25
Mayıs
2024
Cumartesi
SİYASET

Kimse orduyla aramıza giremez

Referandum turları kapsamında Denizli'de konuşan Erdoğan, muhalefeti eleştirdi.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Kimse bizi tuzağa çekmesin. Kimse bizimle Ordu, Silahlı Kuvvetler ile Hükümetimiz arasında, kendilerine göre, bir gerginlik yaratmanın gayreti içerisine girmesin'' dedi.

Erdoğan, partisinin 29 Ekim Bulvarı Özay Gönlüm Meydanı'nda düzenlenen mitinginde yaptığı konuştu.

Erdoğan, şunları söyledi:

Bu ülke CHP'yi de MHP'yi de gördü. Niye enflasyonla mücadele edemediler, biz bu ülkede ne yaptığınızı biliriz. Enflasyon en son 7.6'ya düştü, biz geldiğimizde yüzde 30'du. Bizde bir tane banka iflas etmedi. DSP, MHP, ANAP ortak iktidarında 27 banka iflas etti, Fon'a teslim edildi. Türkiye olarak tedbirleri aldık, cesaretle uyguladık. Krizi aşan nadir ülkelerden birisiyiz.

Dünyada işsizliğin olmadığı bir ülke yok. Amerika dahil, hiçbir ülkede 'Sen üniversite bitirdin, al sana iş' demez. Üniversiteyi bitiren, işi arar bulur. ABD'de işsizlik yüzde 10'a dayandı, Rusya'da aynı. Nereyi örnek gösteriyorsun bana, dürüst, samimi olalım. Biz iktidara geldiğimizde 10.3'tü işsizlik.

''IMF'siz yapamazsınız" dediler '2.5 yıldır IMF'siz yapıyoruz. Bizden önce DSP, MHP, ANAP 30 milyar dolar borç aldılar. 'Bir an önce IMF ile anlaşın' dediler. 'İmzayı atın' dediler. Biz 'olmaz' dedik, 'İşimize gelmezse imzalamayız' dedik. Şu anda IMF'den destek almadan, kendi tedbirlerimizle, kendi önlemlerimizle krizi geride bırakıyoruz'' dedi.

Merkez Bankasının kasasında, göreve geldiklerinde 26.5 milyar dolar bulunduğunu, bu rakamın şimdi 75 milyar dolar olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

''CHP, MHP siz bunların cevabını veremezsiniz. Yolsuzlukların olduğu iktidarda bunlar olabilir mi? Merkez Bankasının kasası böyle zenginleşebilir mi? Biz hem borç ödüyoruz, hem de milli bankamızın kasasını zenginleştiriyoruz. 23,5 milyar borç devrettiler bize. 30 Temmuz itibariyle IMF'ye olan borçlarımızı 6,8 milyar dolara kadar çektik.

Şu anda tüm dünyada Türkiye konuşuluyor, tüm dünyada Türkiye'nin ekonomik büyümesi izleniyor, tüm dünyada Türkiye'nin başarısından övgüyle söz ediliyor.

Yedi buçuk yılda sadece Türkiye ekonomisini büyütmedik, Türkiye'nin itibarını, Türkiye'nin etkinliğini, Türkiye'nin gücünü büyüttük. Bugün artık küresel kriz konusunda, İran konusunda, Kafkaslar'da, Balkanlar'da, Ortadoğu'da tezlerini cesaretle masaya getiren, tezlerini cesaretle savunan bir Türkiye var.'

'MHP Üst yönetimi, asla ve asla MHP'ye gönül vermiş kardeşlerimin arzularını, taleplerini, isteklerini, en önemlisi de hissiyatını dikkate almıyor.

Buraya Aydın'dan geldik orada ''demokrasi şehidi'' olarak nitelediği Adnan Menderes'i rahmetle ve minnetle yad ettik.

'Merhum Menderes'in iktidara geldiği 1950'li yıllarda, dönemin ABD Dışişleri Bakanı bizim Mısır büyükelçimizle konuşuyor, 'Türkiye'nin Ortadoğu siyaseti nedir?' diye soruyor... Büyükelçinin cevabı gerçekten içler acısı... 'Bilmiyorum' diyor Türkiye'nin Büyükelçisi...

