CHP’de “sola dönüş” arayışları 2000’lerin “Baykalcı” siyasetine egemen olan “ulusal güvenlik” eksenli sapmadan uzaklaşıp, kimlik ve inançlara demokrasi ve insan hakları temelinde yaklaşan “özgürlükçü” çizgiye gelecek mi?
Baykal’ın kendisi bile bir zamanlar (İsmail Cem’le 1992’de yazdığı Yeni Sol kitabında) değişimi kimlik politikalarıyla tanımlıyordu:
“Soyut bir devlet kavramı içerisinde, yaşanılan gerçeğe uymayan ideolojik, siyasi ve hukuksal bir çerçeveye insanlar uydurulmak istenmektedir. Bu kapsamda etnik problem çok büyük bir önem taşımaktadır.
İlkel bir çerçevede, yapay bir ulusal bütünlük anlayışı içerisinde, insanların özgürlüklerini, benliklerini, kimliklerini pranga altına almış, kilitlemiş uygulama ve politikalara kararlılıkla karşı çıkmalıyız.”
Deniz Bey, sosyal demokrasiyi sağ ideolojilerden ayıran kimliklere saygı, “ötekileştirme” ve ayrımcılığa karşı çıkma anlayışını İsmail Beşikçi’nin, Kürtçe konuşan, yazan yüzlerce aydının düşüncelerinden ötürü cezaevlerinde yıllarca tutuklu kalmalarını eleştirirken dile getiriyordu.
SHP/CHP’nin hayli ileri “Kürt raporu” da 1990’ların başındaki özgürlükçü sol atmosferde şekillenmişti.
Baykal’ın 2010 yılında Kılıçdaroğlu’na terk ettiği CHP yönetiminin “demokrat” kimliği yirmi yıl önceki çizgisinin çok uzağında. Kemal Bey de kurultayda, AKP’nin “etnik kimlik ve inançlara odaklı siyaset anlayışını” eleştirirken CHP’deki değişimin sınırlarını da “sol” çevrelerde umutsuzluk yaratacak ölçüde daraltıyordu.
Oysa CHP, 2000’lerde AKP’ye terk ettiği varoşları geri almaya çalışırken, emeği, sosyal adaleti öne çıkaracaksa, sola dönüşün gereği olarak “demokrat” bir vizyonla kimlik ve inançlara saygılı bir özgürlük anlayışını da savunabilmelidir.
Nuray Mert, Radikal’de Türkiye’nin gerçek gündeminin sadece “yoksulluk, işsizlik olmadığını” belirtirken, muhafazakârlık/laiklik, Ulus Devlet/Kürt Siyaseti ekseninde yaşanan kırılma ve gerilimler çerçevesinde oluşan gündemin CHP’yi de değişmeye ve “resmi ideoloji” dışında çözümler üretmeye zorladığını yazıyordu.
Nuray’ın gerçekçi olarak yaptığı şu saptama da AKP-CHP gerilimine dayalı siyasetlere “uzlaşma yolu”nu gösteriyor:
“Kim ne derse desin, muhafazakâr kitlelerin Cumhuriyet ve laiklikle bir ölçüde barışmaları, sağ partiler ve en son olarak da AKP üzerinden olmuştur. AKP’nin bu çerçevede gerilimi düşürme konusunda başarısız olmaya başladığı noktada iş CHP’ye düşüyor. Cumhuriyet ve laikliğin de muhafazakâr kitlelerle barışması, benzer biçimde CHP üzerinden olmalıdır.
Kürt siyaseti için de benzer bir değerlendirme yapılabilir. BDP’nin gerilimi düşürme konusunda yetersiz olduğu noktada CHP işlev yüklenmek durumundadır.”
Muhafazakârlar, liberaller ve sosyalist sol arasında sıkışan CHP; Kemal Kılıçdaroğlu ile bir açılım yapacaksa tek yol özgürlükçü soldur!