19
Mayıs
2024
Pazar
MAGAZİN

Oyuncu olunca beni azarladılar

Aşiret çocuğuyum, oyuncu olunca amcalarım “Eşcinsel mi oldun lan” diye beni azarladılar.

Sermiyan, Kürtçe “Aşiret Reisi” demek. Oyuncu Sermiyan Midyat yıllarca adının Kürtçe olduğunu söyleyememiş, soranlara “Arapça, Farsça” diyormuş. 34 yaşındaki oyuncu, 7 yıl önce eski politikacılardan babası Adnan Midyat’ın cenaze töreninde, 2 bin kişi elini öpünce aşiretlerinin büyüklüğünü anlamış. Aslında kendini bildiğinden beri gündeminde Kürt Açılımı var Sermiyan Midyat’ın.

Babası Zincirbozan’da Ecevit ile birlikte yatmış. Filmini anlatırken, “Babamın politikada yapmaya çalıştıklarını ben de sanatla yapmaya çalışıyorum” diyor. Filmi eğlenceli görünüyor. İnternet ortamına yansıyan teaser’ı tıklanma rekorları kırıyor. Sermiyan Midyat’ın senaryosunu yazıp yönettiği ve başrolünde oynadığı ’Aylavyu’ adlı filminin yapımcısı Sinan Çetin. Filmde Amerikalı oyuncular Steve Guttenberg, Mariel Hemingway, Kathie Gill, Josh Folan da rol alıyor.

Teaser’ı izledim, absürd bir film mi Aylavyu?

Absürd ama Uçak ya da Çıplak Silah filmleri gibi değil. Bizim filmimiz çok çok sahici. Ben de Midyatlı’yım. Bizim oralı biriyle bir Amerikalı’nın karşılaşması zaten absürd.

- Filminiz unutulmuş bir ‘Kürt Köyü’nde geçiyor. 4 din bir arada filmde. Bunlar tam da ‘Demokratik Açılım’ın konuşulduğu günlere denk düştü...

Bu senaryoyu 5 yıl önce yazdım. Ben Kürdüm, annem Kürt, babam Kürt. Adımdan dolayı Ermeni ya da Süryani olduğumu sanırlar. Ama öyle değil.

Bizimkiler bir aşiret. Şemikhan aşireti. Sonra bu aşiret bölünmüş. Babam Bayındırlık va İskan Müdürlüğü yapıyordu, hep siyasetin içindeydi. Benim babaannem Zekiye Midyat, Türkiye’nin ilk kadın belediye başkanıdır. Onun hikâyesini de film yapacağım. 1980’de babam Zincirbozan’daydı.

Ailem tembihledi, adımın Kürtçe olduğunu söylemedim

Solcu bir aileden geliyorsunuz...

Evet. Ben adımın Kürtçe olduğunu yıllarca söyleyemedim. Babam ve annem de tembih ederdi, söylemezdim. Kız kardeşimin adı Rojda. Babam cezaevinden çıkmıştı, forsu kalmamıştı. Nüfus idaresi Rojda’yı kabul etmemişti. Ailem “Ablasının adı Ajda bununki de Rojda olsun” diyerek ikna etti nüfus memurunu. Yani “Bu ülkede Kürtler baskı görmedi” demek mümkün mü? Bu 30-40 yıllık bir sorun. Kimse terörün yanında olamaz. Bu ayrı bir konu.

Siz nasıl büyüdünüz?

Ben hiç yaşamadım Mardin’de. Ankara’da doğdum, sonra da İstanbul’da yaşadım. Ama şiveyi çok iyi beceririm.

Oyuncu olmanıza aileniz nasıl baktı? Tepki olmadı mı?

Olmaz olur mu? Babam iki üniversite okudu. Hukuk ve Siyasal Bilgiler. Ben de Kimya Mühendisliği okudum. İlk profesyonelliğim Zuhal Olcay ve Haluk Bilginer’le olunca babam rahatladı. Ama diğer amcalarım çok karşı çıktı. 6 amcam var. “Eşcinsel misin lan?” diyen amcam oldu. Hatta bir kulağımda küpe vardı, gittim tepki olsun diye diğer kulağımı da deldirdim.

