19
Mayıs
2024
Pazar
SAĞLIK

DOMUZ GRİBİ AŞISI HAMİLELERE YAPILIR MI?

Beklenen domuz gribi aşısı Ocak ayında geliyor

Sağlık Bakanlığı 10 milyon kişiyi aşılamayı planlarken, önceliği hacı adaylarına, hamilelere, kalp, şeker gibi kronik hastalığı olanlara ve sağlık personeline tanıyacağını söylüyor. Yani bunlardan herhangi biri değilseniz, bir sağlık kurumuna gidip “Pardon, ben domuz gribi aşısı yaptırmak istiyorum” diyemiyorsunuz. Peki aşı hamileler için ne kadar güvenli?


Sevgili hamile arkadaşım Ahu buldu bu konuyu. “Ben Ocak’ta doğuracağım. Ama Kasım-Aralık gibi aşı gelirse, acaba yaptırmalı mıyım? Bir işe yarar mı? Yan etkileri var mı? Bebeğe zararı filan olur mu? Ayrıca bu aşının yaptırılmasını savunan doktorlar da var, aşının içeriği henüz belli olmadığı için sakıncalı olduğunu düşünenler de... Nedir, ne değildir?” diye sordu.
Hemen iki doğum doktorunu arayıp görüşlerini sordum.

Alman Hastanesi’nden Doçent Dr. Ulun Uluğ aşıya biraz temkinli yaklaşıyor ve şöyle diyor: “Gebelerin bağışıklık sistemi zayıfladığı için, domuz gribine yakalanma riskleri yüksek. Domuz gribi aşısını üreten firma veya kuruluş, aşının gebelik üzerindeki etkilerini kesinlikle aydınlatmalıdır. Bazı kaynaklar aşının gebelik üzerinde olumsuz etkiler yapabileceğini bildirmişler. Hatta yaklaşık 30 yıl önce yine bir grip salgını için kullanılan grip aşısında çocuklarda nörolojik problemlerin daha fazla izlendiği gözlenmiş. Mevsimsel grip salgınları için kullanılan grip aşısı gebelikte güvenlidir. Ancak henüz üretimde olan bir aşının ne kadar güvenli olup olmadığı tartışılır.

Bu konuda üretici firmanın teyidi ve bilimsel sonuçlara ihtiyaç vardır.” Acıbadem Hastanesi’nden Dr. Melih Gündüz ise aşıdan ümitli: “Hamileler tüm hastalıklara karşı daha açıktır. Bu yüzden tüm hamilelere kendilerine dikkat etmelerini ve bu salgından korunmak için kalabalık ortamlara fazla girmemelerini öneriyorum. Ülkemizdeki vaka sayısı inanılmaz arttı. Hamile bir domuz gribi hastam da oldu. Şu anda gayet iyi. Bu durumda elbette gerek Tamiflu, gerek diğer grip ilaçlarını öneriyoruz. Aşı eğer o sırada varolan virüse karşı geliştirilmiş ve o virüs form değiştirmemiş ise işe yarayacaktır. Yeter ki üretilsin ve ne olduğunu görelim. Aşı rekombinant teknoloji adı verilen bilinen en güvenilir yöntemle hazırlanıyor. Benim düşünceme göre aşı hamilelere rahatlıkla verilebilecektir.” Konuyu sevgili Prof. Dr. Osman Müftüoğlu’nun bir lafıyla bitirmek istiyorum. Bir sohbet sırasında yeni çıkan bir ilaç hakkında şöyle demişti: “Rahmetli dayım doktordu ve bana bir ilacı ne ilk, ne de son kullanan doktor olmamı öğütlemişti.” İşte böyle... Aşı çıkınca durum biraz daha belirginleşecek bence...

Tıbbi bilgileri verdikten sonra sizi domuz gribi olmuş bir arkadaşımın hikayesiyle başbaşa bırakıyorum. Kendisi hamile filan değil. Ancak daha önce domuz gribinin belirtilerini ve tedavi şeklini hastalığı yaşayan birinden dinlemediğim için, anlattıkları benim çok ilgimi çekti. Sizin de ilginizi çekeceğini düşünüyorum.
Hadi bakalım, kendinize dikkat edin.


“N’ayır, N’olamaz! Domuz gribiyim!”

23 Temmuz günü iki kız yıllık iznimizi kullanarak Mikanos’a doğru yola çıktık. İlk günler tam planladığımız gibi, deli gibi eğlenerek geçiyordu. Taa ki 26’sında ben ateşlenene kadar. Öksürük ve ateş bir anda başladı. Adada ne hikmetse açık bir eczane bulamadık. Bu tatsız hastalığın eğlencemizi bozmasına izin vermek istemiyorum. Ağrıya ateşe iyi gelir diye votkayı kafama dikiyorum. Bir süre sonra fenalaşmaya başlıyor ve zorlukla odama dönüyorum. Ateşim 40’lara çıkmış, öksürüğüm gök gürültüsü haline gelmiş, vücudumun her noktası ağrıyıp sızlamaya başlamıştı. Geceyi hiç uyumadan geçiriyorum. Sabah nispeten daha iyiydim. Bu arada arkadaşım da kötüleşmeye başladı. Ertesi gün, dönüş vakti geliyor. Yataktan nasıl kalkacağız, nasıl bavul toplayacağız, havaalanına nasıl gideceğiz diye stres olurken, vizemin son günü olduğunu fark edip daha da paniğe kapılıyorum. Son bir gayretle kendimizi topluyor, halüsinasyon gördüğümüz, öksürmekten nefes alamadığımız halde havaaalanına varmayı başarıyoruz. Astronot kıyafetli adamlar bizi karşılıyor. Tüm bunlar olurken aklımıza “domuz gribi” diye bir şey gelmediğini de söylemeliyim. Neyse İstanbul uçağında bize bir form uzatıyorlar. Domuz gribinin semptomları ile ilgili... Bütün belirtilerin örtüştüğünü görüyoruz. O an “Acaba mı?” diyerek arkadaşımla gözgöze geliyoruz ama yine de kondurmuyoruz.


