16
Mayıs
2024
Perşembe
SİYASET

Futbolcu Erdoğan'dan liderliğe

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasette liderliğe giden yaşam hikayesinden ilginç başlıklar...  Sabah'ta çıkan yazıyı aynen alıntılayarak yayınlıyoruz..

Futbolcu Erdoğan'dan, Başbakan Erdoğan'a

İETT'de 7 yıl sol açık oynayan Erdoğan, aynı zamanda MSP'nin Beyoğlu ve İstanbul Gençlik Kolu Başkanlığı'nı yapıyordu.

O yıllarda Kasımpaşa'da konuşulan tek bir konu vardı. Futbol. 1959-60 sezonundan beri Birinci Milli Ligde top koşturan Kasımpaşa Spor Kulübü'nde işler iyi gitmiyordu. 1963-1964 sezonu sonunda sonuncu olarak mahalli profesyonel lige düşen futbol takımını kurtaracak genç yeteneklere ihtiyaç vardı. O tarihlerde sokak aralarında top oynayan, içi futbol ve Kasımpaşa aşkıyla dolu gençlerden biri de Recep Tayyip Erdoğan'dı. Erdoğan'ın hayalinde ünlü bir futbolcu olmak, Kasımpaşa'yı birinci lige çıkarmak vardı. Erdoğan, babasının karşı çıkması nedeniyle bu hayaline futbolcu olarak ulaşamadı, ancak İstanbul Belediye Başkanlığı sırasında desteklediği Kasımpaşa Spor Kulübü, onun başbakanlığı sırasında birinci lige çıkma başarısını gösterdi.

BÜTÜN DÜNYASI FUTBOL

İmam hatipte okurken mahalle futbol takımının değişmez elemanı olan Erdoğan, kısa sürede İstanbul Amatör Küme'de yer alan futbol kulüplerinin ilgisini çekti. 15 yaşındayken Camialtı Spor Kulübü'nden ilk transfer teklifini aldı. 1969 yılında kulüp kendisine tam bin lira transfer ücreti ödedi. O tarihte bu miktar bir öğrenci için oldukça iyi bir paraydı. Hayatını çok sevdiği futboldan kazanma düşleri gerçekleşiyordu. Ancak baba Ahmet Erdoğan, olaylara daha gerçekçi bakıyor, futbolun oğlunun hem eğitimini engelleyeceğini, hem de bu işten ileride geçinmek için yeterince para kazanılmayacağını düşünüyordu. Tayyip Erdoğan, o günleri 1994 yılında Meydan gazetesine şöyle anlatıyordu: "Çok seviyordum futbolu. Benim için tutkuydu. Gece adeta uykularıma giriyordu. Fakat ilk dönemlerde babam futbol oynamama asla müsaade etmedi. Uzun bir süre futbolu babamdan gizli oynadım. Mesela top ayakkabılarımı hiç eve getirmezdim. Evimizin dışında kömürlüğümüz vardı. Babam görmesin diye kramponlarımı kömürlükte saklardım. Ayakkabılarıma gayet güzel bakardım. Gözüm gibi korurdum onları. Ben maçları yapar, eve gelir, o gün oyun oynadığımı babama hiç çaktırmazdım. Yaralandığım olurdu. Babam görmesin diye saklardım. Sakatlanıp ağrıdan kıvranırdım ancak babam eve gelince dişimi sıkar, sanki hiçbir şey yokmuş gibi davranırdım. Ne kadar kötü olursam olayım babam anlamasın diye hiçbir şey hissettirmezdim."

 




BABASI ÖĞRENİYOR

Camialtı Spor Kulübü'nde oynarken Erdoğan'ın yıldızı her geçen gün parlıyordu. Bu başarısının ilk ödülü olarak İstanbul genç karmasına seçildi. Türkiye Şampiyonası'na gitmek için noter tasdikli, veliden alınmış izin belgesine ihtiyacı vardı. Çok sevdiği, sert mizaçlı babasını ikna etmek için araya dayısını koydu. Ahmet Reis'e durum anlatılınca korktuğu başına geldi. Babası hem gizli gizli futbol oynadığını öğrendi, hem de Türkiye Şampiyonası'na katılmasına izin vermedi.

