20
Nisan
2024
Cumartesi
SİYASET

12 Mart 1971 darbesi bugün başlamıştı

Türkiye 12 Mart 1971'de ikinci bir askeri müdahaleye sahne oldu. 

Nedenlerine gelince... 

1961 Anayasasının getirdiği geniş özgürlükler, sosyalist partilerin kurulmasına yeşil ışık yakılması, sendikaların geniş hakları ve basın özgürlüklerinin nerdeyse sınırsız kullanılması sosyal çalkantılara neden olmuştu.

Nitekim tek başına iktidarda olan başbakan Süleyman Demirel, Meclise giren TİP'li milletvekillerinin ağır muhalefeti, 1968 öğrenci olayları, yabancı misyon şeflerinin kaçırılması gibi olayları önlemekte güçlük çekince askerlerin verdiği bir muhtıra sonucu koltuğundan oldu.

Nihat Erim başkanlığında kurulan hükümet mevcut anayasayı lüks bularak değiştirdi ve balyoz harekatı ile gençlerin üzerine gitti. Özgürlükleri askıya aldı. 

Böylelikle yakalanan gençlik liderlerinden Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam edilerek darbeye kan bulaşmış oldu.

Mahir Çayan gibi öğrenci liderleri de Tokat'ın Niksar ilçesi Kızıldere köyünde askerlerle giriştikleri çatışma sonucunda öldürüldü. 

TİKKO davasından yargılanan İbrahim Kaypakkaya da sorgusu sırasında işkence altında öldürüldü.

 12 Mart darbesinin nedeni; 12 Mart 1970 askeri darbesi ve sonrası

27 Mayıs ertesinde Milli Birlik Komitesi DP yöneticilerini tutuklar, Yassıada’da kurulan mahkemelerin verdiği kararlar gereği Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan idam edilirler. Davaların hukuka uygun görülüp görülmediği tartışmaları ve idamlar, 27 Mayıs’ın yaratmış olduğu özgürlükçü ve insan haklarından yana havaya büyük ölçüde gölge düşüren unsurlardır.

TBMM’nin feshedilmesinin ve siyasal etkinliklerin yasaklanmasının ardından, devlet başkanı Orgeneral Cemal Gürsel’in başkanlığında bir hükümet kurulur. 7 Aralık’a kadar geçici Anayasayla yönetilir ülke. Bu tarihte MBK ve Temsilciler Meclisinden oluşan “Kurucu Meclis” yeni bir Anayasa hazırlar, 27 Mayıs’ın yıldönümünde Anayasa halkoyuna sunulup kabul edilir.

Tek parti düzeninin baskıcılığını çok partili düzende de kullanmanın peşinde olan DP hiç bir anayasal değişiklik yapmamıştır. 1961 Anayasa’sı ise bireyin devlete karşı haklarının savunulması prensibi üzerine kurulmuş, çağdaş hukuk devletinin gereklerini yerine getirmeye yönelik olarak hazırlanmış bir Anayasadır.

Bu çerçevede gelişen sosyal devlet anlayışı Türkiye’ye ; Anayasa Mahkemesi, Yüksek Hakimler Kurulu, Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, Türkiye Bilimsel Teknik Araştırma Kurumu gibi kurumlar kazandırır.

27 Mayıs’ın en önemli sonuçlarından biri sol düşüncenin de, buna bağlı siyasal hareketlerin de bir ölçüde nefeslenebilmesi olmuştur. 1961’de 12 sendikacı yeni bir parti kurar; Türkiye İşçi Partisi... TİP’in Türk siyasal yaşamında, Meclis’e kadar uzanan varlığı CHP’ye de yeni bir söylem getirir, “Ortanın Solu”...TİP, 1962’de Türkiye Sosyalist Partisi ile birleşir, 12 Mayısta. Şubat 1963’te Parti, Anayasa Mahkemesinde dava açabilme hakkını kazanır ve yalnızca Mart ayı içinde çeşitli yasa maddelerinin iptali için 78 dava açar. 1965 seçimlerinde 14 milletvekili çıkarır. Bu parlamentoya çok farklı bir dönem getirir. Başta İstanbul milletvekili seçilen Çetin Altan olmak üzere yaptıkları muhalefet unutulmaz olacaktır yıllar boyu. Ve ne yazık ki sol böyle bir zaferi tekrar yaşayamayacaktır, daha da doğrusu yaşattırılmayacaktır. TİP, 12 Mart muhtırasının ardından, 20 Temmuzda kapatılır ve yöneticileri tutuklanır.

