25
Mayıs
2024
Cumartesi
MAGAZİN

TÜRKİYE ARKAMDA DURSA ŞİMDİ ADJONNA OLMUŞTUM

Emine Erdoğan'la birlikte Avrupa Parlamentosu'na giden Ajda Pekkan, geçmişteki Avrupa maceralarını anımsatarak "O zamanlar yanımda böyle bir Türkiye olsaydı ben de Avrupa'nın 'Ajdonna'sı olurdum" dedi.

Biliyorsunuz ki, siyaset, iş, sanat ve medya dünyasından 200 kadın Emine Erdoğan'ın liderliğinde Brüksel merkezli Avrupa Parlamentosu'na çıkarma yaptı. Katılımcı bütün kadınlar elbette ki birbirinden önemliydi ama içlerinde bir isim vardı ki o bambaşkaydı! Hani, derler ya, "hasta olanın ayağına doktor gelir!" "Bu hafta kiminle röportaj yapayım. Biricik editörüm Şenol Konukçu'ya acaba nasıl hesap vereyim?" diye düşünürken, yol arkadaşım Ajda Pekkan imdadıma yetişti. O nedenle, hem Brüksel dönüşü beni kırmayarak söyleşi teklifimi kabul ettiği, hem de bütün gezi boyunca en sıcak ve en mütevazı haliyle aramızda olduğu için kendisine teşekkür ediyorum.

Neden buradasın?
AB'ye olan inancım dolayısıyla manevi destek vermek istedim. Bu sürece katkıda bulunmak üzere katıldım bu organizasyona. Ve her meslekten Türk kadınları ile birlikte sanatçılar adına katılmaktan da büyük mutluluk duydum. Ayrıca organizasyonun başarısı da bu süreçte ve ileride gerçekleşecek diğer etkinliklerin başarıları olacağı inancımı pekiştirdi.

Kimden aldın bu daveti?
Bizzat Emine Erdoğan davet etti. Bakan Egemen Bağış'ın aracılığı ile...

Nasıl buldun organizasyonu peki?
Çok etkilendim. Avrupa Parlamentosu binasında, o koltuğa oturduğumda inanılmaz haz aldım. Geçmişteki Avrupa maceralarım aklıma geldi hep. Bir yandan gurur duydum ama bir yandan da çok hüzünlendim...

Neden?
Çünkü o yıllarda, ben Avrupa'da meşhur olma süreci yaşarken, çırpınırken o zaman arkamda hiç Türk yoktu. Türkiye yoktu ve yabancılar hep ezdi beni. Türk olduğum için kaale almıyorlardı. Evet Türkiye'de büyük bir stardım ama Avrupa'da ikinci sınıf ve hatta üçüncü sınıf vatandaş muamelesi gördüm. Eziktim hep burada. Öyle eziktim ki kendimi onlara kabul ettirmek için BMW arabayla ya da Paris'teki 16. Bölge'de oturmakla ve marka giyinerek kendimi onlara kabul ettirmeye çalışıyordum! "Türk'üm ama bakın ben de sizin gibi giyinip, sizin gibi davranabiliyorum" demek istedim hep.

Neden?
Çünkü, Avrupalı bir gazeteci benim sanatımı, şarkılarımı konuşurken bir anda meseleyi Türkiye'ye getiriyordu ve olay bambaşka bir tarafa kayıyordu. Ertesi gün gazeteyi gördüğümde hep çok üzülüyordum. Benim sanatım, şarkılarım değil, Türklüğüm bir şekilde gündeme taşınıyordu. Ve inanılmaz eziyorlardı beni.

Sahi mi? Bak buna çok şaşırdım...
Haklısın şaşırmakta. Çünkü ilk kez anlatıyorum bunu bir gazeteciye. O kadar içselleştirmişim ki meseleyi konuşmak bile acı veriyordu bana.

