Referans - Seyfettin Gürsel
22 Temmuz'dan çıkartılması gereken 22 ders
"İşte bana göre 22 temmuzun 22 dersi…
Başarılı tahminlere rağmen okurlar yanıltıldı
1- Birkaç istisna dışında kamuoyu araştırma şirketleri doğru tahminler yaptılar. Demokrat Parti ile Genç Parti’nin baraj civarında (!) olduğunu son dakikaya kadar iddia eden bir şirket dışında diğerleri AKP’nin yüzde 42-48 aralığında olduğunu, CHP’nin yüzde 20 civarında gezindiğini, MHP’nin de barajı rahatlıkla geçerek yüzde 11-15 oy alacağını öngördüler. Hepsi başarılıydı, ama hem en isabetli hem de en cesur tahmini Tahran Erdem’in Konda şirketi yaptı. Medyanın boğucu AKP karşıtı havasında AKP’nin yüzde 45-48 oy alabileceğini iddia etmek yürek isterdi. Tekrar tebrikler Tahran Bey ve tahmini manşete taşıma cesaretini ve “cüretini” gösteren Radikal Gazetesi.
2- Buna karşılık pek çok yorumcu AKP iktidarının yoksullaştırmayı artırdığını, gelir dağılımını bozduğunu, büyümenin sanal olduğunu ve halka yansımadığını peşin olarak kabul ettiklerinden araştırma şirketlerini yerden yere vurdular. AKP iktidarı süresince ekonomik durumla ilgili rakamları nasıl görmezlikten geldilerse, ya da eğip bükerek çarpıttılarsa, hatta uydurma olduğunu iddia ettilerse, seçim tahminlerine de aynı muameleyi yaptılar. Okuru tarafsız ve doğru bilgilendirmek olan asli görevlerini unutarak muhalefet partilerinin amigoluğuna soyundular.
3- Neyse ki araştırma şirketlerinin tahminlerine hakkını veren yorumcular da vardı. Bunlardan biri olarak mutluyum. Referans Gazetesi’nin okurları AKP’nin tek başına iktidara geme ihtimalinin çok yüksek, buna karşılık CHP-MHP koalisyonu ihtimalinin sıfıra yakın olduğunu önceden öğrendiler. Ancak, AKP’nin yüzde 44’ü geçerek referandum çoğunluğunu sağlamasını muhtemel ama düşük ihtimalli bir senaryo olarak değerlendirdiğimi de not etmeliyim. Demek ki ben de AKP karşıtı havanın az da olsa etkisinde kalmışım.
CHP, MHP ve etnik kutuplaşma
4- CHP Kürt sorununa sosyal demokrat bir partiye uygun açılımlar getirmedi. Terörle mücadeleyi Kuzey Irak’a müdahaleye indirgedi. Sonuçta zaten hayli zayıflamış olduğu Güneydoğu’dan silindi. Tüm bölgede oyları dramatik boyutlarda düştü. İki örnekle yetiniyorum. Diyarbakır’da yüzde 6’dan yüzde 2’nin altına
5- Kürt sorununa yönelik aynı militarist politikayı izleyen MHP de Güneydoğu’dan silindi. Türkiye’nin genelinde oylarını yüzde 74 artıran MHP, Güneydoğu’da zaten çok zayıftı, ama artık yok sayılır. Buna karşılık Adalet Partisi’nin ve ardından Doğru Yol Partisi’nin kaleleri olan İç Ege’de geleneksel merkez sağ oylar MHP’ye yöneldi. Manisa, Aydın, Kütahya’da MHP oyları yüzde 115 ile yüzde 130 kadar arttı. Adana, Antalya, Bursa’da da muazzam oy patlamaları oldu. Yeni fay hatları oluştu.
6- CHP ile MHP Türkiye’nin partileri olmaktan çıktılar. CHP oylarını 2002’deki CHP+DSP oy toplamının üzerine Trakya, Muğla, Yalova Batı Karadeniz ve özellikle İzmir’de taşıdı. Etnik kutuplaşma belirginleşti. Cumhuriyet mitingleri az da olsa Batı’da işe yaradı ama Güneydoğu kaybedildi.