1961 Anayasası uyarınca ilk seçim 15 Ekim 1961’de yapılır. CHP’nin aldığı sonuç tek başına bir hükümet kurmasına yetmez ve DP’nin bir uzantısı olarak kurulan Adalet Partisi’yle koalisyona gidilir. Dört yıl boyunca kurulan koalisyon hükümetleri etkin politikalar izleyemez. Daha sonraki seçimleri ise AP alır (1965 ve 1969 seçimleri). AP hükümetinin Başbakanı; Türk siyasetine yıllar boyu damgasını vuracak olan, Genel Başkan Süleyman Demirel’dir. Aynı yıl içinde Cemal Gürsel sağlık durumu nedeniyle Cumhurbaşkanlığından ayrılır, yerine Genelkurmay eski Başkanı Cevdet Sunay gelir.

Türkiye, bu dönemde dış politikalarında ABD’nin dışında, Avrupa’ya da yanaşmıştır. 12 Eylül 1963’te AET ile Ankara Anlaşması imzalanır; bu, günümüze dek süren bir yolun açılmasıdır. Daha sonra, 23 Kasım 1970’te Brüksel’de imzalanan, Türkiye’nin 22 yıl sonra tam üye olmasına yönelik protokolün amacı ne yazık ki bugüne dek gerçekleşememiştir; çünkü 1961 Anayasa’sının getirmiş olduğu, bir ölçüde çağdaş ortam iktidarlar tarafından , kısa bir sürede sulandırılıp yozlaştırılmıştır. İleriye gitmek bir yana, ardı ardına gelen darbelerle 1960’ın da gerisine düşülür; hukuk devleti ilkelerinden büsbütün uzaklaşılıp; insan hakları, birey özgürlüklerinin devlete karşı korunması ve bunlara bağlı pek çok konuda çağ dışı uygulamalara girişilir. Batılı ülkelerinden gelen cevap ise koskocaman bir “Hayır” olur.

AP iktidarlarının temel haklar ve bunların kullanımlarına ilişkin baskıcı tavrı, 1960 öncesi hareketlerin benzerlerinin başlamasına neden olur. Zaten 1968’de Avrupa ve ABD’yi saran gençlik hareketlerinin etkisi, sosyalizmle yeni tanışan üniversite gençliğine ulaşmıştır. Akademik amaçlarla başlayan boykot ve işgaller giderek daha siyasal bir içerik kazanır. İktidar, bu “sol” söyleme dayanan tepkilere karşı aşırı milliyetçi gruplara yanaşır. Sağ ve sol görüşlü gruplar arasında çatışmalar başlar.

1970’e gelindiğinde olaylar tırmanışa geçmiştir. 15-16 Haziran olayları ve çok sayıda ”kent gerillası” tipi eylemin ardından dört Amerikalı subay kaçırılır. Ordu tarafından hükümete 12 Mart Muhtırası verilir, bu yeni bir askeri darbe demektir. Darbe, 27 Mayıs’ın çağrışımlarıyla ilerici olarak algılanır başlangıçta ama, kısa sürede bunun tam tersi olduğu ortaya çıkar. Ordu içinde sol bir darbe planlanırken, bunu önlemek üzere, bir emir komuta zincirinde, 12 Mart darbesi yapılmıştır. Darbenin ardından çok sayıda subayın derhal emekliye sevk edilmesi bunu göstermektedir.

Partiler üstü bir hükümet kurulur, Başbakan Nihat Erim’dir. Seçimle gelmeyen bu hükümet tabii ki “uzaktan kumandalı”dır. Erim ‘in görevi görünüşte sağ ve sol arasında bir denge sağlamaktır ama, denge hemen solun aleyhinde bozulur. Pek çok aydın gözaltında; Selimiye Kışlası’nı, Maltepe ve Mamak askeri cezaevlerini doldurur. Nisan ayında İsrail’in İstanbul Başkonsolosu kaçırılır, bu olayın ardından sıkıyönetim ilan edilir,sokağa çıkma yasağı konulur ve tüm İstanbul neredeyse ev ev aranır , adeta tutuklanmamış tek bir solcu bırakılmaz.

“Beyin Takımı” adıyla anılan hükümet Aralık başına kadar oyalanır ve sonunda istifa eder. Bunun arkasından Erim yeni bir hükümet kurar. Gündem ,solu yok etmek ve Anayasayı değiştirmektir ve bu gerçekleştirilir. TİP kapatılır, TRT’nin özerkliği kaldırılır, temel hak ve özgürlükler kısıtlanır. Askeri mahkemelerde binlerce insan devleti yıkmaya teşebbüs suçuyla yargılanır, ağır hapis cezalarına çarptırılır ve içlerinden üç genç adam asılarak öldürülür: Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan...