Kız arkadaşım bir işçiye ‘Pis Kürt’ deyince ayrıldım

Komik bir film yaptınız ama çok net bir biçimde bir soruna işaret ediyorsunuz...

İzleyenler gülecek ama bir yandan da kafalarına soru işareti takılacak. Gerçekler var filmimde, ben de bu gerçeklerin bir parçasıyım. 15 yaşındaydım, bir kız arkadaşım bir inşaat işçisine “A pis Kürde bak” dedi. Ayrıldım.

Demokratik Açılım da çok eleştiriliyor. CHP’nin tavrı size ne düşündürüyor?

Bölünme paranoyasından kurtulmalı. Ürkütücü muhalefet yapılıyor. Sert durmanın anlamı yok. Kürt toplumunu rencide ediyor bu. CHP’yi, Deniz Baykal’ı anlamakta zorlanıyorum.

Aylavyu’da Usame Bin Ladin ve Bush var. Niye Türkiye’den siyasi bir figür yok?

Filmdeki Tınne köyünün başında kimse yok, filmimdeki Amerikalıların başında da yok. Bizden bir siyasi figür evet yok ama Yusuf Ağa devlete mektup yazıyor. “Devletim sağlık ocağım yok, okulumuz yok, muhtarlığımız yok. Galiba biz varız ama yokuz” diyor. Köyde kimsenin kimliği yok. Yani devlet var!

Filmde yöre halkı oynadı, çekimden sonra okul yaptırdık

Filmin hikâyesi nasıl gelişiyor? Ne anlatıyor?

İşte bu Yusuf Ağa’nın oğlu İbrahim’in kimliği var. Herkes çocuğunu cami avlusuna bırakırken Yusuf Ağa gidip üniversite kampüsüne bırakıyor. Süryani Papaz var filmde. Mezopotamya’da 4 din bir arada yaşıyor. Bunu da anlatmak istedim. Köyün tek resmi adamı İbrahim. Herkes ona güveniyor. Memleketine su mühendisi olarak geri dönüyor ama memlekette su yok. Köye dönüyor zılgıtlarla karşılanıyor, “Aşık oldum baba ben” diyor. “Kız kimlerden?” diye soruyorlar, “Jessica Colarado’dan” diyor İbrahim. Ve kızın ailesi Amerikalılar köye geliyor. Film o iki tarafın karşılaşmasıyla gelişen olayları anlatıyor.

Yöre halkı da oynamış filminizde

Evet. Bir kere köye ilk kez kamera girdi. Gerçekten de çok metruk bir köydü. Benden sürekli bir şeyler istediler... Yol, minare, okul vs... “Bunlar olsa burada çekim yapmam” dedim, lafımı anlatamadım. Çekimler bittikten sonra okulu yaptırdık. Köylülerin çoğunluğu Türkçe bilmiyordu. Allah’tan kostüm sorumlum Kürtçe biliyordu.

Amerikalılar, Kürt köyünü film platosu sandı

Köy sakinleri kamera karşısına geçmeyi nasıl kabul etti?

Aralarında istekliler de vardı, istemeyenler de... Yakın çekimde “Dişimi yaptır, öyle çek” diyen bir kadın da oldu, çekimden sonra kocasından dayak yiyen de. Bir çocuk var 9 yaşında. 200’e yakın çocuk arasından seçtim. Bence o bu filmden sonra Türkiye’nin kahramanı olacak.

Amerikalı oyuncular köyde neler yaşadılar?

Bir kere köyü plato sandılar. Gerçek bir köy olduğuna inanmaları zor oldu. Suriye sınırı, terör korkusu filan da vardı. 3 hafta kaldılar. Steve her gün manavdan meyve alıp köylülere dağıtıyordu. Sinirlerini aldırmış bir adam. Köylü kadınlar ona tandır yaptı. O çok rahattı. Mariel Hemingway daha farklı biri. O bir haftada adapte oldu. Kathie Gill’in yıldızı yeni parlıyor. Babasıyla geldi. Babası tipik bir Teksaslı. Koruma istediler. Valilik korucuları görevlendirdi. Bu kez de korucuları görünce korktular. “Bunlar seni koruyacak” dedim rahatladı. Filmin devamını da çekmeyi planlıyorum. Devamında bizimkiler New York’a gidecek.

