22
Mayıs
2024
Çarşamba
MAGAZİN

Genelevde staj yaptım

Antalya'da "En iyi Yardımcı Kadın Oyuncu" ödülünü kazanan Nursel Köse, Tempo dergisine konuştu.

Yeter rolü için Bremen'deki geneleve gidip, o sokakta kadınlarla görüştüm. Bütün erkeklerin bildiği bir şeydir orası, orada neler dönüyor bilirler. Gittim, gördüm. Hiçbir zaman klişe olmak istemedim. Onları tanımak gerekiyordu.

Rolümün inandırıcı olması önemli. Rolü yaparken utanmak gibi bir duygu hiç işinize gelmez. Yani, 'Annem, babam, o, bu ne der' diye düşünmemeniz lazım. Konsantre olmanız gerekiyor.

Türk olmak nedir Almanya’da öğrendim

Fatih Akın’ın "Yaşamın Kıyısında" filmindeki Yeter rolü ile Antalya’da "En iyi Yardımcı Kadın Oyuncu" ödülünü kazanan Nursel Köse, Tempo dergisine konuştu. Rolüne hazırlanmak için geneleve gidip hayat kadınlarıyla konuştuğunu söyleyen Köse, Almanya’da Türk olmayı anlattı.

n Altın Portakal’da ’En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu’ ödülünü almanızla ilgili, "Tam şoktu" dediniz. Hiç mi beklemiyordunuz bu ödülü almayı?

- Oyunculuğumla ilgili şüphem yok ama çok güzel oyuncular ve filmler vardı. Bütün filmler övgüye değerdi. Bilmiyorum, sanıyorum sadece ben değil, hiç kimse kendini düşünmemiştir.

n Bu, biraz sizinle ilgili olabilir. Sanatçıların egosu yüksek oluyor, muhtemelen ödülü alacaklarını düşünmüşlerdir...

- Bizim filmin ödül alacağını ve ödülü hak ettiğini düşünüyordum. Ama bizde şöyle bir terslik var; altı karakter var filmde. Yani ödüle yakın çok fazla isim vardı.

n Alman televizyonu ARD için, ’Yeni Başlayanlar için Türkçe’ isimli bir filmde oynadınız. Soruyu şöyle değiştirsem: "Yeni başlayanlar için Nursel Köse"... Kimdir Nursel Köse?

- Böyle sorunca, "Hayatımı yazsam roman olurdu" derler. Kendinden bahsetmek çok zor bir şey. Nursel Köse, uzun süredir Almanya’da yaşıyor. 1992’den beri sürekli sahnedeyim, stand-up yapıyorum. Almanya’nın ilk ’Yabancı Kadınlar Kabare Grubu’nu kurdum. Radyo tiyatroları yazıyorum.

n Siz Almanya’ya, 1978’de üniversitede okumak için gittiniz. Almanya’da doğan ve oraya gençliğinde gidenler arasında hep fark vardır. Siz gider gitmez Almanya’da kendi kültürünü sürdüren Türklerin arasına, o kendi dinamikleri olan çarka girdiniz mi?

- Hiçbir çarka girmedim. Öğrenci kampusunda kaldım. Oradaki insanlarımızı sonra tanıdım. Almanların, insanları mutlaka Türk yapma inadı vardır. İnsan olarak gidersin ama onlar, sana mutlaka bir sıfat vermek ister. Türk olmak nedir, orada, Almanya’da öğrendim; Türk olarak vazifelerin var. Türk olmak bir meslek, onu öğrendim.

n Nedir bu vazifeler?

- Bunu olumsuz anlamda söylemedim. Ama Almanlar sizi cinsiyetinize, ırkınıza göre bir yere koymaya çalışıyor mutlaka. "Türk’üm" deyince, o hemen kafasındaki resmi çıkarıyor; "Sen Türk’e de benzemiyorsun" diyor.

n "Sen Türk’e benzemiyorsun, yanlış anlama" lafını ben hep çok ırkçı buldum. Sizce de öyle değil mi?

- Pozitif ayrımcılık gibi bir şey... Zaten bunlar olunca, "Resimlerin değiştirilmesi lazım" diyorsun. Defalarca "Örnek Türk", "Örnek Türk kadını" dendi benim için. Bu da pozitif ayrımcılıktır ve böyle tanımlanmak benim için hiç iyi değil. Ne alaka. 1980’lerde, Helmut Kohl döneminde böyle ayrımcılık çoktu. O dönemlerde, seni koydukları konumda dolaşıyorsun zaten. Yazdığım kitaplarla ilgili toplantılara katıldığımda bana, "Hangi edebiyat türü bu?" diye sormuyorlar, onun yerine, "Anneniz, babanız nereli?" diye soruyorlardı. "Başınızı nerede açtınız?" diyorlardı. Bunlara cevap vermeniz için uzmanlaşmanız gerekiyor.

n Tiyatro oyunlarınızda, bu bakış açısını eleştirdiniz...

