22
Mayıs
2024
Çarşamba
SİYASET

Askerin açmazı ve Köşk seçimi

Milliyet gazetesi köşe yazarı Osman Ulagay, cumhurbaşkanlığı seçimleri ve askerin bu seçimlere müdahele etmesi ihtimali  üzerine çıkan tartışmalara, Büyükanıt'ın konuşmasından yola çıkarak farklı bir yorum getiriyor.. Ulagay'ın aynen alıntıladığımız "Büyükanıt'ın konuşması (2) Askerin açmazı" başlıklı yazısını ilgiyle okuyacağınızı umarız..

 Dünkü yazımda Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın 16 Mart'ta Harp Akademileri'nde yaptığı konuşmanın önemini vurgulamış ve Büyükanıt'ın bu konuşmada verdiği net mesajlara dikkat çekmiştim. Benim algılayabildiğim kadarıyla, her satırı üzerinde durularak hazırlanmış bir konuşmaydı bu. 

Konuşmasında "Türkiye'nin üniter yapısının ve devletimizin temel niteliklerinin korunması başta olmak üzere kanunların bize verdiği yetki ve sorumluluk çerçevesinde düşünce ve endişelerimizi ifade etmek görevimizin gereğidir" diyen Org. Büyükanıt, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) kapıkulu askeri olmadığını ve "zamanı geldiğinde görevini yapmak zorunda olduğunu" vurgulamıştı.

Görev ve zamanı 

Peki bu "görev" neydi ve "zamanının geldiği" nasıl anlaşılacaktı? Kim belirleyecekti bunu? 

Hürriyet yazarı Bekir Coşkun, 6 Nisan tarihli yazısında şöyle diyor: "Önümüzdeki günler büyük olaylara gebe. Patron kuruluşlarının, esnaf ve işçi örgütlerinin, medyanın, üniversitelerin, aydınların pısırık, ikiyüzlü ve çıkarcı tavırları, demokratik olmayan müdahaleler olasılığını artırıyor. Çünkü bu karşı devrim durdurulmasına durdurulacak. Burada Erbakan'ın 'kanlı mı olacak, kansız mı?'sorusunun karşı versiyonu söz konusudur: 'darbeli mi olacak, darbesiz mi?" 

Bekir Coşkun'un yazısı, Başbakan Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olması halinde Atatürk Cumhuriyeti'nin sona ereceğini düşünen bir kesimin son günlerdeki ruh halini yansıtıyor. Onlara göre, patron kuruluşlarından pısırık aydınlara kadar toplumun önemli bir bölümü bu büyük tehlikenin farkında değil, ya da umarsız ama tehlikenin farkında olan güçler var ve onlar darbeli ya da darbesiz "karşı devrim"i durduracak. Başbakan Erdoğan'ın kazasız belasız köşke çıkma antrenmanları sürerken buna benzer görüşleri sıkça duyuyorum son günlerde. 

Bu noktada sorulması gereken kritik sorular şunlar: Sivil kesimdeki bu ruh hali Org. Büyükanıt'ın konuşmasında belirtilen "görev zamanı"nın geldiğini düşündürebilir mi askere? Günümüzün koşullarını ve karmaşık gerçeklerini dikkate alan asker bu tuzağa düşer mi?

Müdahalenin şartları 

Türkiye'de 1960'dan bu yana yaşanan askeri müdahalelerin gerçekleştiği koşullara baktığımız zaman bazı ortak nitelikler bulabiliriz. Bunların başlıcaları şunlar:

Sivil iktidarın toplumsal desteğinin erozyona uğramış olması ve meşruiyetinin ciddi biçimde tartışılır hale gelmesi
Huzurun bozulması, toplumsal olayların ve terörün yükselmesi
Ekonomik sıkıntıların iş alemini ve toplumu rahatsız edecek boyutlarda olması
İş dünyasının askeri müdahaleye itiraz etmemesi
ABD'nin müdahaleye sıcak bakması
Bugün gelinen noktada bu koşulların bulunduğunu iddia etmek pek kolay değil. Ayrıca dış dünyanın ve piyasaların gözü üzerimizde. Buna karşın, bir takım sivillerin dolduruşuna gelip "görev zamanı"nın geldiğine hükmetmenin bedelini askerler herhalde bizden çok daha iyi hesaplayabilir diye düşünüyorum.

Osman Ulagay/Milliyet
Yayın Tarihi : 9 Nisan 2007 Pazartesi 09:49:21
Güncelleme :9 Nisan 2007 Pazartesi 09:59:38


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?