1
Haziran
2024
Cumartesi
MAGAZİN

GEÇ KEŞFEDİLDİM DİYE HİÇBİR ZAMAN HAYIFLANMADIM

Televizyon izleyicisinin 'Sevgili Dünürüm, Yabancı Damat ve Mars Kapıdan Baktırır' gibi komedi ağırlıklı dizilerden tanıdığı tiyatro oyuncusu Sumru Yavrucuk, TRT'nin yeni dizisi 'Bahar Dalları'nda acılı anne Güzide rolüyle karşımıza çıkıyor.

Organ bağışı gibi sosyal bir konuyu ele alan dizide rol almaktan büyük mutluluk duyduğunu söyleyen Yavrucuk, "Ben de üniversitedeyken gözlerimi bağışlamıştım. O zamandan bu dizinin temelini atmışız." diyor.

'İstanbul'da röportaj yapılacak üç yer sayın!' deseler bunlardan biri 'Kız Kulesi' olurdu herhalde. Oyuncu Sumru Yavrucuk ile Kız Kulesi'nde röportaj yapacak olmak bizi de heyecanlandırdı doğrusu. Sonunda görüşmeyi yaptık da mekan Kız Kulesi olmadı. Biz onu kulede beklerken o, karada yolumuzu gözledi. Uzun beklemenin ardından gelen bir telefon bizi buluşturdu buluşturmasına ama, biz de kulenin rüzgar almayan yerlerini öğrenmiş olduk foto muhabiri arkadaşımla! Tıpkı ekrandaki gibi nazik ve kibar bir insan Yavrucuk. Yine gülüyor... Bunların hepsi sorulacak: Bahar Dalları'ndaki oyunculuğu, sinirli olup olmadığı, diziler, oyunculuklar ve en önemlisi anne rollerinden sıkılıp sıkılmadığı... Ancak çekimlerden arta kalan zamanını bize ayırdığı için acilen oturacak bir yer bulmalıyız. Küçük bir çay ocağı yetişiyor imdadımıza. Tıpkı köy kahvesi gibi... Siz bu buluşamama hikayesine takılmayın. Röportajı okuyun ve hafta sonunun tadını çıkarın. Biz onu dizinin tanıtım sorumlusu Bayram ile bilahare görüşeceğiz...

Sevgili Dünürüm, Yabancı Damat ve Mars Kapıdan Baktırır derken 'Bahar Dalları' gibi 'organ bağışı'nı merkeze alan bir dizide oynuyorsunuz. Rol almanızda dizinin sosyal yönü etkili oldu mu?

Organ bağışı meselesi benim de çok üstünde durduğum bir konu olduğu için özellikle ilgimi çekti. Konservatuvara giderken gözlerimi bağışlamıştım. O zamanlar sadece göz bağışlanabiliyordu. İlk bağışlar böyle başladı zaten. Öldükten sonra başkalarına hayat verecek olmanın mutluluğunu yaşamalı insan dünyada. Çok farklı bir duygu. O zamandan bu dizinin temelini atmışız...

Toplumda çok da ilgi görmediği söylenir tıp çevrelerinde...

Nedeni bilinçsizlik ve bilgisizlikle ilgili. Yaşama ihtimali olan bir insanın organından bahsetmiyoruz. Bir daha geri dönüşü olmayan bir ölüm şeklinden bahsediyoruz. Bir de şehir efsanesi var 'organınızı bağışlarsanız faili meçhule kurban gidersiniz' diye. Bunlara itibar etmemek lazım. Dinimizce de uygun.

Kızını kaybeden bir anne ve onun organlarıyla hayata tutunan dört kişi... Dizi biraz fazla dram yüklü değil mi?

Biraz depresif başlıyor fakat 'bu kadar kıraç topraklarda dahi bir bahar dalı çiçek açabilir' mesajını veriyor aslında. Çünkü yeryüzündeki en büyük acı evlat acısıdır. Kişisel acılardan bahsediyorum. Bu durumda bile insan ölümü beklemek yerine, hayata tutunmaya çalışıyor. Ancak iyi bir avuntu olur bir anne için tüm bunlar. Hiç yerini tutar mı evladın.

Yaşadığı acılara rağmen güçlü bir kadını Güzide'yi oynuyorsunuz. Peki siz güçlü müsünüz olaylar karşısında?

Bu tam terazi gibi bir şey. Aslında, güçsüz naif yanlarım var, ama güçlü yanlarım da var. Hayatım da bu terazinin kefelerinin bir yukarı bir aşağıya çıkmasıyla geçiyor. Gücün içinde biraz da hoyratlık vardır. Bir şeyi severseniz peşine düşersiniz. Başarılı olursunuz ve güçlenirsiniz. Bu anlamda güçlü bir yanım var...

Televizyonu sadece eğlence aracı gibi gören pek çok insan var. Diziler özünde izleyiciye bir şey vermeli mi?

Türkiye'de vermek zorundasınız. İnsanların genelinde gazete ve kitap okuma alışkanlığı yok. Görsel malzeme bütün alanları işgal etmiş durumda. O nedenle televizyonda iyi şeyler vermeye mecbursunuz. Bir mafya lideri ölüyor, gıyabında cenaze namazı kılınıyor. Bir dizideki öldürme şekli gerçek hayatta uygulanıyor. Demek ki müthiş bir öykünme var. İnsanlar izledikleri karakterler gibi olma çabasında. Bu bizim az gelişmişliğimizden kaynaklanıyor.

Bir sanatçı olarak sorumluluğunuz çok büyük o zaman..

