25
Mayıs
2024
Cumartesi
SİYASET

HANGİSİ BİZİM LİDERİMİZ?

Kılıçdaroğlu tam da zamanında CHP'nin başkanlığına aday olmuştur. Çünkü Türkiye son dönemde iktidara getirdiği astığı astık kestiği kestik adamlardan yediği dayağın etkisiyle, kendisine dürüstlüğü ile güven ortamı yaratacak bir adam aramaktadır...

 

Topluma liderlik eden insanlar toplumun aynasıdırlar. O nedenledir ki; bir toplumu yöneten bireylere bakarak toplumun geneli hakkında fikir yürütmek mümkündür. Çünkü toplumun lider olarak başına geçen kişi, onu başa getirenlerin tercih ettiği özellikleri sergileyen kişidir. Bu bağlamda bakıldığında; Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’de lider olarak kabul görmeyeceğini çünkü vasıflarının uygun olmadığını düşünenlerin bu sonuca nasıl vardıklarını incelemek gerekir.

Kemal Kılıçdaroğlu, astığım astık kestiğim kestik bir tavra ve tutuma sahip bir insan değil. Hele hele yeri geldiğinde ağzını bozan, maçoluk sergileyen bir adam hiç değil. Bu özellikleri ile klasik siyasetçi imajından çok uzakta duran bir adam. O konuşurken kibarlığı tercih ediyor, anlatırken rakamları, belgeleri kullanıyor; oysa diğerleri sıkıştıkları zaman çok rahatlıkla sokak ağzına geçip karşılarındakine belden aşağı vurabiliyorlar.

Bu nedenledir ki; insanlar “Kemal’den lider olmaz” diyorlar. Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu bu ülkenin meydanlarını dolduran adamlara hiç benzemiyor. Yumuşak başlı, gülümsüyor ve yüzüne genellikle kızgın bir ifadeden daha çok içindeki huzuru gösteren bir ifade hakim. Özetle bildiğimiz tanıdığımız siyaset adamları gibi değil. Tüm bu “iyi” özellikleri ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye için uygun bir lider olmadığını düşünenlerin Türkiye’nin tercih ettiğine inandığı lider tipi ise; otoriter, astığı astık kestiği kestik ve yeri geldiğinde altındakilerin başını okşayacak kadar babacan bir lider. Peki gerçekte hangisi bizim liderimiz?

Otorite ve Liderlik

Anadolu’nun inişli çıkışlı tarihine yakından baktığımızda liderlerin bütün gücü ellerinde topladığı, yönetilenlerin ağızlarını dahi açamadıkları bir tablo çıkar karşımıza. Bizde liderlik otorite ile eş anlamlıdır. Dahası yaşamın içerisinde lider pozisyonunda olan hemen herkes otoriterdir. Örneğin; iyi bir aile babası için çizilen imaj, herkesin gölgesinden bile korktuğu otoriter bir adam imajıdır.
Bu yüzdendir ki; toplum olarak çoğu zaman liderlerimizin kapısına kul köle olmuşuzdur. Liderimizin karşısına çıkınca el ayak öpmüşüzdür. Her türlü otorite simgesinin karşısında önümüzü iliklemiş, el pençe divan durmuşuzdur. Kısacası, büyüklerinin otoritesinin altında ezilmeden adam olunamayacağına inanılan bir kültürümüz vardır ve hemen hemen bütün sosyal kurallarımız bu anlayış üzerinden şekillenmiştir.

Dolayısıyla bugüne kadar Türkiye’de toplumun çoğunluğunun desteğini alıp başa geçen insanların ortak noktası otoriter ve babacan tavırlar sergilemeleri; yeri geldiğinde sevip yeri geldiğinde dövebilen adam rolünü iyi oynamalarıdır. Bu tavırlara sahip olmayan ama toplumun liderlik pozisyonuna yükselttiği diğer insanlara yakından baktığımızda ise karşımıza “dürüstlük” imajı çıkıverir.

Babacanlık mı, Dürüstlük mü?

