19
Mayıs
2024
Pazar
MAGAZİN

Biz o zaman çok film çektik

Kadir İnanır, Türk sinemasının 'ağır abi'si. Basın mensupları bile çoğu zaman ona seslenirken 'Kadir Bey' değil 'dayı' diye hitap ediyor.

Yaklaşık 10 yıldır Altın Portakal'a dargın olan usta oyuncu, önceki gün kendisine verilen 'Onur Ödülü'yle festivalle barıştı. Gayet neşeli olduğu gözlenen İnanır, dün bir basın toplantısı düzenledi. Toplantının ardından İnanır'la oyunculuktaki 40 yılını, Halit Refiğ'i, politik yönünü, açılımı, son dönem Türk sinemasını ve 'barışmasını' konuştuk. Açıldıkça açılan İnanır, festivalle bir barıştı pir barıştı!

Oyunculukta 40 yılınız nasıl geçti?

Dolu dolu geçti. Bu meslekte benden yaşlıları var, ama ben meslek olarak daha yaşlıyım. 40 yıldır durmadan çalıştım. Bazı aralar olmuştur, ama başka bir iş düşünmeden sadece sinema yaptım. Dünyada 40 yıl gerilemeden bu mesleği yapan başka bir aktör yok. Sinema, yaşamımın tam karşılığıydı.

Kariyeriniz boyunca Atıf Yılmaz, Halit Refiğ, Şerif Gören gibi Türk sinemasının usta isimleriyle çalıştınız. Onlarla uyumu nasıl sağladınız?

Her projeye eyvallah demedik tabii ki. Saydığınız isimlerin en iyi filmlerine baktığınızda benim ismimi görürsünüz. Zaten yapımcılar, bana her senaryoyu gönderemez. İlk 10-15 yıl için bir şey diyemem, çok seçme şansım yoktu o zamanlar. Ancak son 25 yıldaki her filmime kefil olurum.

80'li yıllarda arka arkaya 12 Eylül'le ilgili filmler çektiniz. Bir baskı gördünüz mü? Son yıllarda bu tür filmlerin ilgi görmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Belki doğrudan sansür yok, ama pasif sansür devam ediyor. Mesela benim Darbe diye bir filmim var, onu niye göremiyoruz? İsyan filmimi gören var mı? Hâlâ yasaklı. Şimdi geceyarısı 4'te koyuyorlarmış. O zamanlar Apo (Öcalan) yok, biz gitmişiz Doğu'da film çekmişiz. Köydeki ağaların altında ezilen halkı bilinçlendiren bir adamı canlandırıyorum. İnsanları dağa çıkarıyorum. Karakterin adı da Apo diye filmi göstermiyorlar.

Son dönem Türk sineması hakkında neler düşünüyorsunuz?

İyi işler yapılıyor. Bu şartlarda sinema yapmaya çalışan arkadaşlar kahraman ilan edilse yeridir. Ama heveslerini kırmadan söyleyecek şeylerim var. Onların, bir şeyler anlatırken filmi kurtarmanın yollarını da araması lazım. Belli bir seyirci sayısına ulaşmalı, en azından ikinci film için parasını çıkarmalı. Bir de bu işin evrensel kuralları var artık.

Antalya'nın dünyaya açılması beklenirken, Yeşilçam'ı tema olarak belirlemesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Antalya, uluslararası boyutu olan bir festival. Ancak yola yerli filmlerle çıkan bir festival, yabancı oyuncuların gelip sabaha kadar eğlenme yeri olamaz. Dolayısıyla yerli film ön planda olmalı, ama uluslararası alanda da hedefleri olacak.

Sinema yazılarını takip ediyor musunuz?

Eskiden Atilla Dorsay, Cumhuriyet'te yazdığı zaman, sinema dünyası o sayfayı beklerdi. Şimdilerde bu iş daha da gelişti, iyi de oldu. Ama son dönemde olan magazin programları biraz ortadan kalksın.

10 yılı aşkın bir dargınlıktan sonra Altın Portakal'la barıştınız. İçinizde bir kırgınlık kaldı mı?

O gün yaşadığım üzüntüyü benim ruhumdan alamazsınız. Ancak filmlerimi 'Antalya'ya göndermeyin' diye bir yasak da koymadım. Festivallerin güçlenmesi lazım. Katılmayışım, kişisel sebeplerdendi, o da ortadan kalktı. Bir kitap çıkaracağım; Kuzeyden Gelen Adam. Orada yazarım bunları.

Gündemdeki 'açılım'la ilgili neler söylersiniz?

Daha ortada açılım yokken, biz görevimizi yaptık. Doğu'da benim kadar film çeken aktör az bulursunuz. Bu yapılanlar da gayet güzel. Bu topraklarda berabersek dertlerimizi, sıkıntılarımızı, sevdalarımızı beraber yaşamalıyız. Açılım vardı zaten, ancak ekonomik boyutunu güçlendirmek lazım. Yoksulluğu Türkiye'nin her yerinde paylaşmak gerekiyor, sadece bir bölgeye kanalize olmaması gerekiyor. Mesela Karadeniz'de ve Anadolu'nun birçok köyünde de yoksulluk var.

FESTİVALDEN NOTLAR

FESTİVALDE önceki gün, Başka Dilde Aşk ve Bornova Bornova filmlerinin gala ve söyleşileri yapıldı. Başka Dilde Aşk, konusu ve başroldeki Mert Fırat'ın performansıyla beğeni kazandı. Fırat, Uzak İhtimal'in başrol oyuncusu Nadir Sarıbacak'ın en büyük rakibi olarak gözüküyor şimdilik.

Dün, Uzak İhtimal, Babam Büfe ve Deli Deli Olma filmlerinin gala ve söyleşileri yapıldı.

HALİT Refiğ'in cenazesinin kaldırılacağı bugün AKM'de Karılar Koğuşu'nun gösterimi yapılacak.

BÜYÜK JÜRİ, dün basın toplantısı düzenledi. Jüri Başkanı Erden Kıral, "Halit Refiğ, ilk filmim Kanal (1978) için güzel bir eleştiri yazmıştı." diyerek üzüntüsünü dile getirdi.

ERDEN Kıral'ın 'Küçük bütçeli filmleri ezdirmem' ve 'Konsensüsle karar vereceğiz' cümlerini burada da sarf etmesi, jürinin tartışmalara açık olduğunu bir kez daha gösterdi.

ÖDÜL aldığında da almadığında da festivalde 'olay' olan Nurgül Yeşilçay, "Ödül almak, jüride olmaktan daha kolay. Yönetmenler çok şanslı. Türkiye'de çok iyi oyuncular var. Onlar arasından seçim yapmak zor olacak." dedi.

YAVUZ Bingöl, "1976'da annem Şahsenem Bacı, Altın Portakal'da konser vermişti, beraber gelmiştik. 33 yıl sonra jüride olmak sevindirici." dedi.

SIRRI Süreyya Önder, 'Yazmak mı zor, çekmek mi?' sorusunu "Sen onu bir de bana sor!" diyerek cevapladı. Ama yazmanın daha zor olduğunu da ifade etti.

 

Ali Koca - Zaman
Yayın Tarihi : 13 Ekim 2009 Salı 18:26:56


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?