7- CHP’nin sağa açılma stratejisinin katkısı sıfır oldu. İlhan Kesici’nin büyük umutlarla birinci sıra adayı yapıldığı İstanbul Anadolu yakasında CHP+ DSP oyları çıka çıka yüzde 29’dan yüzde 30’a çıktı! Lütfullah Kayalar Yozgat’da kaybetti. CHP milliyetçi sağ politikalarıyla, MHP ile koalisyon tasavvuruyla, MHP’yi merkez sağ seçmen nezninde meşrulaştırdı, oy verilebilir bir parti haline getrdi. Onlar da CHP’ye değil MHP’ye oy verdiler.
Tek Türkiye partisi AKP
8- Ülkenin genelinden oy alan parti olarak bir tek AKP kaldı. 22 Temmuz'da AKP zayıf olduğu Güneydoğu’da gerçek bir oy patlaması yaptı. Tek bir örnek vereyim. Diyarbakır’da oy oranını yüzde 17’den yüzde 40’a taşıdı. Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) tabanından büyük oy kaymaları oldu. DTP pek çok yerde birinciliği AKP’ye kaptırdı. Bu gelişmenin ardında AKP’nin hükümet ve yerel yönetimler olarak ekonomik ve sosyal hizmetlerinin yanı sıra Kürt sorununa “anlayışlı” yaklaşımının da olduğu belirtiliyor. AKP’nin Güneydoğu’da güçlenerek DTP’yi dengelemesi Kürt sorununun çözümünü kolaylaştıracaktır.
9- AKP’nin nispeten zayıf olduğu Batı’da da oylarını artırmasının altı çizilmelidir. AKP’nin Antalya’da birinci parti olması Baykal açısından başlı başına bir hezimettir. AKP Antalya’da oy oranını yüzde 21’den yüzde 34’e çıkarmıştır. CHP ise yüzde 31’den yüzde 29’a gerilemiştir. Sayın Baykal’ın seçim bölgesi de kendisine “artık yeter” demiştir. AKP Doğu ile Batı’da güçlenerek Türkiye’nin en “milli” partisi olmuştur. Oysa, sayın Baykal seçimlerden iki gün önce AKP’yi “Barzani destekliyor” gerekçesiyle “gayri milli “ ilan etmişti!
DTP’de düş kırıklığı
10- DTP seçim öncesinde hazırladığı raporda 43 bağımsız milletvekili seçtirebileceğini söylüyordu. 2002 yılında DEHAP’ın aldığı oylar dikkate alındığında bu gerçekçi bir tahmindi. Ben de simülasyonlarımda bir miktar AKP’ye oy kaybı ile bağımsız adaya oy vermenin teknik zorlukları gibi nedenlerle 35 milletvekilini esas alıyordum. Oysa, teknik zorlukların aşıldığı ortaya çıktı. Geçersiz oy oranı Güneydoğu’da Türkiye ortalamasından farklı olmadı. Buna karşılık AKP’ye muazzam oy kayması oldu. Sonuçta DTP’nin desteklediği bağımsız milletvekili sayısı 23 ile sınırlı kaldı. Bu sonuçlar DTP’nin teröre ve Kürt sorununa yaklaşımını etkileyecek mi yakında göreceğiz.
Seçmenin gerekçeleri farklı
11- Seçmenlerin oy davranışlarını araştıran kamuoyu yoklamaları henüz yapılmadı. Yine de mevcut bilgi ve izlenimleri bir araya getirerek bazı değerlendirmeler yapmak mümkün. AKP’ye oy verenlerin yüzde 75’i yapılan hizmetten memnuniyeti belirtiyor. Sürekli vurguladığım gibi yüksek büyüme ve enflasyonda büyük düşüş halkın önemli bir bölümünü olumlu etkiledi. Ayrıca AKP’ye tek seçenek olarak temayüz eden CHP-MHP koalisyonunun ekonomik durumu daha iyiye götüreceğine dair umut vermediğini bağımsız seçmenler sezdiler. Bu partilerin Türkiye’yi Batı’dan koparabileceğinden, bu nedenle yine kriz çıkacağından endişe ettiler. Bu çok açık. Çünkü CHP ve MHP’nin tutarsız ekonomi programları, Avrupa Birliği stratejileri medyada sorgulandı. Unutmayınız ki, Eurobarometre’nin son araştırmasında Türkiye’nin AB üyeliği her şeye rağmen vatandaşların yüzde 55’inin desteğini aldığı görülüyordu.
