23
Mayıs
2024
Perşembe
SAĞLIK

Hasar gören doku ve organlar yenileniyor

Tümör veya travma veya yanık nedeniyle yitirilen, ya da doğuştan eksik olan doku veya organlar kabus olmaktan çıkıyor. Günümüzde mikrocerrahi yöntemleri ile gerçekleştirilen serbest doku nakilleri sayesinde, yitirilen doku veya organlar onarılabiliyor.

Kanser nedeniyle memesi alınan kadınlara tekrar meme yapılması, burnu kopan hastaya yeni bir burun oluşturulması, doğuştan el parmakları eksik olan çocukların veya iş kazası sonucu el parmaklarını kaybedenlerin kendi ayak parmaklarının ellerine nakledilmesi mikrocerrahinin bu çalışmalardan sadece birkaçı. Üstelik, uzman ellerde ve yeterli donanıma sahip merkezlerde uygulandığı takdirde mikrocerrahi tekniğinde alınan başarı oranı yüzde 95-99 gibi yüksek rakamlarda seyrediyor. Zaten uzmanlar "Mikrocerrahiden başarılı sonuçlar alınıyor mu?" tartışmasını çoktan geride bırakmışlar. Artık dünyanın bir çok mikrocerrahi merkezinde en uygun dokunun nasıl nakledileceği, dokunun alındığı bölgeye zarar vermemek için neler yapılması gerektiği, dokuların aktarıldığı bölgede fonksiyonel ve kozmetik onarımın en iyi nasıl sağlanacağı tartışılıyor ve çalışmalar bu yönde ilerliyor.

SERBEST DOKU NAKLİ

Mikrocerrahi; çıplak gözle görülmesi mümkün olmayan damar ve sinir gibi yapıların mikroskop altında büyütülerek onarımına imkan tanıyan cerrahi bir teknik olarak tanımlanıyor. Acıbadem Kozyatağı Hastanesi’nden Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Dr. Şükrü Yazar, mikrocerrahide, "özel dikiş materyali ve minik damarları tutabilecek ince cerrahi aletler kullanılarak, çıplak gözle görülemeyecek kadar ince damarlar veya sinirler, mikroskop altında dikilerek birleştiriliyor" diyor. Mikrocerrahi yönteminde doku kaybının tedavisinde serbest doku aktarımı yönteminden yararlanılıyor. Serbest doku aktarımı (serbest flep nakli) tanımlanacak olursa; tek ameliyatla deri, derialtı dokusu, kas veya kemik dokuları ayrı ayrı yada birkaçı birlikte doku eksikliği olan yara bölgesine bu aktarılan dokuları besleyen damarları ile birlikte taşınması ve oradaki bu dokuları besleyecek olan damarlara mikroskop yardımıyla ve mikrocerrahi teknikleri kullanılarak birleştirilmesidir.

Serbest flepler, doku kaybının ihtiyacına göre genellikle, sırt, karın, kol ya da bacak bölgesinden alınıyor. İhtiyaç duyulursa bu dokularla beraber sinir de taşınarak, alıcı alana duyu ya da fonksiyon kazandırılabiliyor. Örneğin yüz felci olan bir hastada, felçli bölgeye hareket kazandırmak amacıyla kas ve sinir taşınabiliyor. Veya, tümör nedeniyle alt çenenin tümü veya bir kısmı cerrahi işlemle alınması gerekebiliyor. Bunun sonucunda çene bölgesinde oluşan büyük doku kaybı nedeniyle hastanın yaşam kalitesi ciddi boyutlarda bozuluyor. İşte bu noktada mikrocerrahi devreye giriyor ve vücudun başka bir bölgesinden alınan dokular, defekt olan bölgeye taşıyarak yeni bir çene oluşturuluyor.

DOKULAR ONARILABİLİYOR

Mikrocerrahi denildiğinde hemen herkesin aklına ilk olarak kopan bir elin ya da bacağın yerine dikilmesi geliyor. Oysa mikrocerrahi, vücudun hemen her bölgesinde oluşan doku veya organ kaybına çözüm sunabiliyor.Örneği, bir iş kazası sonucunda tümüyle kopan saçlı deriler hastaneye uygun şartlarda ulaştırılırsa mikrocerrahi tekniğiyle yeniden dikilebiliyor.

