16
Mayıs
2024
Perşembe
SİYASET

Kitlesel bir nefret yaratmak istiyorlar

Terörle mücadele sadece asker ve polise bırakılamaz. Kitlesel bir nefret ortamı yaratmak isteyenler var" diyen Ağar, "Ama unutulmamalı, silahla gelen silahla gider" diye uyardı..

Doğru Yol Partisi'nin adını Demokrat Parti olarak değiştirdiği kongrenin hemen ardından, Genel Başkan Mehmet Ağar, Seçim Bildirgesi'nin ana unsurlarını Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün'ün evinin bahçesindeki sohbetimizde şöyle açıkladı :

* Türkiye'nin ilk on sorununu sıralamak isterseniz, önceliğiniz ne olacak? 

Halkın siyasetin içinde olduğu mekanizmayı var edeceğiz. İdealim, partinin genel başkanı da Türkiye'nin 81 ilinde tek dereceli olarak yapılacak sandık yoluyla seçilmesidir. Parti üyeleri partinin merkez organlarını, delegeleri seçer. Delege sayısı 3 binleri bulur. Geniş bir kadro tarafından da genel başkan seçilir. İkincisi, mal bildirimleri şeffaf olacak. Yasama görevine gölge düşürmeyecek biçimde, dokunulmazlıklar sınırlandırılacak. Kürsü ve fikir dokunulmazlığı korunacak.

* Hükümete kadrolaşma eleştirisi var. İktidara gelirseniz ne yapacaksınız? 

Kamuda çok sayıda insan siyasi düşüncelerle bir kenara atılmıştır. Bunların yeniden kazandırılması gerekir. Siyaset olarak işimiz ön açmaktır. Partinin emrine girmiş devlet memurları hataya düşmüşlerdir. Bir çok yerlerde il, ilçe başkanlığı görevlerini kamu yöneticilerinin üstlendiğini duyuyorum. Fevkalade üzülüyorum.

* "15 gün içinde sokakları temizlerim, 1 yılda da terörü bitiririm" dediniz. Yönteminiz ne olacak? 

Terörle mücadele asker ve polise bırakılmış. Dünyanın uluslararası ağırlığı olan örgütleri de Türkiye'yi rahat bırakmayacaktır. Ortadan kaldırmanın yöntemi terörist üreten mekanizmaları iyi tespit edip oralara karşı tedbirler almaktır. İstihdam, eğitim, diyalog, büyük projeler anlamında. Herkesin anlaması gereken bir şey var; silahla gelen de silahla gider.

* Terörün Kuzey Irak bağlantısını nasıl keseceksiniz? 

Kuzey Irak, Türkiye'yi yönlendirmeyecek, Türkiye Kuzey Irak'ı yönlendirecek. Türkiye'ye rağmen, orada Türkiye'yi rahatsız edici bir şeyler yapmak mümkün değildir. Bölgesel teşvik tedbirleri olacak. Bugün 50'nin üstündeki il bu kapsamda ama yapılamıyor. Bu mesele yok farz edilerek Türkiye'de hükümet edilemez. Ana haber bültenleri aracılığıyla Başbakan ile Genelkurmay Başkanı arasında iletişim sağlanamaz.

* Kuzey Irak'ta bir operasyon düşünülüyor? Destekliyor musunuz? 

Elimde resmi bilgiler yok, yapılıp yapılmaması takdire bağlı. İçerideki sıkıntıları aştığınız vakit, dışarı da buna destek veremeyecektir.

* Buna ilişkin ortaya attığınız dağova bağlamındaki öneriniz eleştirildi... 

Onu siyaseten istismar ettiler. Söylediğimiz dağdaki kadroların aşağıdan takviyesini, yeni potansiyelin dağa çıkmasını önlemektir. Türkiye'de bu iklim vardır. Hükümetler bu iklimi var ettiğinde, dağa çıkmış olanların geri dönüşünü de gerçekleşecektir.

* Terörle Mücadele Koordinatörlüğü'ne ilk kuruluşunda karşı çıkmıştınız. 

Yanlış olduğunu baştan söylemiştik. Çünkü inisiyatifi kaybediyorsunuz.

* Bombalar son dönemde şehirleri de tehdit ediyor. Kaygılı mısınız? 

Bu çılgın psikolojiyi kırmak gerekir. Kitlesel bir nefret yaratılmaya çalışılıyor.

* Kürtçe'nin ana dil olarak okutulması söz konusu olacak mı? 

Herkes çocuğuna daha iyi eğitim, daha fazla dil öğretmek ister. Bir devletin tek resmi dili olacaktır; bu da Türkçe'dir. Resmi dildeki eğitimin insanın geleceği bakımından önemli olduğunu görmek lazım. Talep de bu yöndedir. Zorla bir talep yaratamazsınız; gerçek hayat belirler. 

'Türbanı istismardan kurtarmak lazım'

* Sizce tarikatlar nedir? 

