22
Mayıs
2024
Çarşamba
SİYASET

Türk-İş Kurulu'nda siyasi düello

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Sosyal Güvenlik Yasası taslağını her kesimin katkı ve katılımlarını esas alarak hazırladıklarını söyleyerek, “Hiç kimse bu tasarı, ‘yangından mal kaçırır gibi parlamentoya gelmiştir, çok acele bir şekilde çıkartılmaktadır’ diyemez. Herşey kamuoyunun gözü önünde cereyan etmiştir. Tüm sosyal tarafların görüşlerine başvurulmuş, bu görüşlerden de büyük ölçüde yararlanılmıştır” dedi.

Başbakan Erdoğan, Türk-İş 20. Olağan Genel Kurulu’nda konuştu. Türkiye’de emek hareketinin ve çalışanların haklarının bu noktaya gelmesinde Türk-İş’in büyük katkılarının olduğunu belirten Erdoğan, AB’ye katılım sürecinde de Türk-İş’in katkılarını alacaklarını söyledi.

Başbakan Erdoğan, geçmişte işçi ile işveren ilişkilerinin çatışma ve pazarlık içinde sürdüğünü günümüzde ise bunların yerini uzlaşma ve anlaşma gibi kavramların aldığını dile getirdi. Türkiye’nin milli gelirin 10 bin dolar seviyesine çıkması, enflasyonun dizginlenmesi, ihracatın daha yükseklere çekilmesi, ücretlerin artması gibi ekonomik hedeflerinin olduğunu anımsatan Başbakan Erdoğan, önemli olanın bu hedefe ulaşmak için samimiyetle ve özveriyle çalışmak gerektiğini vurguladı.

BU SALONLARA GELEMEZLERDİ

Erdoğan, geçmişte işçinin yanında olduğunu söyleyen iktidarların olduğunu belirterek, şunları söyledi:

“O iktidarların Türkiye’nin ekonomisini, Türkiye’nin itibarını, Türkiye’nin emeğini ve emekçisini nerelere taşıdığını da hep birlikte gördük. Daha önce katıldığım işçi ve işveren genel kurullarında da ifade ettim. Geçmişte bu genel kurul salonlarına, bu toplantılara, sizlerin arasına gelemeyen, buna cesaret edemeyen siyasetçiler oldu. Başbakanların, bakanların sizlerin arasına giremediğini buradaki heyecanı sizlerle paylaşamadıklarını hep birlikte gördük. Çok şükür o günler geride kaldı.”

ARTIK İŞÇİNİN ARASINDAN GELEN BİR BAŞBAKAN VAR

Artık Ankara’da işçi dostu bir hükümetin, işçinin arasından gelen bir Başbakan’ın, sendikanın değil işçinin hakkını savunan bir Türk-İş’in olduğunu söyleyen Erdoğan, hükümet olarak en önemli hedeflerinden birinin de çalışma hayatında diyalogun kurulması ve kurumsal hale gelmesi olduğunu kaydetti.

Başbakan Erdoğan, iktidara geldikten sonra işçilerin zorunlu tasarruftan dolayı ödenmeyen 13.5 trilyon lira alacaklarını ödediklerini, asgari ücreti yüzde 127 oranında artırarak 184 YTL’den 419 YTL’ye çıkardıklarını söyledi. Bu rakamın “yeterli ve gönüllerinden geçen rakam” olmadığını belirten Erdoğan, 1 Ocak 2008’den itibaren Asgari Geçim İndirimi uygulamasının yaşama geçireceklerini açıkladı.

