğim,' dedim. Annem fedakârlıklarının farkına varılmayan bir Türk kadınıydı. 40 yaşına geldikten sonra benimle güçlendi. Anneme 16 yaşımdayken dedim ki, 'Ben gidiyorum, benimle gel, merak etme bu hayattan çok daha iyi bir hayat yaşayacağız.' O da bana güvendi ve geldi benimle.
- Neden terk ettiniz evi?
- Y.S: Babamın başka bir hayat arkadaşı olduğu ve ondan bir çocuğu olduğu ortaya çıktı. Bunları öğrendiğimde 14 yaşımdaydım. Annem de 40'ındaydı. Hayatının en güzel yaşında, bir kadının, sevdiği bir adamın başka bir kadını sevdiğini, hele hele, bir de ondan evlat sahibi olduğunu öğrenmesi, çok ağır. Şimdi annemi çok daha iyi anlıyorum. Onun kadar verici, fedakâr olabilir miydim? Zannetmiyorum. Kızımı 19 yaşımda dünyaya getirdikten sonra onunla bir hayat yolculuğuna başladım.
- Şimdi kızınız 19 yaşında, siz 40'ınıza geldiniz. İkinizin hayat yolculuğunu merak ediyorum.
- Y.S: Geriye baktığınız zaman çok mücadeleli bir yaşam görünüyor ama iyi ki de yaşadım. Yoksa bugün burada olamazdım. Büyük umutlarla çocuklarını dünyaya getirdikten sonra evliliklerinin çatırdadığını gördüğüm arkadaşlarıma bakıyorum, o ufacık sarsıntılarda bile çatırdıyorlar. Halbuki ben üç evliliği bitirip, çok erken yaşta evlat sahibi olup, kızımla beraber hiçbir şeyin beni yıkamayacağını söylüyorum.
- Nereden geliyor bu güç?
- Y.S: Acıyı yaşamaktan, güzelliği yaşamaktan korkmuyorum. Hata yapmaktan korkmuyorum, hatalarımdan ders çıkarmaktan korkmuyorum. Korkusuzca yaşadığım için besleniyorum. Hesapsız kitapsız yaşıyorum.
- Medya ile hep sorununuz oldu...
- Y.S: Benim bir kıvamım var ve onu ben veririm. Medya beni istediği kıvama sokamaz. Öyle, beni istedikleri gibi eğip bükemezler.
- Annenizi çözebildiniz mi? Diğer annelerden en büyük farkı nedir Yeşim Salkım'ın?
- G.İ: Hayır annemi çözemedim. Değişik bir biçimi var. Annemin konuşurken her şeyi söyleyebilmesini çok seviyorum. Benimle de hep açık oldu. Bu da ilişkimizi olgunlaştırıyor. 'Hiçbir zaman kimseye güvenme,' dedi bana; 'Sadece sen varsın.' Söyledikleri hep doğru çıktı. Annem benim üzülmemi hiç istemiyor. Ben de bazen üzülüp hayatın gerçeğini öğrenmek istiyorum. Bir de 'Her zaman kendin ol,' dedi bana.
- Y.S: Çok güçlü bir kızım var. Onunla gurur duyuyorum. Aslında hayata bir kolunuz kanadınız kırık başlıyorsunuz, babasız olduğunuz zaman.
- Babayı hiç görmediniz mi?
- G.İ: 8 yaşımda, 12 ve 17 yaşımda gördüm. Sonra kendim görüşmeme kararı aldım.
- Y.S: Aile, her şeyde birlikte olabilmektir. Biz büyük bir aileyiz. Annem büyüttü Gizem'i. Ona çok düşkündür. Hani Gizem sperm bankasından doğmuş bir çocuk olabilirdi ve ben bundan hiç rahatsızlık duymazdım. Çünkü bence çocuk, kadın için çok değerli, erkek için değil. Kadın doğurduğu andan itibaren anne oluyor. Ama babalık zamanla öğreniliyor.
TRAVMALAR YAŞADIM, TERAPİ GÖRDÜM
Neden dördüncü kez evlendiniz?
- Y.S: Hep Gizem için bir baba olsun, bir aile olsun istedim. Yoksa hayatıma giren erkeklerle uzun süre birliktelikler yaşayıp, ayrı evlerde sevgili olabilirdim. Kızımın bir aile ortamını tanıması için şans yaratmaya çalıştım.
- G.İ: Annemin kocalarından hiçbiri benim için baba olmadı. Annem sadece bana aile ortamı yaratmaya çalıştı.
- Y.S: Baba da olsunlar istemedim. Sadece ona ağabey olsunlar istedim. Ağabeyliğin altı da baktığınızda çok doludur. Gizem erkeği tanısın. Erkek evin içinde nasıldır, bir kadınla ilişkisi nasıldır. Bir kadınla nasıl kavgalar eder, nasıl öpüşür koklaşır? Bu da ancak bir aile ortamında olabilirdi.
- Kızınız evliliklerinizden zarar gördü mü peki?
- G.İ: Annem her zaman beni kendi ilişkilerinden uzak tuttuğu için zarar görmedim. Ama medya yüzünden zarar gördüm. Çünkü annemin evlilikleri onlar için her zaman çok önemli oldu. Hakan Uzan'da da ondan sonraki evlilikleri de.
- Y.S: Anlamak istemediler beni. 'Bunun üzerine nasıl leke düşürebiliriz?' dediler. Yargıladılar. Kendileri bunu yapamadı, ben yaptım ve her evliliğin altından da kalkıp dimdik durdum. Bugün üç sene dört sene aynı evde yaşayıp ayrılanlar var. Ben sadece bir akit imzaladım. Çünkü anneme babama 'Bu benim sevgilim,' diye tanıştıramazdım. Ağır travmalar yaşattılar. Çok terapi gördüm. Bunu kendime de çok fazla itiraf etmeyerek üstesinden geliyorum. Sadece içimde bir volkan büyütüyorum.