Sosyolojik bir gerçek. Toplumda yüzyıllardır var olan bir şeyi yok diyemezsiniz. Önemli olan burada devletin Anayasal yapısını, rejimini rahatsız etmeme konusunda dikkat içerisinde olunmasıdır. Türkiye demokratik, laik, sosyal hukuk devletidir. Bunlar Anayasa'nın vazgeçilmez unsurlarıdır.

* Son dönemde tarikatların daha etkin hale geldikleri ve aday listelerine müdahale ettikleri söyleniyor. Sizde de oldu mu? 

Toplumda ne varsa bunlar kendisini siyasete taşınır. Ancak Türkiye'de dini temelde siyaset yapılamaz. Bunu yapmak dine karşı en büyük saygısızlıktır. Demokrat Parti geleneğinin Türk siyasetine yaptığı en büyük farklılık da budur. İnsanların dini özgürlük alanlarını teminat altında tutmak.

* Türban? 

Bu meseleyi üniversitelerde eğitim özgürlüğü çerçevesi içinde, haklar özgürlükler bağlamında görmek lazım. Avrupa Birliği'nde herhangi bir ülkede bu tür bir yasağı sürdürebilmek mümkün değil. Türkiye bunu siyaseten istismar alanı olmaktan çıkarmalıdır. 

Organize suç örgütleri bitirilmeli
* Kapkaç olayları sadece ekonomik mi? 

Ekonomik temelde başlayan işsizlik, göç ve suç şebekelerinin oluşumu kalıcı hale gelmeye başlamıştır. Suçun küçüğü, büyüğü diye ayırınca küçük suçlar büyükleri doğurmaya başlıyor. Organize gruplar kesin surette etkisiz hale getirilmeli. Milletin uzun vadeyi bekleyecek takati yok. Benim kabiliyetlerini yakından bildiğim emniyet müdürlerinin bile bu konuda aciz gibi durmaları beni rahatsız etmektedir. Ama kamu görevlilerini risk alanında yalnız ve çaresiz bıraktığınız vakit iş yapılamaz. Siyaset bunun için vardır.

* İktidara gelirseniz sağlık ağlık alanında ne tür çalışmalar yapacaksınız? 

Parası olmayanın tedavisini tamamıyla biz üstleneceğiz. Bunun için fonlar oluşturacağız. Yeşil Kart zaten bizim icadımız. Hastanelerin bir çoğu mali sıkıtılar içindedir, onları aşacağız. Türkiye güçlü bir sağlık turizminin alanı halindedir. Bunu geliştireceğiz. 

10 bin genç için burs
*Eğitim alanındaki projeniz? 
İktidara geldiğimizde 10 bin insanımız yurtdışında doktora eğitimini alacaklar. İkinci yılımızda 20 bin, iktidarımızın sonunda 100 bine yakın genç, dünyanın en ileri noktalarında eğitimlerini görerek beyin gücü olarak döneceklerdir. Doğrudan piyasa ile ilişkilendirerek iş bulma sorununu çözeceğiz. Üniversite sınavları sorun. Üniversite sayısı nüfusa göre çok azdır. Japonya'da 4 bin üniversite varken, Türkiye'de 100 rakamı cılız kalmaktadır. 

Sivil, demokratik bir anayasaya ihtiyacımız var...

* "CHP'nin peşine takıldılar, dindar birini cumhurbaşkanı seçtirmediler" iddiası Anadolu'da yayılıyor. Siz buna karşı ne diyeceksiniz? 

Hükümet uzlaşmaya yakın bir çizgi izleseydi kendisinden birini seçtirmesi de mümkün olabilirdi. Bize 4-5, 10 adayla gelirlerdi; bunlardan biri seçilebilirdi. Ama dayatmayı kendisi yaptı. Hiçbir partinin cumhurbaşkanını dayatması sözkonusu olamaz.

* Halkın seçmesine ne diyorsunuz? 

Parlamenter sistem bana göre Türkiye için uygun bir sistem. Halk tarafından seçilse de cumhurbaşkanının yetkilerinin daha sembolik alana çekilmesi ile parlamenter sistemin sürdürülmesi gerekir. Seçim kararı almış bir Meclis'in, toplumun çok geniş kesimini ilgilendiren Anayasa değişikliğine çalışması yanlıştır.

* Yargı? 

Yargı politize olma lafından rahatsız. Sivil demokratik bir Anayasaya ihtiyaç var. Yargının bir yandan üzerindeki ağır iş yükünü çözümleyici reformist çabalarla kendi özlük haklarının bağımsız kurullarca takip edileceği bir alana kavuşturulması gerekmekte. Yüksek mahkemeler içtihat üretememektedir.

* Yerel yönetimler? 

Son dönemde imar uygulamaları ile ilgili iddialar arş-ı alaya ulaşmıştır. Denetim mekanizmaları daha iyi hale getirilmeli. Belediye meclisleri daha aktif olmalı.


Muharrem Sarıkaya/ Sabah
Yayın Tarihi : 29 Mayıs 2007 Salı 03:13:22


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?