17
Haziran
2025
Salı
SAĞLIK

Tıp,"Zere özgür kalmalı" diyor

Kanser hastası Güler Zere için beş ayrı bilimsel raporda 'hapishanede kalırsa ölür' denildi. Yaşaması için adaletin bir an önce harekete geçmesi gerekiyor

 

“Haberler şöyle başlıyor, ‘Kanser hastası tahliye edilmiyor...’ Devamını okuyamıyorum haberin, kalıyorum öylece. 10 yıl aynı hücreyi paylaştık, paylaşılan salt bir hücre değildir bizler için yaşamın kendisidir. Üç kişilik bir yaşama ve küçücük hücrelere sığdırdıklarımız. Nasıl getirilir bu haberin sonu?”

ezaevi koşullarında tedavisi sürekli aksatılan kanser hastası siyasi hükümlü Güler Zere’nin hücre arkadaşı Gülay Efendioğlu, ‘haberin sonu’nu Radikal 2’de yayımlanan mektubunda işte bu cümle ile soruyordu. Ama zaten Zere’nin cezaevi koşullarıyla sınırlanan hayatı devam ettiği takdirde, ‘haberin sonu’nun pek iç açıcı olamayacağı farklı tıp kurumlarınca hazırlanan beş ayrı bilimsel raporla net biçimde saptandı. Raporlar Zere’nin cezaevi koşulları dışında tedavi edilmesinin zorunlu olduğunu ortaya koyuyor. Ancak Zere’nin ‘cezasının ertelenmesi’ başvurusunu değerlendiren Elbistan Cumhuriyet Savcılığı’na bu raporlar yetmedi.
Yeni rapor bekleniyor

Savcılık Zere’yi İstanbul Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi’ne sevk etti. 6 Temmuz 2009’da İstanbul’da heyet karşısına çıkarılan Güler Zere şimdi Balcalı Hastanesi’nin mahkûm koğuşunda 3. İhtisas Dairesi’nin hakkında vereceği raporu bekliyor.

DHKP-C davasından 34 yıl hapis cezasına çarptırılan ve 14 yıldır cezaevinde bulunan Güler Zere, Balcalı Hastanesi’nde boyun ve ağız içi kanser tanısının ardından iki ameliyat geçirdi. Damağının bir bölümü alınan Zere’ye bir de protez takıldı. Ancak kanser tedavisi, son derece zorlu bir mücadeleyi gerektiren uzun bir radyoterapi ve kemoterapi sürecini gerektiriyordu. Zere’nin tedavi ve beslenmesi, hapishanede olması nedeniyle aksadı. Hastalığının yanı sıra hapishanenin olumsuz koşullarıyla da boğuşan Zere için ilgili sağlık kurumlarınce beş ayrı rapor hazırlandı. Raporlarda Zere’nin tedavisinin cezaevi koşullarında mümkün olmadığına dair şu tespitler yapıldı:

Çukurova Üniversitesi (ÇÜ) Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Kulak Burun Boğaz Ana Bilim Dalı raporu: Zere’yi muayene eden Kulak Burun Boğaz (KBB) uzmanları 5 Haziran 2009 tarihli raporda Zere’nin boynundaki tümör nedeniyle yeniden ameliyat olması ve radyoterapi alması gerektiği vurgulandı.

ÇÜ Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi Kulak Burun Boğaz Ana Bilim Dalı’nın 2. raporu: 18 Haziran 2009’da Zere’yi muayene eden Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi KBB Ana Bilim Dalı doktorları raporlarına şu tespiti yazdılar: “Halen pansumanlarla takip edilen hastanın kalıcı patoloji sonucu raporlanmamış olup, sonuç çıktığında hastanın radyoterapi almak üzere ilgili bölüme yönlendirilmesine karar verilmiştir.”

Adana Tabip Odası raporu: Adana Tabip Odası adına Dr. Osman Küçükosmanoğlu 18 Haziran 2009’da hazırladığı raporda Zere için şöyle dedi: “Hastanın yaşamını tehdit eden cidi bir sağlık sorunu olduğu, tam iyileşme şansının çok düşük olduğu, hastanın şu anda bulunduğu ortamın hastalığın tedavisini ileri derecede zorlaştırdığı kanaatine varılmıştır.”

ÇÜ Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı’nın Konsültasyon Raporu: Zere’nin avukatlarının 4 Haziran 2009’da cezanın ertelenmesi yönündeki dilekçesi üzerine Elbistan Cumhuriyet Savcılığı’nın talebiyle hazırlanan Arş. Gör. Dr. Ali Eren, Adli Tıp Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Hilal ve Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Necmi Çekin ile Başhekim Behnan Alper’in imzalarını taşıyan 22 Haziran 2009 tarihli raporun sonuç bölümünde “Şahsın bir başkasının bakım ve gözetimine muhtaç olduğu, cezaevi koşullarında bu bakım ve tedavinin sağlıklı olarak yerine getirilmesinin mümkün olmayacağı, iyileşinceye kadar hapis cezası infazının ertelenmesinin uygun olacağı kanaatini bildirir rapordur” denildi.

Mahkûm koğuşunda olmaz

ÇÜ Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı’nın ek raporu: Elbistan Savcılığı bu rapor üzerine Ç.Ü Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı’na Zere’nin tedavisinin mahkûm koğuşunda yapılıp yapılamayacağını sordu. 2 Temmuz 2009 tarihli ek raporda da, “Tedavi (radyoterapi, kemoterapi) kadar önemli olan iyi bakım ve destek ortamının gerekli olduğu, bunun için yakınlarının ilgisine, bakımına ihtiyacı bulunduğu, yaşama çabasının tedavinin başarısı için gerektiği, bu nedenlerle sağlık kuruluşlarında mahkûmlara ayrılan bölümde tedavisinin hastalığı yenme şansını olumsuz etkileyeceğinden mahkûm koğuşunun yaşam riski oluşturacağı” vurgulandı.

Ertuğrul Mavioğlu - Radikal
Yayın Tarihi : 11 Temmuz 2009 Cumartesi 16:30:26


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?