16
Mayıs
2024
Perşembe
SİYASET

Sedat Ergin ne yazdı?

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, önceki akşam Kanal-A televizyonunda Hürriyet'in Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu ile Sabah'ın Ankara Temsilcisi Aslı Aydıntaşbaş'ın sorularını yanıtlarken bir ara şöyle diyor:


"17 senedir ticaret yapıyorum. Ama artık Başbakan olduktan sonra özellikle sağ olsun Enis Bey'in (Berberoğlu) mesai arkadaşlarından bir iki tane var... Eski, eski derken şu anda aynı grubun içinde de... Beyefendi, bayağı ciddi manada yüklendi. İşte yasal hakkınızdır, ama etik açısından doğru değil. Böyle çirkin çirkin yaklaşımlar..."


Başbakan şöyle devam ediyor:
"Yasa şunu söylüyor: Siz icra kurulunda olamazsınız ama ortak olursunuz. Belediye başkanlığında da, başbakanlıkta da, bakanlıkta da... Ve ben sadece bunlardan kurtulmak için, bunların bu tür iftiralarından sıyrılmak için kardeşlerimle şirketi satma kararı aldık ve sattık."

ÇOK YADIRGADIM
Hemen belirteyim, Başbakan'ın "Beyefendi" diye kastettiği gazeteci bendenizim ve kendisinin sarf ettiği bu sözleri çok yadırgadım.
Başbakan'ın aynı zamanda ticaret yapıp yapamayacağı meselesi, Ankara'da gazetecilik yaptığım son dönemde Başbakan'la aramızda önemli bir anlaşmazlık konusuydu.


Kendisi, başbakanlığı üstlendiğinde Ülker'in muhtelif ürünlerini dağıtan iki şirketin hissedarı durumundaydı. Başbakan olduktan sonra da teşebbüs özgürlüğünden yararlanarak ortaklarıyla birlikte üçüncü bir dağıtım şirketi daha kurdu.
Sonuçta Erdoğan'ın, Ülker'in bisküvi ve çikolata ürünlerini dağıtan Emniyet Gıda A.Ş., süt, yağ ve yoğurt ürünlerini dağıtan İhsan Gıda A.Ş. ve Cola Turka ile Çamlıca gazozunu dağıtan Yenidoğan A.Ş.'de değişen oranlarda hissesi vardı. Bunlar büyük ölçüde aile şirketleriydi.

HEM BAŞBAKAN HEM TACİR


Başbakan'ın resmi görevini ifa ederken, aynı zamanda ticari bir şirkette ortaklığının bulunması, Türk Ticaret Kanunu çerçevesinde kendisini "tacir" konumuna sokmaktaydı.
Tacir, kâr amacıyla ticari faaliyette bulunan kişinin sıfatıdır.
Başbakanlık sorumluluğunu üstlenen şahsın aynı zamanda ticaret yapmasını başından beri yadırgadım ve bu konuda iki yıl içinde 6 yazı kaleme aldım. Kendisine "Hayırlı işler" dilemekle birlikte, konuyu ısrarla takip ettim, gündemde tuttum.
Başbakan ise ısrarla ticari faaliyette bulunmasında yasalara aykırı bir durum olmadığını savundu. Doğru, yasalarımızda memurlara getirilen bu konudaki yasak ve sınırlamalar başbakan ve bakanlara teşmil edilmemişti.
Ancak bir durumun yasalara uygun olması, her zaman kamu vicdanına, ayrıca temiz ve şeffaf siyasetin gereklerine uygunluğun güvencesini içermiyor.

