15
Mayıs
2024
Çarşamba
SİYASET

Iraklıları ABD çatıştırıyor

Öneş, "Irak, Ortadoğu'da çatışmaların bitmemesi için parçalanmış, etnik temele ayrılmıştır. Bölüştürerek, çatıştırarak zayıflatıyorsunuz.

Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Emre Taner, teşkilatın 80'inci kuruluş yıldönümü nedeniyle yaptığı açıklamayla gündeme damgasını vurdu. Taner açıklamasında; iki kutuplu dünyanın çöküşünün herkesi nasıl hazırlıksız yakaladığını hatırlatarak, Türkiye'nin kendisini hiçbir zaman olayların akışına bırakma ya da 'bekle gör- tavır al' taktiğiyle sınırlama lüksüne sahip olmadığını söyledi. Eski MİT Müşteşar Yardımcısı Cevat Öneş ile mülakatımızın ikinci bölümünde bu kez Emre Taner'in açıklamalarını ve Irak raporunu nasıl 'okumak' gerektiği üzerine konuştuk.

MİT Müşteşarı Taner'in, "Sadece savunma politikası kabul edilemez bir davranıştır" sözlerini nasıl okumak gerekiyor? 

Sayın Taner'in bu sözlerini herhangi bir gruba, kuruma veya herhangi bir siyasi vasata yönelik açıklama olarak algılamak yanlış. Bu sözler, günümüzün şartlarına, geleceğe dönük istihbarat ihtiyacına vurgu yapıyor. Bu, zamanında çözümleyici politikaların oluşturularak hayata geçirilmesi, risklerin azaltılması ve ortadan kaldırılması, çağımızın yeni gelişmelere uyum sağlayabilme arayışı meselesidir.
Nitelikli, yüksek analiz yapısına sahip olma ve bir istihbarat teşkilatında olması gereken perde arkasını görebilme, değerlendirebilme yeteneğini kazanma arayışı da diyebiliriz. Ben şahsen açıklamada bunu gördüm.

Bu açıklamalardan, 'Ulus devlet tehdit altında' yorumu çıkar mı? 

Bence olay, sınırlarımız dışında bize yönelen tehditler karşısında dikkatli olma, zamanında tedbir alma ve çözümleyici politikalar oluşturma meselesidir. Olayı, silahlı harekete bağlamak doğru bakış açısı olmaz. Dolayısıyla ben bu açıklamayı, 'Bizim devletimiz şu an yakın bir tehdit içindedir. Parçalanma gibi bir tehditle karşı karşıyadır' gibi algılamadım.

Küreselleşme şartlar içinde gelişmelere ayak uyduramayan, bütünlüğünü bozan ulus devletler tehdit altında. Bakın komşumuz Irak parçalandı. Peki Afganistan'a ne oldu? Sudan, Somali'de yaşananlar nedir? Yugoslavya nerede? Kendi içinde toplumsal bütünlüğünü sağlayamayan, gelişmelere ayak uyduramayan ulus-devletler risk altındadır. Sayın Emre Taner'in konuşmasının bütünlüğü budur.
İrtica, yargı sistemi içinde kontrol altında tutulmalı

MİT Müsteşarı'nın açıklamasında farklı bir dil kendini belli ediyor. Resmi metinlerde sıkça görülen irtica, bölücülük gibi iç tehditlere yer verilmemesi eleştirildi. Sizce neden yoktu?

Açıklamanın bütünü, soruna, stratejik açıdan, stratejik tehditler kapsamında bakıyor. Onun için bugüne kadar alışılagelmiş iç güvenlik yaklaşımından bakılan bir yaklaşım değil. Yoksa, irticayı Türkiye için bir tehdit, tehlike olarak algılamadığından değil.

Biliyorsunuz, irticayı en önemli iç tehdit olarak algılayan kesimler de var. Bugün irtica gibi kavramların yeri nedir? 