Dr. Şükrü Yazar, mikrocerrahinin uygulandığı alanlardan birkaçını şöyle sıralıyor: "Doğumsal anomaliler, trafik veya iş kazası, yanık ve tümör çıkarılması sonucu oluşan doku kayıpları, günümüzde serbest doku aktarımı tekniğiyle onarılabiliyor. Örneğin kanser ya da travma sonucu çene veya burun gibi yüz bölgelerini yitiren hastalara bacak kemiğinden çene yapılabiliyor ya da önkolda hazırlanan burun nakledilebiliyor."

EKSİK PARMAKLAR

Mikrocerrahi, el cerrahisinin ayrılmaz bir parçasını oluşturuyor. Amaç travma sonucu kopmuş el veya diğer organların hemen yerine dikilmesidir. Bazen bu mümkün olamamaktadır. Bu hastalarda yani el parmakları kopmuş ve zamanında yerine dikilememiş veya eksik parmakla doğmuş çocuklara, günlük aktivitelerinde rahatlıkla kullanabilecek kadar fonksiyonel ve daha iyi bir estetik görünüm sağlamak amacıyla ayak parmakları eksik olan el parmaklarının yerine nakil edilebiliyor. Mikrocerrahi; el ve üst ekstremiteye ait sinir sıkışmaları, romatoid artrit ve diğer artritler nedeniyle gelişen şekil ve fonksiyon bozuklukları, parmak fazlalığı veya yapışkanlığı gibi doğumsal el anomalileri, elde yanık sonucu oluşmuş yapışıklıklar gibi pek çok sorunda da çözüm sunuyor.

Dr. Yazar, mikrocerrahi yöntemlerinden aynı zamanda organın kayıp olan fonksiyonlarının yeniden kazandırılması amacıyla da yararlanıldığını belirterek şunları söylüyor: "Örneğin travma sonucu elin parmaklarını hareket ettiren sinir kesildikten sonra tedavi edilmemişse bunun sonucunda oradaki kas işlevini yerine getiremez hale gelebiliyor. İşte bu durumda vücudun başka bir bölgesinden alınan kas siniriyle birlikte o bölgeye transfer edilerek organın fonksiyonunu yeniden kazanması sağlanabiliyor." Mikrocerrahinin bir diğer önemli alanlarından biride, özellikle trafik kazalarında travmaya en çok maruz kalan bölgelerden biri olan bacaklarda gelişen doku kayıplarını onarmak. Dr. Şükrü Yazar, bunun için genellikle diğer bacaktan veya vücudun başka bölgesinden cilt, kas veya kemikli dokunun alınıp, hasar gören bölgeye transfer edildiğini belirtiyor.

YENİ MEME YAPILIYOR

Meme kanseri, her 8 kadından birini, yaşamının herhangi bir zaman diliminde yakalıyor. Erken tespit edilmediği takdirde ise tümörün bulunduğu memenin tümüyle alınması gerekebiliyor. Meme kadınlık simgesi olduğu için, mastektomi yönteminden sonra pek çok kadın ruhsal bunalıma giriyor. İşte bu noktada rekonstrüksiyon tekniği yine devreye giriyor; karından benzer niteliklere sahip cilt ve yağ dokusu alınarak hastaya yeni bir meme yapılıyor.

Günümüzde mikrocerrahi tekniklerindeki ilerlemeler sayesinde, bu işlem karın kasına zarar vermeden, gerçekleştirildiğini belirten Dr. Yazar sözlerine şöyle devam ediyor: "Meme rekonstrüksiyonunda genellikle hastanın kendi dokusu tercih ediliyor. Sıklıkla karın bölgesindeki cilt ve cilt altındaki yağ dokusu ve bunların beslenmesini sağlayan kas meme şeklini oluşturacak şekilde hazırlanıp kas takla attırılarak meme bölgesine taşınıyor. Ancak bu yöntemde karın ön duvarını ouşturan kaslardan biri kullanıldığı için bazen karın ön duvarında zayıflama veya fıtık oluşma gibi riskler olabiliyor. Ancak mikrocerrahideki ilerlemeler sonucu karın kasını kullanmadan ve kasa zarar vermeden karın cildi ve cildin altındaki yağ dokusunu besleyen damarlar kasın içinden ayıklanabiliyor ve hazırlanan doku damarları ile birlikte meme bölgesine getirilmekte ve bu dokuyu besleyecek olan göğüs bölgesindeki damarlara mikroskop altında özenle dikilmektedir". Bu sayede karın bölgesindeki kasın fonksiyonları da korunmuş oluyor. Böylece hasta hem yeni bir memeye sahibi oluyor, hem de karın bölgesindeki yağlarından kurtuluyor".