Otoriter-babacan liderlik stilinin yerine dürüstlük imajı sergileyen liderlerin toplumun tercihlerini alt üst ettiği zaman dilimlerine odaklandığımızda hep aynı tablo ile karşılaşırız. Aranan liderlik özelliklerini sergileyip, otoriter ve babacan olduğu için gücü eline geçiren liderler ne zaman ki yoldan çıkarlar, o zaman yönetilenler lideri cezalandırır, gücü bir başkasına devrederler. Böylece babası bellediği kişiden kazık yiyen çocuk yaptığı tercih değişikliği ile liderini cezalandırmış olur.

Babası tarafından kandırılan, aldatılan bir çocuğun babasını cezalandırıp, şefkat arayışı içerisine girerek saf ve temiz olana yönelmesini garip karşılamamak gerekir. Çünkü canı yanmış bir çocuğun kendisini gidip güvenli ellere teslim etmesi son derece normal bir tepkidir. Ancak işin kötü yanı bu gidişin bir de dönüşü vardır. Ne zamanki meydanlara yeni bir otoriter baba gelir, artık dürüst olan, güvenilir olan yetmemeye başlar ve duygularını tatmin etmek adına çocuk “asıl” babasına geri döner.

Türkiye, uzun zamandır babacan-otoriter liderler ile dürüst liderler arasında gidip gelmektedir. Ve bu gidiş geliş siyasi tercihlerin ötesinde bir gidiş geliştir. Geçmişte partiler arasında yaşanan büyük oy kaymalarının sebebi liderler arasındaki bu gibi farklılıklardan kaynaklanmıştır. Türkiye’de iktidara genellikle otoriter-babacan liderler oturur, ancak zamanı geldiğinde koltuk dürüst ve güvenilir liderlere teslim edilir.

Kemal Kılıçdaroğlu Ne Yapar?

Yukarıdaki bakış açısına göre değerlendirdiğimiz zaman, Kılıçdaroğlu tam da zamanında CHP’nin başkanlığına aday olmuştur. Çünkü Türkiye son dönemde iktidara getirdiği astığı astık kestiği kestik adamlardan yediği dayağın etkisiyle, kendisine dürüstlüğü ile güven ortamı yaratacak bir adam aramaktadır. O yüzdendir ki; zaman, Kemal Kılıçdaroğlu tarzında bir liderin zamanıdır. Bu nedenle CHP’nin Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında ciddi bir oy artışı yaşayacağı öngörülebilir.

Ancak Kemal Kılıçdaroğlu özellikleri ile Türkiye’nin lider kriterlerine uygun değildir. Çünkü Kemal Kılıçdaroğlu başınızı dizlerine dayadığınızda şefkatli elleriyle sizi sevip okşayacak bir adam görünütüsüne sahiptir. Ancak korkuyla dizlerinin dibine çöküp, ne zaman sevecek ne zaman dövecek diye beklediğiniz ve sevgi ile değil korku ile bağlanabileceğiniz bir adam değildir. Bu nedenledir ki; Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu kişi olabilir ama Türkiye’nin aradığı lider değildir.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Türkiye’ye liderlik yapıp yapamayacağını zaman gösterecek. Ancak Türkiye’nin kültürel alt yapısı otoriterlikle beslenirken; hemen hepimiz otoriter babalarımızın gölgesi altında yaşarken ve ataerkil yapı hücrelerimizin her yanına işlemişken; Türkiye’den liderlerine dair seçim yapmak konusunda büyük bir değişim beklememek gerekir, en azından şimdilik. Ancak zamanın ruhu işaret ediyor ki; şu anda ihtiyaç duyulan lider bulunmuştur. Geriye sadece “feleğin” atacağı zarların ya da diğer bir deyişle sandıktan çıkacak oyların doğru sayıları göstermesi kalmıştır. Haydi hayırlısı...


Dr. Ozanser Uğurlu: Psikolog

Radikal
Yayın Tarihi : 26 Haziran 2010 Cumartesi 21:07:39


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?