Tehditleri, çok dar kalıplar içerisinde almamak ve tehditleri olağan yapısı dışına çıkartmamak gerekir. Bölücülük, şeriat, mezhep çatışmaları elbette birer tehdit, ama bunlar sosyal, ekonomik ve sosyal politik kültürel bir vasatın da sonuçları. Bu konuların geniş bir güvenlik perspektifi içerisinde ele alınması ve demokratik ülkelerde olduğu gibi işleyen bir yargı sisteminin içerisinde kontrol altında tutulması gerekir.

ABD'nin politikası Irak'ta etnik çatışmayı körüklüyor

Irak'ın etnik ve mezhep yapısına göre parçalanması, Kerkük'te etnik temizliğe girişilmesi gibi gelişmeler Türkiye'yi nasıl etkiler? 

Bunlar, Irak'taki iç çatışmaları arttırıcı, bölge ülkelerinin müdahalesini geliştirici ve yeni sıcak olayları başlatıcı bir durum yarattı, yaratmaya devam ediyor. Türkiye bakımından olayın önemi burada. Bizim güneyimizde federe yapıya kavuşan bir Irak Kürdistanı doğdu. Bunun dışında ABD'nin son Irak stratejisi ise Irak'taki sorunu, sıcak çatışmayı çözümleyici bir açılım ortaya çıkarmadı. ABD'de Demokratlar, Cumhuriyetçiler, Türkiye'de geniş kesimler, bunu sorunu çözümlemeyen yeni bir gelişme olarak değerlendirdi.
Irak'a yeni asker gönderilmesi, sadece Bağdat çevresinin güvenliğinin sağlanması ise gerek Saddam'ın idamı, gerekse son yapılan idamlar, etnik çatışmayı körükleyici bir tavrın ortadan kalkmadığını, hatta etnik çatışmalara devamlılık kazandırıcı bir vasatın oluştuğunu gösteriyor. Tabii ki bu olaylar Türkiye'yi de rahatsız etmekte, İran ile Suriye'ye yönelik açıklamalar da Türkiye'nin coğrafi konumu sebebiyle rahatsızlığı artırmaktadır.

Kerkük'ün Kürtleştirilmesi girişimlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kuzey Iraklılar, Kerkük'ü Kürtleştirerek, etnik temizlik yaparak, burayı Kuzey Irak Kürt devletinin başkenti yapmak istiyorlar. Etnik temizlik yaparak böylesine bir gelişmeyi ortaya çıkarmaları, Irak'ta ciddi sorunlar ortaya çıkaracağı için, bu, Türkiye'nin önemli konularından biri. Otoritenin kullanılamadığı, devlet birliğinin kurulamadığı, yabancı müdahalelerle yeni riskleri ortaya çıkartan bir bölge karşısında Türkiye muhtemel gelişmeler karşısında her zaman hassas ve hazırlıklıdır.
Türkiye, silahı en son çare olarak algılar

MİT Müsteşarı Taner'in ifadelerini 'hemen müdahale' gibi anlayanlar oldu. 

Emre Taner'in ifade ettiği hususu, sadece Kuzey Irak ve Kerkük ile bağlantılı olarak anlamamak, Türkiye'nin silahlı bir hareket yapacağı şeklinde ortaya koymamak lazım. Açıklamaların bütününe bakarsanız; gelişmeleri okuyabilmek ve muhtemel gelişmeler karşısında yeni stratejiler, yeni taktikler, yeni politikalar üretmek ve o politikaları zamanında uygulayabilmekten söz ediliyor. Silahlı hareket bu tedbirlerden birisidir, ama Türkiye'nin, koşulları içinde en son başvurması gereken bir olaydır.

Üst kimliğimiz yurtsever vatandaşlık

MİT'in Kürt sorununa bakışı değişti mi? Teşkilatın, Kürt sorununun çözümüne ilişkin bir politikası var mı? 

MİT, devletimizin en önemli kurumlarından biri. Bir kurumu devletin genel yapısından ayırt edemeyiz. Kendi içinde başarılı olsa, değişime açık olsa dahi genel politikalardan etkilenmemesi mümkün değil. Ayrıca, MİT gibi kurumların bir politikası olmaz. Devletin Kürt politikası vardır. Herhangi bir kurumun kendine göre bir politika oluşturması doğru değil. Ama bir realite var: Kurumsal yapılarda bu politikaların uygulanmasında farklı nüanslar olabiliyor. Olmaması gerekiyor tabii ki... Bu da siyasi iradenin oluşumuyla bağlantılı bir olay. Siyasi iradenin bir politikayı hayata geçirmesi konusundaki kararlılığı, kurumsal yapıları bağlar.

