22
Mayıs
2024
Çarşamba
SİYASET

Sezer: 'Aslında içimde fırtınalar kopuyor'

CHP'yle güçbirliği görüşmelerini sürdüren Zeki Sezer gergin: Sürekli sağduyulu olmaya çalışıyorum. Bazen dağda bayırda bağırıyorum. Buna rağmen kulislerde üflenenler beni üzüyor

3N + 1K

KİM: DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, 2 Şubat 1957 doğumlu. Eskişehirli. Kimya mühendisi. DSP'de aldığı ilk görev 1991'de Parti Meclisi üyeliği oldu. 10 yıl sonra Ecevit'in Genel Başkan Yardımcısı'ydı. 57. hükümette Devlet Bakanı... Temmuz 2004'ten bu yana da DSP Genel Başkanı. Bir zamanlar profesyonel voleybolcu olan Sezer'in bir diğer hobisi de resim. Sezer evli ve halen üniversite öğrencisi olan iki çocuk babası. 

NEDEN: Bu cumhurbaşkanlığı süreci nasıl kimi isimleri fena halde yıprattıysa kimi isimleri de yıldızlaştırdı. Zeki Sezer onlardan biri. Hele de 22 Temmuz'da aday olmayacağını açıkladıktan sonra ve İzmir mitingine katılıp katılmayacağı belli olmadan önce milyonların gözü ona çevrildi... 

NE ZAMAN: 11 Mayıs Cuma günü ve tabii "Son dakika"ların ömrünün bile 15 dakika olduğu bu dönem nedeniyle dün akşam saatlerine kadar telefon takibi. 

NEREDE: Ankara Kalesi ve Milliyet gazetesi Ankara Bürosu.


"DSP'nin kasasını beklemek" için mi 22 Temmuz'da aday olmuyorsunuz? 

Bizim için daha önemli olan kasa Türkiye Cumhuriyeti'nin kasası; bizim asıl derdimiz onu beklemek, Türkiye'nin kaynaklarının doğru yerlere kullanılmasını sağlamak.

Ama konu yaklaşık 80 milyon YTL olunca bu tür açıklamalar siyaseti takip edenleri pek tatmin etmiyor? 

Bence asıl bizim partimizde gözü olanları tatmin etmiyor. Kaldı ki eğer bu para önemli bir şeyse diğer partilerde bizden çok daha fazlası var. Örneğin AKP'nin Hazine'den sadece bu ay alacağı paranın yarısı bile değil DSP'nin kasasındaki para...

Peki, o zaman aday olmama kararınızla ilgili ikinci iddiaya geçelim; "Koltuğu kaptırmamak için?.." 

Ben eğer CHP'yle ittifak halinde seçime gidecek ve aday olsaydım da yine genel başkan olarak kalacaktım. Örgütümüzün bu konuda en ufak bir tereddüdü yok. Bu da bana net bir şekilde söylenmiş durumda.

Derviş modeli aklımdan geçmedi 

Üçüncü iddia: Şimdi Meclis'e girmiyorsunuz, çünkü eğer CHP iktidar olursa zaten siz de Derviş modeliyle hükümete gireceksiniz?
Bunu aklımın ucundan geçirmedim. İktidar olması halinde ne olacağına ilişkin CHP'yle henüz bir anlaşmamız yok. Biz olası bir iktidarın neresinde oluruz, Zeki Sezer neresinde olur, en ufak bir konuşmamız bile yok.

Acaba bu hareketinizde CHP'ye "DSP Genel Başkanı aday olmuyor, siz de olmayın" mesajı var mı? 

Tabii Türkiye'nin yeni açılımlara ihtiyacı var. Ama ben burada CHP'ye bir mesaj gönderiyor değilim. Sadece kendi üzerime düşeni yaptım.


Köşk'te 2. Sezer senaryosu 

O zaman az önce duyduğumuz son iddiaya gelelim: Köşk'te ikinci Sezer olma senaryosu... Buna ne dersiniz? 

Ben de az önce duydum bunu... (Gülüyor) Yakıştıranlara teşekkür etmek gerek, ama aklımın ucundan bile geçmedi böyle bir şey.

Aslında aday olmama kararınız herkese o kadar garip geldi ki cumhurbaşkanlığına varıncaya kadar böyle pek çok senaryo üretildi?
İşte garip gelmesi de bana garip geliyor. Bu çok ilginç bir şey. Hiç böyle bir kararın şok etkisi yaratacağını düşünmüyordum bile... Ama milletvekili olmamak insanlara büyük özveri gibi geliyor. Niye özveri olsun? Ben vekillik de yapmış, bakanlık da yapmış biriyim. Biz onları artık aştık... Aslında ben bu görüşümü zaten 5 Mayıs'taki görüşmemizde Sayın Baykal'a da ifade etmiştim.

