KOMÜNİZM DE KESMEZ, ANARŞİST OLACAĞIM!
Nami Ağabey ile ortak yönlerimiz oldukça fazla. Hem aynı takımın renklerine gönül vermişiz, hem de fikir olarak birçok alanda uyuşuruz. Nami Ağabey ile devletin temel fonksiyonları konusunu konuştuğumuzda henüz yüreklerimizi burkan olay yaşanmamıştı.
Nami Ağabey tepkiliydi. Devletin temel görevlerinin adalet, güvenlik, eğitim ve sağlık hizmetleri olduğunu belirtiyor, günümüzde bu dört temel işlevden üçünün devlet tarafından yeterli ve gerekli düzenlemeler yapılmadan özel kesimin inisiyatifine terk edildiğini, bir nevi savsaklandığını vurguluyordu.
Nami Ağabey, yerden göğe kadar haklıydı. Adına ister liberal devlet deyin, ister sosyal, ister sosyalist, bir devletin güvence altına alması gereken temel unsurlardır adalet, güvenlik, eğitim ve sağlık. Türkiye'de adaletin son aylarda içine girdiği türbülanstan, siyasilerle hukukçular arasında çekişme aracı olmasından söz etmeye gerek yok.
Sağlıkta özel sektörün ağırlığı yüzde 40'lara kadar dayandı. AK Parti hükümeti her ne kadar sağlıktaki ayrımcılığı kaldırmak adına önemli reformlara imza atmış olsa da son 2-3 yılda ciddi bir bocalama yaşandığı, yine parası olanın özel muameleden yararlanabildiği gerçeğiyle yüzleşmekten kurtulamadık. Eğitimde ise kamunun adeta adı var ama kendi ortalarda yok. Yükseköğretimden vazgeçtik, temel eğitimde fırsat eşitliği de yok edildi. 8 yıllık zorunlu eğitime geçtik fakat devlet okullarının içini boşalttık. İlkokul çağındaki çocukları birer yarış atı haline getirdik; özel dershanelere bağımlı kıldık.
Soner'in vebali kime
Geriye bir tek güvenlik kaldı. Onun da "iç"ini hallettik, kaldı "dış"ı.
Nami Ağabey ile konuştuğumuzda Soner Semih Sipahi henüz hayattaydı.
Muğla'nın Fethiye İlçesi'nde ailesinin dershane parasını ödeyememesi üzerine annesi 3 ay hapis cezasına çarptırılarak cezaevine konmuştu. 18 yaşındaki Soner de bunu kabullenememiş ve annesine parayı bulup kendisini cezaevinden çıkaracağı sözünü vermişti. Ancak gereken parayı bulamayan Soner, annesinin kendi yüzünden cezaevine düştüğü fikriyle çektiği vicdan azabına katlanamayıp hayatına son verdi.
Gazeteci Mine G. Kırıkkanat ile ortak yönlerimiz oldukça az. Hangi takımı tuttuğunu bilmiyorum ama fikirlerimiz büyük ölçüde çatışır. Farklı kutuplarda yer alırız. Ancak bu Mine Hanım ile ortak bir paydada buluşmadığımız anlamına gelmez. Nitekim buluştuk. Soner Semih Sipahi beni ve Mine Hanım'ı, arada ince bir küçük fark olmakla birlikte, aynı çizgide bir araya getirdi.
Ne diyordu yazısında Mine Hanım: "Dünyanın hiçbir ülkesinde 5 bin liralık bir borç için insanlar cezaevine konulmaz. Fransa'da Societe Generale'in 5 milyar avrosunu ‘uçuran' Jerome Kerviel, sadece 3 gün gözaltına alındı, serbest bırakıldı. Bugün, dünyada milyonlarca insanı işsiz bırakan ‘balon borsa' krizinin mimarları, ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor ortada. Onların boşalttıkları banka kasalarını kim doldurdu? Devlet. 5 bin liralık dershane borcu için bir anayı cezaevine gönderen adalet, adalet değildir. Yargıç da yargıç."
Anarşist olacağım
Ne demişti Nami Ağabey? Devlet ne eğitimde kaldı, ne de sağlıkta. Adalet desen hak getire... Ekonomik liberalizmi savunan Nami Ağabey tepkisinde haklı.
Solcu ve sosyal demokrat Mine Hanım da haklı. Dünyanın hiçbir ülkesinde bin liralık bir borcu 5 bin liraya katlayan bir faiz olmaz. Kimse liberalizmin, serbest piyasanın arkasına sığınmasın. Eğer "Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler"den kasıt buysa, ben bu anlayış için Melih Gökçek'in -bir heykelin sanat olup olmadığı tartışmasında sarfettiği ve şiddetle karşı çıktığım- meşhur lafına gönderme yapmakla yetiniyorum.
Mine Hanım, Soner Semih Sipahi'yi intihara götüren koşullara gönderme yaparak "Bu koşullarda komünist bile olunur" diyor. Soner'lerin sorununu çözecekse Nami Ağabey ile ben de komünist olmaya hazırız. Hazırız değil mi Nami Ağabey.
Ancak "Sonerler" böyle ölürken liberalizmi, sosyalizmi, komünizmi, kısacası her türlü "izm"i tartışmanın anlamsız hale geldiğini düşünüyorum.
Yani, komünizm de kesmiyor beni artık.
Anarşist olacağım!
