Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, demokrasilerde meşruiyetin kaynağının millet olduğunu belirterek, millete benimsetilmeyen, millete emanet edilmeyen, millet iradesine dayanmayan hiçbir değişim ve gelişme programının yaşatılamayacağını söyledi. Ekonomiyle ilgili rekor seviyedeki göstergelerle Türkiye'nin, her türlü olumsuz dalgalanmayı asgari etkiyle atlatabilecek güçte olduğuna işaret eden Erdoğan, "Çok zor yakaladığımız bu istikrar ve güven ortamını bozmak isteyenleri, yürüyen tekerleğe çomak sokarak ekonominin dengelerini sarsmaya çalışanları aziz milletimiz çok iyi bilmekte, tanımaktadır." dedi.
Başbakan Erdoğan, Ulusa Sesleniş Konuşması'nda, birçok açıdan çok önemli bir ay, çok önemli bir haftanın geride bırakıldığını; her yıl 23 Nisan'da haklı bir gururla hem Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramı, hem de millet iradesinin tecelligâhı olan TBMM'nin kuruluş yıldönümünün kutlandığını belirtti.
Başbakan Erdoğan, TBMM'nin Kurtuluş Savaşı'nda olan istiklâl mücadelesinin sevk ve idare merkezi olduğuna işaret ederek, mücadelenin zaferle sonuçlanmasının ardından kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti'nin, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' şiarını ilerleme yolunda şaşmaz bir istikamet olarak benimsediğini kaydetti. TBMM'nin milli egemenliğin sembolü olarak varlığını sürdürdüğünü ifade eden Erdoğan, "Millî egemenlik, kurulduğu günden bu yana cumhuriyetimizin çağdaşlaşma ideallerini gerçekleştiren, büyük devrimlerin ve reformların altında imzası bulunan TBMM'nin temelidir; Atatürk'ün en zor zamanlarda, en zor kararları alırken aradığı demokratik meşruiyet şartının kaynağıdır. Çünkü cumhuriyetimizi kuran kadro güçlü bir şekilde inanmıştır ki, demokrasilerde meşruiyetin kaynağı millettir, yani sizlersiniz. Millete benimsetilmeyen, millete emanet edilmeyen, millet iradesine dayanmayan hiçbir değişim ve gelişme programının yaşatılamayacağını daha o günlerden görmüşlerdir. Onun için demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan cumhuriyetimizin bütün esasları TBMM tarafından hayata geçirilmiş; sonuçta milletimize mal olmuştur." dedi.
Herkesin, çocuklara nasıl bir gelecek bıraktıkları sorusunu kendilerine sormalarını isteyen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: "Daha aydınlık, daha mutlu, daha özgür, daha adaletli, daha hakkaniyetli bir dünyanın arayışı içinde olmalıyız, bu bizim en önemli yükümlülüklerimizden biridir. Göreve geldiğimiz günden bu yana çocuklarımıza çok daha az sıkıntı çekecekleri, geleceğe çok daha umutla bakabilecekleri bir Türkiye inşa etmek için gayret sarf ediyoruz."
"KRİZLERİN SIKINTILARINI ÇOCUKLAR ÇEKTİ"
Çocukların bu ülkenin geleceğini, yarınlarını temsil ettiğini ifade eden Başbakan Erdoğan, "Onlara yaptığımız her yatırımın, bu ülkenin geleceğine yapılmış olduğuna inanıyoruz. Türkiye'nin çok uzun ve meşakkatli yıllar geçirdiği, ağır krizler geçirdiği dönemler oldu. Bütün bu sıkıntıların görünmeyen yükünü geleceğe dair umutlarını; heyecanlarını yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalan çocuklarımız çekti.
Onlara yaşamaktan gurur duyacakları ve yarınlarına umutla bakabilecekleri bir ülke bırakabilmek adına büyük bir değişim dönemi başlattık. Bugün şükürler olsun ki Türkiye psikolojik eşiği geçmiş, çocuklarımız gelecek adına heyecan verici fikirler üretmeye, hedefler koymaya, hayaller kurmaya başlamıştır. Eğitim ve sağlıkta, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hak ettiği standartları yakalamak için büyük gayret içindeyiz. Eğitimlerini çağın gerektirdiği seviyeye yükseltebilmek, ezberci mantığın yerine analiz yeteneğini koyabilmek, çocuklarımızı dünyaya ve yeni fikirlere açık gelişkin bireyler haline getirmek için büyük bir seferberlik yürütüyoruz." diye konuştu.
"TÜRKİYE EKONOMİSİ EMİN ELLERDEDİR"
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin son yıllarda gerçekleştirdiği çok yönlü atılım, yakaladığı ekonomik dinamizmin son derece önemli olduğuna işaret ederek, "Bu başarılı yılların son derece değişken ve dalgalanmalara açık bir küresel atmosferde gerçekleştiğini de mutlaka dikkate almak durumundayız. Sizlerin de malumunuz olduğu üzere, bugünlerde yine küresel bir ekonomik dalgalanma tüm dünyada etkisini hissettirmektedir.
