AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso, Türk toplumu içindeki laikliğe dair tartışmaların öneminin farkında olduğunu söyledi.
AB tarihi içinde farklı üye ülkelerin de benzer tartışmaları yaşadıklarını ve her birinin kendine uygun çözümü bulduklarını anlatan Barroso, "AB Komisyonu'nun bu konuda taraf almasını ve herhangi bir standart empoze etmesini beklemeyin. Aynı şey başörtüsü ile ilgili de gelişmektedir. AB'nin böyle bir standardı yoktur. İnanıyoruz ki bu, her kadının kendi görüşüne göre alması gereken bir karardır. AB Komisyonu olarak en son gelişmeleri büyük bir dikkatle takip etmekteyiz ve AB müzakere süreci bağlamında bunu yapmak bizim görevimizdir" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın davetlisi olarak Ankara'da temaslarda bulunan AB Komisyonu Başkanı Barroso, TBMM'yi ziyaret etti. Barroso, TBMM Başkanı Vekili Güldal Mumcu ile yaptığı kısa görüşmenin ardından Genel Kurul Salonu'na girdi. Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı'nın görüşmelerinin devam ettiği sırada Genel Kurul'a giren Barroso, oturumu yöneten TBMM Başkanvekili Eyyüp Cenap Gülpınar tarafından kürsüye davet edildi. Barroso'nun Genel Kurul'da yapacağı konuşma dolayısıyla Meclis'te hareketli dakikalar yaşanırken, Genel Kurul Salonu'ndaki koltukların büyük ölçüde dolduğu gözlendi. AK Parti ve DTP milletvekillerinin alkışlarla karşıladığı, CHP ve MHP milletvekillerinin ise alkışlamadığı Barroso'nun konuşmasını Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve DTP Grup Başkanı Ahmet Türk de dinledi.
Atatürk'ün, Türk halkının meşru bir şekilde geleceğini tartışması ve Türkiye'yi modern bir Cumhuriyete dönüştürmek amacıyla TBMM'yi kurduğunu anlatan Barroso, bu yüzyılın giderek artan zorlukları karşısında TBMM'nin sorumluluğunun daha da arttığını vurguladı. Eski Fransa Cumhurbaşkanı General De Gaulle'nin 40 yıl önce Türkiye'ye yaptığı ziyaret sırasında, "İşte burası Türkiye. Boğazların hakimi ve pek çok kapının muhafızı. Bu kapılardan, dünyanın bu bölgesinden barış geçer ve aynı zamanda bu kapılardan savaş da geçebilir. Bu kapıların muhafızı ellerinde çok büyük olumlu neticelere yol açabilecek fırsatları tutmaktadır. Ama aynı zamanda dünyadaki en kötü ihtimallere de maruz kalan bir yerdir" dediğini hatırlattı. Boğazların ve kendi geleceğinin de muhafızı olarak Türkiye'nin, Avrupa'yı geleceği olarak seçtiğini ifade eden Barroso, Türkiye ile Avrupa arasındaki ilişkilerin tarihinin hem çok eskiye hem de uzun süreli birbirine bağlılık temeline dayandığını söyledi.
Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa kıtası içindeki rolünün kendisini sanat dünyası içinde bile gösterdiğine işaret eden Barroso, 1563 yılındaki ünlü Venedikli ressam Paulo Veronesse'nin Kanada Düğün Festivali resminde dönemin Avrupalı liderlerini masada resmederken Kanunu Sultan Süleyman'ın çok doğal bir şekilde İmparator 5. Charles'le beraber diğer konukların arasında oturduğunu anlattı. Türkiye'nin etkisinin yüzyıllar içinde inişler çıkışlar kaydettiğini, ama her zaman Avrupa'nın jeopolitik sahnesindeki yerini muhafaza ettiğini kaydeden Barroso, Türkiye'nin Avrupa Atlantik savunma sistemi içinde bir mihenk taşı olduğunu vurguladı.
AB ve Türkiye'nin 3 Ekim 2005'te katılım müzakerelerine başladığını hatırlatan Barroso, her müzakerede olduğu gibi neticenin önceden garanti edilmesinin mümkün olmadığını söyledi. 2005 yılından bu yana müzakerelerin çok başarılı bir gelişme kaydettiğine işaret eden Barroso, Türkiye'nin AB mevzuatını kendi mevzuatına adapte etme yolunda gösterdiği çabalardan çok etkilendiğini dile getirdi. Türkiye'nin Kafkaslar, Ortadoğu ve Orta Asya'daki bağlantıları ile çok derin bir bilgi kaynağına sahip olduğunu vurgulayan Barroso, bu bağlantıların, Türkiye'nin Avrupa için ne kadar kilit bir role sahip olduğunu gösterdiğini söyledi. Barroso, Türkiye'nin laik, demokratik bir Cumhuriyet olma özelliği ile Avrupa'ya gayet iyi bir şekilde entegre olduğunu, baskın bir şekilde nüfusu Müslüman olan bir ülke olarak dünya üzerindeki kökten dinci eğilimlere çok güçlü bir alternatif sunduğunu belirtti. AB-Türkiye ilişkilerinde ekonominin de bir başka önemli başlık olduğunu ifade eden Barroso, Türkiye, AB'nin 7. büyük ticari partneri olduğunu söyledi. Ticari ilişkilerin geçen 5 yıl içinde ciddi bir artış kaydettiğini anlatan Barroso, yapılan reformlarla Türkiye'nin yabancı yatırımcılar için çok cazip hale geldiğini dile getirdi.