Boşluklar doldurulur 

Siyasi iradenin gösterilememesinin nedeni olarak askeri işaret edenler var...
 

Her kurumsal yapının kendisine göre bir payı, sorumluluğu vardır, ama, siyaseti oluşturan sivil iradedir, iktidardır, hükümetlerdir. Bu irade oluşmamışsa, boşluklar doldurulur. Siyasi irade, politikayı şekillendirir, uygulamayı yönlendirir. Temennimiz, bu yapının kurulması.

Alt-üst kimlik tartışmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Alt-üst kimlik değil, kimlikler... Buna ister yok deyin, isterse var deyin, ama var... Kendini, farklı kimliği ile ifade eden, kendi kimliği ile mutlu olan insanlar var, ama, "Ben Türkiyelim" diyen de, "Türküm" diyen de var. Anayasal vatandaşlık ve yurtseverlik kavramını şekillendiren bir anlayış, Türkiye'yi bütünleştirecek, demokratik hayatımızı zenginleştirecektir. Kimliklerden kastımız bu.
Bizim, artık, yurtseverlik vatandaşlığımız üst kimliğimiz. Yoksa bunu Türkün, Kürdün üstünlüğü, farklı bir etnik yapının üstünlüğü meselesi olarak görmemek lazım. Kimliklerimiz ne olursa olsun ama, anayasal yurttaşlık kavramı çerçevesinde bütünleşebilmek çok kolay bir iş değil. Ama bu talepler o değişimi yaratacaktır ve gelişmeler de onu gösteriyor zaten.

Etnik politika doğru değil 

Etnik temele dayalı politikanın üretilmemesi gerekiyor. İşte, bu yüzden de kendisini taraf olarak gören Kürtlere burada çok önemli bir sorumluluk düşüyor. 20 seneyi aşan bir terör süreci ve bu süre içerisinde bir örgütsel yapının kazandırdığı siyasallaşan bir kimlik yapısı var. 

PKK'nın yarattığı tehdidin verdiği acıları, yaşattığı travmayı görmemek mümkün değil. Ama karşı taraf da, doğru ya da yanlış devlet baskısından bahsediyor, işkenceden bahsediyor. Bunlar da bir realite. Politika üretirken tüm sebepleri masanın üzerine koyacaksınız.

Müdahale ile bataklığa girilir

Ne olursa, Türkiye Kuzey Irak'a müdahale eder? Zaman zaman, "gerekirse gireriz" deniliyor. Yani bam teli neresi? Türkiye ne olursa girer? 

Onu şimdiden söylemek mümkün değil. Şimdiden ifade edilmesi doğru olmaz. Her zaman yanıltıcı olur. Bölgeki gelişmeler ve ABD ile ilişkilerle bağlantılı bir olay. Reel politika ve çıkarlar bu konuda slogancı davranışı reddeder. Ama şunu söyleyebiliriz: Türkiye her zaman, dün olduğu gibi, bugün de silahlı hareketi daima en son başlatmayı düşünen bir tavır içinde olmuştur. Savaş kolay değil, gireceğiniz yer Ortadoğu bataklığı.

ABD, Kürtleri satmıştır, satar

ABD Türkiye'nin hassasiyetlerini ağırdan alıyor. Ortadoğu'daki Kürtlerin ABD için önemi ne?
 

Sorun petrol olduğuna göre... Amerika Kürtleri kaç defa satmıştır... Daha, çok satabilir. Şu anda öyle bir şey yok, çünkü, ABD Kürtlere ihtiyaç duyuyor. ABD, Kerkük petrollerini istiyor. Onu, Kürtlere de, Şiilere de vermek istemez. Onu federal bir yapı, merkezi bir yapı içerisinde alabilir. Türkiye, kendi bünyesinde güçlü olduğu sürece Irak'ın şekillendirilmesinde etkili olabilir.