12- CHP seçmeni ise bu partiye esas olarak laiklik endişesiyle oy verdi. CHP oyları Türkiye’nin en zengin ve en “batılı” illerinde ülke genelindeki artış olan yüzde 7’nin az da olsa üzerine çıktı. DSP oyları CHP’de eksiksiz toplandı. Ama DSP’nin 2002 oyu zaten yüzde 1,5’dan ibaretti. Yine de DSP’nin 13 milletvekilini hak ettiği söylenebilir.
13- MHP seçmeni ise bu partiye çoğunlukla PKK terörüne yönelik güttüğü sert politika nedeniyle yöneldi. Kürt sorunun ancak demokrasiyi ve özgürlükleri gerekirse askıya alarak, asarak keserek çözülebileceğine inananlar MHP’ye oy verdiler. Daha önce de belirttiğim gibi MHP’nin sadece Genç Parti’ye kaptırdığı eski oylarını geri alarak değil, merkez sağ seçmeni de cezbederek oylarını neredeyse ikiye katlaması, Kürt sorununun çözümünü güçleştirecek bir gelişme olarak değerlendirilmelidir.
Liderler ve bağımsız seçmenler
14- Lider krizi deyince elbette akla hemen Deniz Baykal geliyor. Yukarıda belirttiğim kendi seçim çevresi olan Antalya’da iktidar partisi oy patlaması yaparken ana muhalefet partisinin oy kaybetmesi, CHP’de liderin partinin seçmeni ile bağının çok zayıfladığını açıkça gösteriyor. A&B’nin araştırması da bunu doğruluyor. CHP’ye oy veren seçmenlerin sadece yüzde 12,3’ü gerekçeleri arasında lideri anıyor. Bu oran MHP’de yüzde 21’e çıkıyor ama yine de düşük.
15- Buna karşılık AKP seçmeninin yüzde 41,8’i oy verme gerekçeleri arasında Tayip Erdoğan’ın etkisini belirtiyor. Deniz Baykal ve Bahçeli ile kıyaslandığında Tayip Erdoğan’ın liderliğinin AKP için önemli bir siyasal koz olduğu görülüyor. Ama aynı zamanda salı günkü yazımda da (AKP nasıl başardı?) savunduğum gibi bağımsız seçmenlerin ne kadar büyük bir kitle oluşturduklarını gösteriyor.
16- Türkiye’de siyasal arenada bağımsız seçmen faktörü artık iktidarı belirler duruma gelmiştir. Sayılarını yüzde 25-30 olarak kestirebileceğimiz bir seçmen kitlesi oylarını kime vereceğini hiçbir parti aidiyeti gütmeden ve lidere bağımlılık hissetmeden kararlaştırmaktadır. Bu seçmen kitlesi dangalak Batılı yorumcuların zanettiği gibi ne İslamcıdır ne de sağcıdır. Bu bağımsız seçmen kitlesi kuşkusuz yekpare değildir. İçlerinde kimlik siyasetine duyarlı Kürtler olduğu gibi, yaşam tarzını tehdit altında gören Beyaz Türkler de vardır. Ortak paydaları ise ekonomidir, siyasal istikrardır. Bu bağımsız seçmeni büyük ölçüde yanına çekerek oylarını çekirdek seçmenlerinin oylarına eklemeyi başaran parti iktidara aday olur.
