19
Mayıs
2024
Pazar
SİYASET

Operasyon türbana kılıf değil

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, AKŞAM’ın sorularını yanıtladı: Operasyon türbana kamuflaj değil. Keşke Dağlıca olmadan bunu yapabilseydik. Başladığımız işi tamamlamak durumundayız

Türkiye’nin Irak sınırında kara harekatı yürüttüğü en sıcak saatlerde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, yorumlarını ve değerlendirmelerini AKŞAM’a yaptı. Baykal, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra ilk kez Türkiye’nin böyle bir kara harekatı yürüttüğünü belirterek, “Ancak bunu Kıbrıs’tan farklı olarak bu kez bir dost ülkeye karşı yapıyoruz. Bu bizim dostluğumuzu da bozmaz, bozmamalı” dedi. Baykal, harekattan önce gündemin birinci maddesi olan türban tartışmalarının bu operasyonla kamufle edildiği yorumlarına katılmadığını vurgularken, “Hiçbir ilgisi yok; o iş ayrı, bu iş ayrı” diye konuştu.

ÖNGÖRDÜĞÜMÜZ TABLO: Kara harekatı bizim de öngördüğümüz ve beklediğimiz bir tablodur. Sürmekte olan hava operasyonlarının doğal sonucudur. Bu Türkiye’nin hakkı ve uluslararası hukukun gereğidir. Biz de bunun haklılığını yaz aylarından bu yana anlatmaya çalıştık. Böyle bakınca insan, ‘Keşke Dağlıca olmadan bu noktaya gelinseydi’ diye düşünüyor.

SONUNA KADAR GİDİLMELİ: Uluslararası toplumu, ABD’yi bu noktaya getirmek önemli. Hatırlarsanız 5 Kasım’daki Bush görüşmesinden sonra ben Bush’un ‘PKK ortak düşman’ söyleminin öneminin altını çizdim, önemsedim. Kayıtlara geçmesinin önemini anlattım. O süreç bilgi, istihbarat paylaşımıyla bugüne gelindi. Şimdi asıl soru şudur: Amaç ne olmalı? ABD ‘fazla uzatmayın’ diyebilir. Ama bizim için bunun yanıtı şudur: Sonuç alınana kadar sürmeli. Nedir o sonuç, o sonuç, PKK’nın bir daha orada, belirli bir coğrafyada terör faaliyeti yürütecek konumda olamamasıdır. Türkiye’nin tek taraflı müdahale mecburiyetinde kalmaması, güvenliğin sağlanmasıdır. Harekat boyunca ABD’nin desteğinin sürmesi sağlanmalıdır.

HAREKATIN DİPLOMATİK BOYUTU: Keşke tüm bunlara hiç gerek kalmadan Irak kendisi bu işin gereğini yapabilseydi, terörü himaye etme konumunda olmasaydı. Irak, Türkiye ile çatışarak değil, onu anlayarak, ihtiyacını kavrayıp, kendi üzerine düşeni de yaparak ve bir daha böyle bir ortamın oluşmasına müsaade etmeyecek bir kararlılığı sergilemelidir. Bugünkü durumun da kendi topraklarındaki bir fiili tablodan kaynaklandığını kavramalıdır. Bizim için Irak dost bir komşu ülkedir, harekat bunu bozmaz. Biz de onlar için böyle olmaya devam etmeliyiz. Bu da harekatın diplomatik boyutudur.

TÜRBAN AYRI İŞ: Bu son kara harekatının, gündemin ana konusu olan türbanı kamufle ettiği yorumlarına katılmıyorum. Sorunlar bir şelale gibi Türkiye’nin üzerine akıyor. Bu da öyle, bak geldi, bugün dayattı. Türban ayrı iş, bu ayrı iş...