Amerika petrol için bölüyor

Irak gittikçe parçalanıyor, neden?
 

Irak, Ortadoğu'da çatışmaların bitmemesi için parçalanmış, etnik temele ayrılmıştır. Niçin? Demokratik bir yapının oluşması istenmediğine göre, nasıl çatıştırabilirsiniz? Etnik yapıları siyasallaştırarak çatıştırabilirsiniz. Menfaat çalışmalarını o şekilde körükleyebilirsiniz. Bölüştürerek ve çatıştırarak zayıflaştırıyorsunuz. Zayıf gruplar, sonradan kurulmuş, vesayet altına altına alınmış devletçikler, işgal edenin, çatıştıranın himayesine girmek durumundadır. Irak'ta yapılan da bu. Amerika bu petrolü kullanmak istiyor. Onun için ne yapacak, çatışmalar devam edecek.

Türkiye Irak'ta barışı istemeli

Yani, siz ABD'nin bölgenin demokratikleşmesiyle, barışla ilgili bir politikasının olmadığını mı söylüyorsunuz? 

Evet... ABD'nin barışla, demokrasiyle ilgili bir talebi yok. Bundan sonra da olmayacak. Ama, Türkiye'nin bu talebinin olması gerekir. Bu talep, Türkiye'nin gücünü artıracaktır. ABD, Irak'ı kitlesel imha silahlarına sahip olduğu için işgal etmedi. Irak işgali Saddam'dan kaynaklanan bir tehdit de değil. Zaten bunun böyle olmadığı kanıtlandı. 

O zaman olay nedir? Olay, dünyadaki petrol reverzlerinin miktarı, ABD'nin ve gelişmiş ülkelerin sanayi üretimleri için ihtiyaç duydukları enerji kaynaklarına yeterince sahip olamayışları... ABD'nin, sahip olduğu enerji üretiminden daha fazlasını tüketiyor olması... Amerika, mevcut çarklarını ancak bu tüketimle döndürebilir.

Olay sadece PKK sorunu değil

Türkiye bu 'kavgadan' nasıl sakınacak?
 

Türkiye, bölgede çatışmadan, sınırlarında barışı koruyarak ABD ile ilişkilerini sürdürmek durumunda. Nasıl sürdürecek? ABD'nin İran'a, Suriye'ye yönelişi var. Türkiye bunu dengelemek zorunda. Olay artık sadece Türkmen, Kerkük, PKK sorunu değildir. Irak sorunudur, bölge sorunudur. Küresel bir sorundur. 

O nedenle, barışçıl temel hedeflerini unutmamalıdır. Türkiye, kendi iç dinamiklerini, ülke çıkarları istikametinde bütünleştirebilmeli. Bu gücü kazandıktan sonra silaha ihtiyaç duymadan, barışçıl politikaları ile bölgeyi etkileyebilir. Ancak bu anlayış içerisinde ABD, Rusya, Çin ile masaya oturduğunda daha güçlü olabilir.

Öneş kimdir? 

Cevat Öneş 1942 doğumlu. İstanbul Erkek Lisesi ve İstanbul Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra MİT'e girdi. Yurtiçinde ve yurtdışında pek çok önemli görevde bulundu, 1989 - 1991 yılları arasında Diyarbakır Bölge Başkanlığı yaptı. 

Sönmez Köksal'ın MİT Müsteşarlığı'na gelmesinin ardından Psikolojik İstihbarat Başkanlığı görevine getirildi. Köksal'ın yönetiminde MİT'in sivilleşmesi sürecinin aktörlerinden biri oldu. 

En kıdemli "Başkan" olarak bazı dönemler Köksal'a vekâlet etti. Şenkal Atasagun'un müsteşarlığı döneminde bir süre Personel Başkanlığı yaptı. 2000'de İstihbarattan Sorumlu Müsteşar Yardımcılığı'na terfi etti. O dönemde Operasyondan Sorumlu Müsteşar Yardımcısı ise bugünkü müsteşar Emre Taner'di. Öneş, 2005'te 64 yaşında emekli oldu.

milliyet
Yayın Tarihi : 19 Ocak 2007 Cuma 10:04:45


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?