19
Mayıs
2024
Pazar
SİYASET

11 Eylül'ün değiştirdiği ülkeler

11 Eylül 2001 sabahında tam 77 dakika süren 4 ayrı terör saldırısı, Amerika'da 3 binden fazla kişinin hayatına mal oldu. Gelmiş geçmiş en önemli 'milat'lardan biri olarak tarihe geçen saldırılar, ABD'den başlayıp tepeden tırnağa neredeyse dünyanın bütün ülkelerini etkiledi. Bundan tam 5 yıl önce başlayarak bütün dengeleri alt üst eden "küresel 11 Eylül süreci", dünyayı kasıp kavurmaya devam ediyor. Soğuk Savaş sonrasında büyük güçler yeni bir 'dünya düzeni' oluşturamazken, 11 Eylül saldırılarıyla tetiklenen küresel kargaşa ortamı "sonu belirsiz bir dünya düzensizliğine" yol açmış görünüyor. Geçen 5 yıllık süre zarfında küresel 11 Eylül sürecinin en çok değiştirdiği 11 ülke şunlar:

AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ

Bush yönetimi 1 günde 'kökten' değişti

2000 yılı sonunda iktidara gelen Bush yönetimi, Clinton döneminin uluslararası alandaki 'müdahaleci' politikasına sert şekilde karşı çıkarak bazı bölgelerden asker çekme sinyalleri veriyordu. Ancak Bush'un 'kısmî içe kapanma' politikası, 11 Eylül saldırılarıyla kökten değişti. Aynı akşam ulusa seslenen Bush, "Özgürlüğümüz ve hayat tarzımız tehdit altında." diyerek küresel "terörle mücadele" için düğmeye bastı. Amerika'yı şoke eden saldırıları 'fırsat' olarak kullanan Bush idaresi, 'terörizmle mücadele' çerçevesinde yeni ittifaklara gitti; Çin, Rusya ve AB'yi 'kuşatmak' için çeşitli ülkelere yeni üsler kurdu. Önce Afganistan'ı daha sonra Irak'ı işgal ederek büyük katliamlara ve insan hakları ihlallerine imza attı. 11 Eylül sonrası sertlik yanlısı yeni muhafazakâr kanat (neo-con'lar) ile 'Evanjelik Hıristiyan' öğretisinin etkisine giren ABD'nin katı politikaları, dünya çapında Amerikan karşıtlığını zirveye çıkardı. 11 Eylül sürecinde Batı'daki İslam karşıtlığı da yükselişe geçti. Aşağıda sayılacak olanların dışında, 11 Eylül sonrasında Türkiye, Fas, Mısır, Tunus, Ürdün, Endonezya, Yemen ve Suudi Arabistan gibi Müslüman ülkelerde düzenlenen "El Kaide bağlantılı" terör saldırılarında yüzlerce sivil katledildi. 2001 sonrasında terör saldırılarının yaklaşık 4 kat artış göstermesinde Bush yönetiminin politikalarının da büyük rolü olduğu yorumu yapılıyor.

BİRLEŞİK KRALLIK

Demokrasinin vatanı paranoya krizinde

Irak Savaşı'nda Amerika'nın 'baş müttefiki' olan İngiltere, küresel terörün de 'ilk hedefleri' arasında yer aldı. 7 Temmuz 2005'te G-8 liderlerini ağırlayan İngiliz yönetiminin çoktandır 'beklediği' saldırılar, İskoçya'daki zirveyi değil de Londra metrosunu vurdu. İngiltere doğumlu Müslüman göçmenlerin 3 metro istasyonu ile bir otobüse düzenlediği eşzamanlı saldırılar, İngilizlere 'ikinci 11 Eylül' şokunu yaşattı; en az 52 kişi öldü. Hükümet, saldırılardan sonra 'Amerikan yanlısı' çizgisini değiştirmeyeceğini ilan etti. İngiliz yönetimi, geçtiğimiz ay içinde de "ABD'ye giden uçakları havada infilak ettirmeye yönelik" büyük bir saldırı planını çökerttiğini iddia etti. ABD'den sonra Avrupa'da da yer yer komediye dönüşen ve en çok da Müslümanları vuran terör paranoyası, İngiltere'yi derinden etkilemeye devam ediyor. Demokrasinin beşiği peş peşe çıkardığı 'anti-terör yasalarıyla' birey hak ve özgürlüklerinin bu asra uygun gitmeyen 'fanteziler' olduğunu ilan etti. Afganistan, Irak ve son olarak Lübnan saldırıları sırasında Amerikan çizgisine kayıtsız şartsız destek veren bir zamanların kudretli lideri Tony Blair, "popülaritesi en düşük başbakan" haline dönüşüverdi. Sürekli artan istifa baskılarıyla iyice yıpranan Blair, perşembe günü yaptığı açıklamada seçimleri beklemeden koltuğu bir başka isme bırakacağını söyledi.

