19
Mayıs
2024
Pazar
MAGAZİN

BARİ ŞARKILAR NEGATİF OLMASIN!

Yeni albümünde çocukluğundan bildiği Kosova şarkılarını söyleyen Suzan Kardeş: “Oralarda aşklarını da, küfürlerini de, acılarını da şarkılarla anlatıyorlar. Hüzünleri galiba evde bırakıyorlar. Ben bizim Türkiye’de negatif şarkılara çok kızıyorum ve üzülüyorum. Neden aşağı inelim ki, zaten gideceğiz aşağıya”

Önce makyözdü, sonra meyhaneci, derken “Bir Demet Tiyatro”nun “Penceredeki Kadın”ı... Suzan Kardeş geçen sene de birden şarkıcı olarak çıktı karşımıza. Onu tanıyanlar için “birden” değildi, makyaj odalarında da, müşterilerine konuk muamelesi yaptığı meyhanesi Bekriya’da da mırıldandıkları meşhurdu. En çok da yıllardır makyözü olduğu Sezen Aksu biliyor olmalıydı ki önayak olmuştu onun şarkı söylemesine.


İlk albümünde yumuşacık sesiyle Türk sanat müziği parçaları söyledi, İstiklal Caddesi onun “Bir kızıl goncaya benzer dudağın...” diyen sesiyle çınladı durdu. İçindeki Balkan ateşi konserlerinde çıkıyordu ortaya. Suzan Kardeş şimdi ikinci albümü “Balkania / Bekriya II”de ata yurdundan, Kosova’dan getirdiği şarkıları paylaşıyor bizlerle. DMC etiketiyle çıkan albüm kıpır kıpır, tıpkı kendisi gibi...
Göçlerle, ayrılıklarla, hasretlerle ama hep umutla dolu hayatının bir kapısını daha açıyor Suzan Kardeş girmek isteyenlere... Ve daha içeride gizli ne hazineler var, kapılar bir bir açıldıkça göreceğiz...

Albümün kartonetinde “Kulağımdan çekilip eve götürülmeden önce duyduğum şarkılar” diyorsunuz bunlar için...
Çocuklar hiçbir şeyin farkında değillerdir ya. Arnavut çocuğu, Boşnak, Sırp, Çingene hep birlikte sokakta oynuyoruz. Bilmiyorsun ki ailelerde neler yaşandığını, onların niye birbirleriyle ayrı kafada olduklarını. Gidiyorsun Sırp çocuğun evinde yemek yiyorsun. Ama biraz büyüyüp de serpilmeye başlayınca bu sefer aşklar başlar diye uzak tutuyorlar. Ve kulağından çekip “Haydi bakalım eve, artık oynayamayacaksınız” deyip bizi ayırıyorlar.

“Kanserini engelleyemem ama bari nezle olma”

Balkan şarkıları deyince akla neşe geliyor, halbuki çok da acı çekmiş bir coğrafya bu.
Yugoslavya’da şarkılar çok önemli. Arnavut, Boşnak, Sırp için. Her şeylerini şarkılarla anlatmayı seviyorlar. Aşklarını da, küfürlerini de, acılarını da. Hüzünleri galiba evde bırakıyorlar. Ben bizim Türkiye’de negatif şarkılara çok kızıyorum ve üzülüyorum. Bari şarkı negatif olmasın. Neden aşağı inelim ki, zaten gideceğiz aşağıya.

Var mıdır sizin de çok hüzünlü, çok mutsuz zamanlarınız?
Olmaz mı? Ama hemen atıyorum kafamdan, atmak istiyorum. Ağzım bozuktur, küfür ederim, belki ona sığınıyorum. O sırada o hücre vücuduma zarar vereceğine dışarı çıksın. Bir geriye sarmaya, kendine acımaya başlarsan felaketindir yani. Hastalığa dönüşür. Her şey büyük bir problemmiş gibi. İşte sinemada o çok iyi film yaptı, o beş milyon satış yaptı, ya bırak git iki saat eğlen ya.

Müzik yaparkenki motivasyonunuz da bu galiba. Şarkı söyleyelim, eğlenelim...
Aynen. Mutsuz gelen seyirci de var. Benim içimden onları gidip dürtmek geliyor, hadi kalk ya, düşünme, şu an düşünme yani. Biliyorum tabii ki, hayat bu kadar neşeli değil, ama tiyatro ya her şey, iyi hissetmemiz için bir şeyler gerekiyor ya, o zaman sen de bana yardım et, çık o ruh halinden biraz. Üstünde ince bir şey var, biliyorum hastalanacaksın, çıkma dışarı Allah’ın cezası, giy üstüne bir şey. Bu da onun gibi, sana bütün dünyanı aydınlatayım demiyorum ama üşütme o sırada, birazcık ısıtayım seni ben. Kanserini engelleyemem ama nezle olma bari.

