27
Mayıs
2024
Pazertesi
SİYASET

'ÇÖZÜM'SÜZ PARTİ SANDIĞA GÖMÜLÜR...

Obama liderliğindeki ABD'nin yeni Ortadoğu modelinde PKK'ya yer olmadığını söyleyen MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, iç ve dış konjönktürün Kürt sorununun çözümü için tarihi fırsat sunduğunu söylüyor. Öneş, “Herkes çözüm istiyor. Buna direnen, çözüme katkı yapmayan parti sandığa gömülür” diyor.

Kürt sorununun çözülmesi konusunda her zamankiden daha güçlü bir umut var bugünlerde. Bu kez çözüme çok yakın olduğumuzu hissediyoruz. Gerçekten öyle mi? Bu konuyu 1989-1991 yılları arasında Diyarbakır Bölge Başkanlığı görevini de üstlenen ve MİT Müsteşar Yardımcısı olarak emekli olan Cevat Öneş ile konuştuk. Öneş, dış ve iç konjoktürün sorunun çözümü için uygun olduğunu ancak bunun demokratikleşmeyi hedef alan siyaset üstü, katılımcı ve kapsamlı bir projeyle mümkün olduğunu söylüyor. Bu noktada, iç ve dış konjonktürün sunduğu tarihi fırsatı partilerin iyi değerlendirmesi gerektiğini vurgulayan Öneş, aksi taktirde Türkiye'nin daha ağır bedeller ödeyeceğini belirtiyor.

Kürt meselesinin çözümü konusunda olumlu bir hava yakalandı? Bunu neye bağlıyorsunuz?

İki tablo var. İlki uluslararası gelişmeler ve yakalanan konjonktür. İkincisi ise toplumdan gelen talepler. Bu ikisinin kesişmesi içinde olduğumuz umutlu havayı yaratmış görünüyor.

O halde ilkinden, dış konjonktürden başlayalım. Nedir çözümü zorlayan gelişmeler?

Küresel dinamiklerin, özellikle Obama liderliğinde, konumunu ve gücünü yeniden inşa etmek isteyen ABD'nin, dünyanın yeniden şekillendirilmesi, yapılandırılması arayışları ve çalışmaları içinde, Ortadoğu, Asya ve Avrupa arasındaki jeopolitik, jeostratejik ve enerji güvenliği yönünden önemi Türkiye'yi öne çıkarmaktadır. Ve bu tabloda silahlı bir terör örgütü olan PKK'ya yer yoktur.

PKK DA İSTENMEDİĞİNİ BİLİYOR

PKK'da bunun farkında değil mi?

Farkında. PKK, Türkiye'nin bugüne kadar sürdürdüğü silahlı mücadeleyi sürdüremeyeceğini, kendisinin elinde silahla bölgede fazla kalamayacağını bili-yor. Üstelik varlığını hiçbir uluslararası kurum nezdinde de sürdürmesi, destek alması mümkün değil. Çünkü birçok kurum için PKK bir terör örgütü. PKK kendisinin tasfiye edileceğinin farkında. Bu süreç Öcalan'ın Türkiye'ye teslimi ile başlamıştır.

OBAMA SÜRECİ HIZLANDIRACAK

Nerdeyse 10 yıl oldu hâlâ tasfiye edilmedi ama...

Haklısınız ama sadece Öcalan'ın teslim edilmesi ile bağlantılı değil tasfiye süreci. Ortadoğu'daki gelişmelerle de bağlantılı. Obama iktidarı ile Ortadoğu'da taşların yerine oturması, ABD'nin Irak'tan çekilmesi bu süreci hızlandıracak. PKK bütün bunların farkındadır. Artık kendisinin elinde silahla bölgede kalamayacağının farkındadır. Bu tabloya direnmek Kürt halkına, kendilerine ve Türkiye'ye zarara vermekten başka bir şey değildir.

KONJÖNKTÜRÜ KULLANMAZSAK DAHA AĞIR ŞARTLAR DAYATILIR

O halde yakında gelişme bekleyebiliriz...

Obama dönemi belki çözümü hızlandıracak ama bir şey daha var bu çözümü hızlandıran. O da Kuzey Irak'tan petrolün, Türkiye üzerinden ihraç edilmeye başlanması. Bu yeni dönem, terörün sona ermesini bir zorunluluk olarak dayatmaktadır. Ancak şunu unutmayalım: Sorunun küresel ve bölgesel olarak çözülmesi noktasına gelmiş olması, bu sorunu bizim sorunuz olmaktan çıkarmamaktadır. Çözümü, Türkiye'nin içinde üretmek zorundayız. Küresel ve bölgesel şartların çözüm noktasına gelmiş olması bizim için tarihi bir fırsattır. Bunu kullanmalıyız. Kullanılamayan konjonktür, daha ağır şartları bize dayatabilir.