İSPANYA

Terörle gelen seçim sürprizi

11 Eylül sonrası en 'dramatik' değişimlerden birini İspanya yaşadı. 11 Eylül saldırıları Bush yönetimini 'kendi içinde' değiştirirken, Madrid saldırıları İspanya hükümetini 'dışardan' değiştirdi. ABD'nin 'yeni dünya ittifakını' destekleyen İspanyol yönetimine teröristlerin 'zaman ayarlı' cevabı çok sert oldu. 11 Eylül'den tam 42 ay sonra, genel seçimlerden de 3 gün önce 11 Mart 2004'te başkentteki tren istasyonlarına düzenlenen saldırılarda 192 kişi hayatını kaybetti. Olayın en ilginç yanı, Amerikan yanlısı hükümetin önde gittiği genel seçimlerin seyrini '72 saatte' değiştirmesi oldu. Bush'un 'terörle mücadelesine' tam destek veren hükümete yarayacağı zannedilen terör eylemleri, tam tersi bir sonuç verdi. Seçim yarışını 'yüzde 5'e yakın bir farkla kaybedeceğine kesin gözüyle bakılan Jose Luis Rodriguez Zapatero önderliğindeki sosyalistler, seçmenlerin 'benzersiz dönüşüyle' 8 yıldır iktidarda olan Halk Partisi'ne yüzde 5'lik fark bile attı. İktidarı eline alan Zapatero'nun ilk işi Irak'tan asker çekmek oldu. Bush yönetimine mesafe koyan Başbakan Zapatero, 11 Eylül sonrası BM inisiyatifiyle oluşturulan Medeniyetler İttifakı projesinin de eşbaşkanlığını yürütüyor. Benzer bir değişim İtalya'da da yaşandı. Nisan'daki seçimlerde Amerikan yanlısı Berlusconi hükümetini devirerek iktidara gelen Romano Prodi'nin ilk işi Irak'taki asker sayısını azaltmak oldu.

HOLLANDA

Çokkültürlülük ülkesinde provokasyon

11 Eylül sonrası İslam karşıtlığı ve aşırı sağ eğilimlerin yükselişinin en çarpıcı örneği, Hollanda'da sergilendi. 1 milyon Müslüman'ın yaşadığı Avrupa'nın liberal ve çokkültürlü ülkesindeki 'patlamaya hazır' Müslüman ve yabancı karşıtlığı, medyatik bir cinayetle alevlendi. İslam karşıtı söylemleriyle tepki çeken yönetmen Theo Van Gogh, Kasım 2003'te akli dengesi bozuk Faslı bir Müslüman tarafından öldürülünce ülkede Müslümanlara karşı âdeta cadı avı başlatıldı. Aşırı sağcılar tarafından ülkedeki camiler, Müslüman okulları ile yabancı işyeri ve kuruluşlarına yönelik 200 civarında saldırı gerçekleştirilirken, merkez sağ hükümet ise "sert terörle mücadele ve göçmen yasaları" çıkararak etnik gerilimi artırmakla suçlandı. Van Gogh'un yakın arkadaşı Somali asıllı eski milletvekili Ayan Hirsi Ali de ülkedeki İslamofobinin yükselişinde önemli rol oynadı. 2003 Mayıs'ında öldürülen aşırı sağcı Pim Fortuyn'un katili, bu fiiline bahane olarak, ırkçı liderin "Müslümanları da yaralayan 'kutuplaştırıcı' fikirlerini" göstermişti. Hollandalılar, İslamofobi ve yabancı düşmanlığının da etkisiyle geçen yılki referandumda AB anayasasını yüzde 61 oyla reddetti.

