22
Mayıs
2024
Çarşamba
SİYASET

Herkes kendi işine baksın!

Başbakan Tayyip Erdoğan, anayasa konusunda eleştiride bulanan rektörler için, "Herkes kendi işine baksın" dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''(yeni anayasa çalışmaları) Bizim bu çalışmalarımızın sürecini veya bu çalışmaların devam edip etmemesinin kararını Rektörler Kurulu vermeyecek, Rektörler Kurulunun böyle bir yetkisi yok. Rektörler önce kendi işine baksın'' dedi.

Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde, yeni anayasa çalışmalarına ilişkin düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını da yanıtladı.

Kılık, kıyafet ve türban serbestisinin yeni anayasada olup olmayacağı ve Rektörler Komitesi'nin, ''anayasa çalışmalarının askıya alınması''na ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
''Bizim bu çalışmalarımızın sürecini veya bu çalışmaların devam edip etmemesinin kararını Rektörler Kurulu vermeyecek, Rektörler Kurulunun böyle bir yetkisi yok. Rektörler önce kendi işine baksın. Böyle bir hakları yok bir defa.

Bir değeri ise 'bunun hukuki bir temelinin olmadığı' ifadesi kendi içinde çelişkili. Çünkü burada yapılan çalışma zaten hukuki bir temel oluşturulmaya yönelik bir çalışmadır. Hukuki temel oluşturmak için bir anayasa hazırlığı yapılıyor. Kaldı ki ifade edilen konuyla ilgili olarak bu işin ne kadar temeli olduğu konusu ayrıca tartışmadır. Çünkü kanunda ayrı, öbür tarafta mahkemenin vermiş olduğu yorum farklı... Bu da hep tartışılıyor, çelişiliyor. Peki burada 'toplumda tartışma konusu' dediğiniz olayda biz toplumun neyine bakacağız? Vereceği karara bakacağız. Eğer toplumun bu konuda vereceği karar olumlu olursa, toplumu yok mu sayacağız? Biz ne diyoruz? 'Onay makamı millettir' diyoruz. Bunu millete götürmemiz lazım ve millet de burada kararını kendisi verecektir. Hem 'egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' diyeceksiniz, ondan sonra da birileri çıkacak, bunlar seçkinci takım... 'Hayır, biz ne kadarını istersek o kadarını millete götürebilirsiniz, bizim istemediğimizi millete götüremezsiniz' diyecek. Demokrasilerde böyle bir şey olmaz.

Biz şu anda bu anayasamızı bu anlayış içerisinde özgürlükçü bir anayasa olarak daha ileri bir demokrasi için bütün sivil toplum örgütlerimize, başta siyasi partilerimiz olmak üzere açıyoruz, hepsiyle bunu konuşacağız. 'Bu konuda benim de söyleyeceğim var' diyen herkesin katkılarını alacağız ve nihai metni ortaya çıkaracağız.''

MİLLETVEKİLİ DOKUNULMAZLIĞI OLDUĞUNU KABUL ETMİYORUM

''Milletvekili dokunulmazlığının yanı sıra bürokrat dokunulmazlığının da sınırlandırılması gerektiğine ilişkin açıklamalarınız var. Sizin aceleci bulduğunuz bu tepkilerin, bürokrat dokunulmazlığının da kısıtlanacağına ilişkin açıklamalarınızla bir alakası olabilir mi?'' sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:

''Dedim ya bütün bunların hepsinin A'dan Z'ye aramızda müzakeresini yapıyoruz. Şimdi artık olayın nihai safhasında bizler MYK'da bu çalışmaları yapıyoruz, davet etmemiz gerekenleri de davet edeceğiz. Nihai metinde cümleleri nasıl kuracağımızı, bütün bunların tespitinden sonra her yere göndereceğiz. Bizden çıkan tasarı değildir, taslaktır. Biz bu taslakla ilgili eleştiriler alacağız. Bu taslağa aldığımız eleştirilerden sonra da biz tasarımızı hazırlayacağız.
Tabii burada bir şeyi söylememde fayda var. Ben milletvekillerinin dokunulmazlığı olduğunu kabul etmiyorum. Burada bir defa yanlış bir anlaşım vardır. Milletvekili dokunulmazlığı yoktur, milletvekilinin yargılanma sürecinin ertelenmesi vardır. Burada milletimizi aldatıyorlar. Milletvekilinin, milletvekilliği bittiği gün yargılama süreci başlar ama diğerleri için böyle bir şey söz konusu değil ve enteresan olan bir şey, milletvekili için zaman aşımı da yoktur ama diğerleri için zaman aşımı da var. İşi doğru anlatmıyorlar halkımıza.''

HERKES YERİNİ KONUMUNU BİLECEK

''Türbana serbestlik vermenin AİHM'in eğitim kurumlarında siyasi simge kararına ters düşeceği'' yönündeki eleştiriler ile ''Rektörler Komitesinin değerlendirmelerinin sorulması üzerine de Erdoğan, ''Rektörler bir araya gelmiş, eğer Türkiye'de anayasayı yapma görevi rektörlere aitse o zaman zaten TBMM'nin varlığının hiçbir anlamı yoktur. Bırakalım onlar götürsün bu işi. Kusura bakmasınlar, herkes yerini, konumunu bilecek'' dedi.
Erdoğan, şöyle devam etti:

''Biz bilim adamlarının, üniversitelerimizin bu noktada bize katkılarına açığız ama kalkar da siyaset kurumunun, yasama organın görevini kendilerinde görmeye kalkarlarsa orada 'durun' deriz. Herkes yerini, konumunu bilecek. Siyasetçinin de yeri var. Nedir? Yasa yapma görevi kimindir? Parlamentonundur. Parlamento yasa yaparken her yerin bilgisini alır. Bilim adamlarına danışılır, sivil toplum örgütlerine de danışır ama kalkıp da böyle 'durumdan vazife çıkarma' anlayışını önümüze koymaya kalkarlarsa orada kusura bakmasınlar herkes yerini bilecek. Kaldı ki orada bulunan rektörlerin içerisinde bu işle ilgisi olanlar var, ilgisi olmayanlar var. Ee biz böyle bir şey belirledik, 'ülke gerilir'. Asıl bu yapılan ülkeyi germeye yöneliktir. Ne var sizin elinizde de neye göre siz karar veriyorsunuz. Yapabileceğin bir katkı varsa bu konuda bize yardımcı ol, biz de size teşekkür edelim. Bu gayretten dolayı şahsımız, milletimiz adına teşekkür ederiz ama kalkıp da kafa bulandırmaya yönelirlerse burada da üzülürüz. Bu yanlıştır, bunun olmaması lazım.

Bakın daha 22 Temmuz seçimlerinden yeni çıktık, milletimiz ortaya bir irade koydu. Milletimizin koyduğu bu iradeye saygılı olmaları lazım. Önce bunu bilmeleri lazım. Partimizi kabullenmeyebilirler, partimizin düşüncesini paylaşmayabilirler ama biz partimize anayasa yapmıyoruz, biz Türkiyemize anayasa yapıyoruz. Bu anayasaya verebileceğin bir şeyler varsa ver ama dersen ki 'hayır bu çalışma durdurulsun', kusura bakma bizim o kadar vaktimiz yok, bizim daha yapacak çok işimiz var. Biz gece gündüz demeden koşturuyoruz.''

YOLA DEVAM EDERİZ

Erdoğan, ''toplumun onayına bırakacaksınız, nereden anlayacaksınız toplumun böyle bir şeye 'evet' ya da 'hayır', diyeceğini?'' sorusuna da, şu karşılığı verdi:
''Siz yine geldiniz, 177 maddelik anayasayı şu anda 138 maddeye filan indirmiş bulunuyoruz. Çalışmalarda yeni katkılarla belki eksilir, belki biraz artar, onu bilemem. Tüm bunlardan sonra bizim burada ön yargımızın olmadığı çıkıyor ortaya. Halkımız ne der, bu bizim sorunumuz değil. Biz şu anda özgürlükçü bir anayasa hazırlamanın ideali, gayreti içerisindeyiz. Biz bunu hazırlarız. Bütün katkıları alırız, aldıktan sonra da halkımıza sunarız. Halkımız 'hayır' diyorsa mevcut anayasa yürürlüktedir, yola devam ederiz ama halkımız 'evet' diyorsa o zaman yeni anayasamızla yola devam ederiz.''