 

Dayak yiyen Erdoğan

Tayyip Erdoğan'ın futbol hayatında unutamadığı maçlardan birisi ise Fenerbahçe ile oynadıkları hazırlık karşılaşması. Erdoğan'ın takımı Dereağzı'nda Alparslan, Fuat, Ziya gibi şöhretli oyuncuların karşısında karşılaşmayı 2-1 kazanmıştı. Maç sonrası yenilen Fenerbahçeli futbolcular, tekme tokat Erdoğan ve arkadaşlarına girişmişti ama önemli olan kazanmaktı. Hayallerinin takımını yendiği o günü Erdoğan hiç unutamadı.

SARI LACİVERT SEVGİ

1970'li yıllarda imam hatipliler arasında Fenerbahçe'nin ayrı yeri vardı. Futbol oynasın oynamasın öğrencilerin çoğunluğu Fenerbahçe'yi destekliyordu. Bu destekte en önemli etken o zaman Fenerbahçe Kulübü Başkanlığını yapan Emin Cankurtaran'ın iftar davetleriydi. Cankurtaran, Ramazan'da imam hatiplileri toplu olarak iftar yemeklerine davet ederdi. Böylece Fenerbahçe ile imam hatipliler arasında bir sevgi bağı kurulmuştu.

İlkokulu 1965'te bitiren Erdoğan, ilkokul müdürünün istediği gibi imam hatipe kaydını yaptırmaya gitti. Ancak giriş için sınava girmesi gerekiyordu. Okulu ikincilikle kazandı. Artık sosyal faaliyetlerin yoğun olduğu yeni bir dünyanın içindeydi. İlk iş okulun futbol takımına yazıldı. Atletizm ve voleybol takımlarına seçildi. Şiir yarışmalarına katıldı, okullar arası münazaralarda boy gösterdi. Atatürk tarafından kurulmuş ve o devirde kendine komünizmle mücadele etme görevi biçen Milli Türk Talebe Birliği'nin (MTTB) içinde yer aldı. Kısa sürede milliyetçi muhafazakar öğrencilerin kontrolü altında olan MTTB'nin Ortaöğretim Öğrenci Başkanı oldu. Buradaki tecrübesi siyasi kariyerinde kendisine çok yardımcı oldu.


SİYASAL YERİNE TİCARİ İLİMLER

Siyasete olan ilgisini eğitimiyle tamamlamak işin teorisini de öğrenmek istiyordu. 1973'te İmam Hatip'ten mezun olduktan sonra hedefi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne girmekti. Ancak o tarihlerde de imam hatip ve meslek lisesi mezunları için üniversiteye girmek sorunluydu. İmam hatiplileri sadece Erzurum Atatürk Üniversitesi kabul ediyordu. Erdoğan Erzurum'a gitmek yerine amacına ulaşmak için bir yıl kaybetmeyi göze aldı. Fark dersleri vererek dışardan normal bir liseyi bitirmeyi tercih etti. Bir yıl boyunca fark derslere çalıştı ve Eyüp Lisesi'nden diploma almayı başardı. Ancak kazanamadı. Sonradan adı Marmara Üniversitesi İdari ve İktisadi Bilimler Fakültesi olacak İstanbul Ticari Bilimler Akademisi'ne girdi.

Yıllar geçiyor bir yandan siyasete olan ilgisi artıyor, bir yandan da futboldan vazgeçemiyordu. 1973'te MSP'yi kuran Erbakan, imam hatipli gençler üzerinde oldukça etkiliydi. O yıl liseyi bitiren Tayyip Erdoğan ise İETT'ye transfer olmuştu. İETT'nin işçi kadrosuna alınarak futbol oynamaya başladı. Camialtı Spor'da sembolik ücretler alarak top koşturuyordu. Artık düzenli bir maaşı vardı. Ayda 250 lira kazanıyordu. Hem üniversite eğitimini yapabilecek, hem de ailesinin geçimini sağlayabilecekti. İETT'de yedi yıl oynadı ve İstanbul şampiyonluğunu tattı. Takımın lider oyuncusu aynı zamanda önce MSP'nin Beyoğlu ilçe ardından da İstanbul Gençlik Kolu Başkanı olmuştu. 1976 yılında onu Vefa stadında izleyen Fenerbahçe Teknik direktörü Toma Kaleperoviç, Erdoğan'ın futbolunu çok beğendi. Hemen Fenerbahçe'ye transfer edilmesini istedi. Bu haber karşısında sevinçten havalara uçtu. Sonunda hayallerinin takımında top koşturacaktı. Babasının muhalefetiyle karşılaşacağını bilen Erdoğan, iki gün kara kara düşündü. Sonunda kararını verdi: "Fenerbahçe'ye gelemiyorum."