İRAN

Teröre karşı savaştan kazançlı çıktı

George W. Bush'un 2002 başında ilan ettiği 'şer ekseni'ndeki İran, ABD'nin 'terörle savaşından' en kazançlı çıkan ülke oldu. Amerikan müdahalelerinin Ortadoğu'da geniş bir alanı içine alan 'Şii hilali'ni güçlendirdiği, artık ayyuka çıkmış bir gerçek. Saddam rejiminin devrilmesiyle, Irak'ın üçte ikisini oluşturan Şiiler bu ülkede 'birinci güç' konumuna yükselirken, Tahran'ın Bağdat üzerindeki nüfuzu sürekli artıyor. ABD'nin özellikle Irak ve Afganistan'daki başarısızlığının doğurduğu siyasi boşluk, İran'ı iyice ön plana çıkarıyor. Bush yönetiminin desteklediği son Lübnan saldırıları da Hizbullah'ın yıldızını parlatarak, dolaylı olarak İran'a yaradı. Amerikan yanlısı bilinen yönetimlere karşı hoşnutsuzluk, bazı kesimlerde 'İran sempatisine' dönüşmeye devam ediyor. Bu gelişmeler, "Tahran'ın Ortadoğu'daki nüfuzu ABD'yi bile geçti." şeklinde yorumlara yol açıyor. İran'da ılımlı Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'den sonra bu makama sertlik yanlısı Mahmud Ahmedinecad'ın seçilmesi bölgedeki gerilimi daha da artırıyor.

SURİYE 

Kuşatma altında Lübnan’dan çekildi

Birçokları, Irak’tan sonra ‘kolay lokma’ olarak nitelenen Suriye’ye bir Amerikan müdahalesi bekledi. Ancak ABD’nin Irak batağından çıkamaması ve yumuşama emareleri gösteren Esad rejiminin stratejik adımları dolayısıyla şimdilik bu ‘kehanet’ gerçekleşmedi. Ancak Amerikan baskıları, bu ülkeyi İran’a daha da yaklaştırdı. Lübnan, Irak ve Filistin’de “teröre destek vermekle” suçlanan Esad yönetimi, bir yandan da Rusya, Türkiye ve bazı Avrupa ülkelerine yanaşarak üzerindeki “Amerikan kuşatmasını” kırmaya çalışıyor. Lübnan eski Başbakanı Refik Hariri’nin Şubat 2005’te öldürülmesinden sorumlu tutulan Suriye, artan ‘terör’ baskılarına dayanamayarak Lübnan’daki 29 yıllık askerî varlığına son verdi. Nisan 2005’te son askerinin çekilmesiyle Suriye vesayetinden ‘kısmen’ kurtulan Lübnan’da yeni bir dönem başladı. İsrail’in 34 günlük son Lübnan saldırıları ise birçok gözlemci tarafından “ABD’nin İran’a muhtemel saldırısı öncesinde İsrail’e yönelik Hizbullah tehdidini bertaraf etmeye yönelik” manevralar olarak değerlendiriliyor.

IRAK

Terörle savaşın en büyük mağduru

Bush yönetiminin, olmayan kitle imha silahlarını ve 'terörü' bahane ederek 20 Mart 2003'te başlattığı Irak Savaşı 40 gün sürdü; ancak hâlâ her gün onlarca kişinin katledildiği çatışmalar 3,5 yıldır bitmedi. Bazı kaynaklara göre 100 binden fazla sivilin hayatına mal olan savaş ve çatışmalar, Bush'un 'şer ekseni'ndeki Saddam yönetimini bile mumla aratır hale getirdi. Irak'a 'zorla' getirilen demokrasi bir türlü ayakta tutulamazken, ülke her geçen gün bölünmeye daha fazla yaklaşıyor.