CHP cephesi ise , seçimlerde yaşadığı büyük oy kayıplarının paniği ve 12 Mart’ın şokuyla çalkalanmaktadır... Erim hükümetine destek verme kararındaki İnönü’ye Ecevit karşı çıkar, genel sekreterlikten istifa eder. Taban ise Ecevit’i destekler, sonuçta yapılan Kurultay’da Ecevit seçilir, bu kez İnönü istifa eder...

Dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın görevi sona erince, ordu yeni bir empozeyle , -bu amaçla Genelkurmay Başkanlığından istifa eden- Faruk Gürler’i seçtirmek ister, ama tezgah gerçekleşmez. Ecevit ve Demirel birleşerek eski Moskova Büyükelçisi emekli Koramiral Fahri Korutürk’ü seçerler. Aynı yıl seçimler yapılır, bu 12 Mart döneminin sonu demektir.
kenthaber
Yayın Tarihi : 12 Mart 2007 Pazartesi 18:44:45
Güncelleme :12 Mart 2007 Pazartesi 19:05:36


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
engin IP: 88.232.221.xxx Tarih : 12.03.2007 22:17:46
o milliyetçi kimlikli kişiler ülkeyi nie sattılar o zaman abd'ye söylesene erkan çakır... sizler bu şovenist söylemleriniz ile abd emperyalizmini hizmet edenler bir gün bedelini ödersiniz... 12 eylül öncesi ülkemizi çorum gibi katliamlar yapan ülkücüler yönetecekti..ya da halkın söz söyleyebildiği sosyalist gençler... bugn ülke adım adım abd'nin etkisi altında ise bunun nedeni siz ve sizin gibilerdir.. Kahrolsun Faşizm söylemleriniz... Yaşasın TAM BAĞIMSIZ MEMLEKETİM KAHROLSUN EMPERYALİZM... Sayın editörlerden bu yorumumu sansürsüz yayınlamalarını talep ediyorum....

muhsin çelebi IP: 88.245.234.xxx Tarih : 15.11.2007 15:51:22

arkadaşlar bu 70 darbesi bir dış ülkenin mudahalesi olarak algılanabilir mi ve yahut ülke üzerinde güdülen emellerin alt yapısının hazırlan ması olarak algılanabilirmi


ERKAN ÇAKIR IP: 81.214.232.xxx Tarih : 12.03.2007 19:08:55
eğer milliyetçi kimlikli kişiler olmasaydı şimdi ülkede küçük che guevera lar olurduk yatıp kalkıp onlara şükredelım bunlardan biriside alparslan türkeş

ahmet şecere IP: 88.244.156.xxx Tarih : 29.09.2007 23:36:39

turkıye cumhurıyetcıdrr,malesefkı turkıyenın utancı kara lekesı olarak adlandıracaımız 1960,1971,1980 darbesı bu yenı,genç,dinamik devletın kara sayfası durumuna gelmektedır.Umarızkı bu olaylar bır daha gercekleşmez,umarım halkımız artık aklını basına alarak gercekcı,ataturkcu bır devletın varlıgını destekler ve uygular.Umarm bır daha boyle kara sayfalar açılmazz ve sonsuza dek kapanır,umarım ataturkcu dusunce ve laiklik kazanır.


nazan ozguler IP: 88.233.149.xxx Tarih : 13.03.2007 11:34:36
erkan cakir kucuk kucuk che guaralar olurdu demissin kim bu che biz de bilelim katilmi hirsizmi ulkesimi satmis abd ye usaklikmi etmis ne yapmis bizde bilelimde hani bir gun allah muhafaza karsimiza kucuk che guara cikarda tanimayiz bilmeyiz basimiza bir is gelmesin o bakimdan dedim bir anlatta okuyalım halka hizmet hakka hizmettir dimi..

umit yılmz IP: 88.235.23.xxx Tarih : 12.03.2007 23:17:37
ltfn yorum yaparken verdıgınız orneklerı ıyı secın eger ornek verdıgın kısılerın ne yaptıgını bılmıyosan okumalısın cunku che somurge ımparatorlugu olan ABD ye karsı cıkıp sosyal bır ulke kurmustur... eger amerıkaya kafa tutmak sıze tersse amenna demekkı sızde amerıkanın usaklarındn olmussunuz demektır bu