Nasıl tavırlar gördün Avrupa'da?
Güzel bir hatun görürlerdi. Hoş bir hatun. Alımlı bir kadın. Çok etkilenirlerdi. Ancak, "Ben Türk'üm" deyince her şey değişirdi bir anda. Sorduklarında şarkıcıyım deyince şaşırırlardı. Küçümseyerek, "Ahhh öyle mi? Hangi tarz söylüyorsun?" diye sorarlardı. "Pop müzik" deyince, "Aaa... Türkiye'de pop müzik var mı? Emin misin? Orada daha çok Arap müzikleri filan olmaz mıydı?" filan derlerdi ve hemen ezmeye başlarlardı. İşte o tarihlerde öyle bir kompleks oluştu ki, kaçarak geldim Türkiye'ye. Yurtdışında bana verilen hiçbir imkânı kabul etmedim.

Neden?
Çünkü önce bu kompleksimi yenmem lazımdı. Orada bana ne verilirse verilsin, önüme kırmızı halılar serseler de benim kendi komplekslerimi yenmeden mutlu olmam, şarkılarımı söylemem mümkün değildi. Ruhum bozulmuştu Avrupa'da. Adeta bir travma yaşamıştım. Onun için de kaçarak geldim. Bir daha da gitmedim.

Gitmiyor musun Avrupa'ya?
Evet. Mecbur kalmadıkça çıkmam. Hâlâ o geçmişteki travmayı atlamadım.

Dedin ki yani, "Orada 2. sınıf sanatçı olacağıma..."
Yani sürüneceğime...

Estağfurullah...
Yoo yo... Gerçek bu. Kalsaydım ikinci değil, üçüncü sınıf sanatçı olup sürünecektim buralarda. Onun için dedim ki, kendi kendime; "Buralarda böyle ezilip, dışlanacağına. Git ülkene en iyisi ol Ajda!" Kafaya koymuştum yani onu yapmayı. Ama tabii o zamanlar yanımda böyle bir Türkiye olmuş olsaydı ben şimdi oralarda "Ajdonna" filandım herhalde. Kesinlikle öyleydim...

Bu arada Güldünya Projesi vardı. Neden devam etmedi?
Bilmiyorum...

Gerçekten mi?
Gerçekten bilmiyorum. Ve biz mesaj verecektik topluma. Mesaj verdik ama tam istediğim gibi olmadı. Sadece Kürtçe söyleyen bir Ajda olarak anılmak istemezdim.

Kızmışsın sen!
Evet! Çünkü ben Ajda olarak başlattığım projeyi yarım bırakmadım hiçbir zaman. Projenin neden durdurulduğunu dahi bilmiyorum.

Şevkini kırdı mı peki bu durum?
Asla... Yine de Güldünya gibi içeriği ve mesajı çok büyük sorumluluk taşıyan projelere dahil olurum. Ama projeyi kim ya da kimler yürütüyor iyice bakarım.

TÜRK KADINI KENDİNİ AVRUPA'YA ANLATMALI

Nasıldı peki bu gezi, amacına ulaştı mı?

Olağanüstüydü... Gerek Emine Erdoğan'ı, gerekse Bakan Bağış'ı çok takdir ettim. Hep yaklaşmak isteyen insanlardan olmak istemedim. Uzak kaldım. Ama davet gelince hiç düşünmedim. Ayrıca bu davet dolayısıyla bu tür toplumsal faaliyetlerin içinde olmayışımın açığını kapatmak istedim. Eğer olmasaydım bu projenin içinde üzülürdüm. Ve nitekim yıllar evvel kaçarak terk ettiğim Avrupa topraklarına böyle bir proje ile giriş çok heyecanlandırdı beni.

Bu desteğin dolayısıyla iktidara muhalif kesimlerden eleştiri almaktan çekinmiyor musun?

Ben artık hiçbir şey dinlemiyorum. Kendi doğrularımı, iç sesimi dinliyorum. Neye inanıyorsam onu uyguluyorum. Bu organizasyonu eleştirmek de ayrıca çok gaddarca. Çünkü bu gezi dolayısıyla her kesimden yüzlerce kadın bir araya geldi ve tek bir ses, tek bir yumruk halinde Avrupa'da boy gösterdi. Gezinin bir başka artısı da var. Kadınların birbirine olan önyargısı kırıldı bu vesile ile. Bir gerçek. Bunu söylemek zorundayım ki bu uçaktaki birçok kadının başörtüsünden dolayı önyargısı vardı Emine Erdoğan'a. O kırıldı. Hatta yok oldu!

