Denizli'de temaslarda bulunan eski TBMM Başkanı ve AKP Manisa Milletvekili Bülent Arınç, Belediye Başkanı Nihat Zeybekçi'yi ziyaretinde, gazetecilere kapatma davasıyla ilgili açıklama yaptı.
AKP'nin kapatılması istemiyle açılan davanın, 28 Temmuz Pazartesi günü görüşüleceğini hatırlatan Arınç, ''Süreç, beklediğimiz gibi hızlı bir şekilde devam ediyor. Biz de bu sürecin biran evvel hayırlı bir sonuçla neticelenmesini, Türkiye'nin rahatlamasını ve varsa endişelerin, tedirginliklerinin bir an önce giderilmesini arzu ediyoruz'' dedi.
'A, B, C PLANLARINI KONUŞMAYA GEREK YOK'
Parti olarak davaya yönelik çalışmaları sürdürdüklerini vurgulayan Arınç, şunları söyledi:
''A, B, C planlarını konuşmaya gerek yok. Çünkü bizim bir tek planımız, düşüncemiz, temennimiz ve arzumuz var. O da AK Parti hakkında açılmış olan bu davanın retle sonuçlanmasıdır. Mahkemenin AK Parti hakkındaki kapatma istemini reddetmesidir. Bunun dışında hiçbir planımız yok. Biz Anayasa Mahkemesi'nin sayın üyelerinin, bu konuda çok örnek bir karar vereceklerine inanıyoruz. Pazartesi veya müteakip günlerde bu kararın açıklanacağını ümit ediyoruz.''
Kapatma davasıyla Türkiye'nin ekonomik ve sosyal hayatında gerileme yaşandığını savunan Arınç, konuya ilişkin kararın verilmesinin ardından Türkiye'nin yeniden ivmeyle çalışma ve başarılarına devam edeceğini belirtti.
madem suçunuz yok mahkemeden temiz çıkmak ve iddaları atanların suratına vurmak varken niye dava reddilsin diyorsunuz yoksa hakkatten o suçların hepsini işledinizmi
Sayın Arınç "Kapatma davasıyla Türkiye'nin ekonomik ve sosyal hayatında gerileme yaşandığını" savunmuş? Nüfusunun yarısı açlık sınırının altında yaşamaya zorlanan, %20'si uzun süredir işsiz bulunan, fabrikaları, bankaları, sigorta şirketleri, Tüpraş'ı, Petkim'i, SEKA'sı, Türktelekom'u, TEKEL'i, limanları, havaalanları, maden yatakları ve ormanları bir çırpıda yabancılara satılmış, dış borçları katlanarak artmış Türkiye'in işe, aşa, sağlık hizmetlerine, sosyal güvenceye muhtaç insanları, kapılarına bırakılan kömür torbalarını ve erzak paketlerini görünce gökten bolluk yağıyor zanneder ve yıllardır sömürülen dini inançlarının etkisiyle, tamamen duygusal ve demokratik bir tercihle bırakılan torbaların üzerindeki ambleme sandıkta "tercih" mührünü basarak seçime katıldıklarında, seçilenler halk bize "yola devam dedi!" algılamasıyla Cumhuriyetimizin kurumlarının altını daha hızlı oyma faaliyetlerinin sonrasında gelinen noktadır, günümüz Türkiye'inde yaşananlar. Bunun sonucunda ülkemizde başka satılacak neler kaldı diye arayanlar, çalışanların sosyal güvenlik teminatı daha da törpülenerek mezarda emeklilik kanunu bir refom edasıyla yasalaştırılırken kendilerine yeni haklar sağlamak amacıyla SUPERGAZİ ilan ederler. Korumak için namus sözü verdikleri Anayasamızın, kendilerince mahzurlu maddelerinin kaldırılması amacıyla bir sivil anayasa yazma çabasına girerler. Ne var ki hazırlanan taslak metin, Türk Halkı yerine ABD ve AB ülkelerinin temsilcilerine gösterilerek onlardan onay alınmaya çalışılır. Çeteleri temizliyoruz adı altında ülkenin sivil toplum örgütlerinin yöneticileri, parti genel başkanları, gazetecileri, iş adamları, emekli generalleri, ulusalcı aydınları, sıradan vatandaşları uçu yüzyıllarca önce himalayaların altındaki dehlizlerde yaşayan bir tarikattan esinlenilerek "Türkiyenin barsaklarının temizlenmesi." inancıyla başlatılan bir garip operasyonla gözaltına alınıp tutuklanırlar. Hala mahkemeye çıkarılamayan tutuklulardan, çetenin kasası olduğu iddia edilen iş adamı 1 yılın sonunda hapiste kanser olup öldüğünde, cebinde kefen parasının bile olmadığı görülür. Ülkede yaşanan bu kaos ortamında insanımızın dikkati Kıbrıs'tan uzaklaşmışken, satılık KKTC cumhurbaşkanının tezgahıyla, KKTC'nin Güneye ilhak ettirilerek Rum'lara verilme oyunları denenerek AB ülkelerinin bir isteği daha yerine getirilmeye çalışılır. Partilerinin kapatılmasının engellenmesi amacıyla, yüksek yargımızı etkilemek üzere ABD ve AB ülkelerindeki siyasilerden beyanat desteği talep edilir. Yabancı basına yapılan açıklamalarda; Atatürk devrimleriyle, Türk Halkına travma yaşatıldığı iddia edilir. Sonra da bu ülkenin insanlarının gözleri görmüyor, kulakları duymuyor ve kendi tarihlerini hiç bilmedikleri varsayılarak; "Kapatma davasıyla Türkiye'nin ekonomik ve sosyal hayatında gerileme yaşandığını" savunanlara, sizden önceki Türkiye ile bugünkü Türkiye aynı mı diye sormalıdır.