Tenzile Erdoğan akşamları oğlunun dönüşünü endişe içinde silah seslerinin altında beklerdi.

Annesinin korkusu

Sokakların parsellendiği, kurtarılmış mahallelerin oluşturulduğu bir dönemde baba Ahmet Erdoğan ve anne Tenzile Erdoğan oğullarının politika yapmasına itiraz etmiyorlardı. Tayyip Erdoğan her seferinde ailesine çatışmaların içinde olmadığını söylese de anne Tenzile Hanım'ı oğlu eve gelene kadar uyku tutmaz, gece yarıları gözlerinde hüzün, yüreğinde endişeyle onu evinin balkonunda beklerdi. 30 Eylül 1994'te Meydan gazetesine konuşan Tenzile Erdoğan, o günleri şöyle anlatıyordu: "Evimizin iki tarafı balkondu. Bir tarafa çıkarım silah sesleri: Gır, gır... Diğer tarafa çıkarım gene aynı: Gır, gır... Yüreğim ağzımda bekliyordum Tayyibimi... Her gece sabahlara kadar gözümü kırpmadan beklerdim onu. Sanki ondan kötü haber gelecek sanırdım. Ama o, ne kadar gitme desem de, dinlemez inandığı davada mücadelesine devam ederdi."


Yakın arkadaşı, MTTB bombalamasında öldü


21 Eylül 1969'da Milli Türk Talebe Birliği'nin merkezinde patlayan bomba Erdoğan'ın yakın arkadaşı Mustafa Bilgin'in yanarak can vermesine neden oldu. Korkunç ölüm Erdoğan'ı üzüntüye boğdu..


Türkiye'yi 12 Eylül 1980 askeri darbesine körü körüne götüren olayların temelleri, 1970'li yıllarda atıldı. Merkez sağ ve sol partiler, söylemlerini her gün daha da fazla sertleştiriyorlardı. Süleyman Demirel'in Adalet Partisi ve Bülent Ecevit'in CHP'si üç beş oy fazla alabilmek için sağ ve sol kutuplara savrulurken, sokakta da şiddet olayları baş göstermeye başlamıştı. Özellikle 1970'lerin ikinci yarısından itibaren gün geçmiyordu ki sol örgütler ve ülkücüler arasında bir olay çıkmasın, kan dökülmesin. Bu siyasal kargaşa ve şiddet ortamı içinde üçüncü bir gençlik hareketi siyasal yelpazede var olma, iktidarı ele geçirme mücadelesi veriyordu. Bu örgüt Necmettin Erbakan'ın icazetiyle Milli Selamet Partisi'nin ikinci gençlik teşkilatı gibi çalışan Akıncılar'dı.

İSLAMCI GENÇLİK FİGÜRÜ


O tarihlerde Tayyip Erdoğan'ın yer aldığı MSP Gençlik Kolları ve Akıncılar sokakta silahlı çatışmaya girmedi. Devlet aygıtını silahla değil içerden siyasetle ele geçirmenin planlarını yapıyorlardı. Çoğunluğu, zamanında Demokrat Parti'ye oy vermiş ailelerin çocukları olan MSP'li gençlerin ellerinde silah yoktu ama sokakta siyasal faaliyetlerini sürdürüyorlar, afiş asıyorlar, toplantılar düzenliyorlardı. Ucundan bulaştıkları sokak olaylarında onlardan da ölenler oluyordu. Bu kaos günlerinde İslamcı gençliğin en öne çıkan figürlerinden biri Demokrat Partili Ahmet Erdoğan'ın oğlu Recep Tayyip Erdoğan'dı.

