23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda, siyasetin gündeminde yine 'laiklik' tartışması vardı.
TBMM Başkanı Bülent Arınç, Türkiye'nin bir rejim sorunu bulunmadığını, rejimin, her konu tartışıldığında sarsılacak ve etkilenecek kadar zayıf olmadığını belirterek, ''Ülkede bir rejim sorunu değil, rejimin sahibi olma tartışması vardır. Ülke yönetiminde inisiyatif alanlarını genişletme ya da sahip oldukları gücü kaybetmeme tartışmaları vardır'' derken, CHP lideri Deniz Baykal, ''Cemaat zihniyetinin, teokratik anlayışın, din sömürücülüğünün varlığını ve etkinliğini hala sürdürüyor olmasının, zaman zaman iktidar olanaklarıyla destekleniyor olmasının, Cumhuriyet projesine ilk günkü heyecanla sahip çıkmanın bir zorunluluk haline dönüştüğünü gösterdiğini'' söyledi.
TBMM'nin açılışının 86. yıldönümü, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle özel gündemle toplanan Genel Kurul'da konuşan Arınç, çıkartılan kanunlar tartışılırken her meselenin rejim tartışmasına çekilmesinin her geçen gün arttığını; tarım, hayvancılık, turizm, Belediyeler Kanunu ve benzeri konularda bir değişiklik ve düzenleme yapılırken, konunun aniden birileri tarafından rejim tartışmalarına getirildiği kaydetti.
Son olarak önemli konumdaki bir siyasetçinin, İstanbul'da bir eğlence merkezinin, insanların ölümüne neden olan kaçak yapılarının yıkılmasını, ''rejimden ideolojik intikam almak'' olarak değerlendirmesinin, durumun ''trajikomik'' yanını en çarpıcı şekilde ortaya koyduğunu belirten Arınç, şöyle konuştu:
Arınç: Rejim sorunu yok iktidar mücadelesi var
''Türkiye'nin bir rejim sorunu yoktur. Türkiye, rejiminin Cumhuriyet olacağına, demokrasi olacağına bundan 83 yıl önce karar vermiştir. Bugün de Meclisi ile, hükümeti ile ve tüm organlarıyla aynı kararlılıkla yoluna devam etmektedir. Ülkenin rejimine karşı bu kadar güvensiz olunamaz. Türkiye'nin rejimi her konu tartışıldığında sarsılacak, etkilenecek kadar zayıf değildir. Hiç kimse Cumhuriyetten, demokrasiden, temel özgürlüklerden vazgeçme niyetinde değildir. Dolayısıyla ülkede bir rejim sorunu değil, rejimin sahibi olma tartışması vardır. Ülke yönetiminde inisiyatif alanlarını genişletme ya da sahip oldukları gücü kaybetmeme tartışmaları vardır.''
TBMM Başkanı Arınç, tartışmaların odağında yer alan ve nerdeyse tüm fikir ayrılıklarının gelip dayandığı bir başka konunun da laiklik olduğunu belirterek, ''Açıkça belirtmeliyim ki, anayasamızın değiştirilemez maddesi olan laiklik ilkesine Türkiye'de karşı çıkan kimse yoktur. Bütün tartışmalar, laiklik ilkesinin farklı yorumlanmasından kaynaklanmaktadır'' diye konuştu.
Baykal: Din ve siyaset ayrımı, demokrasinin temelidir
CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''cemaat zihniyetinin, teokratik anlayışın, din sömürücülüğünün varlığını ve etkinliğini hala sürdürüyor olmasının, zaman zaman iktidar olanaklarıyla destekleniyor olmasının, Cumhuriyet projesine ilk günkü heyecanla sahip çıkmanın bir zorunluluk haline dönüştüğünü gösterdiğini'' söyledi.
Baykal, 23 Nisan 1920'de yaşananın, bir başlangıç olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: ''Tebaalıktan yurttaşlığa, cemaatten topluma, teokratik zihniyetten laik anlayışa, dogmatizmden özgür düşünceye, zorbalıktan hukuka, din sömürücülüğünden dine saygı anlayışına geçişin sağlanması temel amaçtır. 86 yıl sonra bugün geldiğimiz noktada bu amaçlara ulaştığımızı söylemek ne yazık ki mümkün değildir. Cemaat zihniyetinin, teokratik anlayışın, dogmatik düşüncenin, zorbalık kültürünün, din sömürücülüğünün varlığını ve etkinliğini hala sürdürüyor olması, yer yer, zaman zaman iktidar olanaklarıyla destekleniyor olması cumhuriyet projesine ilk günkü heyecanla sahip çıkmanın artık bir zorunluluk haline dönüştüğünü bize gösteriyor. Cumhuriyet bu güçlükleri yenme mücadelesi olmaya devam ediyor.''
CHP Genel Başkanı Baykal, 23 Nisan 1920'nin, milli iradeye dayalı egemenlik anlayışının ilk adımı olduğunu, milli iradenin, yurttaşların hukuk eşitliğini zorunlu kıldığını söyledi. Baykal, ''Milli iradeyi bir kez benimseyince, milleti oluşturan vatandaşların dinine, mezhebine, eğitimine, servetine, ırkına, aşiretine, tarikatına göre ayırım yapamazsınız. Bu durum, sizi, Cumhuriyete götürür, bu sizi kadın-erkek eşitliğine götürür, bu sizi laikliğe götürür.'' diye konuştu.
Baykal, şöyle konuştu: ''Cumhuriyeti tahrip ederek demokrasiyi güçlendirmek mümkün değildir. Cumhuriyeti eksilterek demokrasiyi çoğaltamazsınız. Demokrasinin sağladığı olanakları kullanarak da bunu gerçekleştirseniz, sonuç değişmez. Cumhuriyete karşı programlanmış bir demokrasi, sadece Cumhuriyeti değil, kendi kendisini de tahrip eder.
Din ve siyaset ayırımı, demokrasinin temelidir. Din ve siyasetin kuralları birbirinden farklıdır. Dinde iman ve teslimiyet esastır, demokratik siyasette ikna olma ve sorgulama, dinde gerçek tektir ve değişmez, demokratik siyasette gerçek çoktur ve değişir; dinde muhalefete yer yoktur, demokratik siyaset muhalefetsiz olamaz. Demokrasinin olanaklarını kullanarak dini siyasete açmaya kalkışanlar olabilir; ama din ve siyaset ayırımını esas almayan hiçbir rejim demokratik kalamaz.
Laiklik anlayışı, devletin bütün inançlara, dinlere, mezheplere saygı göstermesini ve eşit davranmasını gerektirir. Bu doğrudur; ama laiklik anlayışı, aynı zamanda, hiçbir inancın, mezhebin, dinin, devletin hukukunu, eğitimini ve yönetimini oluşturmasına izin verilmemesini de öngörür. Siyasetin referansı demokrasi olmaktan çıkar din olursa, bunun sonucu önce oluk oluk kardeş kanı, sonra da koyu ve karanlık bir otoriter rejimdir.''