TOPLUM ÇÖZÜME ZORLUYOR

Peki Türkiye'nin şartları uygun mu çözüm için?

Meselenin çözümü konusunda toplumsal bir talep mevcut. Kürdüyle, Türküyle, tüm farklılıklarıyla herkes çözüm istiyor. Böyle bir barış talebine hiçbir siyasi parti, iktidarıyla muhalefeti ile direnemez. Direnirse, çözüme katkıda bulunmazsa sandığa gömülür. Bu yüzden yakalanan barış fırsatı partilerin kısır çekişmelerine, kurban edilmemelidir.

AK PARTİ KİLİT PARTİ AMA...

Hükümet bu konuda iyi niyetli ama adım atamıyor görüntüsü var...

Öncelikli görev siyasi iktidara düşüyor. Bu sürecin başlatılmasında önemli sorumluluk sahibi olan parlamentoda, çoğunluk hükümette. İktidardaki AK Parti'nin Türkiye'nin her tarafından oy almış olması çözüm için şanstır, önemli imkândır. Ama kabul etmek gerekir ki, gerek ideolojik düşünce yapısı, parti içi dengeler hükümetin atmak istediği adımları sınırlıyor.

Tek başına AK Parti için ağır bir yük değil mi bu?

Ağırdır şüphesiz. Yıllardır çözülmeyen bir sorunun çözümünü tek başına bir partiye yıkmak haksızlık olacaktır. Bu ağırlığı tüm siyasi aktörler sahiplenmek zorundadır. Şunu kabul etmemiz gerekiyor ki, Kürt sorununun çözülmesinde temel mesele siyasi. Bu sorunu siyaset çözecek. Ve bu çözüm partiler üstü bir konsensüs ile geliştirilecek bir siyasi proje ile çözülecek.

MUHALEFET SİYASETE ALET EDİYOR

Nasıl gelişecek bu proje?

Bu proje, mümkün olan en geniş katılım ile bir siyasi irade oluşturulmalıdır. Burada en geniş katılım derken sadece siyasi partileri değil, konuyla ilgili kişi ve kurumları da dahil ediyorum. Ama bunun zorluğu var. O da, bu mesele siyasi partiler tarafından hâlâ malzeme olarak üstelik iktidar savaşlarının bir malzemesi olarak kullanılıyor. Bu yüzden hükümet dışındaki partilere CHP'ye, MHP'ye ve DTP' sorumluluk düşmektedir.

BAYKAL DA DTP LİDERİYLE GÖRÜŞSÜN

Baykal'ın çıkışı umut verici sanırım...

Baykal'ın açıklamaları son derece olumlu. Ama yeterli değildir. Çünkü bugün bu söylemi destekleyen somut çözüm projelerine ihtiyacımız var. Sosyal demokrat parti iddiasındaki CHP'den beklentimiz konuya insan hakları ve özgürlükler bakımın yaklaşan bir çözümü kamuoyuyla paylaşmasıdır. Herkes Başbakan'ın DTP'lilerle görüşmesini bekliyor ama pekala Baykal da DTP'lilerle açıkça görüşmelidir.

DTP bu süreçte önemli sanırım...

DTP bu süreçte hem önemli hem de belirleyici olabilir. Ama onun da imkânları, manevra kabiliyetleri sınırlı. Böyle bir ortamda MHP'nin ve Devlet Bahçeli'nin de sorumluluk alması gerektiğini düşünüyorum. Bahçeli'nin de ülke çıkarları söz konusu olduğunda çözüme yönelik adımlar atabileceğine inanıyorum. Tabii CHP, MHP ve DTP'nin bu süreçte sorumluk alması ve konuyu siyasi mesele yapmadan AK Parti'ye yardımcı olmaları, çözüm için şart. Türkiye partilerden bunu bekliyor. Eğer barış isteniyorsa bugün siyasi partiler ortak talepler konusunda uzlaşmalı ve ortak bir siyasi ortak bir dil ve ardından proje geliştirmelidirler.

 

Yeni Anayasa ve daha fazla demokrasi şart


PKK, Kürt sorununun sonucudur, Kürt sorunu ise demokratikleşemeyen bir Türkiye'nin sonucudur. Hepsi birbirine bağlıdır. O yüzden temel sorunumuz demokratikleşmedir. Çözüm, kimlik meselesi üzerinden aranırsa sorun daha da kronikleşir.


MİT'te görevliyken, bölgeyi yakından tanıdınız. Sizin Kürt sorunu için çözüm pro-jeniz nedir?

Türkiye'nin genel demokratikleşmesi, demokrasi standartlarının yükseltilmesi, demokratik zihniyet değişimidir. Bunun taşıyıcısı aktörü siyasi iktidar ile parlamentodur. Ama bahsettiğimiz meselenin siyasi, hukuki, sosyal kültürel, diplomatik, psikolojik, ekonomik, askeri yönlerini ve büyüklüğünü dikkate aldığımızda ben olaya, Kürt sorunu meselesi olarak yaklaşılmasından yana değilim.

