22
Mayıs
2024
Çarşamba
SİYASET

İnönü de zor çıkmıştı Köşk'e

864 rakımlı tepeye tırmanış her aday için zordu...
İsmet Paşa'nın Köşk yoluna da mayın konmuştu... 

Ali Fuat Başgil'den Faruk Gürler'e kadar birçok cumhurbaşkanı adayı Köşk yolunda engellere çarpmıştır. Bu engellerin bazısı alenidir, bazısı gizli... Bazısı başarıya ulaşır, bazısı sonuçsuz kalır. 70 yıl öncesinden, suikast planları, tayin komploları, dinlenen telefonlar, kiralanan tetikçilerle dolu bir engelleme çabasını anlatmak istiyorum bugün


Cumhurbaşkanlığı kulisleri karıştı. Erdoğan'ın adaylıktan vazgeçirilmesi, Köşk yolunun engellenmesi, ordunun müdahalesi ve türlü çeşit tertip konuşuluyor kulislerde... 

Başımıza yeni geliyormuş gibi hayretle dinlediğimiz bu söylentiler, 70 yıl önce çok daha dramatik bir şekilde yaşanmıştı. 

Hem de o zaman bu engellemeleri yaşayan aday, Erdoğan gibi devletle kavgalı bir isim de değildi.
Aksine, devleti kuranlardan biriydi: İsmet İnönü...

İki güç: TSK ve CHP 

Önce dönemi hatırlatalım: 1938 yılıydı.
Atatürk'ün hastalığı ağırlaşmıştı. Yabancı doktorları Başvekil Celal Bayar'a "Gereken siyasi önlemleri alınız" uyarısını yapmıştı.
"Siyasi önlem", yerine seçilecek cumhurbaşkanını bulmaktı.
Kim doldurabilirdi ki Mustafa Kemal Atatürk'ün koltuğunu?
İsmet Paşa ile kavga etmişlerdi. İnönü başbakanlıktan ayrılmış, evde inzivaya çekilmişti.
Ortada iki büyük güç vardı: Cumhuriyet Halk Partisi ve ordu...
Partiye Şükrü Kaya hükmediyordu. İçişleri Bakanı olduğu için polisin kontrolü de onun elindeydi. Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras da onun safındaydı. Amaçları "Köşk'ü İnönü'ye kaptırmamak"tı. Bu ikiliye en güçlü destek, Atatürk'ün yakın çevresindeki "Mutad zevat"tan geliyordu.
Ordunun başında ise Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak vardı. Mebus değildi ama güçlüydü. Ordunun desteğini arkasına alarak seçilmesi işten bile değildi.
Başbakan Bayar'a gelince...
O da tetikteydi ama onunki daha çok kaygıdandı.
Kaya ile Çakmak'ın birbirlerinden hiç hoşlanmadıklarını biliyor, Atatürk sonrası yaşanacak "halef kavgası"nın Türkiye'yi girdaba sürüklemesinden korkuyordu.
Yurtdışına sürülen hanedan üyelerinden bir kısmının saltanatı yeniden ihya hevesine kapıldığı haberleri geliyordu.
Yabancı basın ve Ankara'daki kimi büyükelçilikler, kanlı bir iktidar çatışmasının ufukta göründüğünü bildiriyorlardı.
Bayar kaygılarını Falih Rıfkı'ya şöyle anlatmıştı:
"Rusya'da Lenin'den sonra yerine Troçki'yi değil, Stalin'i geçirmek için milyonlarca insanın kanı dökülmüştür. Bizim böyle facialara tahammülümüz yok."

Telefonlar dinleniyor 

Köşk'ün Özel Kalem Müdürü Hasan Rıza Soyak'a göre, Atatürk kendisine "İnönü umumun sempatisini kazanamadı. Tenkide tahammülsüz. Çakmak seçilirse iyi olur" demişti.
Bayar, Çakmak'ın nabzını yoklamış, "Emrinizdeyim. Politikadan uzak kalacağım" yanıtını alınca rahatlamıştı.
Atatürk komaya girince Dolmabahçe'de bir toplantı yapılıp TBMM Başkanı Abdülhalik Renda'ya Cumhurbaşkanı'na vekalet görevi verildi. Herkes o kadar tetikteydi ki, Renda Pembe Köşk'ü arayıp İsmet Paşa'ya "Merak edilecek bir şey yok" mesajını iletti.
Ve Dolmabahçe Sarayı'nın meraklıları bu telefonu dinletti.
İbre, İsmet İnönü'den yana dönmeye başlamıştı.
Şimdi muhalifler için teyakkuza geçme ve Köşk yoluna mayın döşeme zamanıydı.
Seçim yaklaştıkça "son dakika tertiplerinin başkenti" Ankara, kaynamaya başladı. İki tertipten biri İçişleri Bakanı'ndan, diğeri Dışişleri Bakanı'ndan geldi.


