Erdoğan’ın “İdam sehpasının yolunu gösteriyor. Biz o beyaz çarşafı giyip yola çıktık” sözlerine karşı “Sizi çarşaflı görmek istemiyoruz” diyen Baykal, Erdoğan’a “Anayasa değişikliğini bırak, ihtiyaç varsa, geçmişteki gibi somut işbirliği yapalım” dedi.
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin TBMM Grubu’nda yaptığı konuşmada, üniversitelerde türbanın serbest bırakılmasını değerlendirdi. Tarihi bir dönemden geçildiğini belirten Baykal, “Türkiye Cumhuriyeti’nin çok önemli bir tarihi kırılma yaşadığına hep beraber tanık oluyoruz” dedi.
KIYAMET BİRKAÇ BİN KIZIMIZ İÇİN KOPARILMIYOR
“Şu ortaya çıkmıştır ki Türkiye’nin önündeki mesele, sadece bir grup genç kızımızın üniversitede başlarına türban takarak okuma hakkını kazanmalarının ötesinde bir anlam taşıyor. Olay, birkaç bin kızımızla ilgili değil 70 milyonla ilgidir. Zannediyor musunuz ki dünya, birkaç bin kişinin sorunuyla bu kadar yakından ilgili? Bırakınız dünyayı, Türkiye’de bu işi takip edenler, bir kaç bin kişinin sorunuyla ilgili oldukları için mi kıyameti koparıyorlar?” diyen Baykal, bugün Türkiye’de milyonlarca insanın en temel insan haklarından yoksun olduğunu savundu.
Deniz Baykal, “İnsanların mezhep ayrımından, inanç farklılıklarından dolayı, hangi temel haklarından yoksun bırakıldığını hepimiz çok iyi biliyoruz. Buna karşı sessiz, ilgisiz kalıp, istemediği halde milyonlarca insana zorunlu din dersi verip, sonra birkaç bin öğrencinin başı kapalı okuma hakkı için kıyameti koparmanın, bu gerçekleştirenlerin kafasında o insanlarla doğrudan ilişkilendirilemeyecek bir anlamı ve öneminin bulunduğu gerçeği tartışma götürmezdir” dedi.
PEKİ DAHA BÜYÜK GÜNAHLARI NE YAPACAĞIZ!
Türbanın, belli bir kurala bağlanan, büyük ya da küçük günah sayılan bir talep olmadığını ifade eden Baykal, “Büyük günah sayılan şeyler var. Ne yapacağız, devleti ona göre mi düzenleyeceğiz?” diye sordu. Evlilik tartışmasının gündeme geldiğini, kadınların şahitliği ve miras konusunun gündeme geleceğini belirten Baykal, “Buraya mı getireceğiz işi? Buraya getirirsek İslamiyet’in gereğini mi yapmış olacağız?” dedi.
Baykal, “Eğitim özgürlüğü” diyerek, birkaç bin kişinin eğitim özgürlüğü için kıyamet koparıldığını belirterek, her yıl üniversite kapısından dönen 1 milyon 200 bin gencin birisine bile üzülünmediğini söyledi. “Sizin amacınız farklı, başka bir yere gitmeye çalışıyorsunuz” diyen Baykal, bunun, din ve inanç özgürlüğünün ötesinde, devleti belli bir niteliğe kavuşturma kavgasının parçası olduğunu savundu.
PİŞMANLAR, “İPTAL EDİLSE DE KURTULSAK” DİYORLAR
Anayasa değişikliğinin kabul edildiğini anımsatarak, “Şimdi Türkiye daha demokrat, özgür, genç kızların daha iyi yetişeceği ortamın içine mi girdi?” diye soran Baykal, aksine toplumun bütün kesimlerinin, birbirine karşı mesafeli, yer yer suçlayıcı bir durumun içine girdiğini iddia etti. Baykal, AK Parti’nin de gerisini getiremediğini, ne yapacağını bilmediğini pişman olduklarını iddia ederek, “Neredeyse ‘Anayasa Mahkemesine gönderseler, iptal etse de biz de oh be diye kurtulsak’ durumu içindeler” dedi.
KANUNU ÇIKARMAYACAKLAR, SÜNGÜ DÜŞTÜ
Baykal, Başbakan’ın geçen ay İspanya gezisinde “Siyasi simge olarak türban takmak suç mu” açıklaması başlatarak konuyu gündeme getirmesini, gezi dönüşü “Anayasa’da bir cümleyle çözeriz” açıklamasını ima ederek, “İspanya’da hangi coşkuyla girdiler, şimdi süngü düştü” dedi.