AB STANDARDI YETERLİ

Çözüm, kimlik meselesi üzerinden olmaz. Olmamalı. Aksi bakış yani sorunu kimlik meselesi, etnik mesele üzerinden tanımlayarak geliştirilecek çözümler sorunu daha da kronikleştirecektir. Unutmayalım PKK, Kürt sorununun sonucudur, Kürt sorunu demokratikleşemeyen bir Türkiye'nin sonucudur. Hepsi birbirine bağlıdır. O yüzden temel sorunumuz Kürt meselesi değildir, demokratikleşmedir. Yani daha fazla demokrasi meselesidir. Aslında şunu söylemek de mümkün. Bugün üyesi olmak istediğimiz (üyelikten bağımsız olarak) AB'nin demokratik standartlarını, demokratik değerlerini Türkiye'ye uyarlayabilirsek mesele büyük ölçüde çözülmüş olacaktır. Bakın AK Parti'ye 2002-2004 döneminde AB konusunda attığı adımlar onu güçlendirdi. Oysa yavaşlamasıyla yalpalamaya başladı. Bence hükümetin yeniden AB sürecine hız vermesi yararlı olacaktır.

YENİ ANAYASA KİMLİK VURGUSU YAPMAMALI

Kürt sorununun çözümünde siyasi olarak yapılması gereken ilk şey nedir?

Siyasi olarak yapılması gereken yeni bir anayasadır. Bu kaçınılmazdır. Bu yönde talepler eskiden bu yana mevcut. TOBB'un, TUSİAD'ın son olarak DİSK'in anayasa taslağı var. Hükümet bu konuda adım attı. Türkiye yamaya dönmüş bu anayasa ile daha fazla gidemez. Evrensel değerler, AB kriterleri çerçevesinde şekillenen bir yeni anayasa ile yeni bir toplumsal konsensus oluşacaktır. Bu temelde bir konsensus Kürt sorununun çözümünün temel anahtarı olacaktır. Yani kimlik vurgusuna dayanmayan bir anayasa çözüm konusunda bir şanstır. Siyasi Partiler Yasası, Seçim Yasası, Yerel Yönetimler Yasası'nda yapılacak değişiklikler zaten Türkiye'nin ihtiyacıdır. Bu bir süreçtir. Böyle bir sürece kamuoyu da destek verecektir.

 

Süreçte Öcalan'a da sorumluluk düşüyor


Öcalan'a düşen ne var bu çözüm aşamasında?

Süreçte PKK ve özellikle Abdullah Öcalan'a da sorumluluk düşmektedir. Çünkü silahlı örgüt olarak PKK'nın varlığından sorumludur ve bu yüzden barış içinde sorumluk almalı ve bunu yerine getirmelidir. Mahkeme sürecinde bir özeleştiri yapmıştır. Şimdi Abdullah Öcalan onu bir adım daha ileriye götürerek örgütün silah bırakmasına, Türkiye içindeki silahlı unsurların ülke dışına çıkarılması ve silahların ebediyen susturulması konusunda sorumluluk almalıdır.

Siz Öcalan'ın silah bırakma çağrısının etkili olacağını düşünüyor musunuz?

PKK TAM ATEŞKES KARARI ALMALI

Kesinlikle etkili olacaktır ve bunu yapmalı da. Onun bu yöndeki çağrısı örgüt içinde de barıştan yana olanlarla olmayanlar arasında ayrımı da ortaya koyacaktır ki, buna da ihtiyaç vardır. İşte o zaman barışı istemeyenler terör örgütü olarak varlıklarını sürdürmek isteyenlerdir. O zaman onlarla güvenlik kuvvetleri mücadele edecektir. PKK bugün şartsız ve süresiz olarak ateşkes kararı almalı, mayın saldırılarına son vermelidir.

 

Atılan adım toplumla paylaşılsın


Kürt sorununa çözüm arayışlarında toplumun psikolojisi de önemli.

Evet. Ben buna psikolojik vasatın hazırlanması diyorum. Öncelikle böyle bir ortam yaratmaya giden, toplumun farklı kesimleri arasında ortak dil oluşturma ve karşılıklı empati kurma gerçekleştirilebilirse önemli bir sorun aşılmış olur. Burada en önemli aşama, atılan adımların toplumla paylaşılmasıdır.

Sizce çözüm için bir proje var mı?

Bilmiyoruz ama Türkiye bunu duymak istiyor. Projeyi sadece hükümetten beklemek haksızlık olur. Çözüme kimin bir katkısı olacaksa bunu ortaya koymalı. Böyle sorunun çözülmesini isteyenlerle istemeyenler ortaya çıkar.
 

Murat Aksoy - Yeni Şafak
Yayın Tarihi : 8 Haziran 2009 Pazartesi 16:45:55


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?