SAYDAM BAĞIRIYORDU 

"Cesedimi çiğnemeden gidemezsiniz"
 

İnönü o dönemde ölüm döşeğindeki Atatürk'ü ziyaret etmek istedi.
İstanbul'a gitmek üzere hazırlandı.
Gideceği gün telefonu çaldı.
Arayan Refik Saydam'dı. Telefonu açan Mevhibe Hanım, Saydam'ın sözlerini, kulağı az işiten Paşa'ya bağırarak tekrarladı:
"Paşam! Sizin İstanbul'a gitmenizi kesinlikle istemiyoruz. Bunun sizin için tehlikeli olacağını biliyoruz." Mevhibe İnönü'ye "Dursun bakalım, düşünürüz" cevabını verdi.
Saydam koşarak Pembe Köşk'e gelip İnönü'nün önüne atladı:
"Gitmeye kalkarsanız ben trenin önüne yatarım, ancak üzerimden geçerek gidebilirsiniz."
Saydam'a göre Atatürk'ten sonra yerine İnönü'nün geçişinin kaçınılmaz olduğunu görenler, bunu önlemenin tek yolunu onu ortadan kaldırmakta bulmuşlardı. Hatta tetikçi bile belirlenmişti. Daha önce metresini kurşunlamasıyla adını duyuran milletvekili Recep Zühtü'nün bu işe soyunduğu söyleniyordu.
Hazırlanan tertip, İsmet Paşa'ya ayrıntılarıyla anlatıldı.
Paşa bunları dinledikten sonra gitmemeye karar verdi.
O dönemi daha sonra anılarında şöyle anlatacaktı:
"Kasım günleri beni İstanbul'a götürmek için Şükrü Kaya ve onun tertibinde ansızın bir fazla gayret belirdi. Ben de candan istiyordum. Fakat Şükrü Kaya tertibindeki bu gayret, yakın arkadaşlarımın dikkatini celbetti. Katiyen bırakmadılar. Onlar haklı çıktılar. Şükrü Kaya İstanbul'a son anda beni götüremediği için pek hiddetli idi."


BAYAR GÜRLEDİ 

"Babam gelse asarım!" 

Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaşırken Başbakan Bayar'ın en büyük endişesi, Meclis'in birbirine düşmesiydi.
Milletvekili Emin Sazak'ın İnönü'nün seçilmesi için bir cemiyet kurduğu söyleniyordu. Bir gün Sazak "Milletvekili arkadaşlarım adına konuşmaya geldim. Cumhurbaşkanı kim olacak?" diye sorunca Bayar, "ittihatçı" kimliğine dönüverdi:
"Cumhurbaşkanı'nı Meclis seçecektir. Bu prensibe aykırı hareket eden babam mezardan çıksa, onu asarım. Ve size de söylüyorum, hizipleşmek, bunun etrafında mesele çıkarmaya çalışmak isteyenlere karşı hareketim, kim olursa olsun, evvela asmak, sonra muhakeme etmektir."


ARAS'IN TEKLİFİ 

İnönü'ye Amerika'da büyükelçilik önerdiler 

10 Kasım'a doğru Ankara'da İsmet Paşa'nın Washington'a büyükelçi tayin edileceği dedikodusu çıktı. Dedikodu kısa zamanda Paşa'nın kulağına ulaştı.
Öfkelendi Paşa... Konuyu Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras'a sormaya karar verdi.
Aras her hafta yemeğe gelirdi.
O haftaki ziyarette İnönü, "Nedir bu büyükelçilik işi?" diye ağız yokladı. Döküldü Aras:
"Haber benden çıktı" dedi. "Siz bana hep söylerdiniz ya, 'Amerika'yı görmedim. Görmeyi çok arzu ederim' diye... Ben de bir vesile bulup sizin Amerika'yı görme arzunuzu gerçekleştirmek istedim."
Bu sözler İnönü'yü daha da hiddetlendirdi. Zoraki teşekkür etti. Böyle bir görevi kesinlikle kabul etmeyeceğini bildirdi. Sert konuştu:
"Bundan vazgeç. Seni mesul tutarım!"
Proje böylece suya düştü.
Bülent Çaplı ile "Halef" belgeselini hazırlarken bu tayin işini Aras'ın torunu Sevin Zorlu'ya sormuştuk.
Geçen yıl kaybettiğimiz Zorlu şöyle demişti:
"Dedem, İnönü'nün başına bir iş gelmesin diye kendisini Washington'a göndermek istedi. Asıl sorun, Atatürk'ün İnönü'ye duyduğu öfkeydi. Dedem, bu öfkenin yol açabileceği sonuçlardan İsmet Paşa'yı kurtarmaya çalışıyordu."
Mareşal'in yeğeni Adnan Çakmak ise "İnönü'nün hayatından endişe ediliyordu. O yüzden Mareşal, kendisini hiç sevmemesine rağmen evini koruma altına aldırdı" diyordu.
Washington büyükelçiliği teklifinden Atatürk'ün haberi var mıydı? İnönü ailesi "Olmaması mümkün değil" görüşündeydi.
Ama İnönü sağlam durmuştu. Ordu arkasındaydı. Çakmak da ondan yana ağırlık koyunca Köşk'e o çıktı.
Ve ilk yaptığı iş, Aras'ı Londra büyükelçiliğine atamak oldu.


ÇAKMAK'IN TAVRI 

"Müdahale eden komutanı gider elimle vururum" 

Dönemin ilginç görüşmelerinden biri de İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ile Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak arasında yaşandı.
Kaya, ordunun bu seçimde ağırlık koyup koymayacağını merak ediyor, Mareşal'in nabzını ölçmeye çalışıyordu. Bir toplantıda bu konuyu sorunca Çakmak'tan tokat gibi bir yanıt aldı: 

"Bir ordu kumandanı çıkıp Meclis'in seçimine müdahale ederse kendi elimle gider orada vururum onu..."
Şükrü Kaya emin olmak için alaycı bir dille "Ya Meclis, Satı Kadın'ı cumhurbaşkanı seçerse..." diye sordu.
Satı Kadın kendi halinde bir milletvekiliydi. Ama Mareşal'in yanıtı yine değişmedi:
"Eğer Meclis, hiçbir müdahale olmadan Satı Kadın'ı reisicumhur yaparsa ben, ona itaat ederim."
can dündar/milliyet
Yayın Tarihi : 8 Nisan 2007 Pazar 15:55:26
Güncelleme :8 Nisan 2007 Pazar 16:43:53


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?