19
Mayıs
2024
Pazar
SİYASET

CHP, TABULARINI BİR BİR YIKIYOR...

Başörtülü belediye başkan adayı gösteren, Kur'an kursu vaat eden CHP, seçim yatırımı mı yapıyor? Yoksa bugüne kadar toplumun görmezden geldiği kısmını kucaklayarak gerçekten tabularını mı yıkıyor? Cevabı 30 Mart'ta. Fakat ne olursa olsun CHP'nin dinî değerler üzerinden büyük bir değişim içine girdiği muhakkak.

Yakın siyasi tarih, çok değişim gördü. Kişiler ve partilerin, iyiye ve kötüye doğru nasıl çizgi değiştirdiğine çok şahit olduk. Çok değil, daha son birkaç yılda demokrat diye bilinenlerin ne kadar yasakçı, halkçı bilinenlerin ne kadar seçkinci olduğunu gördük. Fakat bugünlerde yerel seçim rüzgarıyla dalgalanan siyaset sahnesi, belki de Cumhuriyet tarihinin en şaşırtıcı, en keskin değişimine tanık oluyor.

Öyle bir değişim ki; Kur'an kurslarını kapatan, haliyle yasakçı zihniyetini din alanına dahi taşımayı başaran parti olarak zihinlere kazınan bir siyasi hareketin günümüzdeki genel başkanı şu sözleri söylüyor: "Kur'an-ı Kerim'in sadece ezberlenmesi şeklinde değil, ruhunun, manasının, özünün doğru bir biçimde anlatılması ve öğretilmesi şeklinde bilinçli, sorumlu, yetkili unsurlar eliyle ailelerinin izniyle öğretilmesinde büyük yarar var. Bu, bir temel ihtiyaçtır." Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin İzmit Belediye başkan adayı Sefa Sirmen'in 'Her mahalleye Kur'an kursu' vaadinden sonra yaptı bu açıklamayı. Baykal'ın tek parti zihniyetini eleştirdiği bu süreçte şaşırtıcı gelişmelerin dahası da var. Parti içerisinde muhalif sesler çıksa da kendi eliyle ötekileştirdiği çarşaf ve başörtüsü kabul görmeye başladı. Ankara Nallıhan'da başörtülü belediye başkan adayı ya da parti içinden yükselen 'Kılık kıyafet zaptiyesi değiliz' sözleri, bu kabulün en büyük göstergesi. Tabii başkan adayı emekli imamları unutmamak gerek.

Şimdi akıllarda şu soru var: CHP'nin bu açılımları salt seçim yatırımı mı, yoksa tepedeki aykırı seslere rağmen parti tabanından destek gören uzun vadeli uygulamalar mı? Bunun cevabını 30 Mart itibarıyla göreceğiz. Aslında bu noktada CHP Genel Sekreter Yardımcısı Algan Hacaloğlu'nun sözleri, açılımların seçim odaklı olmadığını gösteriyor. Algan Hacaloğlu, 'din açılımı' olarak yorumlanan uygulamaların yerel seçimlere yönelik program hedefleri olarak tanımlanamayacağını dile getiriyor. Seçim bildirgelerinde bu doğrultuda herhangi bir madde olmayacağını ifade ediyor. Açılımların genel anlamda vicdan ve inanç özgürlüğü kapsamında ele alınması gerektiğini belirterek şöyle konuşuyor: "Esasında bu uygulamalar şekil açısından yeni bir uygulama olarak tanımlanmış ya da algılanmış olabilir. Belki laiklik söyleminin çok kalın çizgilerle her zaman ifade edilmesi bunun farklı bir bakış açısı olarak değerlendirilmesine yol açmıştır." Hacaloğlu, bu sözlerini destekler mahiyette örnekler verirken ilginç ayrıntılara değiniyor. Bunlardan biri de parti programında yer verdikleri Diyanet İşleri Başkanlığı'nın sivil topluma devredilmesiyle ilgili. Genel sekreter yardımcısına göre bu isteğin altında yatan neden şu: "İnanç toplumun konusudur."