Enflasyonda, faizlerde, borsalarda, işsizlik oranlarında dalgalanmaya, piyasalarda durgunluğa yol açan, petrol fiyatlarının rekor düzeylere ulaşmasına sebep olan bu küresel şok, hiç kuşkusuz, az ya da çok Türk ekonomisini de etkilemektedir. Yine hem küresel ölçekte, hem de ülkemiz ölçeğinde, son yılların en kurak mevsimlerine şahit oluyoruz. Ancak şunu bütün samimiyetimle ifade etmek isterim ki, Türkiye ekonomisi, bu tür şokları, bu tür dalgalanmaları artık kolayca atlatabilecek bir güce, bir dirence sahiptir. Son 5 buçuk yılda yaşadığımız şokları, dalgalanmaları, belirsizlikleri, olumsuz sürprizleri en az etkiyle atlatmayı başardık. Aldığımız önlemlerle, Türkiye ekonomisini güçlü, korunaklı bir yapıya kavuşturmak için gerçekleştirdiğimiz yapısal reformlarla artık geleceğe daha güvenle bakabiliyor, bu tür küresel sarsıntıları asgari zararla atlatabiliyoruz. Bu tablo da gösteriyor ki, Türkiye ekonomisi bugün emin ellerdedir." diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, Avrupa Birliği katılım süreci ve reformları uygulama kararlılıklarının, ekonomiyi her zamankinden farklı, her zamankinden güçlü bir konuma yükselttiğini açıkladı.
"YÜRÜYEN TEKERLEĞE ÇOMAK SOKMAK İSTEYENLERİ MİLLETİMİZ ÇOK İYİ BİLİYOR"
Ekonomiyle ilgili rekor seviyedeki göstergelerle Türkiye'nin, her türlü olumsuz dalgalanmayı asgari etkiyle atlatabilecek güçte olduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle dedi: "Gerektiği zaman, gerektiği yerde önlemlerimizi aldık, almaya da devam edeceğiz. Ancak burada bir noktaya özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum: Türkiye ekonomisinin son yıllarda elde ettiği bu tarihi başarının altında, istikrar ve güven unsurları yatmaktadır. Sizlerin bize duyduğunuz güven, bizim de bu güveni boşa çıkarmamak, emaneti en iyi şekilde muhafaza etmek yönünde gösterdiğimiz gayret, Türkiye'yi bu günlere, bu seviyelere taşımıştır. Güven ve istikrara yönelik her türlü olumsuz girişim, doğrudan ekonomimizi, refahımızı, kalkınma hızımızı, büyüme hızımızı hedef alacaktır. Çok zor yakaladığımız bu istikrar ve güven ortamını bozmak isteyenleri, yürüyen tekerleğe çomak sokarak ekonominin dengelerini sarsmaya çalışanları aziz milletimiz çok iyi bilmekte, tanımaktadır."
"SOSYAL GÜVENLİK YASASI'NIN ETKİSİ YILLAR SONRA GÖRÜLECEK"
Konuşmasında, TBBM Genel Kurulu'nda kabul edilen Sosyal Güvenlik Yasası ile ilgili bilgi veren Başbakan Erdoğan, "Sosyal güvenlik sisteminde yapılan düzenlemeler, etkisini kısa vadede değil, orta ve uzun vadede gösterir. Geçmişte bazı hükümetler, nasıl olsa etkisi kısa dönemde görülmeyecek diyerek, oy uğruna, koltuk sevdası uğruna, iktidar hırsı uğruna dengeleri bozmuş ve bütçemize çok ağır yükler yüklemişlerdir. O zaman uygulanan bu insafsız, bu öngörüsüz politikalar, bugün tüm çalışanların sırtında ağır bir yüktür. İşte ülkemizin, milletimizin, çalışanlarımızın omuzlarındaki bu ağır yükü kaldırmak için sosyal güvenlik reformunu gerçekleştirdik." dedi.
Başbakan Erdoğan, yapılan düzenlemenin etkisinin bundan 30 yıl, 40 yıl, hatta 50 yıl sonra tam olarak hissedileceğini; bunun, yeni nesillerin bahtını karartmamak için yapılmış düzenlemeler olduğunu vurguladı. Erdoğan, yapılan düzenlemelerin mümkün olan en geniş katılımla, en geniş mutabakatla hayata geçirildiğini ifade etti.
"İŞSİZLERİN EĞİTİMİ İÇİN 230 TRİLYON KAYNAK AYRILDI"
Devrim niteliğindeki reformu uygulamaya koymanın hazırlığı içinde olduklarını anlatan Başbakan Erdoğan, hükümetleri döneminde tarihte eşi görülmemiş büyüme gerçekleştirdiklerini söyledi. Erdoğan, hala çözülmesi gereken sorunların bulunduğunu belirterek, "Başta gelen sorunlardan biri de işsizliktir. Geçmişten devraldığımız bu sıkıntıyı geleceğe taşımak lüksüne sahip değiliz, işsizlerimize iş bulmak, yeni istihdam üretmek mecburiyetimiz var. Bu amaçla şimdi İstihdam Paketi adını verdiğimiz yeni düzenlemeyle tarihi bir adım atmaya hazırlanıyoruz. İnanıyorum ki bu paket, Türkiye'de yeni bir dönemin başlamasını da sağlayacaktır." dedi.
