15
Mayıs
2024
Çarşamba
SİYASET

Bölücü örgütler Türkiye'yi şikayet etti!

"Kürdistan zengin yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynaklarına ve kalkınmak için gerekli öteki tüm koşullara sahip olmasına rağmen, halkımız yoksulluk içerisinde yaşıyor. Bunun nedeni de yine söz konusu devletlerin izledikleri sömürü ve baskı politikasıdır. Sömürgeci devletler, hiç bir karşılık ödemeden Kürdistan’ın zenginlik kaynaklarına el koyuyor, onların halkımızın yararına kullanılmasına olanak tanımıyorlar."

Bölücü Kürt Örgütlerin mektubunun tam metni

Sayın Ban Ki – Moon, Birleşmiş Milletler Örgütü Genel Sekreteri,
Ekselansları,
Federal Almanya Cumhuriyetinde faaliyette bulunan Kürt kültürel ve demokratik kuruluşları olarak, Birleşmiş Milletler Örgütü Genel Sekreterliği görevine başlamış olmanızı sevinçle karşılıyor, başarı dileklerimizi sunuyoruz.
Ekselansları,
Kürt halkı, kendine özgü dili, kültürü ve tarihi olan Ortadoğu’nun en eski halklarından biridir. O, 500.000 kilometrekareyi aşan büyüklükteki ülkesinde nüfusun ezici çoğunluğunu oluşturmaktadır. Ancak ne yazık Kürt halkı bugün hala parçalanmış ülkesinin büyük bölümünde, ağır baskı ve tehditlerle yüz yüze yaşamını sürdürmektedir.
Ekselansları,
1639 yılında, Osmanlı İmparatorluğu ile İran arasında resmen paylaşılan ülkemiz Kürdistan, 24 Temmuz 1923 yılında İsviçre’nin Lozan kentinde yapılan bir antlaşma ile yeniden bölüşüldü ve bu kez iki yerine dört parçalı hale geldi. Kürt halkının temsil edilmediği bir konferansta ve onun istemlerine aykırı bir şekilde yapılan bu paylaşım antlaşması elbette meşru değildi ve halkımız da haklı olarak onu öyle görmedi.
Kaldı ki her biri Kürdistan’ın birer parçasını ellerinde tutan Türkiye, İran, Irak ve Suriye, demokratik temeller üzerine kurulmadılar ve buna bağlı olarak da Kürt halkının demokratik, kültürel ve politik haklarına saygılı davranmadılar.
Onlar, defalarca soykırıma dönüşen baskı ve terör politikası ile onu zorla asimile etmeye, sindirmeye ve yok etmeye çalıştılar.
Ekselansları,
Ne yazık ki Türkiye, İran ve Suriye devletlerinin Kürt politikalarında bugün hala olumluya doğru bir gidiş göze çarpmıyor. Her üç devletin sınırları içerisinde yaşayan 30 milyonu aşkın Kürt, temel hak ve özgürlüklerden yoksun durumda yaşamayı sürdürüyor. Örneğin, Kürtler kendi ana dilleri ile eğitim görme hakkına sahip değiller. Okullarda, Kürt kültürü ve tarihi ile ilgili hiç bir şey okutulmuyor. Kürt dili ve kültürünün korunması ve gelişmesi için devletçe herhangi bir önlem alınmıyor. İran’da tanınan sınırlı haklar bir yana bırakılırsa, radyo ve televizyonlar esas olarak Kürt kültürüne ve tarihine kapalıdır. Politik haklar yönünden de durum farklı değil. Kısacası, adı geçen devletler, halkımızın her hak istemine baskı ve terörle karşılık veriyorlar. Özellikle Türkiye`de, dinsel özgürlükler bakımından da ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Türkiye’de devletin resmi dini olarak kabul edilen İslam’ın Sünni mezhebi dışındaki dini inançlar baskı altındalar. Aleviler, Hıristiyanlar ve Yezidiler haksızlığa uğruyor, baskı görüyorlar.
Ekselansları,
Yukarıda kısaca değindiğimiz olumsuz koşullar, kalkınma ve yaşam düzeyi bakımından da varlığını sürdürmektedir. Kürdistan zengin yeraltı ve yerüstü zenginlik kaynaklarına ve kalkınmak için gerekli öteki tüm koşullara sahip olmasına rağmen, halkımız yoksulluk içerisinde yaşıyor. Bunun nedeni de yine söz konusu devletlerin izledikleri sömürü ve baskı politikasıdır. Sömürgeci devletler, hiç bir karşılık ödemeden Kürdistan’ın zenginlik kaynaklarına el koyuyor, onların halkımızın yararına kullanılmasına olanak tanımıyorlar. Kendisi hakkında karar verme ve kendi kendisini yönetme hakkına sahip olmayan Kürt halkı ise maalesef bu olumsuz durumu sona erdirebilecek olanaklara sahip değil. İnsanlara nefes aldırmayan baskılar, umutsuzluk ve yoksulluk ise Kürdistan’da aynı zamanda ciddi sosyal sorunların ortaya çıkmasına ve giderek büyümesine neden olmaktadır.
Ekselansları,
Ülkeniz Güney Kore’nin de içerisinde bulunduğu ABD öncülüğündeki müttefik güçlerin Saddam Hüseyin diktatörlüğünü sona erdirme operasyonundan sonra, Irak devleti sınırları içerisinde bulunan Kürdistan’ın güney parçasında, halkımız açısından yeni bir yaşam kurma yolu da açılmış oldu. Şimdi özgür olan Güney Kürdistanlılar, bir yandan hızla Saddam döneminde uğradıkları soykırımın yaralarını sarıyor, bir yandan da demokratik ve federal bir Irak’ı kurma mücadelesinde olağanüstü bir çaba harcıyorlar.
Kürdistan’da bulunan ülkenize ait askeri birlikler de bu konuda halkımıza yardım etmekteler. Şunu memnuniyetle belirtelim ki G. Koreli askerlerin dayanışması sadece askeri alanda yapılanlarla sınırlı değil. Onlar, bugüne kadar sosyal alanda da birçok projeyi gerçekleştirdiler. Halkımız, bu dayanışmadan ötürü, kardeş Güney Kore halkına minnettardır. Öte yandan, Kürt halkının bu durumu, onu, bölgede demokrasi ve barış istemeyen güçlerin hedefi haline getirmektedir. Ona en büyük tepkiyi gösterenler ise Irak’a komşu olan Türkiye, İran ve Suriye devletleridir. Çünkü her üç devlet de, Kürdistan’ın özgürleştirilmiş parçasındaki olumlu gelişmelerin, kendi sınırları içerisindeki Kürtleri etkileyeceğinden ve onların özgürleşme mücadelesine güç vereceğinden korkuyorlar. Bu nedenle de halkımızın, ülkesinin bu parçasında elde ettiği kazanımları kaybetmesi için yoğun çaba harcıyorlar. Türkiye, orayı sürekli olarak işgal tehdidi altında tutuyor.
Ekselansları,
BM Örgütü, kuruluşundan bu yana çeşitli alanlarda başarılı işler yaptı. O, yürüttüğü bu çalışmalarla, açlık ve hastalık tehlikesi ile yüz yüze bulunanların, doğal afet ve savaş kurbanlarının umudu haline geldi, saygınlık kazandı. Ancak biz Kürtler, BM Örgütü´nün ilgisi açısından kendimizi şanslı sayamıyoruz. BM Örgütü, bugüne kadar izlediği politika ile halkımızı adeta yok saydı, çektiği acılara ilgisiz kaldı.
Ekselansları,
Kürtler sayısal olarak şu an dünyamızda devleti olmayan ve kaderini belirleme hakkı gasp edilmiş en büyük ulustur. Kürt sorunu, temel hakları elinden alınmış, kölelik koşullarında yaşamaya zorlanan tehdit altındaki bir ulusun özgürleşmesi sorundur. Pratikte yaşananların da defalarca ortaya koyduğu gibi, bu soruna adil ve demokratik bir çözüm bulunmadan Ortadoğu’yu barışa ve istikrara kavuşturmak olanaklı değil.
Bu çerçevede Kürtler;
1. Dil, kültür ve kimlik haklarına sahip olmak,
2. Ekonomik ve sosyal kalkınma olanaklarından eşitçe yararlanmak istiyor, hem de BM örgütünce benimsenen “Halkların hak eşitliği ve kaderlerini özgürce belirleme hakkı” ilkesine göre kendi geleceği üzerinde söz ve karar sahibi olmak istiyorlar.
Görev yaptığınız dönemde, BM Örgütü´nün, Kürt halkının sorunlarına ve acılarına duyarsız kalmayacağını umarız. Saygılarımızla…

