Yok Yunanistan değil Türkiye, İstanbul. Şu yandaki suyun iki tarafı arasındaki rekabet yıllardır devam ediyor. Hangi yaka sonradan görme, hangi yaka cool, hangi yaka köylü, hangisi şehirli?
Avrupa yakasında oturan Anadolu yakasını tanımaz. Anadolu yakasında oturan Avrupa yakasını tanır.
Avrupa yakası Avrupa yakasıdır, Anadolu yakası “karşı”. Avrupa yakasında oturan kendini şehirli “karşı”dakini köylü sanır. Anadolu yakasında oturan karşıdakini ya da kendini bir şey “sanmaz.” Herkes ne olduğunu “bilir.”
Avrupa yakasında oturan dünya kendi etrafında dönüyor sanır. Anadolu yakasında oturan İstanbul’da başka bir dünya daha olduğunun farkındadır.
Avrupa yakasında karanlık sokaklarda, bakımsız dairelerde oturmak, bütün maaşı kiraya vermek, “Ama merkezdeyim, Taksim’e Nişantaşı’na iki dakika, eğlence, muhabbet, trendler hep burada” diye kendini kandırmak mümkündür.
Anadolu yakasında kendini kandırmazsın. En azından aynı kiraya daha iyi bir yerde ve çevrede oturabilirsin. Avrupa yakasında oturunca “cool” olduğuna inanırsın. E o şartlarda yaşamaya devam etmen için de bir şeye inanman gerekir. Anadolu yakasında cool olmana gerek yoktur.
Avrupa yakasında Nişantaşı’nın görgüsüzleri meşhurdur. Anadolu yakasında Bağdat Caddesi’nin. Nişantaşı’nda Louis Vuitton çanta, Burberry atkı, Abercrombie & Fitch vardır. Bağdat Caddesi’nde eşofman altı, ugg, beyzbol şapkası.
Avrupa yakasında Nişantaşı kadınları vardır (ÇağdaşErtuna 10 yıl önce Aktüel’deyken yazdığı Nişantaşı kadınları yazısını güncelleyip yeniden yazsa da okusak). Anadolu yakasında Caddebostan-Erenköy-Suadiye kadınları...
Avrupa yakasında Beyoğlu ve Cihangir vardır. Anadolu yakasındaBahariye ve Moda. Avrupa yakasında “metroya iki dakika”, “Beşiktaş’a beş dakika” önemlidir. Anadolu yakasında “iskeleye iki dakika”, “Cadde’ye 100 metre.”
Avrupa yakasında Misbah Başkan, İsmail Başkan, Sarıgül Başkan vardır. Anadolu yakasında Selami Başkan.
Avrupa yakası bitişik nizamdır. Anadolu yakasında evler, binalar arasında bahçeler, ağaçlar olur. Avrupa yakasında sokaklar dar ve arabaların işgali altındadır.
Anadolu yakasında yollar geniştir, semtler daha ferah.
Avrupa yakasında park yeri bulunmaz. Anadolu yakasında park yeri olur. Avrupa yakasında Galatasaray, Beşiktaş vardır. Anadolu yakasında komple Fenerbahçe.
Avrupa yakasında Beşiktaş çarşı vardır. Anadolu yakasında Kadıköy çarşı. Biri pankart açar, diğeri açmaz...
Avrupa yakasında şahane sahiller vardır ama hepsi işgal altındadır. Anadolu yakasında sahil herkese açıktır.
Avrupa yakasında sahile mekanlara takılmaya gidersin. Anadolu yakasında sahile oturmaya, muhabbet etmeye, yürümeye, top oynamaya da gidebilirsin. İstediğin yere oturur, istediğin yerde durursun, başına çaycı-kahveci-otoparkçı üşüşmez.
Avrupa yakasında çimlere basmak yasaktır. Anadolu yakasında çimlere uzanırsın. Avrupa yakasında şehir kafelerin, restoranların, lokantaların, mağazaların,
şirketlerindir. Sokakta oturup soluklanacak banka bile bilet keserler. Anadolu yakası senindir. İstediğin yere oturur kalkarsın, şehirde yaşamanın farklı bir
yönünü keşfedersin.
Neticede Avrupa yakası çok güzeldir, canımdır. Hayatım, anılarım hep oradadır. Taşına betonuna kurban olduğum yakasıdır İstanbul’un. Ama Kadıköy insana daha fazla değer verir. Yalan yok, kızmak yok. Sözüm kardeşçe...
İnsan Avrupa yakasında neyi özler?
Sabah uykulu gözlerle bakkaldan gazete alıp Teşvikiye meydanına çıkmak, mahallenin kahvesine oturmak. Gelen geçen tanıdıklarla geyik çevirmek.
Taksiyle ya da yürüyerek beş dakika mesafede olan dostların sayısının fazlalığı. O dostlarla doğaçlama yapılan programlar.
Pazar günü yürüyerek Karaköy-Sirkeci hattında dolanmak, kültür sanat faaliyetlerine takılmak, Tahtakale’de turlamak. Saçma sapan şeyler alıp eve dönmek.
Taksim’den eve taksiyle beş dakikada gelebilmek.