16
Mayıs
2024
Perşembe
SİYASET

Kırıkanat-Lagendijk tartışması

Vatan gazetesi köşe yazarı Mine G.  Kırıkkanat, AB Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Joost Lagendijk’e “Hangi özgür basından söz ediyorsunuz. AKP’ye alkış tutmakta özgür basından mı” diye sormuştu. Lagendijk dün yanıt verdi... 

Mine G. Kırıkkanat, gazetemizdeki köşesinde AB Karma Parlamento Komisyonu Eş Başkanı Joost Lagendijk’e açık bir mektup yazmıştı.

TBMM ve Avrupa Parlamentosu arasında köprü görevi gören Lagendijk’ten Kırıkkanat’a acele cevap geldi. VATAN yazarı ile AB eşbaşkanı arasında başlayan “Laikliği korumak ordunun görevi mi değil mi” polemiği önümüzdeki günlürde de çok konuşulacağa benziyor. İşte Kırıkkanat ile Lagendijk arasındaki polemiğin satırbaşları...

KIRIKKANAT: 

Sizin tarif ettiğiniz yer Türkiye değil 

* Siz Türkiye hakkında konuştuğunuzda, hemen her önerinize katılıyor, ama sanki İskandinavya’daki bir Türkiye’den söz ettiğiniz duygusuna kapılıyorum. Örneğin, TSK’nın laiklikte taraf olmaması, laikliğin güçlü politikacılar ve güçlü sivil toplum örgütleri tarafından savunulması gerektiğini söylediğinizde, 22 yıldır Avrupalı bir Türk olarak alkışlıyorum, çünkü Fransa’da laikliğin nasıl savunulduğunu anlatıyorsunuz bana! Ama sizin tarif ettiğiniz yer ne Türkiye, ne de önerdiğiniz çözüm bu coğrafyada var.

* Türkiye’de devleti, laikliği niçin “ordu korur” bilemiyorsunuz, anlıyamıyorsunuz?

LAGENDIJK: 

Laiklikiği korumak politikacıların görevi 

* Türkiye’yi ne Norveç ile ne de İsveç ile karşılaştırıyorum. Benim ülkede ordunun nasıl bir rolü olduğunu bilmediğim de iddia ediliyor. Tabii ki biliyorum. Bununla birlikte Türkiye’nin bölgede çok zor bir stratejik konumda bulunması nedeniyle, ordunun laikliği konuşmaktan başka yapacak işleri olmalı. Ordunun temel görevi laikliği korumak olmamalı.

* Laikliği korumak, politikacılara, basına ve sivil toplum kuruşlarına bırakılmalı. Türkiye’de de bu yönde bir gelişme görülüyor. 2004 yılında hükümetin ’zina’konusunda çıkışının ardından halkın ve basının tepkilerini hatırlayın. AB’nin de bu konuda baskı yapmasının ardından hükümet tutumundan vazgeçmek zorunda kalmıştı. Bu gibi olaylar Türkiye’de görülüyor.

* Bu sadece benim fantazim değil. Generallerin görevi, hükümete ’bunu şöyle yapamazsın’demek olmamalı. Bazı insanlar, laiklik konusunda bir paranoya içindeler. AK Partinin her yaptığını ülkeye yapılan bir tehdit olarak görüyorlar. Buna katılmıyorum. Sekülarizmde daha az parona yapılması ve statükonun sauvunulmaması lazım.

BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ 

KIRIKKANAT:
Hangi özgür basından söz ediyorsunuz? 

* Özgür basın, diyorsunuz. Hangi özgür basından söz ediyorsunuz? AKP iktidarına alkış tutmakta özgür basından mı, yoksa ABD’den gelen “feto” larla bedava dağıtılan en çok satardan mı?

* Belki de uhrevi mucize yaratmakta illüzyonistlere taş çıkaran televizyonların “din istismarı” ile “Kurtlar Vadisi” arasında kalan televole özgürlüğünden söz ediyorsunuzdur.

* Ama ben sizi, bugüne değin bağımsız kalmaya çalışırken borç altında ezilen az sayıda basın organının özgürlüğü için konuştuğunuzu hiç duymadım.

LAGENDIJK: 

VATAN AKP’nin kontrolünde mi? Tabii ki hayır 

* AKP’nin özgür basını engellediği, kontrol ettiğini söylemek doğru bir yaklaşım değil. Bazı medya kuruluşları AKP yanlısı, bazısı değil. Ama Türkiye’de özgür basın var. Örneğin Vatan ve Hürriyet AKP’nin kontrolünde mi? Tabii ki hayır. İstedikleri herşeyi yazabiliyorlar. * Hükümete karşı çok eleştirel yazılar yazabiliyorlar. Özellikle de hükümet fazla İslam, daha az laiklik yönünde gitmeye başladığı zaman eleştirilerini daha da fazlalaştırıyorlar.

* Örneğin TCK’nın 301. maddesinin değiştirilmesi konusunda basın hükümete karşı bir tavır aldı. CHP milletvekili Onur Öymen ile de buna benzer bir konuşmam oldu. Öymen, Türkiye’deki bütün sivil toplum kuruluşlarının AB tarafından mali destek aldığını bu nedenle AB’ye Türkiye hakkında yanlış bilgi verdiklerini, AB’nin de bu yanlış bilgiler yüzünden Türkiye’yi eleştirdiğini savundu. AB, 301. madde konusunda eleştiri yapmaları için, Türkiye’deki bütün genel yayın yönetmenlerine para mı veriyor? Tabii ki hayır!