BİR DOST ACISI DAHA...


Erdoğan'ın siyasete girdiği ilk kurum imam hatipli bir öğrenciyken adım attığı Milli Türk Talebe Birliği'ydi. Tayyip Erdoğan, kendine komünizmle mücadele görevi biçen dernek çatısı altında ilk kez bir dava arkadaşının ölüm acısını tattı. 12 Mart askeri müdahalesi öncesi, 21 Eylül 1969'da MTTB'nin İstanbul merkezinde bir bomba patladı. Erdoğan'ın en yakın arkadaşlarından Mustafa Bilgin bu olayda yanarak can verdi. Bu korkunç ölüm Erdoğan'ı çok sarstı, üzüntülere boğdu. Erdoğan'ı yıkan bir başka dost acısı ise 5 Temmuz 1980'de yaşandı. Yakın dostlarından Zeytinburnu İhsan Mermerci Lisesi Edebiyat öğretmeni Sedat Yenigün, Fatih- Akşemseddin Caddesi'nde bir berber dükkânında vurularak öldürüldü. Fransa, Sosyal Bilimler Yüksek Okulu'dan (EHESS) siyaset sosyoloğu Hamit Bozarslan gibi kimi akademisyenler, 1970'li yıllarda Türkiye'de sokakta şiddetin dozunun artmasını farklı olan ile daha önce tanışmamış, şehre entegre olamamış taşralı gençlerin şehirlerin çevresini kuşatmasına bağlarlar. Tayyip Erdoğan, sağ siyasi kulvar içinde çocukluğu, gençliği İstanbul'da geçmiş kozmopolit Beyoğlu kültürünü tanımış sayılı liderlerden biridir. Romanların, Ermenilerin, Rumların, Musevilerin, Türklerin hepsinin bir arada yaşadığı Beyoğlu ilçesinin Kasımpaşa semtinde büyümesi ona uzlaşma kültürünü, çoğunluktan olmayana hoşgörüyle bakma yeteneğini kazandırdığı söyleniyor.

LOKANTANIN MÜDAVİMİ ve GAZİNO GÜNLERİ 

Beyoğlu'nun eğlence hayatının içinde yer almasa da futbolcu arkadaşlarıyla Tepebaşı Gazinosu'na giderdi. Burada dönemin ünlü sanatçılarını dinleme fırsatı bulurdu. Şimdi yıkılıp otopark olan Tepebaşı Gazinosu dışında gittiği bir başka mekân Maksim'di. O tarihlerde adı Hacı Salih olan, şimdiki Hacı Abdullah lokantasının yemeklerini çok sever, maçlar, antrenmanlardan sonra fırsat bulursa orada Türk mutfağının en güzel yemeklerini yerdi.


'Evde ayna önüne geçer liderlik provası yapardı'

Tayyip Erdoğan'ın geniş halk yığınlarıyla bugün sıcak bir ilişki kurabilmesinde hitabet yeteneği ve beden dilini iyi kullanmasının önemi büyüktü. Bu amaçla Erdoğan gençlik yıllarında ayna karşısında konuşma çalışmaları yapıyor, yalnız başına nutuklar atıyordu. Savaş Ay'a konuşan Tercüman gazetesinin spor fotoğrafçısı Kemal Adar, mahalleden tanıdığı Tayyip Erdoğan'ı şöyle anlatıyordu: "Bazen duyardık. Evde ayna karşısına geçer, liderlerin taklidini yaparmış." Gazeteci Ruşen Çakır ve Fehmi Çalmuk ise Erdoğan'ın uyguladığı ilginç bir metodu kitapları "Recep Tayyip Erdoğan Bir Dönüşüm Hikâyesi" nde anlatıyorlar: "Okuldan her çıkışında Haliç Rıhtımı'na geliyor, geminin güvertesine çıkıyor, yönünü denize dönüyor ve konuşmalarını prova ediyordu."