AMELİYAT SONRASI ÖNEMLİ

Mikrocerrahi ameliyatlarının süresi, yapılacak olan işleme göre, 4 saatten 12 saate kadar uzayabiliyor. Bazen bu süreyi kısaltmak için ameliyata iki ekip olarak çalışmak gerekebilir. Tümör vakasıyla örnek verecek olursak; bir ekip vücuttaki tümörü alırken, diğer ekip de nakledilecek serbest dokuyu hazırlayabiliyor. Bu iş bölümü ameliyatın süresini kısalttığı gibi, başarı oranını da artırıyor. Mikrocerrahi tekniğinde, hastanın ameliyat sonrasındaki bakımı da tedavide ve başarıda önemli rol oynuyor.

Çünkü ameliyat çok başarılı geçse de, birkaç saat sonra veya takip eden günlerde, transfer edilmiş olan damarlarda beklenmedik bir tıkanma gelişebiliyor veya çevre dokular dikilen minik damarlara bası yapabiliyor tüm bunlar aktarılan flepte dolaşım problemlerine neden olabiliyor. Bu nedenle, ameliyat sonrasında hasta özenle takip edilmeli ki flepte sorun geliştiğinde zamanında müdahale edilebilsin.

UZUN BİR OPERASYON

Dr. Şükrü Yazar, mikrocerrahi tekniğinden vücudunda doku kaybı oluşan hemen herkesin yararlanabildiğini belirtiyor.
Bu yöntemin doğumsal anomalisi olan birkaç haftalık bebeklere, hatta 70 yaşındaki ileri yaştaki hastalara da uygulanabileceğini söylüyor. Ancak, ameliyat öncesinde hastaların bu uzun ve yorucu operasyonu tolere edip edemeyeceklerinin belirlenmesi gerekiyor.

Mikrocerrahi yöntemi tek aşamalı olduğu için ameliyat sonrasında hastanede kalış süresi klasik uygulanan yöntemlere göre daha kısa olabiliyor. Vücuttaki doku kaybının ve uygulanan ameliyatın ciddiyetine göre hasta hastanede yaklaşık bir hafta veya 10 gün kaldıktan sonra taburcu olabiliyor.

EKİP İŞİ

Mikrocerrahi tekniğinde yüzde 95-99 gibi yüksek rakamlarda başarı elde ediliyor. Peki, başarının ardında hangi faktörler yatıyor? Dr. Şükrü Yazar, bunda cerrahi ekibin tecrübesi ve deneyimlerinin büyük rol oynadığını vurgulayarak şunları söylüyor: "Türkiye’de mikrocerrahi ameliyatları pek çok merkezde başarıyla uygulanabiliyor". Mikrocerrahi uygulaması ekip ve ekipman işidir. Dolayısıyla bu tekniğin uzman ellerde ve gerek ameliyathane şartları gerekse yoğun bakım ünitesiyle hastalara ihtiyaçları olan hizmeti verebilecek bir hastanede yapılması çok önemli".



Nasıl uygulanıyor?

• Mikrocerrahi tekniğinden vücudunda doku kaybı oluşan hemen
herkes yararlanabiliyor.
• Doku kaybı tedavisinde serbest doku aktarımı yönteminden
yararlanılıyor.
• Serbest doku aktarımı; tek ameliyatla deri, derialtı dokusu, kas veya
kemik dokuları ayrı ayrı yada birkaçı birlikte doku eksikliği olan yara
bölgesine bu dokuları besleyen damarları ile birlikte aktarılması ve
oradaki bu dokuları besleyecek olan damarlara mikroskop yardımıyla
ve mikrocerrehi teknikleri kullanılarak birleştirilmesidir.
• Mikrocerrahi ameliyatlarının süresi, yapılacak olan işleme göre,
4 saatten 20 saate kadar uzayabiliyor.
• Vücuttaki doku kaybının ciddiyetine göre hasta hastanede yaklaşık bir
hafta kaldıktan sonra taburcu olabiliyor.
• Hastanın ameliyat sonrasında özenle takip edilmesi gerekiyor. Çünkü
ameliyat çok başarılı geçse de, damarlarda beklenmedik bir tıkanma gelişebiliyor veya çevre dokular dikilen minik damarlara bası
oluşturabiliyor bu nedeniyle serbest flebin dolaşımı bozulabiliyor.

Kenthaber
Yayın Tarihi : 15 Eylül 2005 Perşembe 11:03:50


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?