Sendikalar Kanunu ile Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nda yapılacak değişikliklerle örgütlenme özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasını hedeflediklerini açıklayan Erdoğan, “Çalışma hayatımızın en önemli sorunlarından biri de işsizliktir. İşsizliği azaltmanın ve istihdamı artırmanın en etkili yolu yüksek ve sürdürülebilir bir ekonomiyi yakalamaktır. Türkiye çok şükür bu süreci yakalamış durumdadır. Ekonomimiz son 22 dönemdir aralıksız büyüyor. Bu tarihimizde ilk kez oluyor. Bu büyümeye paralel olarak istihdam da önemli ölçüde artıyor. Son 5 yıl içinde istihdam edilen insan sayısı 2 milyon 400 bindir” diye konuştu. Erdoğan, üzerinde çalışmaların sürdürüldüğü yeni bir istihdam paketiyle de kısa zaman içinde işsizliğin makul seviyelere çekileceğini söyledi.

POPÜLİST UYGULAMALAR BU HALE GETİRDİ

Çalışma hayatını çok yakından ilgilendiren ve çözüm aranan bir başka konunun da sosyal güvenlik sistemi olduğunu vurgulayan Erdoğan, 1960 yılında bir emekliye 24 çalışan düşecek oranda olduğunu, geçmiş iktidarlar döneminde uygulanan popülist uygulamaların ve savurganlıkların sonucu 2 çalışana bir emekli düşer noktaya gelindiğini ifade etti. Erdoğan, dünya standartlarının bir emekliye 4 çalışan düştüğünü ve Türkiye’nin bu dengeyi tutturmasının artık kaçınılmaz olduğunu söyledi. Başbakan Erdoğan, emeklilerin yüzde 60’ının mevcut emeklilik yaş sınırının altında olduğunu, ”Yani çalışabilir yaşta olan milyonlarca vatandaşımızdan prim almak yerine emekli aylığı ödüyoruz” dedi.

Sosyal güvenlik sistemini sürdürülebilir hale getirmek zorunda olduklarını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

“Bu noktada bir düzenleme yapacağız. Çalışmalarımız da devam ediyor. Getirdiğimiz yeni düzenlemeyle geliri asgari ücretin üçte birinden az olanların genel sağlık primleri Hazine tarafından karşılanacaktır. 18 yaş altındaki herkes prim borcu, sigortalılık ve benzeri hiçbir şart aranmaksızın sağlık hizmetlerinden yararlanabilecektir. Yani, bu bir anlamda şudur: Her doğan bu ülkede sigortalı olarak doğacaktır. Sosyal güvenlik sisteminde kelimenin tam anlamıyla bir devrimdir. Sosyal devlet de sosyal koruma da işte bu şekilde olur. Yani demokratik, laik sosyal bir hukuk devletinin gereği budur.”

YANGINDAN MAL KAÇIRMADIK

Anayasa Mahkemesi'nin iptal gerekçelerini dikkate alan ama reformun norm ve standart birliği amacına da uygun yeni bir tasarı hazırlandığını söyleyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Tasarı, 25 Ekim 2007'de toplanan Üçlü Danışma Kurulunda sosyal taraflara sunuldu. Siyasi parti gruplarına, üniversitelere ilgili kamu kurumlarıyla sivil toplum kuruluşlarına gönderilerek, görüşleri istendi. Bu süreçte işçi, işveren ve memur konfederasyonları başta olmak üzere meslek örgütlerinden, sivil toplum örgütlerinden ve kamu kurumlarından alınan görüşler hazırlanan taslağa yansıtılmıştır. Dolayısıyla her kesimin katkı ve katılımlarını esas alan bir süreci işlettik. Şimdi bu noktada hiç kimse bu tasarı, ‘yangından mal kaçırır gibi parlamentoya gelmiştir, çok acele bir şekilde çıkartılmaktadır’ diyemez. Her şey kamuoyunun gözü önünde cereyan etmiştir. Tüm sosyal tarafların görüşlerine başvurulmuş, bu görüşlerden de büyük ölçüde yararlanılmıştır.”