Yoksa annemde mi domuz gribi?

Dönüşte yine gazeteciler fotoğrafımızı çekmeye, arkadaşımın babası ise engellemeye çalışıyor. Tam komedi! O gece uykusuz, ağrılı ve çok ateşli bir gece geçiriyoruz. Bu arada bize sonuç çıkana kadar normal grip ilacı almamız söyleniyor. Ertesi gün sonucun pozitif olduğu bilidiriliyor. Altı gün süreyle, sabah akşam Tamiflu denen ilaca başlıyoruz. 15 gün eve kapanıyorum, kimselerle görüşmüyorum, ağrımı, sızımı, ateşimi kendim çekiyorum. Arada annem maskesini geçirip eve yemek bırakıyor o kadar... İştekiler dışında kimseye söylemiyorum. Sonuçta iki hafta sonra iyileşiyorum. Virüsün bulaşıcılığı da geçtikten sonra işe gidiyorum. Ama işte hiç kimse bana korkudan yaklaşmıyor. Tam o sırada, annemin fenalaştığı haberi geliyor. Feci ateşi var ve kusuyor. Anadolu yakasındaki domuz gribinden sorumlu hastaneye, yani Göztepe SSK’ya gidiyoruz. “Büyük ihtimalle domuz gribi” deniyor. Yine tahliller yapılıyor. Ancak her ateşi çıkan hastaneye koştuğu için, tahlillerin sonuçlarının açıklanma süresi 4 güne çıkmış. Sonucu beklemeden Tamiflu’ya başlamamızı öneriyorlar. Kadın dört gün ateşler içinde ve devamlı kusarak yatıyor, durmadan serum veriliyor. Tamiflu çok ağır bir ilaç, ciddi mide bulantısı yapıyor.


Ambulansta su veren olmadı

Atatürk Havaalanı’na indiğimizde, insan selinin içine karışmaya ramak varken, termal kameradan geçiyoruz. Ve “Tespit edildi. Evet, evet var! Domuz gribi!” gibi birtakım sesler duyuyoruz. Maskeli adamlar bizi kenara çekiyorlar. Ama iğreti... Herkes bize yaklaşmaya korkuyor. Hemen karantinaya alınıyoruz. Şoktayız tabii... İki doktor da muayene ettikten sonra artık sonuçtan neredeyse emin oluyorlar. 3 saat ambulans bekliyoruz. Sonra polis eşliğinde ambulansa binip Haseki’ye götürülüyoruz. Ambulansta dört kişi bizi astronot kıyafetleriyle karşılıyor. “Yok artık daha neler!” diyerek gülüyoruz. Dördü birden öndeki iki kişilik koltuğa sıkışırken, biz arkadaki on kişilik yerde yayıla yayıla oturuyoruz. Bir ara çok sıcak oluyor. Astronotlardan birinin arkasındaki camı tıklatıp “Klimayı açabilir misiniz?” diye soruyorum. Adam korkudan öyle bir sıçrıyor ki, kafasını cama çarpıyor. Su istiyoruz veren yok. Haseki’ye vardığımızda bir de ne görelim? Gazeteciler fotoğraflarımızı çekiyor, kameralar üstümüzde! Sonra orada karantinaya alınıyoruz. Su istiyoruz, veren yok. Kanımız alınıyor, burundan sürüntü alınıyor ve tahlile gidiyor. Normalde sonuç çıkana kadar orada tutuyorlar. Ancak izole edilmiş ortamda kalacağımıza ve evden çıkmayacağımızı söz verince hastaneden çıkışımızı yapıyorlar.


Bizdeki Tamiflu’lar kuş gribi zamanından kalmış!

Bu arada hastane personeliyle sohbet ederken şu anda hastanelerde kullanılan Tamiflu’ların kuş gribi zamanından kaldığını öğreniyorum. Dınını nınnn! “Ya tarihi geçmişse bunların?” diyorum. “Geçenleri attık” diyor. Allahım! Bir de bu kabus çıkıyor. Bu arada annemin yanında domuz gribi olduğum için bir tek ben kalabildim. İlaçlarını verdim, yemeğini yedirdim. SSK’da dört gün kalmak gerçekten psikolojimi bozdu. Neyse nihayet sonuç açıklandı: Negatif! Rahim yollarında bir enfeksiyon varmış kadının. Hastanede kaldığım süre boyunca sağlık görevlilerinden virüsün şu anda çok kötü durumda olmadığını, Eylül-Ekim gibi mutasyon geçirerek daha yıkıcı hale geleceğini duydum. Domuz gribi olan kişinin 6 ay bağışıklığı varmış. Benim için 6 ay tehlike yok! Artık domuz gribi bizden uzak olsun!
 

Vatan
Yayın Tarihi : 29 Ağustos 2009 Cumartesi 22:09:27
Güncelleme :30 Ağustos 2009 Pazar 13:32:28


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?