Özal ile aynı yollardan geçti 


Erdoğan'ın MSP ve gençlik hareketi içinde karizması artarken Turgut Özal 1977 seçimlerinde MSP listesinden İzmir'den milletvekili adayı oldu ve az bir farkla seçimi kaybetti. Daha sonra MSP ile bağlarını koparan Turgut Özal, 1983 yılında merkez sağ parti ANAP'ı 56 yaşında kurdu. Gençlik yılları 1970'lerde İslamcı siyasetin içinde geçen birçok isim de Turgut Özal'la birlikte 12 Eylül sonrası merkez sağ ANAP'a kaydı. Necmettin Erbakan'ı 1990'ların sonuna kadar takip eden büyük bir İslamcı kesim ise Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde siyaset alanında İslamcı tezlerini ve dine olan referanslarını bir kenara bıraktı. Tayyip Erdoğan, 2001 yılında 47 yaşındayken muhafazakâr demokrat bir sağ parti olan AK Parti'yi kurdu.

Tarikata giren Erdoğan


Siyasi mücadele, toplantılar, gösteriler Erdoğan'ın tüm vaktini alıyordu. Yandaşları tarafından Mücahit Erdoğan olarak tanımlanıyordu. Liderliğin hakkını tam olarak vermek, ihtiraslara kapılmamak için nefsini terbiye etme ihtiyacı duydu. Dönemin diğer İslamcı gençleri gibi tarikat kapısını çalma ihtiyacı duydu. O sıralarda İstanbul'da öne çıkan etkili iki Nakşibendi cemaati vardı: İsmail Ağa ve İskender Paşa. İsmail Ağa cemaati Asr-ı Saadet döneminin şartlarında yaşamayı müritlerine telkin ediyordu. Evlerine televizyon almıyorlar, erkekler şalvar, cüppe, kadınlar çarşaf giyiyordu. Sakalsız erkek makbul görünmüyordu. Beyoğlu bölgesinde şehir kültürüyle yetişmiş, cumhuriyetin modern eğitim kurumlarında öğrenim görmüş, futboldan edebiyata geniş bir alanda ilgileri olan Tayyip Erdoğan için bu zorlamalar kabul edilir gibi değildi. Erdoğan, görece olarak daha hoşgörülü, modern, dönemin birçok İslamcı entelektüel ve siyasetçisini cezbeden İskender Paşa dergâhının toplantılarına katılmayı daha uygun buldu.



Yüzde 46'nın sırrı ortak hikâyelerde

Güzel ailesi seçim gecesi doğan çocuklarına Recep Tayyip adını koydu. Başbakan telefonla arayıp hediyeler gönderdi.

Sosyolog yazar Fatma Karabıyık Barbarosoğlu, AK Parti'nin yüzde 46.6'lık seçim başarısını - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere- kabine üyelerinin vatandaşla bire bir kurduğu iletişimin gücüne bağlıyor. Barbarosoğlu, "Kitleler hiyerarşinin dilini değil, eşitliğin dilini görmek ister hayatında. AK Parti seçim propagandasını 4.5 yılın yıpranmışlığı üzerinden değil 'ortak hikâye' üzerinden kurdu" dedi. AK Parti'nin yaklaşık beş yıllık iktidar süreci, Barbarosoğlu'nun sözünü ettiği bire bir iletişim ve ortak hikâye örnekleriyle dolu.

01.30'da Başbakan'ı arayıp köyüne su istedi, bağlandı

Kahramanmaraş'ın Andırın ilçesinin Boztopraklı köyüne bağlı Körelinuşağı mezrasından bir vatandaş, gece saat 01:30'da Başbakan'ı telefonla aradı. Erdoğan, vatandaşın "10 haneli mezramız var. Komşu köylere yol ve su geldiği halde bizim köye gelmedi" dediğini söyledi. Başbakan, en yakın yerleşim yerine 4.5 saat uzaklıktaki mezranın bağlı olduğu ilçe kaymakamıyla görüştüğünü ve kaymakamın kendisine, "Buraya bir ay içinde suyu ulaştıracağım" sözünü verdiğini açıkladı. Kaymakam Oktay Çağatay, mezradaki su sorununun 45 gün içinde çözülüp Başbakan'a bilgi verildiğini söyledi.