ELEŞTİRENLER TASLAĞIN KAPAĞINI BİLE AÇMAMIŞ

Taslağı eleştirenler olduğunu ifade eden Erdoğan, bunların “taslağın kapağını dahi açmadıklarını ve incelemediklerini” savundu. Erdoğan, “Anayasa tartışmalarında olduğu gibi hiç aklımızın ucundan dahi geçmeyen şeylerle yargılandığımız gibi. Az önce Meclis Başkanımızın ifade ettiği gibi, öyle şeyler konuşuldu ki hiç gündemimizde olmayan ve anayasayı dahi görmemiş, taslağı görmemiş olanların yaklaşım tarzıdır. Bunlar çok üzücü şeyler. Biz enerjimizi bu tür bilmediğimiz, görmediğimiz taslaklar üzerinden yapmamalıyız” dedi.

BÜROKRATLARI BAŞBAKAN’A ŞİKAYET ETTİ

Erdoğan’ın konuşmasının sonlarına doğru salonun üst kısımlarında oturan ve isminin İsa Çakmak olduğu öğrenilen bir işçi “Sayın Başbakan’ım istirham ediyorum” diyerek ayağa kalkıp söz istedi. Erdoğan’ın korumalarının müdahale ettiği işçi, Başbakan’ın işaret etmesi üzerine Erdoğan’la görüştü. Çakmak’ın, Erdoğan’a TCDD’de geçici işçi olduğu ve kadroya geçmelerinin bürokratlar tarafından engellediğini söylediği öğrenildi.

ANAYASA YAMALI BOHÇA

Recep Tayyip Erdoğan, 1982 Anayasası’nın yapılan değişikliklerle “yamalı bohçaya” döndüğünü söyledi. Erdoğan, Anayasayı eleştirenlerin metni incelemesi ve uzmanlara sorması durumunda, taslağa destek vereceklerine inandığını söyledi.

Başbakan Erdoğan, Milli Eğitim Bakanlığı Şura Salonu’nda devam eden Türk-İş 20. Olağan Genel Kurulu’nda konuşma yaptı. Sosyal Güvenlik Yasası taslağını görmeden eleştirenler olduğunu belirten Erdoğan, bunun benzeri bir durumun Anayasa çalışmalarında da yaşandığını söyledi. Erdoğan, Anayasa taslağını ilgili tüm kurum ve kuruluşlara göndereceklerini ve aldıkları eleştirilerin tasarının hazırlanmasında dikkate alınacağını kaydetti.

30 yıl- 50 yıl sonrasına ilişkin düzenlemeleri nasıl yapacaklarını düşündüklerini ifade eden Erdoğan, “Bazı arkadaşlar çıkıp, yarın her şey değişebilirmiş gibi ortalığı karıştırmaya çalışıyorlar. Bugüne kadar gelenler yarın her şeyi değiştirebildiler mi? Anayasamız 1982’den bu yana adeta delikli bohçaya döndü, devamlı değişti. 3’te 1'i değiştirilmiş bir Anayasa var önümüzde” dedi. Başbakan Erdoğan, taslağı eleştirenlerin, metni okumaları ve uzmanlarına sormaları durumunda, metni destekleyeceklerine inandığını söyledi.

-BEN İŞÇİLİKTEN GELDİM-

Kendisinin de İstanbul’da İETT’de çalıştığını ve işçilikten geldiğini söyleyen Erdoğan, “Masanın iki tarafında da oturdum. İETT’de işçi olarak çalıştım sendikanın tarafında yer aldım. Belediye Başkanı olduktan sonra da işveren tarafında oturdum. O dönemde sendikacı kardeşlerim bilir. Onlarla nasıl pazarlıklar yaptığımızı o kardeşlerim gayet iyi bilir. Bizim bu noktadaki mücadelemizin esprisi şudur: İnsanca yaşama ulaşabilmek. Bu ülke sadece yönetenlerin ülkesi değil. Bu ülke yönetenleriyle yönetilenleriyle tüm milletimizin ülkesidir” diye konuştu.