Paketle işverenler üzerindeki idari ve mali yükleri azaltmayı, istihdamı arttırmayı, kayıt dışılığı azaltmayı hedeflediklerine değinen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Hedefimiz bu yeni uygulamalarla, hem mevcut istihdamı korumak, hem de yeni istihdama kapı açmaktır. Bu paketle işverenlerimizin ödediği SSK prim oranını 5 puan azaltıyoruz. Böylece işgücü maliyetlerinde ortaya çıkacak azalma, işverenlerimizin rekabet gücünü artıracak, ekonomimiz yeni yatırımlara ve yeni istihdam imkânlarına kavuşacaktır. Yatırımcılarımızın, girişimcilerimizin uzun süredir bizden bu yönde bir talepleri vardı, şimdi onlara bu imkânı sunuyoruz ve onlardan yeni yatırım, yeni istihdam konularında yeni atılımlar bekliyoruz. İstihdam paketimizde işverenlerimiz ve çalışanlarımız lehine bunun gibi bazı başka avantajlar da getiriyoruz. Bu paket kapsamındaki avantajlardan şimdilik birkaçını aktarmakla yetineceğim. Kadınların ve gençlerin istihdamını arttırmak amacıyla, mevcut istihdama ilave olarak işe alınan kadınlar ile 18-29 yaş arası gençlere ait SSK işveren primi 5 yıl boyunca kademeli olarak İşsizlik Sigortası Fonu'ndan karşılanacak.
Böylece gençler ve kadınların istihdama katılımını önemli ölçüde artırmayı hedefliyoruz. Bugüne kadar İşsizlik Sigortası Fonu'na aktarılan devlet payı ve nemasının 2008-2012 yılları arasındaki faizinin, Güneydoğu Anadolu Projesi başta olmak üzere; ekonomik kalkınma, refah ve istihdam sağlayacak projelere kullanılabilmesinin önü açılıyor. Özel sektörde 50 veya daha fazla işçi çalıştırılan işyerlerindeki zorunlu istihdam yükümlülükleri konusunda önemli kolaylıklar getiriliyor.
Eski hükümlü çalıştırma zorunluluğu kaldırılıyor, eski hükümlülere mesleki eğitimlerde öncelik tanımak suretiyle bu sıkıntıyı gidereceğiz. Yine özel sektörden terör mağduru çalıştırma zorunluluğu da kaldırılıyor, bu kapsamdaki vatandaşlarımızın kamuda istihdamı yoluna gidilecek. Zorunlu olarak istihdam edilecek özürlüler için ödenmesi gereken yüzde 3 oranındaki işveren sigorta primleri devlet tarafından karşılanacak."
Başbakan Erdoğan, İŞKUR'a kayıtlı tüm işsizlere yönelik mesleki eğitim faaliyetlerine ağırlık vereceklerini; bunun için de İşsizlik Sigortası Fonu'ndan yılda 230 trilyona varan kaynak kullanacaklarını açıkladı.
"1 MAYIS'A GÖLGE DÜŞMESİN İSTİYORUZ"
Başbakan Erdoğan, 1 Mayıs'ı Bakanlar Kurulu kararıyla 'Emek ve Dayanışma Günü' olarak ilan ettiklerini belirterek, Türkiye'nin kalkınmasında işçilerin çok ağırlık rolleri, büyük emekleri olduğunu kaydetti.
1 Mayıs'ların artık çatışmaların değil, emeğin, dayanışmanın, dostluğun, kardeşliğin yaşandığı günler olarak, layık olduğu şekilde kutlanmasını isteyen Erdoğan, "Biz işçilerimizle, emekçilerimizle bugünü bayram havasında kutlamak istiyoruz. İnşallah öyle de olacaktır. Bu umut ve beklentiler sadece benim değil tüm milletimizindir. Bildiğiniz gibi işçimizin, memurumuzun geçmişte birçok nema adı altında kesintileri vardı ve geldiğimizde bunu önümüzde gördük ve dedik ki işçimizin de memurumuzun da devletinden alacağı varsa bu bekletilemez. Devlet olarak biz bunu hemen ödemeliyiz dedik ve üç yıl içerisinde 13,5 katrilyonluk bu borcu biz ödedik. Niçin? Çünkü işçimize karşı, memurumuza karşı emeğinin bedelini bu şekilde tehir ettiremezdik, erteleyemezdik. Biz böyle bir iktidarız. Dolayısıyla barışın üzerine 1 Mayıs'ta gölge düşmesin istiyoruz. Dayanışmanın üzerine gölge düşmesin istiyoruz."