17- Sosyal Demokrasi’nin gelecekte iktidara aday olabilmesi için önce bu gerçeği kabul etmesi gerekiyor. CHP politbürosuyla, monolitik yapısıyla seçim sonuçlarını doğru analiz etme ve dersler çıkarma kapasitesinden yoksundur. Bu partiyi içerden değiştirmek ve yeniden sosyal demokrat çizgiye çekmek olanaksızdır. Yıllar önce Neşe Düzel’e verdiğim röportajda söylediğim gibi, CHP “siyaset esnafının kümelendiği” bir şirkettir. Sosyal Demokrasi gelecekte iktidara ancak yeni bir parti inşa ederek aday olabilir. Bunun güçlükleri de Baskın Oranı’nın aldığı 32 bin oya bakarak anlaşılabilir. Sırası gelmişken şunu da belirteyim Baskın Oran seçimi Beşiktaş’da Şişli’de değil varoşlarda kaybetti.
Popülizm bitti (mi?)
18- Seçimlerinin en sevindirici sonuçlarından biri seçmenlerin popülizme itibar etmemeleridir. 1 YTL’ye mazot, ÖSS’nin kaldırılması gibi en popüler popülist vaadlerin etkisinin sıfır olması bir yana, fındık fiyatı gibi çok güncel ve elle tutulur bir alanda dahi popülizmin beklenen etkiyi yapmaması gerçekten ilginçtir. Karadeniz’de kıyametleri koparan fındık üreticisi, fındığın fiyatının geçen yılki 4 küsür YTL’den 5 küsur YTL’ye çıkmasını kabullenmiş görünmektedir. Oysa bildiğiniz gibi muhalefet partileri fındık fiyatını açık artırmaya çıkarmışlardı.
19- Popülizmin yenilgiye uğratılmasında bu kez medyanın işi ciddiye alarak parti yöneticilerini ekonomik konularda sıkıştırmalarının rolü olduğunu düşünüyorum. Seçim kampanyasının başlangıcında popülizme pabuç bırakmamak için medyaya sorumluluk düştüğünü vurgulamıştım. Katıldığım televizyon yayınlarında ben de elimden geleni yaptım. Umarım popülizmle mücadeleye biraz katkım olmuştur.
20- Yine de içimde bir kuşku var. Popülizmin bu kadar kolay havlu atacağına inanamıyorum. Daha büyük ekonomik sıkıntılar olsaydı, seçim kampanyası az ekonomi çok siyasete izin vermeseydi, muhalefet partileri popülizmin uçukluk dozunu daha düşük tutsalardı, iktidar partisi popülizme daha çok yaslanmaz mıydı? Bu sorunun yanıtı ancak gelecek seçimlerde alabileceğiz
Reformların önü açıldı
21- AKP’nin artık bahanesi kalmadı. İcraatlarını bloke etmeyecek bir cumhurbaşkanını sorunsuz seçecek. Ardından mruf demokrasiyi ve özgürlükleri sağlamlaştıracak, vesayet rejimine son verecek yeni bir Anayasa yapmaya gelecek. Önünde bir engel yok. Milletvekili sayısı referandum çoğunluğu olan 330’u geçiyor. Ama yeni anayasa CHP’nin desteği ile yapılırsa iyi olur. Ancak ben bu konuda ümitsizim. DTP’lilerin ise kabulü zor tavizler isteyeceklerini tahmin ediyorum. Onlarla da işbirliği zor. Sonunda uzlaşmayı halk yapacak. Bu arada AKP’nin cumhurbaşkanını halk tarafından seçilmesi projesine yeniden bakması gerekiyor. Eğer Yeni Anayasa’da yetksleri kısıtlanmış tipik bir parlamenter rejim cumhurbaşkanı olacaksa, onu seçmek için halkı seferber etmenin ne manası olabilir? 367 kuralını da yeni anayasada zaten değiştirebilir.
22- Sosyal güvenlik gibi, istihdam vergileri gibi siyaseten zor reformların önünde artık ne cumhurbaşkanı ne de kamuoyu engeli var. AKP bu reformları en kısa zamanda yapacaktır. Zaten piyasalar da bu beklentiyi satın aldılar. Ancak fiyat istikrarının nasıl sağlanacağı, ihracat çekişli büyüme rejiminin nasıl sürekli kılınacağı, AB ile müzakereleri tıkayan Kıbrıs gibi, Sarkozy gibi engellerin nasıl aşılacağı şimdilik karanlıkta."
Referans - Seyfettin Gürsel
Yayın Tarihi :
29 Temmuz 2007 Pazar 21:01:17