-IMF İLE İLİŞKİLERİ İNÖNÜ BAŞLATTI, CHP ŞİMDİ KARŞI ÇIKIYOR-

IMF ile yapılan eleştirilere de değinen Erdoğan, “IMF ile münasebetleri, eğer dikleşmeden dik durarak yürütürseniz… 23.5 milyar dolardan biz borç devraldık. Şu anda IMF'ye, Türkiye'nin borcu 7.2 milyar dolar. Kimler borçlandı, kimler borçları bu noktayla getirdi?” dedi. IMF’nin gayet düşük faizlerle borç verdiğini belirten Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Taa 1958-1959'larda IMF ile münasebetlere başlayan bir Türkiye var. O günden bugüne gelen bütün iktidarlar IMF ile masaya oturmuşlardır. Lütfen, bu oyuna gelmeyin. Yani IMF'ye atıp tutanların hepsi IMF ile masaya oturmuşlardır, hepsi konuşmuşlardır. Şu anda hiç bu işlerde alın teri olmayanlar, yarın hasbelkader böyle bir fırsat ellerine geçse inanıyorum ki, onlar da yine IMF ile masaya oturacaklardır. Dün, AB ile AB müktesebatını imzalayanlar, çok enteresandır bugün AB'ye karşı. Bunu nasıl anlatacaksınız, altında imzaları var müktesebatın. Dün altında imzası olanlar, şimdi karşı çıkıyor. Lütfen samimi olalım, bu noktalarda dürüst olalım. Ve bu, bir süreçtir. 1959'da gayri resmi, 1963'de ise yasal olarak, Sayın İnönü'nün başlattığı bir süreçtir. Bu süreç bugüne kadar gelmiştir. Ama şimdi bakıyorsunuz, aynı partinin mensupları muhalefet ediyor. Bunu da anlamak mümkün değil.”

-‘BEN YAPTIM’ DEMEKLE OLMAZ-

Erdoğan, terörle mücadeleyle ilgili olarak da şu değerlendirmeyi yaptı: “Biz terörü, siyasi, askeri diplomatik boyutuyla ele aldık ve uluslararası camiada, şu anda Türkiye'yi hemen hemen sahiplenmeyen ülke kalmadı. Ve Türkiye sınır ötesi bir operasyonda haklı bir yaklaşımı, hemen hemen AB üyesi ülkelerde, Körfez ülkelerinde, Amerika’da Japonya'da bütün o çevrelerde artık bu kabul görmeye başlamıştır. Yaptığınız bir hareketi, ‘ben yaptım oldu’ demekle bunu uluslararası camiada gerçekleştiremezsiniz. Hem adımı atacaksınız hem uluslararası destekleri alacaksınız ki yarın bunlar karşısına bir bedel
olarak ayrıca çıkmasın.”

-KIBRIS KONUSUNDA ÖVÜNÜYORUZ-

Kıbrıs konusunda attıkları adımlardan övündüklerini de söyleyen Erdoğan, göreve geldiklerinde KKTC’nin milli gelirinin 4-5 bin dolar olduğunu şimdi ise 12 bin dolara çıktığını ifade etti. Erdoğan, Avrupa'nın ve dünyanın değişik yerlerinde KKTC temsilcilikler açtığını, KKTC ile Suriye arasında feribot seferlerinin de başladığını anımsattı ve KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'ın, Pakistan’a giderek resmi kabul gördüğünü anlattı. Bütün bunların, hedef saptırmaya yönelik söylemlerle gerçekleşmediğini vurgulayan Erdoğan, “Bu bir mücadeledir, devam edecek. Bu mücadeleyi de kararlı şekilde sürdüren bir iktidar var. Bunun yanında sözde bir ermeni soykırımı meselesi... Bu da kararlılıkla devam ediyor. Olur, olmaz. Bize düşen, mücadelemizi sonuna kadar vermektir. Ve biz, bu mücadeleyi de sonuna kadar kararlı şekilde veriyoruz” diye konuştu.

