22
Mayıs
2024
Çarşamba
MAGAZİN

En korkunç ceza

Arzu Balkan'dan geçtiğimiz nisanda boşanan Tamer Karadağlı, kızından ayrı kalmaya alışamadığını itiraf etti.

Tempo dergisine konuşan oyuncu, “Arzu’dan ayrıldığımda üzüldüm, ama hayat devam ediyor. Benim için en korkunç ceza, her sabah kızımla uyanamamak" dedi.

Mahkûmiyeti tercih ederdim

Evlilikler, ayrılıklar gelir geçer. Arzu’dan ayrıldığım zaman tabii ki üzüldüm. Ama hayat devam ediyor, bazı yaralar sarılıyor. Öte yandan kızım Zeyno’ya olan aşkım ve sevgim ise her geçen gün katlanıyor. Her sabah kızımla uyanamamak benim için en korkunç ceza. Kızımdan bir gün ayrı kalacağıma, kürek mahkûmu olmayı tercih ederim.

Kalbime kazık çakılır gibi

Kızımı bırakıp dönerken el sallaması, kalbime kazık çakılmasından farksız. Bundan daha büyük acı olabilir mi bir baba için? Ödenmesi gereken bir bedel varsa, en ağırı bu... “Bunu daha önce düşünseydin” diyecekler. Düşünemedim, düşünmedim... Ne yapayım, öleyim mi? Bu hayatın gerçeği ve bununla yaşayıp kendimi alıştırmak zorundayım.

Arzu Balkan’dan boşanmasının ardından hemen her yaptığı haber olan Tamer Karadağlı, Tempo dergisine konuştu. "Şimdi geriye bakıp kendimle hesaplaşmam gerek. Artık hata yapma kredimi tükettim, çünkü yalnız değilim, kızım Zeyno var" diyen ünlü oyuncu, bir baba için en büyük cezanın kızıyla uyanamamak olduğunu söyledi.

Şapkanızı neden çıkarmadığınız konusunda çeşitli iddialar okuduk. Önce saç ektirdiğiniz için saçlarınızı sıfıra vurdurduğunuz; sonra, eski eşinizle bir araya gelemediğiniz için hırslanıp kafanızı kazıttığınız yazıldı.

- Bilmem ki... Bıyığımı kesiyorum haber oluyor, saçımı kesiyorum haber oluyor. Üstelik ben iki sene önce saç ektirdim ve bunu saklamadım. Ayıp mı saç ektirmek? Yeni bir diziye başlıyorum. Rolüm için hazırlık yapıyorum, o yüzden saçlarımı kestirdim, sekiz kilo verdim. Hepsi bu.

Her attığınız adımın göz önünde olması rahatsızlık veriyor mu?

- Bu işin nimetlerinden yararlanıp külfetlerine katlanmamak olmuyor. Çok da ciddiye almamak lazım. "Bana düşmanlık yapıyorlar" gibi bir ruh haline girerseniz, paranoyaklaşmaya başlarsınız.

Özel hayatların gündeme gelmesinden şikayetçisiniz ama ünlü bir oyuncunun eşinden ayrılması dünyanın her yerinde haberdir.

- Zaten hakkımda yazılanların hiçbirine itirazım olmadı. Ama bunları yazanlar, karşı tarafı incitip incitmemek konusunda biraz daha sağduyulu davranmalı. Yoksa evlenmem nasıl haber olduysa, boşanmam da öyle haber olacaktır. Haber olmasa daha çok üzülürdüm belki de.

Neden? 

- Artık kimseyi ilgilendirmiyorum diye...

Sizin boşanmanızda üçüncü bir insanın varlığı, işi daha da büyüttü doğal olarak.