- Hem onları hem bizi eleştirdim. O ülkede bazı şeyler oturmamışsa, hálá Türk uzaydan gelmiş bir varlık gibi görünüyorsa; biz de dönerden başka bir şey bilmiyorsak, eleştiririm.

n Almanya’da yaşayan Türkler arasında da katı kurallar var. Size oyunculuk nedeniyle, "Türk kızı nasıl böyle yapar?" diye tepki gösterdiler mi?

- Hayır. Ailem orada değil, ayrıca ailem baskıcı değil. Özgür yetiştim. Sanatla yetiştim. Sanatın hiçbir kötü yanı olamaz. Ayrıca kimseye hesap verecek de değilim. Tam tersi, benim oyunlarımı izleyince, "Bizim 40 yıldır söylemek istediklerimizi söylediniz" diye takdir ediyorlar. Orada 40 yıldır suskun bir kitle var. Dili bilmemek çok kötü. Acılarını, mutluluğunu, sevincini, dile getirememek çok korkunç.

Geneleve gittim

n Fatih Akın dinler mi oyuncularını?


- Tabii. Fatih’i Fatih yapan bu. İki hafta doğaçlama yaptık. Ben de Bremen’deki geneleve gidip, o sokakta kadınlarla görüştüm.

n Hayat kadınlarıyla görüştüğünüzde ne düşündünüz?

- Çok merak ettim. Çünkü biz kadınlar orada neler dönüyor bilmeyiz. Gittim, gördüm. Bunları görmek gerekiyor. Hiçbir zaman klişe olmak istemedim. Onları tanımak gerekiyordu.

n Rolünüz de biraz klişeydi ama...

- Rolümün inandırıcı olması önemli. Utanmak gibi bir duygu hiç işinize gelmez. Yani "Annem, babam, o, bu ne der?" diye düşünmemeniz lazım. Full konsantre olmanız gerekiyor.

Nursel Köse filmde, sevgilisini oynayan Tuncel Kurtiz için "O benim için yaşayan bir tarih, büyük bir üniversite" diyor.

Yeter utanmaz

n Tuncel Kurtiz’le oynamak nasıldı?


- O, benim için yaşayan bir tarih. Kurtiz’le rolüm için doğaçlama yaparken, senaryoda Yeter, "Utanıyorum" diyordu. Ben de Fatih’e "Hayır, Yeter utanmaz" dedim. Yeter, bir Anadolu kadını, belirli aşamalardan geçmiş, kızı için her şeyi yapabilir.

Kelebek
Yayın Tarihi : 9 Kasım 2007 Cuma 08:56:25


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
veysi AKKAYA IP: 88.235.145.xxx Tarih : 10.11.2007 16:08:20

arkadaş bir insan neden bunu yapsın adam gibi normal bir filim cevirip gündeme oturmakk varken altın portakal ödülünü kişi ve şahısların ibret alıcı degilde lanetler uyandırıcı kötü yola düşmüşlügünü yansıtmak mı iyi sizce türküm diyorsunuz ama şeref nerde şimdi düşünüyorum da sten_up larımız bel altı rekor kırıyor filimlerimiz bel altı ödül alıyor düşünmüyormusunuz hiç bizde onur şeref haya ar damarı denen bişey var bu arada at gözlüklü demeyin onuda düşünmeyin hayat fahişe olmuşsa bizde bunu yansıtmak zorundamıyız kimi insanlar bu gibi filimlerin akibiyetini düşünüyor aynısını yapıyor ve burda kurtulurum diyor hesaplaması zor ama insanların 100 de 80 ni zaten bakire degil bitti namus kavramı di,ye bi kavram yok şehri saran nasmusuzluk bide günlük yaşantımızda zevkle izlemeye gittigimiz sinemamızada ayak bastı artık tiyatrolarıda saracak sanırım bel altı tamamen biz artık düşünüyorum da övünelimi yoksa aglayıp halimizin perişanlıgına gülenlere yüzümüzü gösterip onları sevindirelimi lütfen arkadaşlar biraz daha iyi filimler türk ulusunu kurtaran kahramanlar namusu için savaştı biz mahrem ligimizi sunup ödül alıyoruz yazıklar olsun bize saygılar duyarım hoşca ve dostca kalın