-BİLEN DE BİLMEYEN DE BORÇLANMA HAKKINDA KONUŞUYOR-

Borçlanma konusu konuşulurken, iş bilenlere danışılması gerektiğini savunan Erdoğan şunları söyledi:

“Borçlanmada kalkıp da şu anda borcun miktarı konuşulmaz. Bilerek konuşun. Ben bir ekonomist olarak konuşuyorum. Borçlanma konuşulurken milli gelirinize göre borcun oranı tespit edilir. Milli gelire borcunuzun oranı nedir? Ona bakarsınız. Hesabınızı ona göre yaparsınız. Bilen de konuşuyor bilmeyen de konuşuyor. Şu anda Türkiye'nin göreve geldiğimizde 79 yılda geldiği milli gelir miktarı neydi biliyor musunuz? 181 milyar dolar. Peki şimdi 2007 sonu itibarıyla neye ulaşıyoruz: 489 milyar dolara ulaşıyoruz. Aradaki fark 308 milyar dolar. 5 yılda. Peki bunun oranına geldiğimizde yüzde 78.4. Peki Şimdi nedir? Bu yılın rakamını söylüyorum oran itibarıyla öyle zannediyorum ki yüzde 40'ın altına düşecektir. Hesap böyle yapılır.”

Türk İş 20. Olağan Genel Kurulu'nda konuşan muhalefet partileri sözcüleri, Başbakanın diyalogdan bahsetmesine
rağmen kimseyi dinlemediğini, kendi bildiğini yaptığını söyledi.

Türk İş 20. Olağan Genel Kurulu'nda konuşan CHP Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi Başbakan Erdoğan’ın geçici işçilere verilen kadro sözlerinin samimi olmadığını belirterek, “Seçim öncesinde de geçici işçilere kadro vereceklerin söylediler. Bunu seçim propagandası yaptılar. Seçimden sonra en son yıl altı ayı geçmiş işçilerİ kadroya aldılar. Yani kendi aldıkları işçileri kadroya geçirdiler” dedi.

Selvi, bazı sendikaların iktidar koltuğunun altına girerek prim yapmaya çalıştığını kaydederek “Eğer teslimiyetle bir yere gelinseydi Türkiye önemli bir yere gelirdi. Türkiye’nin geldiği yer bellidir: Uçurum” dedi.

Türk-İş’in altının oyulmak istendiğini öne süren Selvi sendikaların üstüne düşenleri namusluca, inançla kimsenin koltuğunun altına sığınmadan yapması gerektiğin vurguladı.

-MASALCI DEDENİN MASALLARI

MHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ekici, Başbakan Erdoğan’ın işine gelmeyenleri söylemediğini belirterek Türkiye ekonomisinin iradesiz bırakılsa bile belli oranda büyüyeceğini kaydetti. 2008 yılında yatırımların azalacağını dikkat çeken Ekici konuşmasına şöyle devam etti:

“Yatırımları özel sektöre bıraktık deniyor. Alt yapı yatırımları yapılmadan özel sektör nasıl yatırım yapacak. Masalcı dedenin masalları politikalarıyla karşı karşıyayız. Örgütlenmelerin önünü açacağız deniyor. Özelleştirme sonucunda kapanan bir fabrikada işçi nasıl örgütlenecek. Kahvede pişbirik örgütü yapacak. Diyaloğu kurduklarını söylüyorlar. Sağırlar diyaloğu. Başbakan dinliyor ama yine de bildiğin yapıyor”

ESAS KENDİSİ NE OKUYOR NE DİNLİYOR

DSP Genel Başkanı Zeki Sezer Başbakanın ‘okumuyorsunuz’ eleştirilerine yanıt verdi. Başbakanın da kimseyi dinlemediğini ifade eden Sezer, Başbakanın kendisinin ne okuduğunu ne de dinlediğini kaydetti. İhracatın arttığının
söylenmesine rağmen ithalat rakamlarının söylenmediğini vurgulayan Sezer “Büyümede sıcak para ile gerçekleşiyor. Büyümeden pay alan var mı? Yok. Türkiye kağıt üzerinde büyüyor” dedi.

ajanslar
Yayın Tarihi : 6 Aralık 2007 Perşembe 16:43:01


Bu haber hakkında yorum yazmak ister misiniz?