22
Mayıs
2024
Çarşamba
SİYASET

Gül'den laikliğe yeni tanım

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, yemin ederek resmen Cumhurbaşkanı olduğu TBMM Genel Kurulu’nda, kendisini seçen milletvekillerine hitaben bir teşekkür konuşması yaptı. Cumhuriyetin “laiklik” ilkesine özel vurgu yapan Gül’ün konuşmasında, hem içeriye hem de dışarıya yönelik mesajlar dikkat çekti. Gül özetle şöyle konuştu:

*Cumhuriyetimizin temel ilkelerinden laiklik, bir hak ve özgürlükler sistemi olan demokrasi içerisinde farklı hayat tarzları için özgürleştirici bir model olduğu kadar, bir sosyal barış kuralıdır da. Yalnız bu kadar da değil; hemen her toplumda zaman zaman baş gösteren çatışma ve kavga unsurlarını daha baştan ortadan kaldırmanın en kestirme yolu da yine laiklik ilkesine bağlılıktır. İçinde yer aldığımız coğrafyaya özgü gerçekleri ve hassasiyetleri düşündüğümüzde, din ve vicdan özgürlüğünü de içinde barındıran laiklik ilkesinin değerini daha iyi kavramış oluruz.

*Cumhuriyet’in kurucusu Büyük Atatürk’ün koyduğu “Türkiye Cumhuriyeti’ni muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarma” hedefi daima aklımızda olmalı. “ Biz bu Cumhuriyeti kolay kurmadık, bugünlere zahmetsiz gelmedik. Aziz vatanımızın her karış toprağının şehit kanlarıyla sulanmış olması bunun kanıtıdır.

*Görevimin zorluğunun idrakindeyim. Görevde bulunacağım süre içinde hiçbir ayırım yapmaksızın bütün vatandaşlarımızı kucaklayacağım. Tarafsızlığımı titizlikle koruyacağım ve devlet organlarının uyumlu çalışmasını sağlamak için elimden gelen bütün gayreti göstereceğim.

*Türkiye Cumhuriyeti ’demokratik’, ’laik’ve ’sosyal’bir ’hukuk devleti’dir. Anayasamızın değişmez hükümleriyle belirlenmiş bu nitelikler bir bütündür ve her biri hiç kuşkusuz Cumhuriyetimizin temel değerleridir. Bu ilkelerin hepsini, hiçbir ayrımcılığa tabi tutmadan savunmak ve her fırsatta güçlendirmeye çalışmak azmi ve kararlılığı içinde olacağım.




*Vatandaşın yöneticilerini kendisinin seçtiği demokratik sistem, hukukun evrensel ilkelerine bağlı, hak arama yollarının açık olduğu, temel hak ve özgürlüklerin bireysel veya örgütlü olarak sonuna kadar kullanılabildiği bir yapıdır. Ülkelerin gelişmesi ve insanların mutluluğu için asgari şart, açık bir topluma dönüşmektir.

*Anayasamızda da yer alan, fikir ve ifade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, insanlarımızın onurlu bir hayat sürdürebilmelerinin de teminatıdır. Şiddeti beslemeyen her türlü fikrin serbestçe ve korkusuzca ifade edilebildiği bir açık toplum olma hedefinden asla sapmamalıyız. Çağdaş dünya, nicedir, özgürlüklerden korkmamayı öğrendi; bizler de özgürlüklerimize en hayati değerlerimiz olarak her durumda sahip çıkmalıyız.

*Günümüz dünyasında, farklı özelliklerin vurgulandığı, değişiklikten ve çeşitlilikten korkulmayan bir anlayış daha fazla kabul görmeye başladı. Bizi millet yapan değerler yerli yerinde ise, anayasal düzenin temel ilkeleri yerleşmiş ve herkes tarafından gözetiliyor ise, böyle bir ortamda, farklılık ve çeşitliliklerimiz bizim için zafiyet unsuru değil, aksine en büyük zenginliğimiz olacaktır. Bu gerçeği görebilirsek, birlik ve beraberliğimizi, dirlik ve düzenimizi daha da sağlamlaştırabiliriz. Demokratik kültürümüz çoğulculukla beslendiği oranda, bizi biz yapan değerlere daha kolay sahip çıkabiliriz.

*Devlet görevinde, üzerine titrenmesi gereken en önemli nokta, insan odaklı bir hizmet anlayışının hakimiyeti olmalıdır. Asıl olan vatandaşın doğuşuyla kazandığı temel haklarıdır. Bu da, devlet adına hareket eden, her kademeden bürokratların, her eğilimden siyasilerin, öncelikle vatandaşın hak ve hukukunu korumakla görevli olduklarının bilincinde bulunmalarını gerektirir.

*Kadın-erkek eşitliğinin tam olarak sağlandığı, kadınlarımızın hayatın her alanına aktif olarak katılabildiği şartların gerçekleştirilmesi öncelikli hedefimiz olmalıdır.

