Ateşkes kararı almasına rağmen sivillere yönelik eylemlerini sürdüren PKK’nın, ABD’nin kontrolündeki Kuzey Irak’taki Kandil’i üslenerek, buradan şiddet eylemlerini organize etmesine izin verilmesi, ABD kamuoyunun da tepkisine neden oluyor. 


Türkiye'nin sabrı taşıyor

ABD’nin önde gelen düşünce kuruluşu “The Washington Institute for Near East Policy” (Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü), 10 Ocak, 7 Mart, 12 Nisan, 15 Mayıs ve 20 Ağustos 2006 tarihlerinde yayınlanan muhtelif raporlarına, bir yenisini daha ekledi. Enstitü’nün son raporunda (27 Aralık 2006), ABD’nin en önemli problemi haline gelen PKK terörüne karşı somut adımlar atmaması durumunda, Türkiye’nin Kuzey Irak’a müdahale hakkının doğduğu vurgulanarak, Bush yönetiminin PKK konusundaki duyarsızlığının ABD’nin terörizmle mücadele konusundaki samimiyetinin sorgulanmasına neden olduğuna dikkat çekildi. 

Uyarılar ciddi

Washington ve Irak yönetimlerine PKK terörü konusunda çok ciddi uyarılarda bulunulan raporda, şöyle denildi: “ABD tarafından terör örgütü listesinde yer alan PKK, Irak savaşının başlamasından bu yana geçen dört yılı Kuzey Irak’ta varlığını güçlendirmek için kullandı ve bu süre içinde Irak-İran sınırı boyunca uzanan Kandil dağlarında, silahlı eğitim kamplarıyla, mühimmat depolarıyla, keşif, iletişim ve eylem planlama merkezleriyle tam fonksiyonel bir üs kurdu. Bu üsler, Türkiye’ye yönelik saldırılar düzenlenmesi için eğitim veriyor ve koordinasyonu sağlıyor. ABD’nin askeri kontrolü altındaki bu bölgede PKK’nın rahatça faaliyet göstermesi, Türkiye kamuoyunun tepkisinin her geçen gün boyutlanmasına neden oluyor. ABD’nin PKK’ya yönelik hoşgörülü yaklaşımı, örgütün terörist eylemlerinin onaylanması anlamına mı geliyor? Bu soruya verilecek cevap, Washington yönetiminin terörizmle mücadele konusundaki söylemlerinin ne kadar inandırıcı olduğunu da ortaya koyacaktır. Ancak unutulmamalı ki, Türkiye’nin Kuzey Irak’taki PKK varlığına yönelik kaygı ve tepkileri, tıpkı Hizbullah’ın hakim olduğu Güney Lübnan’ın İsrail’e yönelttiğine benzer gerçek bir tehdide dayanıyor. PKK terörü, iki sebepten dolayı Washington yönetiminin problemidir. Birincisi, Kuzey Irak’ta süregelen PKK varlığı, Türkiye’nin Irak’ta istikrarın temin edilmesine yardımcı olma şevkini kırıyor. İkincisi; PKK konusu ABD-Türkiye ilişkilerini temelinden tüketiyor. Başka bir deyişle, PKK terörüne karşı ABD’nin beklenen somut tedbirleri almaması, bölgedeki en önemli müttefiki olan Türkiye ile ilişkilerinin güçlenmesini engelliyor. ABD’nin tutarsızlıkları, Türkiye’nin Rusya, Çin, İran ve Suriye ile gelişen siyasi, askeri ve ekonomik bağlarının güçlenmesine neden oluyor.” 