Baykal, Hükümetin Anayasa değişikliğinden sonra, şimdi YÖK Kanunu’nda değişikliği rafa kaldırdığını da iddia etti.
SİZİ ÇARŞAFLI GÖRMEK İSTEMİYORUZ
Baykal, vatandaşların, “Sıkıntılarımızı anlatın, ama varsa yoksa türban tartışması. Böyle şey olur mu?” diyerek, feryat ettiğini belirterek, iktidara destek veren bütün çevrelerin, iyi niyetli, aklı başında kişilerin bile artık “Bunların kafasında farklı proje var” demeye başladığını iddia etti.
“Başbakan’ın da çok tedirgin ve telaşlı olduğunu, ağzına yakışmayacak sözlerle bu konuları tartıştığını, asabının bozulduğunu” söyleyen Baykal, Erdoğan’ın bugünkü grup konuşmasındaki sözlerine de yanıt verdi. Baykal’ın idam sehpasının yolunu gösterdiğini savunarak, “Biz o beyaz çarşafı giyip de yola çıktık, bunun bedelini ödemeye de hazırız” sözlerine karşı Baykal, şöyle dedi:
“Biz sizi çarşaflı görmek istemiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığına yakışır olgunluk, anlayış içinde anayasa, hukuka ve millete saygılı bir başbakan olarak görmek istiyoruz. Sizi oradan, demokrasi içinde, sandıkta milletin oyuyla uzaklaştırması gerektiğine inanıyoruz. Çabamız buna yöneliktir.”
GEÇMİŞTEKİ SOMUT İŞBİRLİKLERİ YAPILABİLİR
Baykal, Türkiye’yi zorlamamak ve sıkıntıya sokmamak gerektiğini dile getirerek, Anayasanın 2 maddesinin değiştirilmesiyle yaşanan tartışmaların görüldüğünü söyledi. AK Parti’nin iktidara gelir gelmez “Anayasayı yeniden yapacağız” dediğini ifade eden Baykal, bir anayasayı yeniden yapmanın, mevcut anayasayı yok saymak, iptal etmek anlamına geleceğini belirtti. Oysa milletvekilleri olarak, bu anayasayı uygulayacaklarına dair TBMM’de yemin ettiklerini belirten Baykal, konuşmasının son bölümünde Erdoğan’a “işbirliği” de sundu. Baykal şöyle dedi:
“Artık Başbakan’ın yeni anayasa arayışını bırakması lazım. Başbakan, artık Türkiye’ye bir AKP anayasası dayatma iddiasından vazgeçmelidir. Hangi noktada değişiklik ihtiyacı çıkıyorsa, net şekilde ifade etmelidir, sonra hep birlikte değerlendirmeyi yapmalıyız. Gerekiyorsa, geçmişte olduğu gibi somut işbirlikleri yapılabilir. Ama ‘Bunu atalım, yeniden yazalım’ bu olmaz. Anayasamız Meclis’e sıfırdan yeni anayasa yapma hakkı vermiş değil. Anayasada atılmayacak maddeler var, çok değerli hatıralar var, Mustafa Kemal Atatürk’ün, Milli Mücadelenin, Kurtuluş Savaşı’nın damgası var. ABD 250 yıldır aynı anayasa ile yönetiliyor, ‘modası geçti’ demiyor. Milli Mücadelenin, Mustafa Kemal’in, tarihimizin bir emaneti bu anayasa, kıymetini bilelim.”
Baykal, 2002 seçimlerinden sonra AK Parti Genel Merkezini ziyaretinde, “Türkiye’nin temelleriyle, tarihi rotasıyla oynamayın” uyarısında bulunduğunu anımsatarak, gelinen noktada, bu kaygılarının yaşama geçtiğini, hem milletin hem de buna inanmayan ülkelerin de görmeye başladığını savundu. Baykal, “Bu işin yaratacağı sıkıntıyı umut ediyoruz iktidar da değerlendirecektir. İktidara destek olan, tehlikeli maceraya onlarla beraber çıkan bütün yol arkadaşları da geldiğimiz noktada bir durum değerlendirmesi yapma ihtiyacı hissedeceklerdir. Kimseyi üzmek, kırmak istemiyorum ama büyük, tarihi yanlışlıklar yapılmıştır. Bu tarihi yanlışlıklardan dönmek, memleketini seven herkes için görev haline gelmiştir. Böyle bir ortamı yaratmak bizim görevimizdir” diye konuştu.