Merhum Menderes, büyükelçinin bu ifadelerini duyduğunda adeta acıdan kıvranıyor... O kadar yüreği yanıyor ki... İşte o andan itibaren Türkiye'yi bir dünya ülkesi yapmak, Türkiye'yi bölgede etkin bir ülke haline getirmek için yoğun mücadele veriyor. İktidara geldiğimizde maalesef manzara aynen 1950'li yılların başındaki gibiydi.'

İktidara geldiklerinde gündemi belirlenen bir Türkiye bulunduk ancak AK Parti hükümeti yaptığı çalışmalarla Türkiye'yi gündem belirleyen bir ülke konumuna yükseltti.

'Bu iş vizyon işidir, bu iş yürek işidir. Milliyetçiliği istismar edenlerin halini görüyorsunuz... Milliyetçiliği şehitleri istismar etmek zannediyorlar. Milliyetçiliği kışkırtma, tahrik zannediyorlar, hakaret etme, sövme zannediyorlar.

Milliyetçilik, ülkeye bir ufuk çizebilmektir, bir vizyon oluşturabilmektir. Milliyetçilik, ülkeyi büyütecek, geliştirecek politikalar ortaya koymaktır. Milliyetçilik, tarih şuuruna, millet şuuruna sahip çıkmaktır. Milliyetçilik, halkını sevmek, halkına, vatanına hizmet etmektir. Milliyetçilik, 'Türkiye kazanacaksa, biz kaybetmeye razıyız' diyebilmektir.'

Türkiye'nin birlik ve bütünlüğünü pekiştirecek hizmetlere, adımlara, projelere karşı çıkmak milliyetçilik değildir. Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'ne karşı çıkmak, çözümsüzlüğü çözüm gibi göstermek milliyetçilik değildir. Polis otolarını yakmak, esnafın dükkanlarına zarar vermek, masum insanları hedef göstermek milliyetçilik değildir.

Benim vatanını, milletini seven, manevi değerlerini, medeniyet değerlerini sahiplenen kardeşlerim yaşananları çok güzel görüyor, kimlerin istismarcı olduğunu, kimlerin Türk insanının selametini düşündüğünü çok iyi anlıyor. Biz ülkemizde Türk'ü, Kürt'ü, Laz'ı, Çerkez'i, Roman'ı, Boşnak'ı, Abaza'sı, Arnavut'u ile biriz, beraberiz, bütünüz. Yunus'un dili ile yaratılanı Yaradan'dan ötürü severiz, bizim anlayışımız bu. Ayrımcılık yok. Biz etnik milliyetçiliğe 'hayır' diyoruz Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşlığına 73 milyon olarak 'evet' diyoruz. Bizim farkımız bu bölgesel milliyetçiliğe 'hayır' diyoruz. 780 bin kilometrekarelik vatan topraklarına 'evet', Türkiye olarak bütünlüğüne 'evet' diyoruz farkımız bu.''


''MHP'nin Anayasa değişikliğine neden, hangi gerekçeyle, hangi saikle karşı çıktığını bilen var mı?'' TBMM'de 411 oyla kabul edilen Anayasa değişikliğine MHP'nin 'evet' dedi, bu değişikliğin CHP'nin itirazı nedeniyle Anayasa Mahkemesi'nden döndü.

Bugün MHP çıkıyor, işte 411 ile evet dediği konunun yolunu açacak olan bu düzenlemeye 'hayır' diyor. Bunları anlamak mümkün değil, akşam başka sabah başka... Anayasa Mahkemesi'nin yapısının değişmesine, hukukta keyfiliğin artık sona ermesine şimdi MHP karşı çıkıyor, üstelik de bunu CHP ile birlikte yapıyor. Bunlar hiçbir araya gelir miydi? Ama şimdi CHP, MHP, BDP, YARSAV, terör örgütü hepsi aynı istikamette buluştular. Hepsi de ne diyorlar? Malum, 'evet' demiyorlar. Ya o zaman samimi değillerdi, ya da şimdi samimi değiller.

Bakın, buradan altını çizerek ifade ediyorum... Şu anki MHP yönetimi asla ve asla MHP tabanının hassasiyetlerine sahip çıkmıyor. MHP üst yönetimi, asla ve asla MHP'ye gönül vermiş kardeşlerimin arzularını, taleplerini, isteklerini, en önemlisi de hissiyatını dikkate almıyor.

