17
Haziran
2025
Salı
MAGAZİN

Oyunculuk Sarp'a göre değil

EMRET Komutanım dizisinin Teğmen Levent’i, Gece Gündüz’ün başkomiseri Aslan’ı Sarp Levendoğlu’na özellikle genç kızlar hayran. Ama o hayatında hiçbir ünlüye hayranlık duymadığı için bunu anlayamıyor. Özellikle de dizi karakterine âşık olan kadınları... İlk görüşte aşka da inanmıyor. Levendoğlu, “Tanışıp, konuştukça âşık oluyor, sohbet edebiliyor olmayı seviyorum” diyor. Yönetmen olarak bir sinema filmi çekmeyi istiyor. Hayalinde de “Yalnız Balayı” kitabını beyazperdeye yansıtmak var. Çünkü “hayatı bir yerinden dürtmek” istiyor.

Oyunculuğu matah bir şey zannetmiştim

‘Gece Gündüz’ün deli dolu polisi Aslan’ı canlandıran Sarp Levendoğlu, ilk oyunculuk yapmaya başladığında bu işi matah bir şey sandığını itiraf ediyor
Levendoğlu, “Benim insan değeri olarak, herhangi bir işte çalışan, herhangi birinden farkım yok. Bunu anladım ve hayata bakışım değişti” diyor

Emret Komutanım, Zeliha’nın Gözleri, Lise Defteri, O Şimdi Asker ve Gece Gündüz... Bütün bu yapımlardan tanıdığımız Sarp Levendoğlu ile Emirgan’da, dizi çekiminden sonra buluşuyoruz. Bir kere acayip uzun boylu ve onu görür görmez neden sürekli polis ya da asker olduğunu hemen anlıyorsunuz. Zaten o da, durmadan ahkam kesen bir iş adamındansa bir polisi oynamayı daha çok tercih ettiğini söylüyor. Özellikle genç kızların çok beğendiği Levendoğlu, dizi karakterine âşık olan kadınları anlamadığını, çekeceği filmle de hayatı bir yerinden dürtmek istediğini anlatıyor .

Gece Gündüz’de Aslan karakterini oynuyorsunuz. Nasıl biri Aslan?
İlk bakışta deli dolu bir polis gibi görünse de, geçmişte ağır bir travma yaşamış biri Aslan. Dolayısıyla her şeyle dalga geçiyor gibi görünen bu ilk fotoğraf, gerçekte yaşadığı travmayı saklamak için giydiği bir zırh. Aslan, bütün suçluları, yaşadığı olaydan sorumlu tutuyor. İntikamını almak için de, hepsine, intikamımı senden alacağım diye yaklaşıyor. Sonuçta da, tepkileri normal polislerden daha şiddetli oluyor.

Dizide bir de kuşak çatışması var...
Evet, dizinin temelinde bu var: Settar (Tanrıöven) ağabeyin oynadığı Kemal karakteri, sakin, evli barklı, çocuğu olan, emekliliğini bekleyen biri. Ama ben geliyorum ve bir anda, bütün hayatı değişiyor, başına gelmedik kalmıyor. Mesela, Aslan hızlı araba kullanıyor; Kemal de, o hızlı arabanın içinde olmak durumunda.

Polisiye türünün, diğerlerine göre ne gibi zorlukları oluyor?
Elinizde silahla, önünüzde koşan bir adam, halkın içinde, Eminönü’nde koşmak zorundasınız mesela... İnsanlar korkuyor, heyecanlanıyor. Çoğu dizide olduğu gibi, bir evde, bir ofiste, kapalı, izole bir mekânda değilsiniz. Mesela bir araba kazası sahnesi oluyor... Çarpıyor olmuyor, bir daha, bir daha... Bir lafı söyleyemediğiniz zaman, tekrar söylemeniz belki 30 saniye fark eder; ama bir çarpışmayı bir daha çekmek, yirmi beş dakika fark ediyor.

Silahla aranız nasıldır?
Silahtan nefret ederim ve oynadığım karakterin silahı var, ama bu benim suçum değil. Oynadığım polis, “hayattan” biri.

Asker ya da polis rollerinde, neredeyse akla gelen ilk isim olmanızı nasıl açıklıyorsunuz?
(Gülüyor) Yani... Denk geldi diyelim... Özellikle öyle bir tercihim yok, ama ne bileyim yani durmadan konuşup, ahkam kesen bir işadamı oynamaktan daha eğlenceli, en azından komedisi olan bir iş. Ben mesela, zaten dizileri de izlemiyorum...