BİZİ DİNLEMİYORSAN BARİ DAMADIN BERAT’I DİNLE: İş dünyası uyarı üstüne uyarı yapıyor. Anadolu kaplanları, TÜSİAD, TOBB, hükümetin eski bakanı Abdüllatif Şener, biz uyarıyoruz. Büyüme yıllar içinde sürekli düşüşte, işsizlik, borç, faiz, açıklar sürekli artışta. Günlük yaşama baktığınızda her şey görülüyor. Hükümet işsizliği az gösterebilmek için ‘iş gücüne katılım havuzunu’ küçülüyor gibi gösteriyor. Gerçekle hiç ilgisi yok. Bakın tekstil sektörü feryat ediyor. Daha birkaç gün içinde Çalık Grubu’nun babası Mahmut Çalık feryat etti. Damadı Berat da bu grupta yönetici. Bizi dinlemiyorsan bari Mahmut Çalık’ı, bari damadın Berat’ı dinle. Onlara sor ekonominin nereye gittiğini. Türkiye kumar ekonomisine yöneldi; haciz gelince insanlar intihara yöneliyor, daha birkaç gün önce bir örneği vardı basında. TV’lerdeki yarışmalarda acıklı sahneler yaşanıyor.

FIRAT VE ÖZBUDUN’UN ABD ZİYARETİ: Başbakan daha seçim sürecinde ‘yeni Anayasa’ diye yola çıktı. Akademik heyet oluşturdu, sonra partililerle birlikte Sapanca’da kamp yapıldı. 10 Ocak’ta açıklanacak denildi. Bugün 22 Şubat, ortada bir şey yok. Bakın Anayasa’yı hazırlayan heyetin başkanı ile AKP Başkan Yardımcısı ABD’ye yeni Anayasa taslağı hakkında bilgi vermeye gidiyor. Ya daha bizim, Meclis’in, diğer partilerin, bir çok AKP’linin, Anayasa Komisyonu’nun, basının haberi yok. Bu ne şimdi. Altında ne var. Demokrasi anlayışı, katılımcılık mı, halka saygının gereği mi? Anlaşılır gibi değil. Bu Anayasa’nın bir kenara atılması mümkün değil, biz onun üzerine yemin ettik, değiştirilebilir tabi. Zaten 175. madde de yeni bir Anayasa’yı değil, değiştirilebilmesini öngörüyor.

TÜRBAN, YANLIŞ YÖNETİLDİ: Süreç çok yanlış yönetildi. Zamansız, hazırlıksız, hukuku incelenmeden, geçerli bir cevap bulunmadan yola çıkıldı. Heyecan ve telaşla yola çıkıldı, birileri de destek verdi. Ardından alelacele bir paket oluşturuldu. Yapılan değişiklik çözüm getiriyor mu hayır. Kamplaşma ve gerilime yol açtı sadece.

MAHKEME ESASA DA GİREBİLİR: Yapılan düzenleme Anayasa’nın temellerine de uymuyor, açıkça aykırı. Bunu inceleme yetkisi Mahkeme’nindir. ‘Mahkeme şeklen inceler’ diyorlar. Bunda bile ‘esastan bir aykırılık olduğunun’ itirafı gizlidir. Anayasa Mahkemesi daha birkaç gün önce halk oylamasına ilişkin gerekçeli kararıyla bunun işaretini verdi. AKŞAM da bunu çok doğru olarak kavrayıp haber yaptı. Biz de öteden beri bunu söylüyoruz. Konunun çözümü için sadece Anayasa değişikliği de yetmiyor. Bunun için yapılmak istenen değişikliğin de (YÖK 17. madde) Anayasa’ya açıkça aykırı olduğu belirtiliyor. Ayrıca oradaki düzenleme tarafları bile tatmin etmiyor. Yani tam bir fiyasko, üzüntü ile bunu tespit ediyorum. Bir sonuç alma şansı da yok. Bu konuyu laiklik sicili temiz, ‘hasat’ anlayışıyla istismar etmeyecek, bir yaşam tarzını dayatma hedefine yönelik kullanmayacak bir anlayış, bir iktidar çözebilir.