* Eminim ki AK Parti ülkenin seküler karakterinin dışına çıkan bazı girişimlerd bulunsa yine eleştirilecekler. Zina olayında olduğu gibi, insanların sokaklara döküldüklerini de göreceksiniz o zaman.

SİVİL TOPLUM 

KIRIKKANAT: 

STK’ların başına gelenden haberiniz var mı? 

* Ya ticaret odaları, sivil toplum kuruluşu mudur sizce? ATO üyelerinin başına gelenlerden haberiniz var mı? AKP iktidarına yöneltilen en küçük bir eleştirinin, eleştiriyi yönelten hakkında “vergi incelemesi” başlatıldığını da mı duymadınız?

* Ve bilmediğinizi konuştuğunuz sürece, tabii ki Türkiye’de devleti ve laikliği TSK’nın koruyacağına niçin inanılır, anlayamazsınız.

* Ne yazık ki biz Avrupalı Türkler, bir gün Avrupalı sizlere, sadece AB’nin Türkiye’de niçin başarısız olduğunu değil, korkarım AB’nin de kendisine yenilgisini anlatmak zorunda kalacağız.

LAGENDIJK: 

Türkiye’de STK olmadığını söylemek doğru değil 

* Türkiye’de şu anda büyük ve küçük ölçekli, bir çok alanda faaliyet gösteren çok sayıda sivil toplum kuruluşu var. Yüzbinlerce üyesi olan sivil toplum kuruluşları bulunuyor.

* Tabii yakın zamanda bu alanda hareketlenme olduğu için, bu kuruşların gücü Avrupa’nın diğer ülkeleri ile karşılaştırılamaz. Sendikalar hakların güçlendirilmesi lazım. Ama bu alanda gelişmeler sağlanıyor.

* Şu anda Türkiye’de hiçbir sivil toplum kuruluşunun olmadığını ve ilerde de olamayacağını söylemek doğru değil. Ama tabii ki ben şu anda ordunun laikliği korumak için üstlendiği rolü, sivil toplumun üstlenmesi için daha fazla güçlenmesi gerektiğini düşünüyorum.

KIRIKKANAT’TAN YANIT: 

Acaba Lagendijk, AB’nin Fransa’da bile güven kaybettiğini billiyor mu? 

Sayın Lagendijk, açık mektubuma verdiği cevapla, Türkiye’ye yönelik iyi niyetini kanıtlamış bulunuyor. Ancak, mezarlık yolları iyi niyet taşlarıyla döşelidir. Lagendijk, Türkiye’nin AB yoluna verdiği değeri göstermiş, benim eleştirilerimi yanıtlamamıştır.

Kendisinin demokrat ve düşündüğünü söyleyen bir politikacı olduğunu biliyorum. Ne var ki Lagendijk’in, zaten sadece kendisine has olmayan ve AB’li tüm “iyi niyetli” demokratların paylaştığı büyük kusur (yanlış da diyebiliriz), kendi demokrasilerine yararlı olanı, gerek Türkiye, gerekse tüm dünya demokrasisinin ortak yararı sanmalarıdır. Bu açıdan bakıldığında, Afganistan’a, Irak’a silah zoruyla demokrasi getirmek için yola çıkan ABD’nin iyi niyetiyle, AB’nin Türkiye’ye yönelik iyi niyeti arasında, sadece “silahsız” yöntemde fark vardır, temelde değil. Bu sözleri, AB’yi onun kadar iyi bilen (AB konulu roman bile yazmış) ve AB’yi, çağın en büyük barış projesi olarak destekleyen bir Avrupalı olarak söylüyorum.

Lagendijk ve benzeri demokrat politikacılar, AB’nin üst komisyon, alt komisyon, rapor ve bürokrasi trafiğinde kayboldular, sadece Türkiye düzeyinde değil, Avrupa düzeyinde de yollarını kaybettiler. Acaba Lagendijk, AB’nin temeli olması gereken halkların gerçeğinden kopukluğu yüzünden, yalnız Türkiye’de değil, Fransa’da bile zemin kaybettiğini, güven kaybettiğini biliyor mu? Türkiye özelinde ise bugün Türkiye’de yapılması en kolay ve ucuz eleştiri, su 90 derecede kaynar gerçeği gibi, “efendim, ordu laikliği korumaz,” demektir.

Zor olan, AKP’nin dinci kadrolaşmasını, eğitim ve güvenlik sisteminin tamamen ABD kaynaklı tarikatçıların eline geçtiğini, devlet gücünün “sansür” için kullanıldığını, medyaya şantaj yapıldığını söyleyebilmektir. Hayır, Lagendijk yanlış biliyor, Türkiye’de basın özgür ve bağımsız değildir. Gerçeği öğrenmek istiyorsa, ben anlatırım. Zaten kendisine, ona yazdığım açık mektuba dair aldığım okur mesajlarından bir demet hazırladım, göndereceğim. Halkın ne hissettiğini, birinci elden okuyabilir.


vatan
Yayın Tarihi : 8 Mart 2007 Perşembe 10:10:49


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?