Son yıllardaki Balkan çılgınlığını neye bağlıyorsunuz?
Galiba insanlar eğlenmek istiyor. Ama tabii bunun öncüleri, Emir Kusturica’nın filmleri, Goran Bregoviç’in yaptığı müzikler... Adam bir kapı açtı.

“Biraz çalıp çırparak açtı” deniyor...
Desinler ne yapalım. İyi hırsız ama kötü kalpli hırsız değil. Hepimiz hırsızız zaman içinde, bu albümde de bir şarkı var, MESAM’da sahibi görünüyor. 150-200 yıllık şarkıyı sen nasıl sahiplenirsin? “1980 yılında ben getirdim onu Türkiye’ye” diyor. E ben de getireyim bir sürü şarkı Kosova’dan, ninemin mırıldandıklarından, çok var yapan bunu. Şimdi hak verilmez, alınır. Goran’ın da peşine düşsünler. Ama onun yaptığı işler bu müziğin dünyada çok sevilmesini sağladı. E sen uyuyordun, yapmıyordun, bu adam yaptı.

 


“Köftenin sırrını kimseye vermemek için ben yapıyorum”
Bir de yemek var Suzan Kardeş’in dünyasında...
Evet mesela Zarifi’de her çarşamba Bekriya geceleri yapıyoruz. Mezeler benim meyhanemin mezeleri, orada mutfaktakilere öğrettim. Köfteyi ben yapıyorum sırrını vermemek için.

Kimseye söylemediniz mi köftenin sırrını bugüne kadar?
Yok. Bir insanın hayatında böyle kendine has şeyler olmalı. Hainlik filan değil, geleneksel bir şey, niye bozayım? Dedemin de bütün amcalarımın da işi bu. Kosova’da uzun masalar kurulurdu, sülalenin kadınları oturur, köfteyi amca yoğurur mesela, o et masanın üzerine konur, birileri parçalar, birileri yuvarlak yapar, birileri yassı hale getirir, birileri dizer, birileri tepsiye koyar, birileri fişini yapıştırır, dükkana gider. Fabrika gibi.


“Sonraki albümde Sezen Aksu, Türkan Şoray, Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan olacak”
Bu albümdeki parçaları konserlerde söylüyordunuz değil mi?
Tabii. Daha çok şarkılar var. İnşallah ileriki albümlerde. Bir sürü şeyi hayal edersin de olur ya, ben de niye dokuz albüm hayal etmişim bilmiyorum.

Ne zaman hayal ettiniz dokuzu?
Birinci albümün kayıtları sırasında. Ve şimdi üçüncüye girdik, dördüncü beşincinin isimleri de hazır. Üçüncüsü “Makyaj Odası Şarkıları”, dördüncü “Bekriya Meyhane”, beşincisi “Bekriya Romantika”, altıncısının adı yok. “Makyaj Odası Şarkıları”nda benim bugüne kadar çalıştığım ünlüler birer şarkı söyleyecek. Türkan Şoray, Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan, Demet Akbağ, Haluk Bilginer, Özgü Namal, Şebnem Sönmez, Oya Başar, Güven Kıraç, Erkan Can... Sezen Aksu zaten var. Onların sevdiği şarkılar, ben bazısının içine vokal olarak gireceğim. Biz kuliste makyaj yaparken şarkı mırıldanırdık, bunlar yaşadığımız şeyler, proje olsun diye çıkmadı ortaya.

Cildini örtme
-Kadını güzelleştirmek için makyaj yapmayı hiçbir zaman çok sevmedim. Çünkü zaten senin bir güzelliğin var, sana ait bir şey. Tamamen yüzü değiştirip, başka biriymiş gibi çıkıp, makyajını silince başka biri olmaya karşı biriyim her zaman. Solaryuma da karşı biriyim.
-Kırmızı rujumu seviyorum, rimel seviyorum. Cildime bir şey yapmaktan hoşlanmıyorum. Başkalarına da tavsiyem o. Çok fazla ciltlerini örterlerse, örtmedikleri zaman kendilerini sevmiyorlar. Cildini sevsin, o ona yardım eder, örttükçe daha fazla yorar cildini. Fondöten filan sinemaya hizmet eden şeyler, günlük kullanımda gerekli değil. Sivilceliysen sivilcelisin; ne yapalım, tedavisini ol, onu örtme.
 

Milliyet
Yayın Tarihi : 28 Şubat 2009 Cumartesi 23:14:40
Güncelleme :28 Şubat 2009 Cumartesi 23:19:33


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?