AB ÖLÇÜLERİNİ BİLMİYOR


Kaldı ki, Başbakan'ın da hedef aldığını söylediği AB ülkelerinin büyük bir bölümünde, başbakanların ticari faaliyetlerini engelleyen etik yasalar bulunuyor. ABD'de Başkanlar şirketlerini kayyuma devretmek zorunda kalıyor.
Uzun tartışmalardan sonra Başbakan Erdoğan gönülsüz bir şekilde de olsa hisselerini Trabzonlu bir işadamına satarak, şirketlerini elinden çıkartı.
Bu konudaki manşet haber "1.2 trilyona devredip çıktı" başlığıyla ve benim imzamla 25 Şubat 2005 tarihinde Hürriyet'te yayımlandı. İtiraf edeyim, unutamadığım manşetlerimden biridir.

ÇİRKİNLİK NE, GÜZELLİK NE?


Başbakan, satış işleminden yaklaşık altı ay sonra Milliyet yazarlarıyla birlikte olduğumuz bir yemekte şirketini satışını anlatırken, bana dönüp "sayenizde..." diyerek, bu kararında oynadığım rolü teslim etti.
Ben konu kapandı zannediyordum ki, önceki akşam durup dururken Başbakan bu tartışmayı yeniden gündeme taşıdı.
Bu sözlerinden aile şirketlerini elinden çıkarmak zorunda kalmasının Başbakan Erdoğan'ı çok mutsuz ettiği gibi bir sonuç çıkarıyorum.
Ancak, yadırgadığım bazı noktalara değinmeden geçemeyeceğim. Birincisi, "Başbakan'ın ticari faaliyette bulunmasını etik bulmadığımı" ifade etmiş olmamı, "çirkin bir yaklaşım" olarak nitelendirmesi... Bu hususu ifade etmenin neresi çirkin anlayabilmiş değilim.

KİM KİME İFTİRA ATIYOR?
Beni rahatsız eden ikinci nokta, şahsımdan söz ederken "bunlar" diye bir hitap yolunu seçmesi. Bu hitap tarzı hiç şık değil. Ayrıca, ben Başbakan'a hiçbir zaman saygıda kusur etmedim.
"Bunların iftiraları..." derken, benim kendisine iftira attığımı iddia etmesi de yakışıksız kaçmış. Şirketleriyle ilgili verdiğim bilgilerin hepsi Ticaret Sicili gazetesinden alınmıştı; tek bir maddi hata yoktu.
Başbakan'ın ticaret yapmasının etik olmadığını söylemem de bir iftira sayılmayacağı gibi, Avrupa Birliği'nde geçerli ölçüler açısından bakıldığında "olması gereken" bir durumun ifadesidir.
Başbakan Erdoğan'ın, AB ölçülerini içselleştirmek konusunda kat etmesi gereken bayağı bir mesafe olduğu anlaşılıyor.
Hayırlısıyla yeni dönemde inşallah...

 

Miliyet
Yayın Tarihi : 20 Temmuz 2007 Cuma 13:55:16


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?
Yorumlarınız
AHMET GENÇTÜRK TURGUTLU/MANİSA IP: 88.251.163.xxx Tarih : 20.07.2007 14:18:00
BİR DEFA SİZ ZATEN BAŞBAKANA SAYGIDA KUSUR EDEMEZSİNİZ ARTI SAYIN RECEP TAYYİP ERDOĞAN BAŞBAKAN OLDU DİYE DAHA ÖNCEDEN YAPMIŞ OLDUĞU İŞLERİ DEVAM ETTİRMEZ İSE SAYIN BAŞBAKAN BU MAKAMDAN AYRILDIĞINDA GEÇİMİNİ NASIL SAĞLAYACAK. VEYA OLAYA ŞU AÇIDAN BAKALIM SAYIN BAŞBAKAN ŞİRKETLERİNİ DEVRETTİĞİNİ FARZ EDELİM SİZ ONADA BİR KUSUR BULUR SUNUZ. KARDEŞİM MEYVE VEREN AĞAÇ TAŞLANIR BU BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİTMİYECEK ÇÜNKÜ AKP VAR DEMOKRASİ İÇİN İSTİKRAR İÇİN HUZUR İÇİN TÜRKİYE İÇİN 'DURMAK YOK YOLA DEVAM'