16
Mayıs
2024
Perşembe
SİYASET

Kürt isyanları, aşiretler, PKK ve DTP

Bir Kürt aydını olan Nail Amudi,  Kürt isyanları ve bastırılmasındaki nedenin altında, Kürtlerin Türkiye Cumhuriyeti projesine katılmasının yattığını belirtiyor...  Amudi'nin yazısını ilgi ile okuyacağınızı umarız... 

1925 Şeyh Sait isyanı tam bastırılmak üzereyken Fethi Okyar kabinesi değişti ve İsmet Paşa yeni hükümeti kurdu. İlk işi Takrir-i Sükûn Kanunu'nu çıkarmak oldu. Tarih daha sonra bu kanun çerçevesinde 17-18 Kürt isyanının daha bastırıldığını yazıyor.

Tüm bu isyanları bastırırken devletin amaçları defalarca ilan ediliyor: Aşiretler arasındaki çatışmaları önleyerek, asayişi tesis etmek, Kürtleri askere almak, Kürtleri vergiye tabi tutmak, Kürt çocukların okula gitmesini sağlamak, Kürt aşiretleri yerleşik hale getirmek. Yani kanunlar çerçevesinde gerçekleştirilen bu harekâtlar, merkezi otoritenin tesisi, Kürtlerin ulus-devlet inşasına katılmasını ve toplumla bütünleştirilmesi için aşiret yapısının dağıtılmasını amaçlıyordu.

Aslında bu isyanları bastırmak çok zor değildi. Osmanlı, aşiret yapısını imhaya yönelmediğinden, Tanzimat uygulamalarına karşı çıkan Bedirhan isyanını 1860'larda kolayca bastırmış ve ağa ailesini paşalık unvanlarına gark ederek İstanbul'a yerleştirmişti. 

Oysa aşiret yapısı; ilkel, ama çok güçlü, klan, kan bağı, geniş aile kavramlarıyla iç içe geçmiş, değerleri çevresiyle sürekli çatışma ve kahramanlık üzerine kurulmuş, katı bir hiyerarşiye sahip ve dış etkilere kapalı. 

Seyit denen din adamları rakip aşiretler arasında işbirliğini sağladığından din çok önemli. Hz. Muhammet, İslam'ı aşiret dışına çıkarıp evrensel din yapmıştı. Bu aşiretlerse, dini içeri hapsederek aşırı mutaassıp bir inanç sistemi yarattılar. Bu yapı, bugün bile Türkiye'nin laiklik sorununa olumsuz etkide bulunuyor. 

Öte yandan bu yapı, çokeşlilik, töre cinayetleri vb. örflerle kadını eziyor. Şimdi her alanda çok sayıda yetenekli Kürt var. Oysa aşiret yapısı dolayısıyla Kürtler tarihte kültür yaratacak simalar yetiştiremediler. 

Dilleri yeterince gelişemedi. Ekonomik faaliyetleri göçebe hayvancılığa inhisar etti. Bazı küçük ve kısa ömürlü emirlikler dışında siyasi varlıkları olmadı. 

Aşiret yapısı, şimdi Irak'ta da görüldüğü üzere, değil demokrasiye, millet ve devlet yaratmanın ilk adımlarını atmaya bile elverişli değil. Aşiret mensubu aşiretine çok güçlü aidiyet duygularıyla bağlı. Dış düşman karşısında diğer aşiretleri de kardeş görebiliyor. Ama bu bugünkü anlamıyla milliyetçilikten farklı bir duygu. İlk kez bir dış gücün büyük desteğiyle Irak’ın kuzeyinde aşiret yapısına dokunmadan girişilen devlet/millet inşasının geleceği ise henüz bilinmiyor. 

Cumhuriyet Türkiyesi, “isyanları” bastırmak suretiyle işte bu yapıyı kırmayı amaçladı. Bu politikanın saptanması ve uygulanmasında İstiklal Savaşı'na katılmış çok sayıda yüksek düzey Kürt de görev aldı. Ve çok zor bir mücadeleye rağmen aşiret yapısı ancak kısmen tahrip edilebildi. Bugün okumuş-yazmış, ekonomide başarılı, siyasette aktif Kürtler gibi, çoğu PKK ve siyasi uzantısı DTP'nde toplanan Kürt etnonasyonalistleri de bu mücadele sonucunda oluşturulan yerleşik toplumun ürünleri. 