Eşim bile televizyondan öğrendi 

Baykal ilk duyduğunda nasıl karşılamıştı? 

Kendisinden izin almadığım için burada söylemeyeyim, ama olumsuz bir şey demedi.

5 Mayıs'ta Baykal'a söylediğinize göre, bu fikir sizin aklınıza ilk ne zaman geldi? 

DSP'nin doğrudan seçime girmeyeceği bir formülasyon düşünüldüğü ilk anda aklıma geldi. Ve bu düşüncemi ilk kez geçen yıl 11 Haziran'da Bandırma'da 100 bin kişiyi bulan o görkemli mitingde söyledim. Ama işler bu noktaya geldikten sonra kamuoyuna ilk duyurulması geçtiğimiz 9 Mayıs'ta Kanal D'nin ana haber bülteninde oldu. 

Hatta eşim bile oradan duydu. Duyar duymaz beni aradı ve "Aday olmamaya karar vermişsin, arkandayız" dedi. Bunu duyduğum anda çok mutlu oldum.

Peki o ana kadar niye hiç söylemediniz? 

Sayın Ecevit'in bir sözü vardır: Sakıncalı bulduğum şeyi değil konuşmak, düşünmem bile, der. Belki tam oturmuyor, ama bu söz bana bir derstir. Eğer eşim bana "Olur mu, bu kadar çile çekiyoruz, aday olmalısın" deseydi belki de kararımı etkilerdi. En azından tereddüt yaratabilirdi. Oysa benim bu kararı vermem şarttı.

Niye şart? Sizin aday olmamanızın bu güçbirliğine tam olarak faydası ne?

Faydası şu: Eğer CHP'yle DSP birlikte seçime gidecekse ben DSP Genel Başkanı olarak örgütsel anlamda o kampanyaya daha büyük katkı verebilirim. Çünkü bir başka partinin listesinden aday olmak için DSP'den ayrılmam gerekir.


DSP'den ayrılmayı sindiremem 

Siz bunu mu içinize sindiremiyorsunuz? 

Evet, bir genel başkan olarak DSP'den ayrılmayı hiçbir zaman içime sindiremem. Geçici bir süre olduğunu bilsem bile sindiremem. Ama o ayrı. Asıl olarak amacım bu solda güçbirliğini iktidara taşıyacak etkin kampanyayı yapabilmek. Partinin başında kalırsam bunu daha iyi yapabilirim.

Son 48 saat! Dediğini yaptı, kürsüye çıkmadı

11 Mayıs Cuma saat 14.00: Kale'deyiz. Sezer sıkıntılı. Hafta boyunca övgüler almış olmaktan dahi rahatsız. Çünkü uzlaşma sağlanamazsa o övgülerin tam tersine döneceğini biliyor. İzmir'e gitmeye de gitmemeye de eşit mesafede duruyor. 

Saat 19.00: Bu kez Milliyet'in Ankara Bürosu'ndayız. Sezer'in mitinge katılma olasılığı hâlâ aynı; yüzde 50'ye yüzde 50. Hem gitmek istiyor, ama hem de henüz hakkaniyetli bir anlaşma tamamlanmadan oldubittiye getirilmekten çekiniyor. Kaldı ki bir endişesi daha var; Sezer "Orayı CHP'yle DSP'nin gövde gösterisine çevirmemiz hiç şık olmaz. Böyle bir görüntüden uzak durmak için gerekirse gitmem" diyor. Ancak her ihtimale karşı cumartesi akşamı için İzmir uçağındaki yeri ayırtılıyor. DSP kurmayları da gitmesinden yana.
12 Mayıs Cumartesi saat 18.30: Sezer, Amasya mitinginden dönüş yolunda gitme kararını nasıl aldığını bize telefonda şöyle anlatıyor: "Bütün mitinglere gittim. Buna gitmememi açıklayamam. Üstelik ben gerçekten yine halkın arasındaki yerimi almayı istiyorum. Kürsüye çıkmaya niyetim yok. Onların o güzel inisiyatifine el koymak, küçültmek bize yakışmaz." Sezer'e "Oysa biz gittiğinize göre Baykal'la anlaştığınızı düşünmüştük" diyoruz. Yanıtı net: "Sayın Baykal'la bugün hiç görüşmedim. Sadece miting için gidiyorum." Ve Sezer 21.30 uçağıyla İzmir'e havalanıyor. 

13 Mayıs Pazar saat 13.00: Sezer miting alanının Konak tarafında, ama kürsüye yakın değil. Kendisini görenlerin ne yapacağına ilişkin meraklı bakışları ve "Birleşin" ısrarlarının arasında o sadece orada olmayı sürdürmek istiyor. Tuncay Özkan'ın kürsüden ısrarlı davetlerine karşın isteğinde kararlı. Sezer, Baykal mitingden ayrıldıktan sonra da alanda kalıyor. 