*Hukuk devleti olmanın temelinde ’adalet’ilkesi vardır. Türkiye Cumhuriyeti, adalet mekanizmasının en süratli biçimde işlediği, insanların hak duygularının zedelenmediği, vicdanların tatmin olduğu bir devlet olmak zorundadır;

*Avrupa Birliği yolunda kararlı bir biçimde ve kendi irademizle yürümeye devam etmeliyiz. Reformlarını aksatmadan hayata geçirerek Avrupa Birliği ile her alanda uyum sağlamış bir Türkiye, zamanı geldiğinde, kendi tercihini kendisi yapacaktır.

*Güçlü bir silahlı kuvvetlere sahip olan Türkiye, bu özellikleriyle, hem kendi vatandaşlarını mutlu edecek, hem de bölgesine huzur ve istikrar getirecektir. Riskli bir coğrafyada yaşıyoruz; bu coğrafyada, Türkiye, çevresi ve dışarıdan bakanlar için tam anlamıyla güvenli bir ada olmalıdır. Bu hafta boyunca kutlayacağımız zaferlerimizi borçlu olduğumuz, dünyanın takdir ve gıptayla baktığı, bağımsızlığımızın sembolü, güçlü, modern ve etkili Türk Silahlı Kuvvetleri’nin caydırıcılık gücünün yüksek tutulması, ulusal bekamızın kaçınılmaz gereğidir.

*Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü tehdit eden terörist eylemlere karşı etkili mücadelemiz büyük bir kararlılıkla sürdürülecektir. Şehit aileleri ve yakınlarının, şehitlerimizin bizlere birer emaneti olduğunu hiçbir zaman unutmayacağız.

*Kapım herkese açık olacak. Aralarında ayırım gözetmeksizin, bütün siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşlarıyla yakın bir işbirliği içinde olacağım. Demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin üzerine titreyeceğim. Şeffaflık içinde, tam bir tarafsızlıkla, bütün vatandaşlarımı kucaklayarak yoluma devam edeceğim.




Erdoğan: Kabineyi bugün sunacağım

Başbakan Erdoğan, yeni Bakanlar kurulu listesini bugün Cumhurbaşkanı Gül’ün onayına sunacağını söyledi.Erdoğan, cumhurbaşkanı seçiminin ardından Meclis gazetecilerin kabinenin ne zaman sunulacağını şeklindeki bir soru üzerine, “Sayın Cumhurbaşkanından randevu alırsam yarın (bugün) sunacağım” dedi.

FRAK YERİNE SİYAH TAKIM ELBİSE GİYDİ

Gül, cumhurbaşkanlığı yemini için frak giymedi. Gül siyah takım elbise, beyaz gömlek ve bordo kravat ile yemin etti. Saat 17.50’de Cumhurbaşkanlığı başyaveri eşliğinde forsu kapalı Cumhurbaşkanlığı’na ait bir araçla TBMM’nin Çankaya Kapısı’ndan giren Gül, “en yaşlı başkan vekili” olan Eyyüp Cenap Gülpınar tarafından askeri törenle karşılandı.

Ata’ya söz verdi

GÜL, Anıtkabir Özel Defteri’ni de imzaladı. Gül, deftere şunları yazdı: “Aziz Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin 11. Cumhurbaşkanı olarak yüce makamınızda nöbeti devralıyorum. Büyük zorlukların üstesinden gelerek kurduğunuz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yüceltmek, ülkemizin bölünmez bütünlüğünü muhafaza etmek, milli birliğimizi ve beraberliğimizi güçlendirmek, Cumhuriyetin, demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti niteliklerini pekiştirmek kararlılığıyla yola çıkmış bulunuyorum. Ülkemizi gösterdiğiniz hedeflere ulaştırmak ve bize bıraktığınız emaneti daima yükseklere taşımak için bütün gücümle çalışacağım. Manevi huzurunda saygıyla eğiliyor, minnet ve şükranlarımı sunuyorum. Ruhunuz şad olsun.”

Sezer, Gölbaşı’nda güllerle karşılandı

Türkiye’nin 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, görevi Çankaya Köşkü’nde 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e devrettikten sonra, eşi Semra Sezer ile birlikte Gölbaşı Hacılar Köyü’ndeki evine gitti. Gölbaşı’ndaki evine saat 20.15’te giden Cumhurbaşkanı Sezer ve eşi Semra Sezer’i, komşuları ve bazı vatandaşlar, ellerinde Türk bayrakları ve güllerle karşıladı. Sezer çiftinin gelişi sırasında davul-zurna çalındı. Sezer, eve girerken, bir süre bekleyerek basın mensuplarına görüntü verdi. Komşuları gazetecilere, Sezer ile komşu olmaktan gurur duyduklarınıbelirterek, “7 yıldır 24 saat bizim için nöbet tuttu, gururluyuz” dediler.

Ajanslar
Yayın Tarihi : 29 Ağustos 2007 Çarşamba 02:48:02


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?