- Neden susuyorsunuz?
- Y.S: Birinci sebep kızım. Çünkü Gizem benim yaşadığım her şeyden etkileniyor. 40 yaşıma giriyorum ama kendimi 60 gibi hissediyorum. Beni bir kadın olarak görmediler hiç. Aldatıldığında üzülebilen, kıskanabilen, yeri geldiğinde aklı kayabilen, yanlışı ya da doğruyu hiç ayırt etmeden, o an için karar verebilen bir kadın gibi göremediler. Bir evlat sahibi olduğumu unuttular. Kurdukları bütün cümleler hedefini ok gibi vurdu. Özellikle de kadın gazetecilerden bunu çok yaşadım. Kadın köşe yazarlarının beni yaraladığı kadar hiç yara almadım.
- Kimlerdi o kadın gazeteciler?
- Y.S: Perihan Mağden, bir kitabının ilk sayfaları benle başlıyor? 'Erkekler bu çiroz kadında ne buluyor?' Ben Perihan Mağden'e ne yaptım? Hani bir kadın bir kadından sebepsiz yere niçin bu kadar nefret eder? Kitabı yazmayacaktım. Fakat kafamdaki bütün soru işaretleri cevaplarını buldu ve yerine oturdu. Kitabımı yazmaya karar verdim. Kızıma emanet edeceğim o kitabı, ben öldükten sonra çıkarmak şartıyla. Çünkü yaşarken birilerinin bunu harcamasını istemiyorum. Gizem'e miraslarımdan biri bu olacak.
ÇOK SIKILDIM GİDİYORUM ARTIK
- Annenizi çok mu üzdüklerini düşünüyorsunuz?
- G.İ: Annem hiçbir zaman yapmacık davranmadığı için insanlar onu çok yargıladı. Annem de herkes gibi yapabilirdi ama farklı olduğu için onun üstüne geldiler.
- Y.S: Hayat anlatılmıyor. Hayat yaşanıyor. Hayatın filmlerde, masallardaki gibi olmadığını Gizem'e hep söyledim.
- Yeşim Salkım'ın kızı olmayı nasıl yaşıyorsunuz bir genç kız olarak?
- G.İ: Hiçbir yere gidemiyorum! Yazın Bodrum'da, arkadaşımın abisi bana bir yer gösterirken fotoğrafımı çekiyorlar, haber yapıp 'Yeşim Salkım buna ne diyecek?' diye de başlık atıyorlar. Adımı değiştirdim biliyor musunuz? İnsanlarla tanıştığımda başka bir isim söylüyorum. Günlük hayatınızdan hep fedakârlıklar yaparak yaşıyorsunuz. Çok sıkıldım artık.. Gidiyorum zaten. Chicago'dan burs kazandım ama New York'a gitmek istiyorum. Sinema okuyacağım. Psikolojiyi de alt dal okuyacağım ki hiçbir şey olamazsam, psikolog olayım. Burada bir şeyler yapmak istemiyorum.
- Burada oyuncu yapmazlar mı sizi?
- G.İ: Yeşim Salkım'ın kızı olduğum için aksine, yaparlar ama istemiyorum. Oyuncuya ve sinemaya değer verilmiyor. Burada ilk defa bir Türk filmi beğendim, Nefes'e üç kere gittim.
- Y.S: Ağlayarak çıktık. Nefes, son 10 yılın en iyi filmi diye düşünüyorum. Yüzünüze tokat gibi patlatılan bir gerçek var orada. Ben de yakında insanların kalbine dokunacak iddialı bir aşk hikâyesi çekeceğim. Yapımcısı oluyorum. Belli bir dönem oyunculuk yapmayacağım.
- Evlilikleri konusunda annenize telkininiz oldu mu?
- G.İ: Annem hiçbir zaman beni rahatsız edecek bir evlilik yapmadı. Hakan Abi ile evlendiği zaman bana sordu 'Seni etkileyecekse bekleyelim,' dedi. Ben de 'Evlenin tabii ki,' dedim.
- Annenizin evliliklerinden ne öğrendiniz?
- G.İ: Farklı insanlar tanıdım. Bir insanın bir insana ne kadar kötülük yapabileceğini de gördüm. Evliliğin iyi yanını da kötü yanını da gördüm. Artık evliliğin nasıl olması gerektiğini biliyorum. Tek bir evlilik istiyorum. Büyük aile istiyorum. İki tane de çocuğum olsun. Beni, benim için kabul edecek bir koca istiyorum. Her zaman benim yanımda olacak, ben de onun yanında olacağım.
OKAN BENİ ARAMADI
- Okan Bayülgen'i haşladınız...
- Y.S: Evet, haşladım ya.
- Sizi aradı mı daha sonra?
- Y.S: Hayır aramadı. Birisinin arkasından konuşmak çok kolay oluyor. Onun programında bulunma nedenim single idi. Orada okuduğum şarkılar bana ait değildi zaten. Dolayısıyla gıyabında Serdar Ortaç hakkında konuşulduysa vermem gereken cevabı veririm. Lafını esirgemeyen biriyim. Orada sadece Okan'la konuşuyor olsaydım durum çok daha farklı olurdu. Arkanızda 500 üniversiteli genç ve Okan'la birlikte alay eden gülen bir grup varsa ben onlara böyle bir hak vermiyorum. Birileri, birileriyle alay edecekse önce herkes aynada kendisini görmek durumunda.