15
Haziran
2025
Pazar
SİYASET

SEÇİMLERE KADAR SEN SAĞ, BEN SELAMET

Görünen o ki, yerel seçim süreci bitene kadar işimiz Allah'a kaldı. Hükümet ve ekonomi yönetimi IMF başlığını netleştirmek ve iş dünyasının taleplerini cevaplandırmak hususunda aceleci olmayacak.

Son 3 aydır ekonomi yönetiminden ve iş dünyasından gelen sinyaller, küresel krizin Türk ekonomisi üzerindeki olası etkilerinin, olası risklerin Başbakan Erdoğan'a yeterince izah edilemediğini göstermekte. Başbakan Erdoğan'ın, bu konuda dile getirilen şikayet veya sıkıntıları iş dünyasının genelinde var olan sıkıntılar olarak algılamaktan çok, şahsi sıkıntılar olarak algıladığı ve bu sıkıntıların ekonominin bütününe hakimmiş görüntüsü verilmesine de kızdığı belirtiliyor.

Reel sektör firmaları, Türkiye'nin lokomotif sektörlerinin temsilcisi konumundaki sivil toplum örgütleri artık gerek Sayın Başbakan'a, gerekse de ekonomi yönetimine daha kapsamlı önlem paketleri açılması yönündeki taleplerini yenilemekten, söz konusu adımların aciliyetini ifade etmekten vazgeçmiş durumdalar. Çünkü, iş dünyası makro ve mikro alanı ilgilendiren ekonomik sorunların artık 2 ay boyunca yerel seçim sürecinin önene geçmesinin mümkün olamayacağını kabullenmiş durumdalar

Küresel dalga olmasın

Bu nedenle, ümitler, Türkiye'de yerel seçimler bitene kadar, uluslararası alanda yeni bir dalganın yaşanmaması ümidine kitlenmiş durumda. Yani, dünya ölçeğinde tanınmış bir finans kurumu veya reel sektör kuruluşundan iflas haberinin gelmediği, uluslararası finans piyasalarında yeni fırtınaların kopmasına neden olabilecek herhangi bir gelişmenin yaşanmadığı, adeta tüm dünyanın nefesini tutup, Türkiye'deki yerel seçim sonuçlarını bekleyecekleri bir döneme giriyoruz. Bu noktada, gerek Davos Zirvesi sürecinde, gerekse de sonrasında şirketlerden işgücü çıkarılmasına yönelik haberlerin devam ettiğini gözlemliyoruz. The Economist'in bu haftaki sayısında kapak konusu ise, Uzakdoğu. Uzun zamandır büyük hacimli üretime alışmış olan Uzakdoğu, küresel talepteki daralma nedeniyle adeta şoka girdiği bir dönem yaşıyor.

KOBİ'ler için yeni fırsat

Türkiye için, Türkiye'deki küçük ve orta boy işletmeler (KOBİ) için bu önemli bir fırsat. Çünkü, Çinli firmalar, daralan siparişleri, küçük adetli üretimleri nasıl yapacaklarını kestirememekteler. Oysa, yıllardır bir sürü kriz atlatmayı başarmış olan Türk şirketleri için, küresel talebin daraldığı dönemde, küçük hacimli siparişlere cevap verebilmek çok daha mümkün. Bu nedenle, özellikle Çin'e karşı zor günler geçirmiş olan tekstil ve özellikle hazır giyimde umutların güçlendiği gözleniyor.

Bununla birlikte, Çin'in yılda 1 trilyon dolar seviyesinde ithalat yaptığı dikkate alındığında, Çin'e hammadde, metal ve enerji satan ülkeler için hayli sıkıntılı günler gözüküyor. 16 Şubat pazartesi günü Çin'de işbaşı yapacak fabrikalar ve yeniden üretim için köylerinden çağrılacak işgücü, Uzakdoğu ekonomilerinin yakın geleceği için önemli bir ipucu teşkil edecek. Çinli firmaların yüzde 20-25'lik bir bölümü üretime ara verirse, bu tüm Uzakdoğu'yu da etkileyecektir.

Türk firmaları, önceki yerel krizlerde ihracata yüklenerek darboğazı aşmaya çalışırlardı. Bu defa, hem dış, hem de iç talebin sıkıntılı olması, onlar için de mevcut krizi öncekilerden ayırıyor. Bu noktada, geleneksel ihracat pazarı olarak Avrupa'daki daralmayı, Türk firmaları komşu ülkelere ihracat yoluyla aşmaya çalışıyorlar. Nitekim, Kuzey Afrika'dan Balkanlar'a, Kafkasya'dan Ortadoğu'ya 1. ve 2. kuşak komşu ülkelere yüklenilmesi hususunu yazılarımızda belirtmiştik.

IMF senaryoları

Reel sektör hükümetin açabileceği yeni destek paketlerine ve yeni ihracat imkanlarına odaklanmışken, finans piyasaları da Uluslararası Para Fonu (IMF) konusunun netleşmesini bekliyor.

Piyasalarda IMF konusunda iki tür senaryo öne çıkmakta. Birinci senaryo, hükümetle IMF'in esasen anlaşma detayları konusunda da mutabakat sağladığı; ayrıca, söz konusu anlaşmanın ya yerel seçimin hemen öncesi, ya da hemen sonrasında açıklanması yönünde şekilleniyor. İkinci senaryoda ise, hükümet ve ekonomi yönetimi esasen IMF ile anlaşma konusunda kararlı. Ancak, yerel seçim sürecine bağlı olarak, yapılması arzu edilen kamu harcamaları sorun çıkarmasın diye, kimi maddelerdeki pürüzleri sürdürerek, anlaşmayı yine ya seçimin hemen öncesinde veya seçimin hemen sonrasında imzalayacak.

Dikkatinizi çekerim, IMF anlaşmasının imzalanmayabileceği yönündeki hiçbir senaryo piyasalar tarafından kesinlikle satın alınmış değil. Piyasalar tarafından satın alınmayan bu senaryonun gerçekleşmesi halinde, dolar kurunun 1.68-1.99 TL bandına geçeceğini hatırlatalım. Muhtemelen, Merkez Bankası da IMF anlaşması netleşene kadar da yeni faiz indirimleri konusunda dikkatli davranabilir. Avrupa Merkez Bankası ise, İngiltere Merkez Bankası gibi tarihi bir karar alacakmış gibi gözüküyor.

Kerem Alkin- Referans
Yayın Tarihi : 4 Şubat 2009 Çarşamba 18:11:01


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?