Rovshen Memmedov IP: 80.69.48.xxx Tarih : 1.09.2008 02:30:46

Turkiye Cumhuriyyeti tarihine gecmish bu 3 darbe (1960, 1971, 1980) o kadar da kara sayfa demek degildir. Bu ulkeyi ne kadar seven genclerin gostergesidir. Ama kalkip da ulkede che' lerin artmasina yol aca bilirdi demek hic dogru yorum degildir. Sosyalistler olmasa zaten bu dunyada guclu zayifi hep ezer. Ama genc ogrenciler bunu nerdeyse imkansiz hale getirdi..Deniz Gezmishler, Mahir Cayanlar, Yusuf Aslanlar, Huseyin Inanlar olmasaydi Turkiye ne halde olurdu...??? Onlar hep Bagimsiz ulke, kahr olsun Empriyalizm sloganlariyla hareket ettiler..Onlar hic yanlish yapmadilar...Vatan icin dogdular, Vatan icin olduler


damla unakıtan IP: 81.215.245.xxx Tarih : 6.09.2008 21:02:43

denizler ölmez vatan bölünmez ayrıca bırakın kardesim ABYİ ABDYİ adam olsalar verdikleri sözde durup 92de alırlardı bizi o sözü nenemin vaktinde vermişler ben göremedm ve eminim benm torunlarımda göremiyecek ama biliyorum denizler birgün ABYE SAGLAM GİRCEK hem önden hem arkadan


asena gök IP: 88.230.10.xxx Tarih : 18.06.2008 00:21:45

hatalı olanlar bedel öder. hatalıysanız ödersiniz bedelinizi. bu kadar basit. sizinkiler timsahın gözyaşları


tufan IP: 88.242.55.xxx Tarih : 22.06.2008 23:37:20

sn engin eğer bu ülkede milliyetçi veya ülkücü kişilikler olmasaydı şuan abd nin tam etkisinde olacaktık eğer şuan bu kadar dahi ayaktaysak geleceği gören kişiler sayesinde böyleyiz ve bu ülkede faşizm olmamıştır olmayacaktır faşist dediğiniz kişiler ülkeyi bölmek isteyen üç beş kişiy i öldürdüyse bu faşizm değil kahramanlıktır ve unutmayınki TÜRK ün TÜRK ten başka dostu yoktur


turkCHE IP: 78.163.121.xxx Tarih : 8.01.2008 23:22:34

nazan özguler arkadas super bir cvp vermişsin bilmiyorlar ki bu ulkeye yapılan darbeler bu ulkeyi ne kadar geriye götürmüştür..


oğuz oğuz IP: 144.122.250.xxx Tarih : 27.07.2008 19:31:48

Türkiye siyasetindeki en büyük kara bulut her zaman bir DARBE olasılıgının olması ve siyasetin bu baskı altından kurtulamamasıdır.


yeşil parkalı kız IP: 78.182.152.xxx Tarih : 5.04.2008 19:34:00

Atatürk'ün, "Tam bağımsızlık" ülküsünü kendilerine şiar edinen devrimci gençleri sindirmek milliyetçi kimlikli kişiler için zor oloyur tabii!! bence hiç ilgilenmeyelim biz küçük Che Guevara olmaktan sonuna kadar mutluluk ve gurur duyuyoruz!!!Deniz,Yusuf ve Hüseyin'in başına gelen en basit örnek..milliyetçi kimlikli kişileredir sözüm: siz ne bedel ödediniz ki!!!


mehmet varlık IP: 78.189.187.xxx Tarih : 15.06.2010 19:59:01

deniz gezmişler ölmez eğer sizde bu konuda bana katılıyorsanız bundan çok memnun olurum.Deniz gezmiş sosyalist bir insandı yaşasım tam bagımsız türkiye KAHROLSUN EMPERYALİZM


ARİF YILDIZ IP: 85.105.89.xxx Tarih : 14.04.2011 18:08:54

Erkan kardeş eminim ki sende memleket sevdası olan bir arkadaşsın.Siyasi fikir yürütmek tabiki her insanda olmalı sende de bende de ama bunları tarihi iyi inceleyerek yapmak gerekir kardeşim.İtiraf ediyorum bende önceden ülkücüydüm senin gibi düşünürdüm ancak o tarih denilen varlığı iyi derecede incelediğimde bazı gerçekleri çok daha iyi anlayabiliyorum mesela deniz gezmiş gerçeğini... Yusuf aslan gerçeğini...Hüseyin inan gerçeğini...Bazı şeyleri görerek yaşamalıyız.Sizde boş verin kavgaları tartışmaları hepimiz kardeşiz bunu unutmayın Erkan'da kardeşimiz ümit'te Nazan'da...Che'yi tabiki küçümseyemeyiz tabiki görmezden gelemeyiz ancak benim karşımda ülkesi için,vatanı için,halkı için kainata savaş açmış ulu önderimiz MUSTAFA KEMAL PAŞA dururken Che'ye hayran olamam ancak saygı duyarım.Hepinize fikirleriniz için saygı duyuyorum arkadaşlar ancak dediğim gibi ülke yine çok karışıyor birbirimizden nefret etmeden fikirlerimizi ortaya koyalım.