Tren kazasında ölen genç kız için Kur'an okudu

Başbakan, 2004'te meydana gelen hızlı tren faciasında, kızını bulamadığı için kendisinden yardım isteyen ve sonra acı haberi alan Berrin Candan'ı evinde ziyaret ederek başsağlığı diledi. Aileye "Kur'an okundu mu?" diye soran Erdoğan, hocaların gittiğini öğrenince kendisi Kur'an okudu ve dua etti. İrem'in yakınları, "Kur'an okuması bizi çok etkiledi. Manevi olarak rahatlattı" dedi. Erdoğan, ayrıca aynı kazada hayatını kaybeden iki kişinin cenaze namazlarına da katılmıştı. Erdoğan 28 Şubat 2007'de, Şirinevler'de kapağı olmayan rögara düşerek ölen 5 yaşındaki Dilara'nın babası ile annesini arayarak, "İhmal ve kusuru olanlarla ilgili idari olarak ne yapılması gerekiyorsa yapılıyor" dedi.

Köylünün meyve bahçesine davetini kırmadı

Kütahya'nın bir köyünde yaşlı bir teyze Başbakan Erdoğan'ın yolunu kesiyor "Oğlum benim bahçem şurada, bir ferahlasan" diyor. Başbakan bu isteği kırmıyor. Teyzenin bahçesinde biraz dinleniyor. Onun kendi elleriyle hazırlamış olduğu bir sepet meyve itina ile Başbakan'ın arabasına yerleştiriliyor.

"Haydi kızlar okula" kampanyasına destek

Başbakan, 20 Nisan'da Zeytinburnu'ndan geçerken aracını durdurdu ve sahildeki vatandaşların yanına gitti. Erdoğan, kendisine ikram edilen böreği yedi ve çay içti. Erdoğan, aynı gün Kumkapı'da balıkçılarla da sohbet etti. Bir esnafın eliyle yukarıyı işaret ederek, (Köşk'ü kast ediyor) "Çıkmayın, böyle iyi'' demesi üzerine Erdoğan, ''Siz ne diyorsanız o'' karşılığını verdi. Güneydoğu ve Doğu'daki halk için en önemli uygulama "sağlık" ve "Haydi Kızlar Okula" kampanyasıydı. Barbarosoğlu, bu durumu "Güneydoğu'yu 'biz'den koparmayan hamle AK Parti'nin orada almış olduğu oylar. Bu herkesin umudunu artırdı. 'Demek ki et ile tırnağız' dedi insanlar" diye değerlendirdi.

3 çocuğunu kuş gribinden kaybeden aileye ev verdi

Başbakan, Ağrı Doğubayazıt'ta kuş gribinden üç çocuğunu kaybeden Zeki Koçyiğit'e ve kızını kaybeden Mehmet Emin Özcan'a ev temin edilmesini sağladı. Erdoğan, TBMM'de kabul ettiği Koçyiğit'e, "Sizin acınız tüm milletin acısı oldu" diyerek Ankara Eryaman'da ev, Kültür Bakanlığı Döner Sermaye İşletmeleri Müdürlüğü'nde (DÖSİM) iş verdi. Başbakan, Milli Eğitim Bakanı Çelik'ten de ölümden dönen Mehmet Ali'yi okutmasını istedi. Ağrı milletvekillerine Doğubayazıtlı Özcan ailesinin durumunu da soran Erdoğan, "Mehmet Özcan'la da gidin görüşün. Nerede iş istiyorsa, nerede oturmak istiyorsa ilgilenin, aynı yardımı yapın" talimatını verdi.




 
Sabah/Barış Erdoğan
Yayın Tarihi : 31 Temmuz 2007 Salı 13:34:07
Güncelleme :1 Ağustos 2007 Çarşamba 00:51:11


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Cüneyt ŞİMŞEK IP: 88.224.32.xxx Tarih : 2.08.2007 12:05:13
Cumhurdan uzak duranlar şimdi nasıl tepki görüyorsa, kendini cumhura adamış kişiler de el üstünde tutuluyor. Millete rağmen değil, milletle beraber olan Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının Allah yar ve yardımcısı olsun.