18
Mayıs
2024
Cumartesi
SAĞLIK

Hastalık hastası mısınız?

Sürekli olarak sağlığınızla ilgili konuları takıntı haline getiriyor, örneğin bacağınızda tuhaf bir uyuşma hissi, gözünüzün seğirme hissediyor ve okunuz her hastalığın belirtisini kendinized arıyorsanız durumunuz vahim.

Sürekli olarak sağlığınızla ilgili konuları takıntı haline getiriyorsanız- örneğin bacağınızda tuhaf bir uyuşma hissi, gözünüzün seğirmesi gibi.

* Sık sık gittiğiniz doktor sizdeki semptomlar hakkında sizden çok daha az kaygılı görünüyorsa.

* Bir komşunuzun ya da yakınınızın ölümcül bir hastalığa yakalandığını duyduğunuzda hastalığın tüm ayrıntılarını öğrenmek için önlenemez bir merak duyuyorsanız.

* Banyo dolabınız, çoğu hiç kullanılmayan ilaçlar, pastiller ve merhemlerle doluysa.

* Aile Sağlık Ansiklopedisi başucu kitabınız haline geldiyse.

* Dost sohbetlerinde konu dönüp dolaşıp size ve sağlık durumunuza geliyorsa.

* Gazetenin sağlık sayfalarında okuduğunuz hastalıkların sizde de olduğuna inanıyorsanız.

Her geçen gün biraz daha kaygılı ve kuruntulu oluyoruz. Hele de sağlık söz konusuysa. Bunda yaşın da payı var. İnsan yaşı ilerledikçe farkına varıyor ki kendisi de incinebilir... O zaman en ufak bir leke bile doktor kapısı çaldırıyor. Doktorlar da uyarılarıyla bu kaygıyı besliyor...

Sırtında hafif ama can sıkıcı bir ağrıyla başlamıştı her şey. Bir reklam ajansında yöneticilik yapan 38 yaşındaki Simon, önceleri tenis oynarken sırtını incittiğini düşündü. Ancak ağrı geçmeyince doktora gitti. İki hafta sonra omuriliği kanseri teşhisi konmuştu. Bu uydurma bir hikâye. Ancak çoğumuz buna benzer bir hikâye duymuşuzdur: Genç, sağlığına özen gösteren, düzenli bir yaşam süren birinin önemsiz görünen sağlık problemi bir anda ölümcül bir hastalığa dönüşür. Yaşımız ilerledikçe bu kişi bir akraba ya da arkadaş olur. Aniden bir haftadır süren o öksürük kulağımıza daha kötü gelmeye başlar ya da baş ağrımız iyice artmıştır. Herhangi bir belirtiyi ciddiye alıp almamaya nasıl karar veririz? Doktora mı gitmeliyiz yoksa umursamamalı mıyız?

Londra’da özel bir klinikte danışman psikiyatr olarak görev yapan Dr. Cosmo Hallstrom, "Ne olur ne olmaz diyerek doktora gitmeyi tercih eden çok insan var. Bu insanların yüzde 50’si gereksiz yere bir sürü tahlil ve tetkik yaptırıyorlar. Sağlık kuruluşları ve doktorlar da sürekli kanser ve kalp rahatsızlığının işaretlerini erken aşamalarında fark etmenin önemini vurguluyorlar. Bazen hastalığın belirtileri henüz ortaya bile çıkmamışken tarama cihazlarına girdiğimiz oluyor" diyor ve soruyor "Sağlığımız için çok fazla kaygılanıyor olabilir miyiz?"

"İnsanlar riski nasıl algılıyor" konulu araştırmalar yapan Dr. Adrian Edwards şöyle ekliyor: "Kaygı ve kuruntu düzeylerimizde genel bir artış söz konusu. Yaşımız ilerledikçe incinebilirliğimizi daha fazla algılıyoruz. Yakın çevremizden ya da akrabalarımızdan birinin hastalanması ya da ölmesi üzerimizde büyük etki bırakıyor. İnsanların tepkileri ise kişiliklerindeki farklılıklara göre değişebiliyor. Psikologlar insanları ’monitörler’ ve ’kaygısızlar’ olarak 2 gruba ayırıyorlar. Monitörler, hastalığın tüm detaylarına muazzam ilgi duyarlar, evhamlanırlar ve sağlıklarına aşırı ilgi göstererek kendi hastalanma risklerini azaltmaya çalışırlar. Kaygısızlar ise bu konuyu kafalarında bloke ederek, sanki kendi başlarına asla böyle bir şey gelmeyecekmiş gibi davranırlar. Çok fazla evhamlı biriyseniz daha az kaygı ve kuruntu size iyi gelecektir. Eğer umursamaz tiplerdenseniz siz de biraz daha fazla kaygılanmaya çalışabilirsiniz."


YA BEN DE KANSERSEM...