Mektubu İmzalayan Örgütler:
Kirmanc (Zaza) Dili ve Kültürü Enstitüsü-IKK, Berlin
İMKEV – Kürtler için Uluslararası İnsan Hakları Merkezi, Bonn
KOMKAR – Kürdistan Dernekleri Birliği, Köln
Kürd PEN, Bremen- Almanya
KOMJIN – Kürt Kadın Bürosu, Wuppertal
KOMCIWAN –Kürdistanlı Gençler Birliği, Dortmund
Alman-Kürt Dostluk Derneği – Hevalti, Köln
Alman-Kürt Dostluk Derneği – Hevalti, Bottrop
Alman-Kürt Dostluk Derneği – Hevalti, Duisburg
IKV/KOMKAR, Wuppertal
Ulusal Azınlıklar koruma Derneği, Münih
Alman-Kürt Dostluk Derneği, Hamburg
Kürt Topluluğu, Mannheim
Kürdistan İşçi Derneği, Nürnberg
Kürt Derneği, Bremen
Kürt Topluluğu Rhein-Sieg-Kreis
yenidünyagündemi
Yayın Tarihi : 16 Mart 2007 Cuma 02:15:59
Güncelleme :16 Mart 2007 Cuma 05:50:29


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
ali yılmaz IP: 88.247.77.xxx Tarih : 16.03.2007 09:13:06
Türkiye Cumhuriyeti sizleri bin yıldır karşılıksız doyurdu karınızı kızınızı birbirinizden korudu adi nankörler ne üretiyorsunuzda neyin şikayetini yapıyorsunuz.Bizler batıda üretiyoruz vergilerimizi veriyoruz sizler kacakcılıktan vergi kacakcılığından ve hertürlü yasadışı kazançtan gelir elde ediyorsunuz bir kuruş Türkiyeye karınız yok hep zararsınız nankör adiler.Benim vergilerimi çarçur ediyorsunuz yeşil kartlılara bakın nankörler eğitimsiz geri kafalılar ASKERİMİ POLİSİMİ şehit ediyorsunuz Albayrağıma hakaret ediyorsunuz yasadığınız cennet vatanıma İHANET ediyorsunuz ve hala bu ülke ve insanlar sizi bağrına basıyor bunu bir düşünün alman ingiliz abd sizi kullanıyor ve hep kullanacak nankörler.Doğu ve güneydoğu anadolu TÜRKİYEMİN binlerce yıllık bir parcası bunu kabul etmeyen defolur gider NE MUTLU TÜRKÜM.