ERDOĞAN VE GÜL ‘GİZLİ PLAN’I AÇIKLAMIŞLARDI
Baykal, İslamiyetin örtünme anlayışının, devletin Anayasasına yerleştirilmesinin doğru olmadığını savundu, “Siz, türbanı giyebilirsiniz ama devlete giydiremezsiniz” dedi. “Cumhuriyet’i bir kenara iterek, farklı anlayışa doğru dönüştürülmesi mücadelesinin son aşamaya taşındığını” savunan Baykal, “Son noktada iş başına gelenler daha gelmeden önce nasıl iktidar tasavvur ettiklerini ortaya koymuşlardır. Bu iktidarın arkasında bir fikri plan vardır. Ne yapmak istediklerini kendi aralarında belirlemişler, ortaya koymuşlardır” diye konuştu.
“Başbakan’ın bu konuya ilişkin bilinen, bilinmeyen, ortaya çıkmış, daha tam ortaya çıkmamış olan söylemleri olduğunu” öne süren, “Erdoğan’ın yanında ideolog konumunda olan kişilerin de ortaya attıkları düşünceler olduğunu” belirten Baykal, Erdoğan’ın 11 Şubat 1994’te “İktidara geldiğimizde çarşaf moda olacak” dediğine dikkati çekmek istediğini belirtti. Baykal, “Tesadüf değil. Bir anlayışı, zihniyeti ortaya koyuyor. Bu, bir özlemi yansıtıyor” dedi. Erdoğan’ın, “İmam hatipliler Türkiye’nin geleceğini şekillendirecek. Biz buna yönelik çalışmanın gönüllü erleri olarak yetiştik, yetişmeye devam ediyoruz”, “21. asır, dine dayalı sistemlerin asrı olacaktır” dediğini de belirten Baykal, “Tesadüf mü? Bu anlayışla yola çıkıldı” dedi. Baykal, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de, Meclis’te yaptığı ilk konuşmasında bunu itiraf ettiğini iddia etti. Baykal, “İnancımız sadece camiye hapsedilemez, onu yaşama taşımak durumundayız” sözlerinin bu kadronun resmi tercihi olduğunu söyledi. Baykal, laikliğin hiçbir şekilde din düşmanlığı olmadığını vurguladığı konuşmasında, türban ile başörtüsünün de çok farklı kavramlar olduğunu ifade etti.
PEYGAMBERİMİZ DÖNEMİNDE TÜRBAN MI VAR?
Türbanla ile başörtüsünün farklı kavramlar olduğunu ifade eden Baykal, başörtüsünün, Anadolu’da toplumun bir parçası olan, çok yaygın ve temel uygulama olduğunu kaydetti. Kuran-ı Kerim’deki örtünmeye yönelik anlayışın başörtüsüne yansıdığını savunan Baykal, “Bu bizim gerçeğimiz. Tarihimizin, toplumumuz bir parçasıdır. Başörtüsü yerlidir, bizimdir” dedi; türbanın ise siyasi simge ve ithal olduğu görüşünü tekrarladı. Baykal, “Türban, 1400 yıllık İslam tarihinin hangi noktasında var? Peygamberimizin zamanında, çevresinde türban kullanan var mı? Sahabenin içinde türban kullanan var mı? Yüzlerce yıl, bin yıl türban var mı? Son 40-50 yıla kadar türban var. Türban bir üniforma. Başbakan da itiraf etti, ‘Bir siyasi simge, öyleyse öyle’ dedi. Evet, öyle. Kabul et işte onu.”
SHAKESPEARE’DEN ALINTIYLA TÜRBAN GERÇEĞİ
CHP lideri Baykal, türbanın İslami içeriği olmadığı gibi, kelime itibariyle de Türkçe olmadığını söyledi ve bu görüşünü şöyle savundu: “Fransızca’da, türban erkeklerin kullandığı sarık demek. Başbakan, ansiklopedilere meraklı. Kendisine bazı ansiklopedilerden, türbanın nasıl resmiyle çizilerek anlatıldığına dikkatini çekmek istiyoruz. Shakespeare’nin Othello’sunda, en son sahnede Othello intihar ederken, ‘Ben Halep’te türbanlı bir Türk’ü de işte böyle öldürmüştüm’ der. Orada kastettiği türbanlı Türk, sarıklı bir erkektir.”