AB'nin, ulus devletlerden oluşan bir topluluk olduğuna dikkat çeken Barroso, bu topluluğun egemenlik haklarını bir havuzda topladığını, bunun amacının ayrı ayrı olduklarından çok daha etkin ve etkili bir şekilde hareket edebilmek olduğunu anlattı. AB'nin, üye ülkelerin gücünü azaltmadığını, tam tersine AB içinde olmanın, üye ülkelerin dünya üzerindeki etkisini ve gücünü artırdığını vurgulayan Barroso, milli duygularını muhafaza ederek ama aynı zamanda AB'nin gururlu vatandaşları olarak ortak amaçlara hizmet ettiklerini söyledi. Barroso, "Milliyetçi duygularla bir ülkeye ve millete ait olmakla, bir sürece, bir projeye, barış, demokrasi, özgürlük sürecine ait olup AB'nin parçası içinde olmak birbiriyle tamamen uyumludur. Birbiriyle çelişmez" dedi.
AB'ye katılacak olan herhangi bir ülkenin üyelik için uygun olabilmesi için bütün kriterleri yerine getirebilmesi gerektiğini ifade eden Barroso, "Türkiye ve bütün diğer aday ülkeler için geçerli olan şey şudur. Adaylığa giden bir kısa yol yoktur. Komisyonun rolü de oldukça detaylı, sıkı ama adil bir şekilde başvuran ülkelerin kaydettikleri gelişmeleri yakından takip etmektir. Aynı zamanda aday ülkelere gerekli reformları yaparlarken yardımcı olmak, hazırlıklarında destek vermektir. Bu, bir aday ülkenin iç meselelerine müdahale değildir. Bu, ortak bir çalışmadır" şeklinde konuştu.
TBMM'nin, Vakıflar Kanunu'nu yasalaştırdığını hatırlatan Barroso, pek çok alanda gelişme kaydedilmesi gerektiğini vurguladı. Bunlar arasında ifade özgürlüğü, sivil-asker ilişkilerinde daha fazla demokratik prensiplerin vurgulanması, kültürel haklar, sendikal haklar, kadın ve çocuk haklarının yer aldığını belirten Barroso, bunların AB'nin ortak değerleri olduğunu ve katılım müzakerelerinin tamamlanması için anahtar önem taşıdığını bildirdi. Bir demokrasinin varolabilmesi için ifade özgürlüğünün temel bir hak olduğunu söyleyen Barroso, günümüz problemlerinin çözümü açısından da ifade özgürlüğünün vazgeçilmez olduğunu dile getirdi. Türkiye ve AB'nin bazı ortak sıkıntılar yaşadığına işaret eden Barroso, alışkanlıkların sarsıldığını, kültürel kimliklerin sorgulandığını anlattı. Barroso şunları söyledi:
"Hepimiz dünya üzerindeki sorumluluğumuzu düşünürken, ortak geleceğimizi ve geçmişimizi düşünürken bütün bu prensipleri aklımızda bulundurmalıyız. Doğru cevapları bulurken hayal gücü ve yeni fikirlere ihtiyaç vardır. Tüm bunlar da açık ve dürüst tartışma imkanıyla gerçekleşebilir. Bu bağlamda herhangi bir toplum içinde şiddet içermeyen görüşlerin yargı konusu yapılması ve bu sebepten dolayı hüküm giyiliyor olması sağlıklı neticeler doğurmayacaktır. Bu nedenle 301. maddenin Avrupa standartlarıyla aynı düzeye getiriliyor olması önemlidir. Bu anlamda Parlamento'da yakında bir çalışma başlayacağını duymaktan büyük memnuniyet duydum. İfade özgürlüğü, demokrasilerin tam anlamıyla çalışabilmesi açısından da çok önemlidir. İnsanlar kendi görüşlerini dile getirdikleri için hüküm giyecek olurlarsa demokrasi tehdit altına girer, çatışma ortamı, şüphe ve karşılıklı hoşgörüsüzlük ortamı ortaya çıkar. Bu da siyasi partilerin kendi aralarındaki barışçıl tartışmalarını, demokratik tartışma imkanından uzaklaştırıp
riskli bir ortama taşır."
Türk toplumu içindeki laikliğe dair tartışmaların öneminin farkında olduğunu söyleyen Barroso, AB tarihi içinde farklı üye ülkelerin de benzer tartışmaları yaşadıklarını ve her birinin kendine uygun çözümü bulduklarını anlattı. AB Komisyonu'nun bu konuda taraf almasını ve herhangi bir standart empoze etmesini beklememek gerektiğini ifade eden Barroso, "Aynı şey başörtüsü ile ilgili de gelişmektedir. AB'nin böyle bir standardı yoktur. İnanıyoruz ki bu, her kadının kendi görüşüne göre alması gereken bir karardır. AB Komisyonu olarak en son gelişmeleri büyük bir dikkatle takip etmekteyiz ve AB müzakere süreci bağlamında bunu yapmak bizim görevimizdir" dedi.