AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Mehmet Fırat, “Üzücü olan nokta şudur ki, Cumhuriyeti, laikliği, demokrasiyi, özgürlükleri, Türkiye'nin sosyal devlet olma vasfını şüphe altında bırakan söylemleri söyleyenlerin aslında gerçek anlamda ne cumhuriyetle ne laiklikle ne demokrasiyle ne sosyal demokratlıkla ne de hukuk devletiyle uzaktan yakında ilgileri yoktur” dedi.
Fırat, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında, son günlerde meydana gelen gelişmeleri değerlendirirken, sözlerine siyasi parti liderlerinin “söylemlerine” karşılık, AKP'nin görüşlerini dile getirmek istediğini söyleyerek başladı.
Özellikle, “TBMM'nin meşruiyeti ve Türkiye'de cumhuriyetin vazgeçilmez temel ilkeleri hakkında gerçeğe uygun olmayan iddialar ve Türkiye'nin politik ve ekonomik istikrarını bozma yönünde çeşitli odakların faaliyetlerinin herkesin malumu olduğunu” ifade eden Fırat, ”Aslında sorulması gereken sual şu: AK Parti iktidarı süreci içinde acaba bu son günlerde ne gibi bir değişiklik meydana geldi de, bu tür söylemler öne çıkmaya başladı” diye sordu. Türkiye'nin bir değişim ve gelişim süreci içinde olduğunu belirten Fırat, şunları söyledi:
“AB yolunda temel olarak Kopenhag Kriterleri dediğimiz demokrasinin kökleşmesi, özgürlük alanının genişletilmesi ve Türkiye'nin bir hukuk devleti olma yolundaki ciddi ve kesin adımlar, belli kesimleri, özellikle statükolarının bozulacağı korkusu içinde olan belli kesimleri rahatsız etmiştir. Ancak 17 Aralık tarihine kadar Türkiye'nin AB ile görüşmelerinin başlaması tarihine kadar genel kanı şuydu: 'AB hiçbir şekilde Türkiye ile görüşmeleri başlatmayacaktır, dolayısıyla statüko aynen devam edecektir.' Ancak, belli çevreleri de rahatsız etmeye başlamıştır. Türkiye demokratikleştikçe, özgürleştikçe, bugüne kadar Türkiye'de varlıklarını sürdürmüş olan ve kendilerini Tanrının bu ülkeyi yönetmek için özel güçlerle donatmış olduğunu zanneden belli bir kesim, bu durumun giderek milletin hakimiyeti, milletin kendi kaderine el koyması olarak algılayıp rahatsızlıkları had safhaya çıkmış ve bunu ciddi bir tehdit olarak algılamaya başlamışlardır.
O tarih itibariyle bakıldığında belli odaklar, AK Parti'yi hedef almış gibi gözüken, aslında bunun dışında Türkiye'nin bugüne kadarki kazanımlarını geriye götürmenin çabası içinde girmişlerdir. Bu ancak bir yönden olabilirdi, o da ekonomik, sosyal ve güvenlik yönünde istikrarın bozulup Türkiye'nin kaotik bir ortama sürüklenmesiyle Türkiye bu kazanımlarından belki vazgeçirilir, belki AB süreci dışında tutulabilirdi.
Ama üzücü olan nokta şudur ki, cumhuriyeti, laikliği, demokrasiyi, özgürlükleri, Türkiye'nin sosyal devlet olma vasfını şüphe altında bırakan söylemleri söyleyenlerin aslında gerçek anlamda ne cumhuriyetle ne laiklikle, ne demokrasiyle ne sosyal demokratlıkla ne de hukuk devletiyle uzaktan yakında ilgileri yoktur. Bunların geçmişlerine baktığınız zaman Türkiye'yi cumhuriyetin dışında milli şeflikle idare etme anlayışının varisleri olduklarını gözden ırak tutmamak lazım.”
.
Yayın Tarihi :
5 Haziran 2006 Pazartesi 15:25:56