DİNE SAYGI GÖSTERMEK LAİKLİĞE AYKIRI DEĞİLDİR
Türbanın, “İslamın kurucu şartı” gibi gösterilmek istenmesine karşı çıkarak, Ebu Hanefi’den örnekle İslamın, imanın şartları arasında türbanın bulunmadığını ortaya koyduklarını ifade eden Baykal, geçen hafta bu konuda yaptığı konuşmayı laikliğe aykırı bulanlara da şöyle çattı:
“Dinden bahsetmek, dine değer vermek, dine saygı göstermek hiçbir şekilde laikliğe aykırı değildir. Herkes bunu kafasının içine yerleştirsin. Laiklik, dine değer vererek, dine saygı göstererek, dini öğrenerek, bilerek gerçekleştirilebilir. Dine sırtını dönerek, dine düşmanlık yaparak, dine husumet sergileyerek, laikliği savunmak mümkün değildir. Laikliğin gereği de o değildir. Biz, dinin içinde birilerinin takdim ettiği gibi türbanın bir iman şartı olmadığını, din anlayışı içinde yerinin ne olduğunu, bu konudaki görüş ayrılıklarını halkın bilgisine sunduk. Öyle bir anlayış yaratıldı ki sanki bir kadının saçının tek telini dahi göstermesi, onun dinden çıkması sonucu doğuracakmış gibi bir anlayış dayatıldı. Öyle bir anlayış yoksa, bunu söylemek niye laikliğe aykırı olsun. Biz, dinden yola çıkarak, devlete istikamet vermeye çalışmıyoruz.
İSTEYEN TÜRBAN GİYER, SAYGI GÖSTERİRİZ AMA
“Dini anlamaya, dine saygı göstermeye, herkesin dini en doğru yaşamasının şartlarını devlet düzeni içinde sağlamaya çalışıyoruz. Görüldü ki İslamiyetin örtünme anlayışı vardır ama örtünme anlayışının, türban kavramıyla eşdeğer olması doğru değildir. Bu uygulama biçimiyle ilgili değişik anlayışlar vardır. Bunların her birisi saygı değerdir. Böyle bir anlayışın devletin Anayasasına yerleştirilmesi doğru değildir. İsteyen türban da giyer, buna itiraz etmiyoruz. İsteyen İslamın, Kuranıkerim’in bu konudaki anlayışını, isterse türban biçiminde yorumlayarak uygular. Başımızla beraber, buna da saygı gösteririz. Kimsenin buna karşı çıkma hakkı olmadığını da inanırız. Ama siz o türbanı giyebilirsiniz ama devlete giydiremezsiniz. Yanlış olan budur. İçine girilen istikamet de tutulan yol da budur.”
Baykal her zamanki gibi saçmalamış.Seçim otobüslerinde türban resimlerinin ne işi vardı o zaman sen yüce Türk milletini kandırabileceğinimi sanıyorsun. Kendi grup toplantısna şehir dışındayım diyerek katılmayım arabnın içinde yakalanan sen hangi cesaretle bunları söyleyebiliyorsun başkalrına çamur atmak yerine dön bir kendi mazine bak Ulu Önder Atatürk'ün Annesininde başı kapalı değilmiydi o zaman bu millet laik değilmiydi. Türban yasasına unutmaki 1 değil 100 değil 1000 değil milyonlarca kişi destek veriyor Hak yolunu buldu. Eşitlikse eşitlik laiklikse laiklik siz değilmiydiniz herkes dinini özgürce yaşayabilir diyen iş ciddiye binince neden farklı çözümler peşine girdiniz acaba şunu unutmayın türban karşıtı göstericiler protesto yapıyor bir avuç kişi, Amma türbanı destekleyenler sokağa çıkarsa işte o zaman bir daha siz sokağa çıkamazsınız bu milletin sabrını taşırmayın TÜRKİYE BİZİMDİR ONU SÖMÜRMEYE ONU KARANLIĞA SÜRÜKLEMEYE KİMSENİN GÜCÜ YETMEZ BİZ OSMANLININ TORUNLARIYIZ SONUNA KADAR KUTSAL EMANETLERİMİZİN BEKÇİSİYİZ. BU ARADA SN. R. TAYYİP ERDOĞANA SONSUZ TEŞEKKÜRLERİMİ SUNARIM. DURMAYIN SONUNA KADAR ARKANIZDAYIZ TÜRK MİLLETİ SİZİNLEDİR. RABBİM HEPİNİZİN YARDIMCISI OLSUN