CHP açılımlarında ismi en çok geçen kişi muhtemelen Ankara Nallıhan ilçe belediye başkan adayı Meryem Bıçkıcı. Onu bir anda Türkiye gündemine taşıyan, başörtülü olması. Hâlihazırda ilçe belediyesi meclis üyesi olan Meryem Bıçkıcı, başörtüsüyle aday gösterilmesinin Genel Başkan Deniz Baykal'ın samimiyetinin göstergesi olduğunu belirtiyor. Kendi durumunun aslında bir açılım olarak değerlendirilmemesi gerektiğini ifade ederek şöyle konuşuyor: "Hiçbir zaman başörtün senin ne olacak, seçilirsen açacak mısın ya da CHP böyle bir aday göstermez denmedi hiç. Ben 2004'ten beri bir sürü programa katıldım, genel merkeze de gittim. En son adaylığım ilçeden teklif edildi. İlden onaylandı. Biz tekrar gittik ile. Orada da hiç kimse bana 'Seçilirseniz başörtünüz ne olacak?' diye sormadı. Onun için bizim genel merkezimizin bir açılımı yok aslında. Bu basında malzeme olarak kullanılmasından ileri gelen bir durum sanıyorum."

Yüzde 20'nin yüzde 80 üzerindeki tahakkümü bitiyor mu?

Seçim yatırımı da olsa CHP'nin toplumu kucaklamaya yönelik açılımını okurken GENAR'ın 2007'de yaptığı araştırmayı bir hatırlamak gerek. Sol partilere oy verenler arasında yapılan araştırmanın sonucuna göre 'CHP, dini değerlere önem vermelidir' diyenlerin oranı yüzde 76. Şu başlık da önem taşıyor. 'Ben dini değerlere önem veriyorum' diyenlerin oranı yüzde 80. Yani 'tabularını yıkıyor' dediğimiz CHP, bu açılımlarıyla yüzde 20'nin yüzde 80 üzerindeki tahakkümünü de yıkıyor olabilir. Ege Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslar arası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Tanju Tosun da CHP'nin bu açılımlarını yerel seçimlerde oy oranını yükseltme amacıyla yapmadığını düşünenlerden. "Siyasi partilerin seçim yatırımları daha ziyade ekonomik değeri olan varlıklar üzerinden yapılır." diyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: "Oysaki çarşaf, başörtüsü, Kur'an kursu gibi unsurlar iktisadi değeri olmayan, yurttaşların dini, siyasi değerleriyle ilintili olup, manevi bir anlam ve içeriğe sahiptir. Bu anlamda ya konuya bir özgürlük sorunu olarak bakıp, özgürlüğün içini doldurma adına samimi taraf olunur ya da bu özgürlüklere baştan ve sürekli olarak karşı olunur."

CHP'nin yeni çizgisini sorduğumuz Hürriyet Gazetesi yazarı Cüneyt Ülsever, hemen Tarhan Erdem'in 'Biz kimiz?' araştırmasını hatırlatıyor. "Bu araştırma, Türkiye'de din bazlı muhafazakar hayat tarzının nüfusun çoğunluğu tarafından benimsendiğini çok net ortaya koyuyor." diyor. Ülsever, araştırma sonucundan hareketle CHP'nin bu yapıyı görmezden gelerek siyaset yapmaya çalıştığını belirtiyor. Ülsever, CHP'nin içinden bir damarın bu katılığı aşmaya çalıştığını sevinerek gördüğünü ifade ediyor. Bu damarın, "Biz kendi programımızı tabii ki değiştirmek zorunda değiliz. Ama Türkiye'nin gerçeğinin bu olduğunu kabul ederek siyaset yapmamız lazım." dediğini ifade ediyor.

Açılımların uzun vadeli olup olmadığı konusunda Ülsever'in değerlendirmesi ise şöyle: "Şu an için partinin kendi içinde doğru dürüst tartışıldığına, hazmedildiğine, benimsendiğine dair bir düşüncem yok. Bunun bence en büyük imtihanı 30 Mart'ta başlayacak." CHP ile ilgili araştırmalar yapan GENAR Başkanı Mustafa Şen, seçim sürecini de dikkate alarak şu yorumu yapıyor: "Buradaki kritik nokta her şeyin CHP'nin samimiyetinden geçiyor olması." CHP'nin inanç özgürlüklerini genişletme konusunda artık taraf olduğunu düşünen Doç. Dr. Tosun, partinin kırmızı çizgilerini arka plana atmadan aynı yolda yürümeye devam edeceğini öngörüyor. Bu öngörüsünü şu argümanla destekliyor: "Türkiye'de dini değerlere önem verilmesi gerektiğini düşünen azımsanmayacak bir kitle var ve bu kitle içinde bence CHP tabanında yerleşik olan yurttaşlar bulunuyor. CHP üst yönetimi ve tabanında sınırlı seçkinci bir kitle bu açılımlara karşı olsa bile, kanımca CHP'nin bu tür özgürlük alanlarını genişletme konusundaki girişimleri bugün CHP'ye oy vermeyen kitlelerden bile destek görmektedir."

 

Önder Deligöz - Zaman
Yayın Tarihi : 1 Mart 2009 Pazar 18:26:35


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?