27
Mayıs
2024
Pazertesi
MAGAZİN

BEN RÜYAMIN PEŞİNİ KOLAY KOLAY BIRAKMAM

Hep şarkıcı olmak istese de dersleri hiç kaçırmayan disiplinli bir kız. Eurovision’dan sonrasını da hedefleyen, rüyasını kovalayan hırslı bir kadın. Hadise’nin ‘seksi şarkıcı’dan çok daha fazlası olduğu kesin...

Vakit yaklaştıkça gazete sayfalarında ona rastlama sıklığımız da artıyor. Hadise, her gün her yerde! Rotayı Moskova’ya döndürmeden önce mini elbiseleri ve Eurovision şarkısı ‘Düm Tek Tek’ ile dünyayı dolaşıyor. Ritmik melodisini farklı milletlerin kulaklarına sızdırıyor. Avrupa’da yakaladığı başarıyı yarışmadan sonra da sürdürmek; hem buralarda, hem doğup büyüdüğü topraklarda bir numara olmak istiyor. Şarkısına, sesine, heyecanına ve hikâyesine güveni tam. Dahası, “Göçmen bir kız olmasaydım, bu kadar ses getirmezdim” diyecek kadar da rahat...

İsminizin anlamını merak ediyorum, Hadise ne demek?

Bunun hikâyesi çok özel. Annem hamileyken, dedem mektup yazmış köyden, “Kız olursa ismi Hadise olsun” diye. Köyde çok tatlı bir kız varmış. Onun ismi, Hadise. Yani Türkiye’de bir Hadise daha var! Ama mektup hiç ulaşmamış annemlere, bu arada da ablam doğmuş ve adını Hülya koymuşlar. Sonra dedemden haber geliyor, “Ben mektup yazmıştım” diye. Annemler de “İkincisi kız olursa ismi Hadise olacak” demiş. Ben doğdum ve ismim Hadise oldu böylece.

Çocukluk döneminde Belçika’da akrabalarınız var mıydı?

Vardı. 1975’te hep beraber gitmişler Belçika’ya. Babam da annem de 1972’de gelmişler Belçika’ya ve burada evlenmişler. Annem 13 sene sigara fabrikasında çalıştı. Babam da belediyede çalışıyordu. Şimdi emekli.

Kalabalık bir aile ortamında yaşadığınız için kapalı bir camia içinde mi geçti yıllar?
Yok, öyle olmadı. Kültürü herkes nasıl yaşıyorsa, biz de öyle yaşıyorduk. Ama oturduğumuz semtte sadece bir Türk ailesi daha vardı. Hep Flamanlar vardı etrafımızda. Bence bu güzel bir şey. Multikültürel hayata inanıyorum. Bizim Flamancamız çok iyi bu yüzden.

Flamanlarla aynı okula gidiyorsunuz ve sınıfta pek Türk yok... ‘Biz farklı mıyız?’ diye hissettiğiniz bir an var mı hafızada?

İlkokulda Fatma diye bir arkadaşım vardı. İlk Türk arkadaşım. Fatma’yla Türkçe konuşmuştuk. Öğretmen, “Türkçe konuşamazsın, çünkü Flamanca öğrenmen lazım” demişti. Hayatımdaki en önemli insanlardan biri o öğretmen. Bu ırkçılık değil; kadın doğru olan şeyi söylüyordu. Annemler çanak anten de almamıştı; hep Flaman kanalları izledik. Böylece hem İngilizce’mi, hem Flamanca’mı geliştirdim.

İlk ne zaman ‘Neden kendi ülkemizde yaşamıyoruz?’ sorusu düştü aklınıza?
Böyle soruları hiç sormadım. İlkokulda her hafta bir saat Türkçe dersimiz vardı. Şaban hoca, bize Türk kültürünü, Atatürk’ü anlatırdı. Keloğlan’ı falan hep ondan öğrendim. 23 Nisan’ı kutluyorduk.

Türkiye’ye ilk ne zaman geldiniz?

1992’ydi galiba. Sivas’a gittik, köye gittik, tatil yaptık...

Nasıl bulmuştunuz?

Ne hatırlıyorum, biliyor musun? Otobüsteyim, daha çok küçüğüm, tuvaletim gelmiş. Otobüs benim için durdu, onu hiç unutamıyorum.

Lise döneminde nasıl bir gelecek çiziyordunuz kafanızda?
Hep şarkıcı olmak istedim ama kimseyle paylaşmadım. Pazarlama okudum, 2006’da mezun oldum. Yurtta kalıyordum, dersleri hiç kaçırmazdım. 5’te de dönsem yurda, sabah 8’de sınıfta olurdum.

Yarışmaya katılmaya nasıl karar verdiniz?

Annemle televizyon izliyoruz, ‘Pop Idol’ yarışmasının reklamı çıktı. “Buna katılmalıyım” dedim. Müzik endüstrisinde bir şey yapmak istiyorsam evde oturup prodüktör bekleyemem. Katıldım, üç dört ay haber gelmedi, sonra davet aldım. Daha 15-16 yaşlarındaydım.

Seyircinin tepkisi nasıldı?