Bush yönetimi ise mezhep çatışmalarının körüklediği 'iç savaşı' görmezden gelerek sürekli olumlu tablolar çiziyor. ABD'nin BM'ye rağmen başlattığı savaş, uluslararası toplumda yakın tarihte hiç rastlanmadık derecede büyük çatlaklar açtı. Washington'un bütün çabalarına rağmen Saddam'ın "11 Eylül bağlantısı" bulunamadı; kitle imha silahı ürettiği iddiasının da koca bir yalan olduğu ortaya çıktı. Bush'a halk desteği yüzde 20'lere kadar düşerken, Amerikalılar, 'fiyasko ve batak' olarak gördükleri Irak'tan çekilmeyi talep ediyor. Irak'taki sivil katliamlar ve Ebu Gıreyb Hapishanesi ile sembolleşen insan hakları ihlalleri, Amerika'nın dünyadaki 'olumlu' imajını yerle bir etti. Bugün Irak, ABD işgaline karşı ilk direnişi gösteren Mukteda el-Sadr'ın Davet Partisi'ne mensup bir başbakan tarafından yönetiliyor.

Bush yönetimini Irak’ta zorda bırakan Ebu Gıreyb ve Haditha skandalları halen net bir şekilde aydınlatılmayı ve suçluların cezalandırılmasını bekliyor. Uzmanlara göre Irak’ta ABD’nin yaşadığı asıl yenilgi gerilla savaşı karşısında yaşadığı zorluklar değil; ABD bu savaşı sokakları kaybettiği, demokrasinin işlerliği olan bir rejim olduğunu ve Irak’ta geçici olduklarını anlatamadığı için kayboluyor.

LİBYA 

Asi çocuk Kaddafi’den ‘U’ dönüşü

Dünyada bütün bu gelişmeler yaşanırken, 11 Eylül sonrası ABD'nin 'terörizmle savaş' konusundaki 'ciddiyeti' Libya yönetimine sürpriz geri adımlar attırdı. Libya'nın 'U' dönüşünün Irak işgalinden 4 ay sonra, Ağustos 2003'te gelmesi dikkat çekti. 1988 yılında Pan Am uçağına konulan bombanın patlaması sonucu düşerek 270 kişinin ölümüyle sonuçlanan Lockerbie faciasındaki sorumluluğunu kabul etmesi, Libya'nın Batı ile ilişkilerini kökten değiştirdi. Kurbanlar için 2,7 milyar dolarlık tazminat ödemeyi kabul edip terörizmi de kınayan Libya'nın bir sonraki hamlesi kitle imha silahı programını ilga etmek oldu.

Muammer Kaddafi yönetiminin sürpriz adımları sonrası bu ülkeye uygulanan yaptırımlar kaldırıldı. Birçok Batılı ülke Trablusgarp ile yeniden ilişki kurdu; ABD de terörü destekleyen ülkeler listesinden çıkardığı Libya'da büyükelçilik açma kararı aldı. İngiliz Başbakan Tony Blair'in "Terörle savaşı ortak dava olarak görüyor." dediği Kaddafi, "Amerika'ya karşı düşmanlığımdan dolayı pişmanım." açıklaması yaptı. Libya'daki değişim, Amerika'nın Ortadoğu siyasetinin son yıllardaki 'tek başarısı' olarak değerlendirilirken, bu değişimin 'müdahalesiz' gerçekleştiğine dikkat çekiliyor. Uzmanlar Libya’nın tutumunun diğer devletler üzerinde de etkili olduğu kanaatinde.