Saat 15.00: Miting dağılırken Sezer'e "Kürsüye çıkmamanız solda birliğin kesintiye uğradığı anlamına gelir mi?" diye soruyoruz. Sezer, "Birlik görüşmeleriyle mitingi birbirine karıştırmamak gerek. Anlaşsak bile, alanda her partiden vatandaşlar varken bizim kürsüye çıkmamız haksızlık olurdu" diyor.

İlk kez CHP'ye oy vereceğim

CHP'ye ilk kez mi oy vermiş olacaksınız? 

Seçime birlikte gideceksek, evet, ilk kez... 1980 öncesinde henüz seçmen yaşında değildim. Hayatım boyunca oy verdiğim tek parti DSP oldu. O yüzden şimdi hiç kolay değil. Düşünsenize, CHP'ye oy istemek durumunda kalacağız. Ama tabii o listelerde DSP de olursa...

Ecevit olsa 'e-uyarı' olmazdı 

"O kadar çok insandan duyuyorum ki, 'Ah şimdi Ecevit olsaydı' diye. O topluma da siyasete de çıkış yolunu gösterirdi. Hepimizden en iyisini o yapardı. Eğer Ecevit olsaydı 27 Nisan'a (Askerin e-uyarı gecesi) gerek bile kalmazdı. Çünkü o mutlaka çoktan çözümü bulmuş olurdu."


Hakkaniyet istiyoruz

Liderler şu ana kadar tam olarak açıklamadı, ama biliyoruz ki üzerinde anlaşılamayan konu DSP'ye ayrılacak milletvekili kontenjanı. Ortada dolaşan rakamlar 12'yle 56 arasında değişiyor? 

Rakam konuşmam. Ama oradaki konuyu söyleyeyim: Eğer DSP'nin örgütleri bu seçime aktif bir biçimde asılacaksa kendi bölgelerinde kendi adaylarını görmek isteyeceklerdir. 

En azından DSP'nin iyi olduğu bölgelerde. (Özellikle Trakya, Ege, Karadeniz, İç Anadolu ve Mersin.) Aksi halde kendi adayı olmayacaksa niye çalışsın? O yüzden seçilebilecek yerlerde ve adaylar üzerinde hakça bir dağılım yapılması gerekiyor. Bunu büyük harflerle yazın lütfen: Biz HAKKANİYET istiyoruz.

Kabalaşmak şart değil

Güçbirliği sürecini Rahşan Hanımsız götürüyor olmanız, Baykal'a karşı direnciniz biraz şaşkınlık yarattı. Acaba bu aralar kozasından yeni çıkmış bir kelebek muamelesi gördüğünüzü düşünüyor musunuz? 

Kimin benle ilgili ne düşündüğüne çok fazla takılmıyorum. Ama elbette benimle ilgili yanılanlar olmuştur. Benim için hep "Bu çok yumuşak bir adam. Çok sevgi dolu. Dolayısıyla Türkiye'de siyaset yapamaz" dediler. Ama ben Ecevit'in öğrencisiyim. Nezaketle kararlılığın aynı anda yürütüleceğini bilen biriyim. Kararlı olmak için kaba olmak gerekmiyor.

Bazen dağda bağırıyorum

Sırf güçbirliği sağlansın diye sanki söyleyeceklerinizin hepsini söylemiyor, biraz kendinizi sıkıyor gibi duruyorsunuz... 

Doğrusunu isterseniz sırf memleketimin selametini düşünmekten içimde fırtınalar kopuyor. Bazen dağda bayırda bağırdığım oluyor. 
Bazen mitinglere giderken yolda araçtan inip dağlara, tepelere bakıyorum. Ya da metroya binip Kızılay'da yürüyorum. İyi geliyor. Bazen de arabamla şehri dolaşıyorum. (Zaten gazeteden de kendi kullandığı aracıyla tek başına ayrıldı.) Sonra bir yerde durup kendimle konuşuyorum. Sürekli daha sağduyulu olmaya çabalıyorum. Birkaç gün önce bir il başkanımız "Genel Başkan üç yılda ihtiyarladı" diye bir yorum yaptı. 

Gerçekten özellikle son 15 gündür dışarıdan tamamı anlaşılamayacak kadar zor bir süreçten geçiyoruz. Ama tabii bir de ben bu kadar sağduyulu davranırken, kendimi geri çekerken, sadece dağlarda bayırlarda bağırırken, kulislere üflenenlere bakın... İşte insanı bunlar üzüyor.
Devrim Sevimay - Milliyet
Yayın Tarihi : 14 Mayıs 2007 Pazartesi 07:13:57


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?