Finale giremedim ama çok güzel tepkiler aldım. Jüride plak şirketinden bir adam vardı, performansım için ‘Süper’ demişti. Biliyordum, bir plak şirketi sahibi bunu diyorsa, tamamdır. Üç ay falan bir şey olmadı. Bir gün telefon aldım plak şirketinden, “Seninle çalışmak istiyorum” diyen bir adam çıktı. 17 yaşında ilk kontratımı imzaladım. Annem hep destekledi beni, o da eskiden şarkıcı olmak istiyormuş. Babam, “Okulunu bitir önce” demişti. Annemle babam çok düşkündür diplomaya.

Türk şarkıcıları takip edebiliyor muydunuz? Sezen Aksu, Tarkan...
Tabii, onları biliyordum ama çok fazla takip ettiğim isim yoktu. Türk sanatçıları annemden, babamdan öğreniyordum. Annemin bana aldığı ilk albüm Mariah Carey’nin ‘Daydream’ albümüydü ama.

Hep pop mu dinliyordunuz?

O zamanlar, evet. Backstreet Boys’u çok seviyordum küçükken. Ama büyüdükçe müzik dünyam açıldı. Şimdi Frank Sinatra’ya bayılıyorum. Ella Fitzgerald, Anthony Hamilton, Toni Braxton, Prince, Tina Turner...

Seksi şarkıcı olarak girdiniz zihinlere. Belçika’daki Türk toplumu, daha çok da muhafazakâr kesim nasıl karşılıyor sizi?

Herkesin düşüncesine saygı duymak lazım. Beğenen izlesin, beğenmeyen izlemesin. Hep içimdeki hisleri yansıtmak istedim şarkılarda. Sevenlerim bunu görüyor, onların desteği her şeyden önemli.

Eurovision daha önce ne ifade ediyordu sizin için? Evde ailecek izlenir miydi?
İzlerdik. Puan tahminleri yapardık. Masada çerez, çay, içecekler, cips... Hep kıyafetlere bakardım, ne giymiş, nasıl bir performans... Şarkılardan çok bunlara dikkat ederdim.

Türk katılımcıları nasıl bulurdunuz?

Beni en çok etkileyen Sertab Erener’di. Bir de Athena’nın şarkısı. Süperdi.

Diğer ülkelerin şarkılarını dinlediniz mi, güçlü rakip olarak gördüğünüz var mı?
Tabii ki de diğer ülkeleri takip ediyorum ve herkese bol bol şanslar diliyorum. Sonuçta herkes orada iyi bir şey yapabilmek için emek harcıyor. Ama ben ‘Düm Tek Tek’imizi seviyorum, Türk halkı seviyor. Kendimi şarkı konusunda çok güçlü hissediyorum! Şarkı hakikaten süper! Sinan Akçıl, bana, tavrıma, sesime, sahnedeki enerjime ne yakışır, bunları düşünerek bu sarkıyı yapmış! Benim enerjimi hissederek yazmış bu şarkıyı ve ben de Sinan’a, Stefaan Fernande ile beraber sözleri daha da Hadise yaparak tamamladığıma inanıyorum.

Eurovision sonrasını nasıl hayal ediyorsunuz?

Eurovision sonrası da çok önemli. Maksadımız dünya çapında güzel işlere imza atmak ve ismimizi duyurmak... Herkesin desteğini sadece Eurovision için değil ama ardından yapacağımız işlerde de hissetmek istiyoruz.

Dört dili iyi konuşuyorsunuz, pazarlama eğitiminiz var. İşler kötü gider de şarkıcılığı bırakmak gibi bir durumla karşılaşırsanız ne yaparsınız?
İşler nasıl giderse gitsin, ben rüyamın peşini bırakmam.

‘Başarılı sanatçıların hep hikâyesi vardır’

Avrupalılar Hadise’yi neden bu kadar çok sevdi? Müziğinizin, sesinizin yanı sıra Belçika’da göçmen bir Türk kızı olmanızın da etkisi var mı?

Benden sonra birkaç tane daha sanatçı çıktı. Belçika’da müzik dünyasında ilk Türk kızı benim. “A Türk kızı, çok seksi” diye tepkiler de oldu ama takmadım. Nasılsam, öyle görünmeyi seviyorum; hem sahnede, hem ekranda. Her zaman böyle komik sorular soruyorlar; çalıştığım prodüktörlere, kuaförüme falan “Ya hakikaten o kadar seksi mi?” diye sorular geliyor. Stüdyoya çok spor giderim; spor kıyafetle bile kendimi seksi bulabilirim.

Türk değil de Belçikalı bir sanatçı olsaydınız, aynı albümlerle bu kadar başarılı olur muydunuz?

Olmazdım. Çok başarılı sanatçıların hep hikâyesi vardır. Bende de o hikâye var. Bir Türk kızı, Belçika’da doğmuş. İngilizcesi çok güzel, sahneye yakışan, söz yazabilme yeteneği olan bir kızım ben. Ben sadece şarkıları okumuyorum, ben şarkıları yaşıyorum hakikaten. Şarkı okurken stüdyoda ağlayan bir sanatçıyım.

 

Pınar Çuhadar - Radikal
Yayın Tarihi : 14 Mart 2009 Cumartesi 19:55:20
Güncelleme :14 Mart 2009 Cumartesi 19:59:31


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?