SİYASİ SİMGE DEĞİL

Başbakan Erdoğan, başörtüsünü kastederek bir gazetecinin sorduğu ''Siz Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olarak böyle bir maddenin anayasaya konulmasını istiyor musunuz?'' sorusuna da, ''Bunu biz çok söyledik bugüne kadar'' dedi.
''Özgürlüklerden bahsediyoruz'' diyen Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''(Özgürlük) dediğimiz nedir? Bakın az önce arkadaşım soruyor. Bugün yine söylediler. 'Siyasi simge' diyorlar. Ya bu çok yanlış bir şey. 'Siyasi simge' dediğiniz zaman bunun bir partiye ait olması lazım. Başörtü veya beyefendilerin ifadesiyle türban ki bunu kabul etmiyorum zaten, benim anlayışımda başörtüdür ama onlar türban diyorlar, varsın öyle kabul edelim. Bu bir partinin simgesi değil ki. Sadece AK Parti'de mi bu var. Diğer partilerde yok mu? Hepsinde var. Nasıl oluyor da siyasi simge oluyor ama dert başka dert, bunu bana söyletmeyin.''
Bir gazetecinin ''ben anlamadım'' sözleri üzerine Erdoğan, ''Ben sana daha sonra özel olarak anlatırım'' dedi.

5 YILDIR NE SIKINTI YARATTIK?

Başbakan Erdoğan, bazı sosyologların, ''başörtüsü konusunda kadınların endişe duyduğuna'' yönelik tespitlerde bulunduğu anımsatılarak, ''Kadınlar gelecekleri konusununda endişe etmeli mi?'' sorusuna şu yanıtı verdi:
''Onun tersini de düşünebilirsin. Hiç endişe etmesinler diyorum. Bakın 5 yıl AK Parti iktidarı oldu. Ne oldu Türkiye'de? Nerede hangi sıkıntı doğdu? Eğer baskıdan bahsediyorsanız, bana göre çok daha farklı değerlendirmeleri tersinden yapmak gerekir diye düşünüyorum. Tersinden yaptığınız zaman ülkemizde çok daha farklı sıkıntıları görmek mümkün ama burada, kalkıp başörtü takanı toplumda baskı unsuru olarak ifade etmek bana göre bir defa din ve vicdan özgürlüğüne saygısızlık olur diye düşünüyorum.''

HALKIN ONAYINA SUNACAĞIZ

Türban konusunda toplumsal ve kurumsal mutabakattan söz ettiğine yönelik açıklamalarının anımsatılması üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
''Yine ediyoruz. Niye? İşte biz bunu şimdi kurumlara açıyoruz? Hepsinin bu noktada kanaatlerini alacağız ama bu, yüzde 100 birbiriyle mutabakat demek, yüzde 100 örtüşmesi anlamına gelmez ki. Bu, hiçbir yerde olmaz, hiçbir kurumda olmaz. Biz bütün kurumların kanaatlerini, düşüncelerini alarak ortaya tasarıyı çıkaracağız. Onun için tasarı demiyoruz, taslak diyoruz. Ondan sonra da taslaktan tasarıya gideceğiz ve bu tasarı daha sonra parlamentomuzda komisyonlarda görüşülecek, ondan sonra genel kurula inecek ve biz bunu halkın onayına sunacağız. Oradan toplumsala gidiyoruz. Onay makamı orası.'

AA
Yayın Tarihi : 19 Eylül 2007 Çarşamba 18:29:15


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?