PAKİSTAN

Uzun savaş Müşerref yönetimini sıkıştırdı

Afganistan Savaşı'nda ABD'ye en büyük lojistik desteği sağlayan Pakistan'daki Pervez Müşerref yönetimi, ülkedeki bazı Müslüman grupların büyük tepkisiyle karşılaştı. ABD ile 'iç politika' arasında sıkışan Pakistan yönetimi, ülkedeki 'radikalizme' karşı savaş açtı; ancak istediği başarıyı sağlayamadı. Müşerref'in de El Kaide'nin hedef listesinde olduğu Pakistan'daki terör saldırılarında 100'ü aşkın kişi hayatını kaybetti. Ülkedeki Sünni-Şii gerilimi artarken, Pakistan'ın kuzey komşusu Afganistan ile ilişkilerindeki soğuma dikkat çekiyor. 11 Eylül sonrasında Çin'i kuşatma ve Ortadoğu enerji havzalarını kontrol altına alma projesi çerçevesinde ABD Hindistan ile olan ilişkilerini de stratejik boyuta taşıdı. Hindistan'ın nükleer çalışmaları ABD tarafından onandı ve desteklenmeye başlandı. Bu gelişme Keşmir’de Hindistan'la arası açık olan Pakistan'ı hassas bir durumda bıraktı.

AFGANİSTAN

Bush’un ilk hedefiydi; ama...

ABD, 11 Eylül'ün üzerinden bir ay bile geçmeden, 7 Ekim 2001'de "El Kaide destekçisi" Taliban rejimini devirmek ve örgütün elebaşı Usame bin Ladin'i yakalayıp ülkeye "demokrasi getirmek" iddiasıyla Afganistan Savaşı'nı başlattı. Çok sayıda sivil katliamının da yaşandığı 2 aylık saldırılar sonrası Taliban yönetimi ülkenin bütün kesimlerinde çökertildi. Ancak, aradan geçen 5 yıla rağmen hâlâ kaosun hüküm sürdüğü Afganistan'ın güvenliği sonunda NATO'ya emanet edildi. Karzai yönetiminin işbaşına geldiği ülkede 'Taliban merkezli' çatışmalar hâlâ devam ediyor.

TÜRKİYE

Biz de vurulduk ama yaranamadık

11 Eylül saldırıları sonrası New York borsasındaki dalgalanmaların, Türkiye'ye yansıması da 'olumsuz' oldu. ABD'yle yaşanan ve bütün Müslüman ülkeleri muhtemel terörist devletler kapsamına alan 'liman kapama krizi' Türkiye'yi de vurdu. 11 Eylül sürecinde binlerce Türk vatandaşının ABD vizeleri iptal edildi; Afganistan ve Çeçenistan'da El Kaide ve diğer bazı gruplarla birlikte savaşmış olan Türk gençleri ABD'nin 'av listesi'ne girdi. 11 Eylül sonrasında saldırılarını ABD ile işbirliği yapan İslam ülkelerine yönlendiren El Kaide, İstanbul'da önce iki sinagogu, ardından İngiliz Başkonsolosluğu ile bir İngiliz bankası olan HSBC'yi vurdu. Ancak asıl vurulan Türk insanı ve Türk ekonomisi oldu. 15-20 Kasım 2003'te 62 kişinin öldüğü El Kaide'nin 'ikiz' saldırıları sonrası AB'den Türkiye'nin üyeliğine 'kuvvetli destek' açıklamaları geldi. ABD'nin Irak işgali, beraberinde tezkere krizini de getirdi; ABD'yi iki kez 'utandıran' Ankara, Kuzey Irak'ta yaşanan 'çuval krizi' ile cezalandırıldı; ilişkilerde büyük kriz yaşandı. Irak'a 'demokrasi getiriyorum' diyen ABD'nin bölgeye iç savaş ve 'Kürt devleti' getirdiği ortaya çıktığında ise çok geç olmuştu. Diğer yandan 11 Eylül sonrası ABD’yi takip eden Ankara, çıkardığı yeni TMK’larla 141, 142 ve 163 numaralı ceza kanunlarını 'bir şekilde' ihya etmiş oldu.


Aksiyon
Yayın Tarihi : 17 Eylül 2006 Pazar 17:38:02
Güncelleme :17 Eylül 2006 Pazar 17:45:00


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?