Örneğin, sekreterlik yapan 36 yaşındaki Angela Jones sağlığı için gereğinden fazla evhamlandığının farkında:

"Bedenimin içinde göremediğim kötü bir şeyler olduğu kaygısıyla yaşıyorum. Meme kanserine yakalandığımı ya da damarlarımın tıkandığını düşünüyorum. Hastalanmamak için salata yemek, spor salonuna gitmek gibi kontrolümde olan şeyleri uygulamaya çalışıyorum. Zaten her konuda evhamlı bir insanım, ancak bazı konularda takıntılı hale gelebiliyorum. Arkadaşımın annesi ben 18 yaşındayken meme kanserinden ölmüştü. Bu olay beni çok etkiledi. 30 yaşından sonra hayat bir anda çok daha kısa gözükmeye başlıyor. Eskiden sağlıklı yaşama geçmek için önünüzde çok zaman varmış gibi gelirdi. Ayrıca başka insanların acılarını görünce ne kadar korkunç olduğunu, sizi ne kadar üzdüğünü fark ediyorsunuz. Ya size bir şey olursa ve bu yüzden çevrenizdekiler acı çekerse diye kaygılanıyorsunuz, bu sefer de."

Psikiyatr Dr. James Hawkins’e göre insanların sağlık konusunda ne kadar evhamlı olduklarını genetik faktörler ve kişisel deneyimler belirliyor. Çocukluğunuzda her rahatsızlandığınızda aileniz sizi doktora götürdüyse ileride evhamlı bir yetişkin olmanız doğal. Ama doktor tarafından rahatlatılıp, hiçbir şeyi olmadığına inandırıldıktan sonra kanser olduğu ortaya çıkan birini tanıyorsanız bu çok zor. Kadınlar ise erkeklere oranla sağlıkları konusunda daha evhamlı olmaya yatkınlar. "İnsanlar neyin kuruntu neyin gerçek hastalık belirtisi olduğunu ayırt etmekte zorlanabilir" diyor Dr. Hawkins. Meslektaşlarım bana semptomları ne zaman ciddiye almaları gerektiğini sorduklarında kendilerine şöyle diyorum: Hastanızın aynı semptomları taşıdığını, ancak kuruntusuz biri olduğunu düşünün, yine aynı hastalık tanısını koyar mıydınız? Hepimiz zaman zaman vücudumuzda garip bir şeyler olduğundan kuşkulanırız. Doktora çok sık gidiyorsanız, belki evhamlı değil de sağlığınızla başkalarına kıyasla daha fazla ilgilisinizdir. Bundan sonra, bir sağlık sorunu hakkında kaygılanmaya başladığınızda kendinize gerçekten doktora gitmenize gerek olup olmadığını sorabilirsiniz."

Dr. Hawkins "Kendilerinde sempton olduğunu düşünenlere, aslında hiçbir şeyiniz yok, her şey sizin kafanızın içinde, demek ise kesinlikle işe yaramaz hatta ters tepki yapabilir. İnsanlar anlayış, gerçeklere uygun bir açıklama isterler."

Klinik Bulgu adlı tıp dergisinin yöneticilerinden Dr. David Tovey, rahatlatmanın neredeyse hiç rahatlatmadığına inanıyor: "Birisinin kaygılarını gidermeye çalışırken yapılabilecek en korkunç hata ise onu başka, bahsetmediği bir rahatsızlık konusunda rahatlatmaya çalışmak olur. O zaman o konuda da evhamlanmaya başlarlar. Hastanın kaygılarını çok ciddiye almalı, nedeni bulduktan sonra da onlara hastalık dışında mantıklı, inandırıcı bir alternatif sunmalısınız."


ELİNİZDEKİNİN TADINI ÇIKARIN

Evhamdan kurtulmanın en iyi yolu yaşamdan zevk almaya başlamak. Psikiyatr Dr. Hallstrom, "Bazı insanlar 30’unda ölmekten korkar. Bazıları da bu düşünceyi tamamen akılarından siler. Sonra aniden, tanıdıkları birine bir şey olur ve kendi ölümlülüklerini fark ederek adeta şoke olurlar. Sağlıklı insanlarda bu noktada zihinsel savunma mekanizmaları devreye girer ve konuyu bir takıntı haline getirmemeleri sağlanır. Ölüm gerçeğiyle başa çıkmanın en sağlıklı yolu başka bir şansınız olmadığını fark ederek bunu kabullenmek ve elinizdekinin tadını çıkarmaya bakmak. Bunu yaparken de mümkün oldukça doktorlardan uzak durmak. Sürekli sağlığınızla meşgul olmayın ve gerçekten hastalandığınızda bile hasta rolüne bürünmeyin. Kimi insan nezle nezle işe gider, kimi de 2 hafta izin alır. Hastalık değil, üzerinizde yarattığı etki önemlidir. l

cumhuriyet dergi
Yayın Tarihi : 29 Kasım 2004 Pazartesi 08:58:17
Güncelleme :29 Kasım 2004 Pazartesi 11:57:21


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?