ABD taahhüdünü yerine getirsin

Raporda, Washington’un PKK terörünün tasfiyesine yönelik taahhütlerini yerine getirmesi gerektiğinin altı çizildi; “Irak’taki PKK bürolarını kapatmak, PKK ile mücadele için özel temsilci atamak gibi sembolik jestler, bugünkü aşamada yeterli değildir. ABD, PKK terörüne karşı harekete geçmeyi yıllarca ertelemiştir. Bu nedenle Türkiye kamuoyu, ancak ve ancak ABD’nin belli başlı Türk gazetelerinin baş sayfalarında yayımlanabilecek şekilde somut girişimlerde bulunduğu takdirde (Kuzey Irak’taki PKK liderlerinin Türkiye’ye teslim edilmesi, örgüt kamplarının tasfiye edilmesi, PKK’nın finansman kaynaklarının kesilmesi gibi) ABD’nin bu meseleye ilişkin taahhüdü konusunda ikna olacak ve bölgede istikrarın sağlanması için Washington’a her türlü desteği verecektir. PKK konusunda General Ralston’un özel temsilci olarak görevlendirilmesi, Türkiye’de ‘ABD PKK konusunda harekete geçiyor’ beklentisinin artmasına neden olmuştur. Sembolik ve göz boyayan adımlar yalnızca Türkiye’nin hayal kırıklığını artıracak ve Washington’un inandırıcılığını tamamen ortadan kaldıracaktır. 1998 yılında Suriye ile yıllarca süren diplomatik müzakerelerin ardından, -güç kullanma zamanının geldiğine karar veren- Türkiye, Suriye sınırına asker yığdı ve Şam’a, PKK’yı beslemeye devam etmesi halinde yakın zaman içinde bir savaş çıkabileceğini bildirdi. Bugün Türkiye’nin, PKK’nın Kuzey Irak’taki güvenli sığınaklarına ilişkin duyduğu öfkenin de en az bu kadar ciddi olduğu görülüyor. Çünkü bugüne kadar Türkiye’de 35 bin insanın ölümüne ve 100 milyar doların üzerinde maddi kayba neden olan PKK, Kandil’deki üssünde yetiştirdiği örgüt mensupları sayesinde Türkiye’de şiddet eylemlerini sürdürebiliyor. Eğer ABD ve Iraklı Kürtler, PKK terörüne karşı harekete geçmekten kaçınırlarsa, Irak’ın tek istikrarlı bölgesi olarak gösterilen Kuzey Irak, ciddi olarak istikrarsızlık riskiyle karşı karşıya kalabilecektir.”

“International Herald Tribune” gazetesinde Stephen Larabee imzasıyla yayınlanan “Türkiye, PKK Terörü İle İlgili Kaygılarında Haklı Çıktı” başlıklı makalede de (20 Kasım 2006); “PKK’lılar, Kandil başta olmak üzere, Kuzey Irak’taki örgüt kamplarında saklanıyorlar. Beklenti, ABD’nin askeri operasyon yaparak, terör örgütü kamplarını tasfiye etmesi ve teröristleri yargı önüne çıkarması. Bush yönetimi, bu konuda birçok kere söz verdi. Ancak bugüne kadar somut bir adım atmadı. Bu durum, Washington’un terörle mücadele konusundaki söylemlerinin inandırıcılığını ortadan kaldırmıştır. Türkiye, toprak bütünlüğüne yönelik saldırılarda bulunan PKK’nın Kuzey Irak’taki örgüt kamplarına yönelik tek taraflı operasyon yapma hakkına sahiptir” denilmişti. 


Serbestçe dolaşan PKK'lılar

Washington yönetimince, öncelikle, Kuzey Irak’ta serbestçe dolaşan örgüt sorumluları yakalanmalı ve Türkiye’ye iade edilmelidir. PKK’nın finansman ve lojistik yolları kesilerek, Kuzey Irak’taki örgüt mensuplarının hareketleri sınırlandırılmalıdır. Bu adımları atmadaki başarısızlık ve isteksizlik, ABD-Türkiye ilişkilerinde ciddi bozulmayı ve ABD karşıtlığını körükleyecektir. Bush yönetiminin, PKK sorununu çözememesi, bölgedeki diğer terör örgütleri için çok tehlikeli bir emsal oluşturacaktır.

Birleşmiş Milletler’in 1267, 1269, 1333, 1368, 1373 ve 1390 sayılı kararlarında; “Teröristlere ve terör örgütlerine maddi destek sağlanmasının suç olduğu, bunların eylemlerine doğrudan veya dolaylı yoldan katılan, yardımcı olan kişilerin paraları ile mal varlıklarının dondurulacağı, hiçbir fondan yararlandırılmayacakları, insan ve silah temin etmelerine karşı her türlü önlemin alınacağı” vurgulanıyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1483 sayılı kararı uyarınca Irak topraklarındaki egemen güç olarak belli yasal sorumluk üstlenen ABD’nin, PKK’ya karşı somut adımlar atmaması, bu ülkeye yönelik haklı ve ciddi bir sorgulamayı da beraberinde getirmektedir.