İzlemiyor musunuz? Neden?
Çünkü kalite çok kötü. Maalesef... Beş dakikadan fazla bakamıyorum, sıkılıyorum. İlk sezonda Avrupa Yakası’nı izliyordum, şimdi o da başka bir komedi türü oldu. Eskiden daha zeki bir durum komedisiydi, şimdi oyuncuların sırtına binmiş bir komedi var. Hani, Engin’in yerine başka birini koysanız, onu kimse izlemez. Dizi olayı, iyi bir şey değil.

Nasıl?
80 dakika kanalların insan ticareti yaptığı bir durum diyorum ben. Kölelik... Haftada seksen dakika... 80 dakikadan düzgün bir şey yapılması mümkün değil. Standardı günde altı, yedi sayfa senaryo çekmek iken, biz 35 sayfa çekiyoruz. Ekonomiden kaynaklanan sorunlar da var...

Oyuncu olarak kimleri beğeniyorsunuz?
Uğur Yücel, Şener Şen, Settar Tanrıöven, Haluk Bilginer, Al Pacino, Johnny Depp, Leonardo Di Caprio...
Yönetmenlik hayali

Emret Komutanım’da 13 bölüm yönetmenlik yaptınız. Bundan sonrasında yönetmenlikle ilgili bir projeniz var mı?
Bir sinema filmi çekmeyi istiyorum. “Yalnız Balayı” diye bir kitap var. Onu yapmak isterim. Sinema başka türlü, derdi olan bir şey...

“Yalnız Balayı”nın nesi sizi çekti?
Herkesin, içinde yaşadığı, ama söyleyemediği şeyler vardır. Bastırılmış, toplum tarafından engellenmiş cinsellik de bunlardan biri. Anaokulundan itibaren kız çocuklarına, bacağını ört, hanım otur diye saçma sapan şeylerin empoze edildiği bir ülkede yaşıyoruz. Ben sadece bunları insanların gözlerine sokmak; aslında böyle yapıyorsunuz, sonra da böyle yapmadığınızı söylüyorsunuz, demek istiyorum. Yani hayatı bir yerinden dürtmek istiyorum.

Öyledir, değil mi? Anaokulundan bastırmaya başlanır...
Arkadaşımın başına gelen bir şey mesela: Kızını hiç baskı yapmadan dört yaşına kadar büyütmüş. Çıplak balkona çıktığında, ayıp dememiş, ama hava serinse, üşüyebilirsin demiş. Kızı, anaokuluna başladıktan kısa bir süre sonra, etek giydiğinde, çizmesini giyerken, eğilmeden, bacaklarını göstermeden giymeye başlamış. Daha o yaşta, o küçücük çocuğa toplum baskısı başlamış. Toplum bu hale getiriyor, hasta ediyor yani bizi.



Ünlü olmayı önemsemiyorum

Geriye baktığınızda, kendinizde nelerin değiştiğini görüyorsunuz?
O kadar çok şey var ki. Ben ilk oyunculuk yapmaya başladığımda, oyunculuğu matah bir şey zannetmiştim. Şu an, hiç öyle gelmiyor. Benim insan değeri olarak, herhangi bir işte çalışan, herhangi birinden farkım yok. Bunu anladım ve hayata bakışım değişti. Böylece hayatta daha neşeli, daha rahat olabildim, daha az kastım. Her insanın, bir diğeri kadar değerli olduğuna inandım.

Eskiden nasıldınız?
Daha snob’dum.

Ne yapardınız mesela?
Fotoğraf çektirirken, sıkıldım diyor; biri soru sorulduğunda konuşmuyordum.

“Ünü önemsemiyorum. Ünü önemseyen insanların beceriksiz olduklarını bildikleri için, ünle var olmaya çalıştıklarını düşünüyorum” demişsiniz.
Kötü oyuncu olup, sırf medyatik olduğu için veya kötü şarkıcı olup, hiç şarkı söyleyemeyip, sırf yaşadığı ilişkilerle gündeme gelen, bu şekilde iş yapan insanlar var. Eğer işinizi iyi yapıyorsanız, bir de paparazzi programına çıkıp, bir şeyler hakkında yorum yapmaya ihtiyacınız olmaz. Paparazzi programına insan niye çıkar? Görünmek için. Bunlar maalesef, bir insanın sırtından ve ilişkilerinden beslenen programlar.

Kadınlar neler yapıyorlar?
Aklı selim olanlar bir şey yapmıyorlar, ötekileri de kaale almıyorum. Dizi karakterine âşık olmak, ne demek? Karton bir şey o! Belki ben sapığım gerçek hayatımda... Belki çok kavgacı, agresif birisiyim.

Milliyet
Yayın Tarihi : 15 Ekim 2008 Çarşamba 14:03:50


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?