Kendi arkadaşlarına, kendi yol arkadaşlarına, ülküdaşlarına 'zavallı' diyecek kadar, 'uşak' diyecek kadar, burada edebimden ağzıma alamayacağım hakaretler edecek kadar gözleri kararmış durumda. Bu üsluptaki, bu seviyedeki insanların Türkiye'ye ne faydası olabilir? Her şeye karşı olmayı, her şeyi reddetmeyi siyaset zanneden bu insanların bu ülkeye ne faydası olabilir?

MHP'ye oy vermiş kardeşlerimin de bu hareketleri, bu izansızlığı, vicdansızlığı gördüklerini biliyorum. Onlara sesleniyorum, bu proje AK Parti projesi, Tayyip Erdoğan projesi değil, birkaç kişinin hazırladığı proje değil. Burada iki seçenek var, ya milletin anayasasına 'evet' diyeceksin ya da darbe anayasasına 'evet' diyeceksin. MHP yönetimi milletin Anayasası'na 'hayır' darbe anayasasına 'evet' diyor. Yaptıkları bu. Onun için 12 Eylüle kadar durmak yok yola devam. Denizli'de MHP'ye oy vermiş vatandaşlarım, ellerini vicdanlarına koysunlar. 12 Eylül'ün acısını onlar da çok çekti.

12 Eylül'ün acısını en derin, en ağır şekilde yaşamış olan herkesin, 12 Eylül Anayasası'ndaki bu değişikliğe 'evet' diyeceğine inanıyorum. 27 Mayısları, 12 Martları, 12 Eylülleri, 28 Şubatları gören, bilen, okuyan, yaşayan herkesin, gür bir sesle demokrasiye sahip çıkacağına, milli iradeyi zaafa uğratan bu tür müdahalelerin yaşanmaması için 'evet' diyeceğine yürekten inanıyorum

Verilecek her 'hayır' oyunun kimin ekmeğine yağ süreceğini, kimin değirmenine su taşıyacağını aziz milletim lütfen iyi değerlendirsin, iyi analiz etsin.

Görüyorsunuz.. Demokrasi diyenler, parti içi demokrasi diyenler, özgürlük diyenler, şimdi 'evet' diyenlere karşı cadı avı başlattılar, 'evet' diyen kendi arkadaşlarını linç etmeye başladılar.

Belediye Başkanları vicdanının sesine kulak veriyor, sağduyuyla hareket ediyor, 'evet' diyeceğim diyor, hep birlikte üzerine gidiyorlar. Kendi parti arkadaşları vicdanıyla konuşuyor, doğruları konuşuyor, 'evet' diyeceğim diyor, hemen ihraç istemiyle disipline sevk ediyorlar.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gittiği her yerde 'Hayırda hayır vardır' sloganını kullanoyor.

'Ya insan taklitçi olur da, bu kadar olmaz. Bir parti popülist olur da bu kadar olmaz. CHP'nin fırsatçılığını bilirdik de, bu kadarını bilmezdik. 'Hayırda hayır var' sloganı 27 Mayıs sonrasında darbe anayasasına karşı çıkanların kullandığı slogandı.

Dikkatinizi çekiyorum. 12 Eylül darbesini yapanlar, oy pusulasına evet–hayır yazmadılar. evet–ret diye yazdılar. Niye ret yazdıkları sorulduğunda, '1960'taki 'Hayırda hayır vardır' sloganı kullanılmasın diye' ret yazdıklarını açıkladılar.

Şu fırsatçılığa bakar mısınız... 1960'ta darbe anayasasına karşı kullanılan slogan, bugün CHP tarafından darbe anayasasını korumak için kullanılıyor.

Şimdi, Anamuhalefet Partisi'nin Genel Başkanı sabah gidiyor, birkaç ilçede halka hitap ediyor. Oralarda kuyuya taşlar atıyor. Ne demek istediği, neyi savunduğu, ne söylediği belli değil. Ama akşam olunca, candaş medyadan arkadaşları, akıldaneleri, hani o kurultayda ayakkabılarını çıkarıp masanın üzerine çıkan, gözyaşlarıyla alkış tutanlar bir araya geliyorlar, kuyuya atılmış taşları çıkarmak için kırk dereden su getiriyorlar.

İHA
Yayın Tarihi : 5 Ağustos 2010 Perşembe 19:21:06


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
vatandaş IP: 88.242.101.xxx Tarih : 6.08.2010 02:13:43

aydında benim duruşum adnan menderesin duruşudur diyor denizliye geçince benimle askerim arasına kimse girmesin diyor doğuya gidiyor yine başka