- Her evlilik belli bir kalıp içinde bitmez ki... Bugüne kadar böyle milyonlarca ilişki yaşanmış. Herkesin günahını benim üzerimde toplayıp, "Bu adamı Taksim Meydanı’nda taşlayıp, sonra da ateşe verelim" türünden bir yaklaşım bana doğru gelmiyor. Ben ne yapmışım? Eğer -tırnak içinde söylüyorum- çapkınlık yapmışsam, karım da beni boşamış. Hepsi bu kadar. Arzu’yu rencide edecek hiçbir şey söylemedim, söylemem de.

Kızınız doğduktan sonra hayatınızda neler değişti?

- Ben Zeyno’nun doğumu ile olgunlaştım. Geçen gün Haluk Bilginer ile karşılaştık.

O da benzer şeyler yaşadı...

- Evet. Çocuklarımızın fotoğraflarını birbirimize gösterdik ve Haluk çok hoşuma giden bir şey söyledi, "Ben artık Haluk Bilginer değilim, Nazlı’nın babasıyım" dedi. Ben de artık Tamer Karadağlı değil, Zeyno’nun babasıyım. Evlilikler, ayrılıklar gelip geçer. Ama her geçen gün Zeyno’ya olan aşkım ve sevgim katlanıyor. Arzu’dan ayrıldığım zaman tabii ki üzüldüm. Ama hayat devam ediyor. Oysa her sabah kızımla uyanamamak benim için en korkunç ceza.

Onu istediğiniz zaman görebiliyor musunuz?

- Tabii... Arzu ile Zeyno’yu tarafsız bölge kabul ettik. Ama kızımı bırakıp dönerken el sallaması kalbime kazık çakılmasından farksız. Bundan daha büyük bir acı olabilir mi bir baba için? Ödenmesi gereken bir bedel varsa, en ağırı bu... Yoksa hakkımda yazılanlar umurumda bile değil.


"Bir sanatçının topluma örnek olması gerekir" diye bir söylem vardır. Siz de böyle mi düşünüyorsunuz?

- Dostoyevski, kumar borcunu ödemek için kitap yazıyordu. Ona sanatçı demeyecek miyiz? Sanatçı topluma örnek değil, ayna olmalı. Kendime hiçbir zaman sanatçı demedim ve örnek olmak gibi bir derdim de yok. Ayrıca kötü bir örnek de olabilirim. Benim sorumluluğum her insanın olması gerektiği gibi, iyi insan olmaktır. Benim sorumluluğum artık sadece kızıma karşı.

Olacakları düşünemedim diye öleyim mi

"Bir daha evlenmem" diye bir düşünceniz var mı?

- Büyük konuşmayı sevmem ama şu anda böyle bir düşüncem yok. Şimdi geriye bakıp kendimle hesaplaşmam gerekiyor. Artık hata yapma kredimi tükettim. Çünkü yalnız değilim, Zeyno var. O ev, bir zamanlar benim evimdi, şimdi değil. Artık kapının ziline basıp kızımı alıyorum ve sonra bırakmak zorunda kalıyorum. "Bunu daha önce düşünseydin" diyecekler. Düşünemedim, düşünmedim... Ne yapayım, öleyim mi?

Hafta sonları mı görüyorsunuz Zeyno’yu?

- Evet... Zamanla belki annesinin başka bir ilişkisi olacak, Zeyno’yu belki bu kadar sık göremeyeceğim. Bununla yaşayıp kendimi alıştırmak zorundayım.

Arzu’ya hálá çok özen gösteririm

Arzu’yla bizim 20 senelik bir tanışıklığımız, 15 seneye yakın birlikteliğimiz, 10 sene aynı evi paylaşmamız ve beş seneye yakın evliliğimiz var. Arzu’ya hálá çok özen gösteririm. Ama bundan sonra ona karışma hakkım yok. Seçimlerini kendi yapacak, birlikteliklerine kendi karar verecektir. Tek ortak noktamız çocuğumuz.

Arda Uskan /Kelebek
Yayın Tarihi : 7 Eylül 2007 Cuma 12:03:49


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?