CHP’NİN ALTERNATİFİ YOK: (Bir CHP iktidarı mı? sorusuna karşılık) Ben isterim ki, bu anlayışı yansıtacak, savunacak çok parti olsun. Bir suçlama yapmıyorum, gereğini söylüyorum. ‘AKP’nin alternatifi yok’ deniliyor. Bu gerçekçi değil. Bakın geride kaç iktidar kalmış, bu da kalacak. İktidarın değil, CHP’nin alternatifi yoktur ve bu da bir önemli konudur.

UZMAN DESTEĞİ ALDIM: Türban tartışmalarında; bu alanda geçmişte görev yapmış, önemli konumdaki insanlardan direkt yardım aldım. Yazıları, yorumları okudum; Kur’an’ı inceledim. Sadece iki yerde örtünmeye ilişkin referans var. O da türban değil. Ama ben bunu türban diye yorumlayana da saygılıyım. Ben bu yorumun Anayasa’ya girmesine, güvence altına alınmasına karşıyım. Bu referansları su gibi içtim. Bakın türban için ‘bu bir örftür’ diyen fıkıhçılar bile var. Büyük günahlar içinde değil. Diyanet’le ilişkili bazı önemli uzmanlar görüş açıkladı, aynen benim dediğim gibi. Bana diyorlar ki, ‘Sana ne, ne karıştırıyorsun, sana mı düştü bu işler, Deniz-i Azam mısın?’ Keşke bana kalmasa tabii. Ama söylediklerimin yanlış olduğunu söyleyen var mı? O kadar yorum yaptım, çıkıp, ‘Hayır öyle değil, bunlar yanlış’ diyebilen oldu mu?

--------------------------------------------------------------------------------

BU DEFAKİ SICAK TAKİP DEĞİL

TÜRKİYE1974 Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra ilk kez bir komşu ülkeye kara harekatı yapıyor. Ama bunun 74’ten farkı bu kez dost bir ülkenin topraklarında ve onu dost olarak görmeye devam ederek yapılıyor. Şimdiye kadar yapılan kara hareketleri ‘sıcak takip’ formatındaydı, bertaraf etme niteliğinde değildi. Şimdi ilk kez hava operasyonlarının ardından kara harekatı yapılıyor. Bunu başarıya ulaştırmak lazımdır. Çünkü böyle bir tablonun iç-dış koşullarını sağlamak hiç de kolay olmamıştır. Bunun arkasında Dağlıca yatıyor. Keşke hiç olmasaydı... Ama bu kadar ağır bir bedelin arkasından doğan bu tablo da bir fırsat olarak kullanılabilmelidir. Ben bu açıdan bakıldığında zamanlamayı çok uygun görüyorum, hatta dediğim bakış açısıyla geç kalmış bile sayıyorum. Ben seçimden önce 29 Haziran’da Cenevre’de Barzani ve Talabani’nin yüzüne ‘terörü himaye etmeyin’ uyarısı yaptım; hükümet o zamanlar vahametin farkında değildi.

--------------------------------------------------------------------------------

NEREDE O ELİTLER?

BAŞBAKAN eleştiriler karşısında, ‘Elitler ne anlarmış’ diyor. Neredeymiş o elitler, kimmiş? Davutpaşa’daki patlamada canını verenler ve atölyesini kaybedenler mi, Tuzla’da denetim, hukuk, insanlık dışı üretim anlayışıyla ölen işçiler mi, üzerine kış günü tazyikli su sıkılan TEKEL işçileri mi? Güvenlik güçlerince Cizre’de bayrak indirenlere karşı sergilenen soğukkanlı tavrın TEKEL işçilerine gösterilmemesinin önünde ne engel var? Niye bu kadar acımasızlık? Altında ne var? Bu tablo ‘fakir - fukara; vakıf guraba edebiyatı’ yapılırken cereyan ediyor.

AKŞAM
Yayın Tarihi : 24 Şubat 2008 Pazar 08:12:40


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?