Senin de var mıydı bu korkuların?
Korku demeyelim ama kaygılarım vardı en başta. Tereddüdüm vardı yani. Ama sadece başörtüsünden değildi bu tereddütlerim. Çünkü simge ve imge olan insanların ismi, markası kullanılmaya çok açık. İstersen kötü kullanırsın. İstersen iyi. Dolayısıyla ben de kamuoyunun bildiği bir isim olarak bir yanlışa imza atmak istemedim. Başörtü benim için hiçbir zaman mesele olmamıştır.

Bu da ilginç!
Yoo ilginç değil. Çok arkadaşım, tanıdığım vardır başörtülü. Biz hepimiz kardeşiz. Bana göre isteyen mini etek giyer, isteyen başörtüsü takar. Bacağını açan garip olmuyor da başını mı örten garip oluyor bu ülkede? Bir de şu var. O kadar doğru ki yapmak istedikleri. İdealleri bu insanların. Bu kadar şatafatın, görkemin içinde Emine Erdoğan'ın tevazusu, hayata bakışları o kadar bizden ki! Mesela bir de şunu fark ettim. Egemen Bağış, bu gezi boyunca bir Bakan edasıyla değil, sadece bir yol arkadaşı edasıyla davrandı hep. Eşi de öyle. Çok alışık olduğumuz bir siyasi model değil bu. Tam bir Avrupalı gibi. Karı-koca belli ki sırf bunu bir görev olduğu için yapmıyorlar. Gerçekten Türkiye'nin AB'ye girmesi gerektiğine inanıyorlar ve öyle çalışıyorlar. Çok takdir ettim. Ve umuyorum bu tür organizasyonların devamı getirilir. Bu iş burada kalmamalı kesinlikle. Türkiye'nin kadınları her zaman tek bir yürek olup, Avrupa'ya kendini anlatmalı.
 

İÇİMİZDEKİ TRAVMALARI HALLETMEMİZ GEREKİYOR

Bu kadar mı fark var yani önceki Türkiye ile aramızda?

Evet. Yine de sanata, sanatçıya verilen değer Avrupa ile tam kıyas edilemez ama Türkiye özellikle son yıllarda çok yol kat etti. Ama yine de içimizdeki travmaları halletmemiz lazım.

Travmadan kastın ne?
Bu etnik ayrışımlar filan onları ortadan kaldırmamız lazım. Kadın ve erkeğin her alanda ve Türkiye'nin her yanında eşit haklara ve imkânlara sahip olmasını sağlamamız lazım. Tam demokrasiyi ülkenin bir bölümüne değil, özellikle doğu ve güneydoğusuna yerleştirmemiz lazım. O yüzden ben hükümetin demokratik açılımını sonuna kadar destekliyorum.

Öyle mi?
Evet! İstemiyorum mesela bir Kürt sanatçının kökeninden dolayı ezilmesini. Dışlanmasını... İstemiyorum, çünkü ben onların yaşadığı duyguları yıllar evvel Avrupa'da yaşamış bir sanatçıyım.

Karşımda bambaşka, acayip politik bir Ajda görüyorum! Çok şaşırttın beni.
Şaşırma... Ben artık sadece müzik yapmak istemiyorum. Her şeyi yaşadım müzikle ilgili. Kendimi bir gurme olarak görüyorum. Ya da hedonist diyelim. İstiyorum ki müzik bir artı olarak devam etsin ama yanı başında başka projelere dahil olmak istiyorum. Tamam Ajda Pekkan! Ama bu ismin sadece sesiyle anılmasını istemiyorum artık. Bu ismi özel ve de toplumsal içerikli mesajlarda kullanmam gerektiğini düşünüyorum. Onun için işte bu organizasyona dahil oldum. Özel ve de çok önemli bir projeydi çünkü...

Sevilay Yükselir - Sabah
Yayın Tarihi : 2 Mayıs 2010 Pazar 21:12:12


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?