Eskiden topluma ne vereceğim diye kaygılarım yoktu. Tek derdim sanat yapmak, işimin en iyisini yapmaktı. Fakat şimdi öyle değil. Maalesef bir geriye dönüş yaşanıyor. Beyin anlamında, kültür anlamında. İnsanların sinemaya, tiyatroya ilgisi azaldı, televizyona kilitlendiler. Gıdalarını oradan alıyorlar artık. O nedenle ben ne kadar kaliteli bir yapımın içinde olabilirsem o kadar kendimi temiz hissediyorum.

Sevgili Dünürüm, Yabancı Damat derken sizi daha çok komedi ağırlıklı işlerde gördük televizyonda. Bahar Dalları'na geçiş ağır olmadı mı?

Tiyatro izleyicisi, oynadığım dram oyunlarını hatırlayacaktır. Fakat televizyonda ilk kez dram oynuyorum. Bunu da biraz istedim aslında. Çünkü gerek 'Yabancı Damat', ardından Sevgili Dünürüm'le bir komedi oyunculuğu ağırlığı çökmeye başlamıştı üstüme. O nedenle bu dizinin olması beni de heyecanlandırdı. Bir de bu tarafımı görsün seyirciler dedim.

Tiyatro dediniz de onlarca oyunda sahne aldınız. Pek çok da ödülünüz var. Ama 'Sumru Yavrucuk' deseniz ilk söylenen Yabancı Damat oluyor. Televizyon daha mı baskın? Bir de bu sizin için bir sıkıntı oluşturuyor mu?

Sadece televizyonda tanınmıyorum ben. Ayrıca çok büyük hayallerim olmadı benim. Tiyatroya girdiğimde TV'ye çıkacağımı hiç düşünmedim. Mezun olduğumda en büyük idealim sahneye adım atabilmekti. O yüzden hiç hayıflanmıyorum çok geç keşfedildim diye. Ya da niye beni TV'de daha çok tanıyorlar diye üzülmüyorum. TV'de tanınıp benimsedikten sonra tiyatroya dönüşümü de güzel oldu. Hiçbir zaman boş koltuklara oynamadım. Tiyatronun meraklı kitlesi izledi. Benim için önemli olan tiyatroya hiç adım atmamış insanların gelip izlemesini sağlamamdı. Ve bu gerçekleşti.

Nasıl oldu bu?

Mesela Leenane'in Güzellik Kraliçesi'ni oynarken oyununun başlamasından beş dakika sonra salona bir grup bayan girdi. Bir gürültü bir gürültü. Öne geldiler yaklaştılar, izlediler. Oyun bitti, çıkışta baktım beni bekliyor bu grup. Tebrik ettiler ben de gürültü yaptıkları için dikkatimin dağıldığını söyledim onlara. Söyledikleri çok ilginçti: Biz ilk kez tiyatroya geliyoruz. Hem de ta Tekirdağ'dan kalkıp gelmişler. Bundan daha büyük mutluluk olur mu?

Sürekli olarak anne ya da anaç rollerin gelmesi oyunculuk anlamında sizi etkiliyor mu?

Bu benim hayatımda da en büyük handikap olmuştur. Dezavantajdır benim için. 1986 yılında ilk dizimi oynadım, 'Önce Canan'ı. Orada şarkıcı olmaya çalışan bir hizmetçiydim. Herkes bayıldı. Sonraki yıllarda sürekli aynı tip roller geldi. Bu yüzden 3 yıl hiçbir teklife evet diyemedim. Üç yıl sonra tam tersi karakteri oynadım 'Seni Seviyorum Roza'da. Bu sefer de entel oyuncu oldu adım. Aman tanrım, onlarca aynı rol teklifi... Şimdi dram oynuyorum, teklifler bu yönde olacak. Benim çıkartacağım onlarca tip var daha.

Oyuncu için rol arkadaşı önemli kuşkusuz. Ama 'Bahar Dalları'nda bu çok belirgin ortaya çıktı. Oyuncular rollerini sizin adınızı gördükten sonra tereddütsüz kabul ettiklerini söylüyor. Bu konuda ne söyleyeceksiniz?

Çünkü ben o kadar ince eleyip sık dokuyorum ki 'Bu kadın kabul ettiğine göre biz çoktan kabul ederiz.' diyorlardır eminim. Açıkçası bir iş yaparken para kazanmak bende ikinci planda kalıyor. Üniversitelerde ücretsiz dersler verdim. Bu nedenle parasız yaşamayı bilen bir oyuncu olarak girdim bu işlere. Gerçekten manevi tatmin alacağım bir proje olduğu zaman oynuyorum. 'Ne yapayım ekmek parasına ihtiyacım var' edebiyatına hiçbir zaman ihtiyacım olmadı. Samimiysen para da seni bulur. Yaptığım işe önem verdiğim için bununla beraber başarı da geliyor, para da geliyor. Her yıl yeni bir şey yapmam lazım diye ortaya çıkmıyorum. Güzel bir şey olduğu zaman oynuyorum.

Çok sakin bir görünüşünüz var. Sinirlenir misiniz?

Sinirlenirim tabii. Çok titizimdir. Yaptığım işin dışında öyle şeyim yoktur, işin dışında rahatımdır. İşin çok iyi olması için de elimden geleni yaparım.

Forum sitelerinde sizin için 'iyi oyuncu' cümlesi çok kullanılıyor. Bu büyük bir sorumluluk olsa gerek.

Sorumluluk hiç duymadım. Mesleğinizi severek yaparsanız sorumluluğunuzu yerine getirmiş oluyorsunuz. Mesleği sevmekle ilgili bir şey. O zaman özel hayatınıza da, insanlara da dikkat ediyorsunuz, çevrenize karşı duyarlı oluyorsunuz. Hiçbir zaman örnek olayım diye düşünmedim.

 

zaman
Yayın Tarihi : 4 Ekim 2009 Pazar 21:20:58


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?