Kürtler için çok acılara mal olan bu mücadeleden dolayı Cumhuriyet'e minnet duymalarını beklemesek de, tarihi olduğu gibi kabul edip birlikte geleceğe yönelecek olgunluğu umabilmeliyiz. Birçok yabancı araştırmacının da belirttiği gibi, Türk halkında Kürtlere karşı düşmanlık yok. Ancak son yapılan anketlerin de ortaya koyduğu gibi, Türkiye kamuoyunun büyük çoğunluğu “Kürt sorunu” veya “Güneydoğu sorunu”nun dış güçler tarafından kışkırtıldığını düşünüyor ve sorunların çözümü için PKK terörünün bitirilmesi için güvenlik güçlerine her türlü desteği veriyor. 

PKK ve uzantısı oluşumlar için tarihi doğru okumak, olmayacak taleplerden vazgeçmek ve kendilerine çok daha fazla zarar verecek bir felaketten hepimizi kurtarmak açısından belki de son fırsat diye düşünüyorum. 

Eğer PKK, şiddet politikasını sürdürme yönünde tercih kullanırsa, bunun yaratacağı sonuçları şimdiden kestirmek zor. Ancak şu biliniyor ki, PKK’nın şiddet eylemleri karşı milliyetçilik duygularını tahrik ediyor, şiddet yanlısı kesimlerin güçlenmesine yardım ediyor. Bunun farkına varan Kürtler de, “PKK’nın şiddet politikasına” daha gür bir sesle karşı çıkıyor. Bugün Türkiye’de Kürtlerin siyasi ve demokratik taleplerini barışçı yöntemlerle dile getirmeleri imkanı mevcuttur. Bu imkanı kullanmaları, Türkiye’nin demokratikleşmesine de katkıda bulunacaktır. PKK’nın önkoşulsuz silah bırakarak, anayasal düzen içerisinde demokrasinin gereklerini yerine getirmesi, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğini kolaylaştıracak, demokratikleşmenin hızlanmasını sağlayacak, böyle bir gelişmeden sadece PKK değil, Türkiye’de yaşayan herkes yararlanacaktır.

Unutulmaması gereken en önemli nokta, ne Güneydoğu, ne Doğu Anadolu, ne de Türkiye’nin başka bir yerinde artık kimse silah sesi duymak istemiyor.


Nail Amudi/kenthaber
Yayın Tarihi : 6 Nisan 2007 Cuma 16:50:02
Güncelleme :6 Nisan 2007 Cuma 17:59:16


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
Hasan Uluc IP: 85.107.237.xxx Tarih : 6.04.2007 18:02:51
Yazar çok güzel konunun üzerinde durmuş kimse silahların gölgesinde yaşamak istemez.. Fakat bilindiği gibi pkkda kürt toplumunun hepsini temsil etmez ve biz biliyoruzki pkkyı yönetenlerin çoğuda menfaatleri uğruna halkı yönlendirmeye çalışıyor o yüzden diyoruz ki pkk ya hayır silaha hayır kan'a hayır şiddete hayır bARIŞA EVET =)

türkoğlutürk IP: 85.110.75.xxx Tarih : 13.11.2008 08:34:45

Benim bugünkü kürt sorununu ve şu anda büyük şehirlerde yaptıkları bu çirkinlikleri önlemede bir çözüm önerim var bu eyleme katılan kişi ve kişilerin veya dağ kadrosunda olan kişilerin ailelerinin devlet le olan tüm bağının kesilmesi yani her türlü devlet yardımından mahrum bırakılmaları özellikle yeşilkart,ve bu kişilere ağır yaptırımlar uygulanmalı çünkü bu insanların anladıkları dil bu daha doğrusu bunlar insan değil olamaz çünkü dünya üzerinde kendi askerine ve polisine silah sıkan başka bir ırk yok bu kişilere yapılan yardımlar ülkede bulunan namuslu insanların kazançlarından kesilen vergilerle yapılıyor bir fikrim daha var bu tür insanlara bence ülkemizin vize uygulaması gerekiyor yani ülke içinde dolaşım için vize şartı koymak lazım.belki haddimi aşmış olabilirim bundan dolayı vatan sever kürtlerden özürdilerim sözlerim onlara değil.saygılarımla.