Güneşi gördüm tarafsız, ben tarafım!

Mahsun Kırmızıgül’ün Güneşi Gördüm’ünü beğendiniz mi?

O film için “Bu tip sorunları ilk defa gündeme getirdi” demek Yavuz Turgul ve Yılmaz Güney’e haksızlık olur. Sinema anlamında ahkam kesmem, herkesin vizyonu var. Benim filmimle ilgili kıyas yapabilirim. Güneşi Gördüm tarafsız bir filmdi. Her iki tarafı da kollayan yanları vardı. Ben sanatın ve sanatçının taraf olması gerektiğini düşünüyorum. Ben tarafım, o filmi tarafsız buldum. Bence sanatın doğasında muhalefet var ve ben en iyi muhalefetin de komediyle yapılacağını düşünüyorum. Ben bunu yapmaya çalıştım. Politik komedinin siyasileri taklit etmekten ibaret olduğunu düşünmeye başladık. Halbuki komedi Antik Yunan’dan bu yana iktidarlara söz söylenecek en güçlü silahtır.

“Kaynımın düğünü var” deyip gidenler olunca sakinleştirici içtim

- Filmi 1.5 ayda çektik. Çekmek, oynamak çok zor. Koşullar da zorladı. Yorgunluktan hastaneye kaldırıldım. Sakinleştirici içmek zorunda kaldım. Hayatında kamera görmemiş insanlarla film çekmek de çok zor. Tam çekim sırasında adam namaza gidiyor. “Kaynımgilin düğünü var” diyor ortadan yok oluyor.

- Filmin sloganı “Aşk her yerde yazıldığı gibi okunur!” Filmde dengbejler var. 4 yerde çıkıp şarkı söylüyorlar. Dengbejleri de Cahit Berkay, Mazlum Çimen ve Cem Yıldız oynadı. Sözleri ben yazdım. Müzikleri Cem Yıldız yaptı.

Entel filmler halka uzak, Recep İvedik sinema sektörüne hizmet veriyor

Recep İvedik’i beğendiniz mi?

“Niye gişe yaptı?” diye adamı suçluyoruz. Bir kere bu ayıp, o da sinema sektörüne hizmet veriyor. Resmen adam suçlanıyor. Ben neden başarılı olduğunu anlıyorum. Türkiye’de “Entel sinema” adı altında toplumdan çok uzak filmler yapıldı. Entelektüel demiyorum. Zeki Demirkubuz, Handan İpekçi, Nuri Bilge Ceylan, Pelin Esmer, Özcan Alper müthiş işler yapıyorlar. Ama bazı işler de bizden çok uzak. Entel sinema diye çok uzak şeyler anlatıldı. Bence insanlar bütün ülkeyi yaşadıkları çevre kadar görüyor. İstanbul’da kendilerine çizdikleri sınırlar içinde aydın olmayı değil de hâlâ gaz lambasıyla aydınlanan yerlerde aydın olmayı önemsiyorum. Toplumdan koptuğunuzda, halkı unuttuğunuzda seyirci de doğal olarak sokakta gördüğü birilerinden biraz figür gördüğü karakterlerle eğleniyor. İvedik böyle bir karakter.

68 derece sıcaktaki öpüşme sahnesini 8 kere çektik

Hasankeyf’te 68 derece sıcağın altında Kathie Gill’le bir öpüşme sahnesi çektik, eridik. Sıcaktan sürekli aksilikler çıktı, kameralarda da sorunlar çıktı. Sekiz kere öpüşmek zorunda kaldık. Her defasında yüzümdeki siyah makyaj kızın yüzüne yapıştı.

Elif Ergu - Vatan
Yayın Tarihi : 18 Ekim 2009 Pazar 18:47:27


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?